RECEP GÖKDENİZ VEDA ETTİ

 

Bandırma Şube Başkanlığına  İsmail Kayan seçildi

 

Öztaşkın: Bu dönem kamu sözleşmelerinin temel hedefi, düşük ücretlerin yükseltilmesi ve ücret dengesizliklerinin giderilmesidir

 

Bandırma Şubemizin 27 Mart 2011 tarihinde, Bandırma Eken Oteli'nde yapılan 17. Olağan Genel Kurulu'nda Şube Başkanlığına İsmail Kayan, Şube İdari Sekreterliğine İsmail Eryılmaz, Şube Mali Sekreterliğine Özkan Arıkkan seçildi. Şube Yönetim Kurulu'nun diğer üyeleri de Seyfettin Yankol, Ali Rıza Yıldırım, Ramazan Bayraklaroğlu ve Mesut Solmaz'dan oluştu. Bandırma Şube'nin Denetim Kurulu asil üyeliklerine Mustafa Ünsal, Mahmut Atalar ve Aydın Altan seçilirken Disiplin Kurulu asil üyeliklerine de Cemal Küçükyavuz, Ahmet Ercan ve Ayhan Korkmaz seçildiler.

 

Bandırma Şube Genel Kurulu, saat 10.00'da Şube Başkanı Recep Gökdeniz'in yaptığı açış konuşmasıyla başladı. Petrol-İş merkez yöneticilerinin, şube başkan ve yöneticilerinin katıldığı genel kurula, Bandırma Belediye Başkanı Sedat Pekel, Genel-İş Sendikası Bandırma Şubesi'nden Recep Kum, İsmail Kılıç, Ahmet Demirdağ, Bandırma Şube Eski İdari Sekreteri Levattin Savaş, Bagfaş Eski Temsilcisi Nazım Salık, Banses Gazetesi'nden Basri Atılganer, CHP Bandırma İlçe Yönetim Kurul Üyesi Kemal Uzun, Marmara TV'den Hasan  Yılmaz da katılarak genel kurulu onurlandırdılar. Genel Kurul'un Divan Başkanlığını Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın yürütürken, Divan Başkan Yardımcılıklarını da Trakya Şube Başkanı Turgut Düşova, Kırıkkale Şube Başkanı Recep Sefer, Aliağa Şube Başkanı İsmail Doğan, Adıyaman Şube Başkanı Zeynal Eroğlu yaptılar.

 

Türkiye nükleer santral yapımından vazgeçmeli

Bandırma Şube Genel Kurulu'nda konuşan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Japonya'da yaşanan büyük deprem felaketine ve nükleer santral kazasına değinerek, bir çok Batılı ülkenin artık nükleer enerjiyi sorguladığını, bir çok ülkenin nükleer santralların yapımını durdurduğunu ancak ülkemizde, siyasi iktidarın yaşanan bu olaylardan ders çıkarmadığını söyledi. Öztaşkın, Türkiye'nin nükleer santral yapımından vazgeçmesi gerektiğini bildirdi.

 

Libya'ya saldırı emperyalist işgaldir

Konuşmasında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki gelişmeleri de değerlendiren Öztaşkın, “Bu ülkelerde yaşanan olaylar, gerçek bir demokrasi talebi mi yoksa ABD'nin Ortadoğu Projesi'ni hayata geçirmesi mi? Bunu zamanla göreceğiz. Ancak Libya'ya saldırı kabul edilemez. Bu saldırı emperyalist işgalden başka bir şey değildir” dedi.

 

Libya'ya saldırının, emperyalist işgalin, ülkemiz insanının, işçilerin, emekçilerin ruhunu derinden yaraladığını, sarstığını belirten Öztaşkın,” Türkiye'yi yönetenler daha bir-iki hafta önce 'NATO'nun Libya'da ne işi var' diyorlardı. Bugün ise 180 derece dönmüş durumdalar. Libya'yı işgal politikalarına çanak tutuyorlar” dedi.

 

Öztaşkın konuşmasını, “Bizler işçiyiz, emekçiyiz. Bizim savaşlarla işimiz olmaz. Bizler bu işgalin, bu bombaların durdurulmasını talep ediyoruz. Buradan Libya halkı ile dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz” diye sürdürdü.

 

Nasıl bir değişim?

 

Türkiye'de son yıllarda en çok kullanılan kavramlardan birinin değişim olduğunu, ancak bu değişimin nasıl bir değişim olduğunun doğru algılanması gerektiğini belirten Öztaşkın şöyle konuştu:

 

“Bu değişim nasıl bir değişim? Türkiye nereye gidiyor? İnsanlar özgürce düşüncelerini ifade edebiliyorlar mı? Yargı bağımsız mı? Basın özgür mü? İşçiler, emekçiler özgürce örgütlenebiliyorlar mı? Ne yazık ki bunların cevabının 'evet' olduğunu söyleyemiyoruz. Bir ülkede kitaplar yazılmadan imha ediliyorsa, cezaevlerinde 68 gazeteci var ise, bir ülkede insanlar önce tutuklanıyor, sonra suçlamak için delil aranıyorsa o ülkede olumlu bir değişimden, özgürlükten, demokrasiden bahsedilemez. Aksine bunlar baskıcı ve yasakçı bir rejime doğru gittiğimizin göstergeleridir.”

 

12 Haziran seçimlerinin Anayasa tartışmalarına da damgasını vuracağını, yeni bir Anayasa  hazırlanmasının gündeme getirileceğini, Anayasa değişimine kimlerin damgasını vuracağının iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Öztaşkın şöyle devam etti:

 

Nasıl bir Anayasa?

“TÜSİAD bu konuda açıklamalar yaptı. TÜSİAD Anayasa değişimine damga vurmak istemekte, bu konuda kamuoyunda baskı kurmaya çalışmaktadır. Bizler de elbette özgürlükleri savunuyoruz. Ancak TÜSİAD'ın savunduğu özgürlük anlayışı,  toplumsal değil bireysel özgürlüklerdir. Eğer toplumsal özgürlükleri kullanamazsanız bireysel özgürlükler hiç bir işe yaramaz. 'Ey işçiler, hepiniz  için örgütlenmek serbesttir. Tek tek sendikalara üye olabilirsiniz' diyebilirsiniz. Ancak işçilerin örgütlenmesini garanti altına almazsanız bu haklar kullanılamaz hale gelir. TÜSİAD'ın Anayasa ile ilgili değişiklik önerilerinde sosyal haklarla, sosyal devletle ilgili hiç bir öneri yok. TÜSİAD kendi sınıfsal çıkarları nedeniyle doğru olanı yapıyor.”

 

İşçilerin, emekçilerin de kendi çıkarları doğrultusunda, emeğin anayasası doğrultusunda müdahil olması gerektiğini vurgulayan Öztaşkın şunları söyledi:

 

“Ekonomik, sosyal, siyasal ve  toplumsal yaşam gibi hemen hemen her konuda, bütün ilişkilerde emeğin çıkarları doğrultusunda yeni bir Anayasa hazırlanması için oluşturulan öneriler kamuoyunun önüne konulmalı ve bunun için mücadele verilmelidir. Sendikalar, emek örgütleri işin bu yönüne de bakmalıdırlar. TÜSİAD'ın yaptığı gibi emek örgütleri de yeni Anayasa tartışmalarına müdahil olmalıdır.”

 

12 Haziran seçimleri

12 Haziran'da yapılacak genel seçimlere de değinen Öztaşkın, bu seçimlerin çok önemli olduğunu, bu seçimlerin Türkiye'nin nereye doğru gitmekte olduğunun belirleneceği seçimler olacağını bildirdi. Öztaşkın, “Bizim, işçilerin, emekçilerin vereceği oylar, sadece bizim değil, ülkemizin, toplumun da geleceğini belirler. Siyasi tavrımızı emeğin çıkarları doğrultusunda belirlemeliyiz. Oyumuzu kullanırken, tercihimizi yaparken sınıfsal tercih yapmalıyız. Bu şekilde tercih yaparsak geleceğimize daha iyi yön verebiliriz. Siyasi iktidara da hesap sormuş oluruz. Aksi halde geleceğimiz bugünden daha iyi olmayacak, yakınmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

 

Öztaşkın, özelleştirmelerin devam ettiğini, seçimler sonrasında da TPAO; BOTAŞ ve borların özelleştirilmesinin gündeme geleceğini belirterek, çok uluslu şirketlerin, ABD'nin hiç bitmeyen hayallerinin Türkiye'deki bor rezervleri olduğunu vurguladı.

 

Bandırma Şube'nin örgütlü olduğu işyerlerine de değinin Öztaşkın,Bagfaş'taki üyelerimizin her türlü baskıya rağmen üyeliklerini sürdürdüklerini, örnek bir davranış sergilediklerini, hedeflerinin Bagfaş'ta yeniden örgütlenmeyi sağlayıp TİS masasına oturmak olduğunu belirtti.

 

Düşük ücret ve ücret dengesizliği bütün kamu işçilerinin sorunu

 

Eti Maden sözleşmesinin ise devam ettiğini belirten Öztaşkın kamu TİS'leri ile ilgili olarak da şu bilgileri verdi:

 

“Bizler, ilgili sendikalar ve işyerleri oturuyoruz, kamu işveren sendikaları ve işyeri yetkilileri ile TİS'leri görüşüyoruz, müzakere ediyoruz. Bu sistem yıllardır tartışılan bir sistem. Fakat Sendikalar Kanunu değişmediği sürece, grev yasakları kaldırılmadığı sürece, TİS'in önündeki engeller kaldırılmadığı sürece bu sistem bir süre daha böyle gidecek. Yani bir taraftan kamuda 103 işyerinden 230 bin işçiyi temsilen Türk-İş yönetimi ve Koordinasyon Kurulu'nun beraber belirlediği bir müzakere süreci olacak. Diğer taraftan da masada ayrı bir müzakere süreci olacak. Tabii bu sistem bizim yıllardır bazı sorunlarımızı çözemememizin de nedenidir. Çünkü oturuluyor, Hükümet ile bir çerçeve protokolü bağlanıyor. Daha sonra da 'bu protokolde yazılanların dışında hiç bir şey TİS'lerde yapılamaz' gibi bir tavırla karşılaşıyorsunuz.”

 

Türk-İş ile birlikte bir Koordinasyon Kurulu oluşturulduğunu, burada genele ilişkin çerçevenin çizildiğini belirten Öztaşkın daha sonra şu bilgileri verdi:

 

“Düşük ücret  ve ücret dengesizliği kamudaki bütün işçilerin sorunu haline geldi. Yıllardır sanki sadece bizim sorunumuzmuş gibi gözüken bu sorun, artık bugün, bütün kamunun sorunu haline geldi. Ve bu noktada Koordinasyon Kurulu kamudaki en düşük işçi ücretinin 1500 liraya çekilmesini ve bunun üzerine TİS zamlarının alınmasını ilke ve hedef olarak belirledi. Arkasından da işe giriş skalalarının, her işyerinin kendi koşuluna göre belirlenmesine ve kurum içerisindeki ücret dengesizliklerinin böylelikle giderilmesine yönelik de Koordinasyon Kurulu olarak önermelerde bulunduk. Hükümet ile yapılacak çerçeve protokolünde bunun önünü açacak bir düzenlemenin protokole konmasını önerdik. Diğer önemli bir madde de esnek çalışmaya ilişkin hükümlerin TİS metnine konmamasıdır. Yine taşeronlaşmaya karşı da TİS'lerde gerekli tedbirlerin alınması gibi ilkesel birtakım maddeler belirlendi. Ücret artışları ile ilgili olarak da enflasyon oranları, Türkiye'nin büyümesi ve refah dikkate alınarak, yıllık olarak yüzde 20 civarında bir ücret zammı önermesinde bulunuldu. Kamu TİS'leri ile ilgili Hükümet ile Türk-İş arasında herhangi bir diyalog, görüşme, bu taleplerin iletilmesi söz konusu olmadı. Sanırım önümüzdeki günlerde görüşmeler başlayacak.”

 

TİS'ler seçimlerden önce bitirilmeli

“Bizim ısrarla söylediğimiz, önerdiğimiz, talebimiz, mutlaka yapılması gereken iş; bu TİS'lerin seçimlerden önce mutlaka bitirilmesi, seçim sürecinin TİS'lerde yeni kazanımların elde edildiği bir platform olarak kullanılması şeklindedir” diyen Öztaşkın, “Tabii burada son kararı Türk-İş Yönetim Kurulu verecektir. Burada Türk-İş Yönetim Kurulu'nun kararı ve tavrı belirleyici olacaktır. Önümüzdeki hafta Türk-İş Başkanlar Kurulu yapılacak. Ve bu Başkanlar Kurulu'nda biz bu önerilerimizi bir kez daha ifade edeceğiz. Bir an önce Hükümet ile masaya oturulmasını, genel çerçevenin belirlenmesini, temel ilkelerin belirlenmesini ve arkasından da işyerlerinde tek tek bu sözleşmelerin tamamlanmasını istiyoruz” dedi.

 

Bandırma Şube'nin örgütlü olduğu ETİBOR işyerinde de önemli sorunun ücret meselesi olduğunu belirten Öztaşkın konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Kendi içimizde de dengesizlik var. İşyerleri, işkolu olarak da ciddi dengesizlikler var. Geçmişte Bandırma Şube'nin tüm yöneticileri ile beraber bu sorunun çözümü için büyük mücadeleler verildi, tavırlar ortaya kondu. Küçük çaplı da olsa bir takım düzenlemeler yapıldı ama bunlar tabii ki sorunu kökünden çözecek düzenlemeler olmadı. Kaldı ki her geçen gün yeni insanların işe girmesi, beraberinde hızlı bir şekilde kuşak değişikliğinin yaşanması bu sorunu bugün biraz daha büyüterek karşımıza çıkardı. Tabii ki bu dönem bu sorunun çözümü konusunda da gerekli duyarlılığımızı ortaya koyacağız. Bu konuda şube yönetimimizle, temsilcilerimizle birlikte sonuna kadar bu sorunun çözümü için bir tavır ortaya koyacağız. Sözleşmenin bitirilmesi veya greve çıkılıp çıkılmaması gibi kritik kararları da günü, zamanı geldiği zaman değerlendireceğiz.”

 

Sadece ETİBOR'un sorunu değil

 

Düşük ücret ve ücret dengesizliği sorununun sadece ETİBOR'un sorunu olmadığını, aynı sorunun TPAO'da, BOTAŞ'da, madenlerde, enerjide, Kültür Bakanlığı'nda, Karayolları'nda, kamuda hemen hemen her işyerinde olduğunu belirten Öztaşkın şunları söyledi:

 

“Artık bu sorunlar topluca çözülmek durumundadır. Bu dönem kamu toplu iş sözleşmelerinin en temel hedefi; düşük ücretlerin yükseltilmesi ve ücret dengesizliklerinin giderilmesi üzerine oturtulmalıdır. Bu durum, ücretlere alınacak rakamlardan da önemlidir. Bir taraftan bakıyorsunuz en düşük memur maaşı 1500 lira net'e gelmiş. Bizim işyerlerimizde asgari ücretle çalışan da var. Veya ortalama 800-900 lira civarında düşük ücretle çalışan da var. Bir çok sektörde, kamuda ücretler bu şekilde. Dolayısıyla bu ücretlerin mutlak surette yukarıya çekilmesi gerekir. Burada da bir çıta konması gerekir. O çıtanın da altına inilmemesi gerekir.”

 

Gökdeniz ve Şube yönetimine teşekkür

Şube Başkanı Recep Gökdeniz ve Şube yönetiminin dört yıldır  görev yaptığını, delege seçimlerinde üyelerimizin iradelerini ortaya koyduklarını belirten Öztaşkın,“Üyelerimiz sizleri seçtiler. Sizler de şube yönetimini seçeceksiniz. Elbette demokrasinin hem sonucu hem de güzelliği tabii ki burada. Sendika içi demokrasi Bandırma Şubemizde en iyi şekilde işletilmiştir. Seçimler son derece demokratik bir şekilde yapılmıştır.” dedi. Öztaşkın şöyle devam etti:

 

“Şube Başkanımız Recep Gökdeniz temsilcilikten başlayarak baştemsilcilik ve şube başkanlığı yapmış bir arkadaşımızdır. Bizim nezdimizde, gerçekten de örgütümüze yıllardır emek vermiş, katkı sağlamış, her türlü özveri içerisinde çalışmış arkadaşımızdır. Yönetim kurulu üyelerimiz de öyledir. Bugün arkadaşlarımız tabii ki görevi yeni arkadaşlarımıza bırakacaklar. Yeni arkadaşlarımız bu bayrağı alacaklar ve kaldığı yerden devam ettireceklerdir. Bandırma şubemiz önemli bir şubedir. Örgütümüz içerisinde önemli bir yeri vardır. Her ne kadar üye sayısı az olsa bile Bandırma'ya damgasını  vurmuş, özellikle borların kamuda kalması için büyük mücadeleler vermiş, gerek Bandırma'daki siyasi mücadelelerde, gerekse ekonomik-sosyal mücadelelerde büyük katkılar sunmuş bir şubemizdir. Bugünü kadar görev yapan bütün arkadaşlarımıza, Recep Gökdeniz'e , Yönetim Kurulu üyelerimizin hepsine verdikleri katkıdan dolayı, özverili mücadelelerinden dolayı, işçi sınıfı için, emek için her türlü mücadeleyi ortaya koydukları için huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyor, şimdiden yeni seçilecek arkadaşlara da başarılar diliyorum.”

 

Kayan: Bayrağı daha yukarılara taşıyacağız!

Genel Kurul'da delegelerden İlyas Satırlı, Sadi Kurt ve İsmail Hakkı Bildik de birer konuşma yaptılar. Şube Başkan adayı İsmail Kayan ise yaptığı konuşmada, sendikal mücadele anlayışının değişmesi gerektiğini, tabandan başlanırsa bunun yapılabileceğini söyledi. Kayan, şu anda işyerlerinde en büyük sıkıntının düşük ücret olduğunu, kamu TİS'lerinde çerçevenin Türk-İş bazında çizileceğini belirterek, bu mücadelede işçilerin de yapması gereken işler olduğunu bildiklerini söyledi.

 

Diğer önemli sorunun ise taşeronlaşma olduğunu belirten Kayan: “Şubemizde iki işyeri örgütlü. Bizim iki işyerimizde de neden bu kadar zayıf kaldığımızı sormak istiyorum. Biz kimsenin ekmeğinde değiliz ama müteahhit işçisi 950 lira alırken kadrolu kamu işçisi 750 lira alıyor. Bu tablo sendikal hareketin bir ayıbıdır. Önümüzdeki süreçte bunları düzeltmek için mücadele edeceğiz. Bu olmazsa gelin yakama yapışın!” dedi.

Bandırma Şube'nin taşeronlaşmaya ilişkin açtığı davayı takip edeceklerini, 23 yıllık Petrol-İş üyesi olduğunu, Petrol-İş üyesi olmaktan onur ve gurur duyduğunu belirten Kayan sözlerini şöyle tamamladı:

 

“1992'den beri de Şubede görevli olanlara yardımcı olmaya çalıştım. Önceki yönetici arkadaşlara teşekkür ediyorum. Bu mücadele daha  üst seviyelere çıkacaktır. Bayrağı daha yukarılara taşıyacağız.”

 

Şube Başkanı Recep Gökdeniz de yaptığı konuşmada, “Biz yönetime geldiğimizde ETİBOR'da asli işler müteahhit-taşerona verilmeye başlanmıştı. Açtığımız davalar sonucu Ankara 3. İdare Mahkemesi bu konuda lehimize karar verdi. İşveren yeni taşeron çalıştıramadı. Ankara 14. İdare Mahkemesi'nde de başka bir dava açtık. Bu karar Danıştay'da. Bu karar da lehimize sonuçlanırsa ETİBOR'un bir çok ünitesindeki taşeron işçilik sonlandırılabilir. Biz şube yönetimi olarak hiçbir sorun karşısında yılmadık,dik durduk” dedi.

 

Gökdeniz, bu kongrelerin bir hizmet yarışı olduğunu, doğru yaptığı işler konusunda yeni şube yönetiminin yanlarında yer alacaklarını, yanlış yapıldığında ise yapıcı eleştirilerinin olacağını belirtti.