BASIN EMEKÇİLERİ YIPRANMA HAKKINA SAHİP ÇIKIYOR!..
7 Şubat 2008
Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şubesi, 7 Şubat 2008 Perşembe günü saat 12:00’de Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı Önünde; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısı ile aralarında Gazetecilerinde bulunduğu bir grup sigortalının yıpranma hakkının yok edilmek istenmesini protesto etmişlerdir.
Basın açıklamasına, Şube Başkanımız ve Şube Yöneticilerimiz, üyelerimiz adına katılarak basın emekçilerine destek vermişler ve dayanışma göstermişlerdir.
Fotoğraflar: Sultan Özer/ Evrensel
TGS Ankara Şube Başkanı Turgut DEDEOĞLU tarafından okunan basın açıklaması aşağıda sunulmuştur.
Basın emekçileri,
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı aralarında gazetecilerin de bulunduğu bir grup sigortalının yıpranma hakkını (fiili hizmet süresi zammı) ortadan kaldırmaktadır.
Her şeyden önce, yıpranma bir haktır, gazetecilere tanınmış bir imtiyaz değildir. 25-30 yıllık çalışmaları karşılığında basın emekçilerinden, diğer işçilerden farklı olarak her ay 3 puan daha fazla SSK primi kesilmektedir. Yıpranma hakkının prim karşılığı, medya sahiplerince karşılanmaktadır. Yıpranma hakkının ortadan kaldırılması durumunda; Sosyal Güvenlik Kurumu her ay yaklaşık 1.000.000 YTL primden mahrum kalacağı gibi, arada oluşan fark da medya sahiplerine rant olacaktır.
Basın meslek örgütleri olarak, devleti sigorta primlerinden mahrum eden ve çalışanları hak kaybına uğratan düzenlemelere gitmek yerine, gazetecilik işkolundaki kayıt dışı işçiliği azaltma konusunda yasal düzenlemeler yapılmasının daha yararlı olacağına inanıyoruz. Bu kapsamda yasalarla, sendikal örgütlenmeyi teşvik edici değişikliklerin getirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyoruz.
Basın emekçileri,
Gazetecilerin, hem fikren hem de bedenen ağır, yıpratıcı ve tehlikeli bir görev yaptıkları açıktır. Teknolojik gelişmeler gazetecilerin iş yükünü azaltmamış, tam tersine çoğaltmıştır. Çok zorlu koşullarda, can güvenliği olmayan ortamlarda, mesai kavramı olmadan gece gündüz çalışma, zamana karşı yarışma, insan gücünün sınırlarını fikren ve bedenen zorlamaktadır. Bu bakımdan gazetecilik, stresi yoğun ve tehlikeli bir meslek olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’nin son bir yılına baktığımızda, 55 kişi TCK 301’den yargılandı, altı kişi mahkum oldu. Yargılanan 199 kişiden 37’si “hakaret” veya “iftira”; 23’ü “kin ve düşmanlığa tahrik”; 14’ü “yargıyı etkilemek”, 8’i “askerlikten soğutmak” ve 1’ide “örgüt üyeliği” iddiasıyla hakim önüne çıktı. “Terör” içeriğinden 83 kişi sanık oldu. 34 gazeteci ve 12 medya organı saldırıya uğradı, çoğu gazeteci 22 kişi ve 6 medya organı tehdit edildi. AİHM, Türkiye’yi 219 bin 080 YTL (123 bin 912 avro) tazminatla cezalandırdı.
Türkiye’nin son yüz yılına baktığımızda 60’ın üzerinde gazeteci katledilmiş. Çetin Emeç’leri, Uğur Mumcu’ları, Metin Göktepe’leri, Sabahattin Ali’leri, Musa Anter’leri, Hrant Dinkleri ve daha nicelerini yitirmişiz. Onlarla yıpranmışız.
Ve şimdi buradan yasa yapıcılara sesleniyoruz bizleri daha fazla yıpratmayın.
Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu
|