YA BASTA (YETER ARTIK) 23 Mayıs 2006
ABD ve AB gibi sömürü düzenini kurumsallaştırmış emperyalist ülkelerin dayatması, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların talimatı sonucunda iktidardaki işbirlikçi hükümetler eliyle gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarında sıra şeker fabrikalarına gelmiştir.
Bir çoğu Cumhuriyetimizle aynı yaşta olan bu fabrikalar, Cumhuriyet tarihimiz boyunca ülke tarımına, hayvancılığına ve sanayisine hizmet etmiş, ülke ihtiyacına da karşılaşmıştır.
Artık neden şeker fabrikalarını özelleştiriyorsunuz diye sormuyoruz. Tüpraş’ı, Erdemir’i, Telekom’u, Limanları ve diğerlerini neden özelleştirdiyseniz, şeker fabrikalarını da onun için özelleştiriyorsunuz; bunu çok iyi biliyoruz.
Sermayeye dikensiz bir gül bahçesi yaratıp, kamusal alanı piyasalaştırmak ve daha fazla kar elde etmek istiyorsunuz.
Ülke ekonomisini IMF ve Dünya Bankası talimatlarıyla ülke siyasetini de Brüksel’den alınan talimatlarla yöneten İşbirlikçi AKP Hükümeti saldırılarına hız kesmeden devam ediyor.
Ilgın, Ereğli ve Bor Şeker Fabrikalarının satılması için süreç ne yazık ki başladı. Mayıs sonunda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ihaleyi yapacak. Şeker-İş Sendikamız aldığı karar doğrultusunda 28 ilde miting ve eylemlerini devam ettiriyor.
Şeker-İş Sendikası üyeleri ile birlikte gerçekleştirdiği eylemlerin bölge halkı ve üretici köylüler (ve onların sendikaları) tarafından desteklenmesi sınıf hareketi açısından çok önemli bir gelişmedir.
Mitinglerde atılan “işçi, çiftçi elele genel eyleme” sloganı birleşik mücadele hattının örülmeye başlandığını gösteriyor.
Bunun büyük bir emek ve çaba gerektirdiği unutulmamalıdır. Katkısı olan herkese sınıfımıza hizmetinden ötürü teşekkür edilmelidir. (Yüreğinize, inancınıza ve elinize sağlık)
Şeker-İş Sendikasının verdiği haklı mücadeleyi destekliyoruz, yanındayız gibi kulağa hoş gelen ancak mücadeleye katkı koymayan söylemlerden daha çok, bu konuda bölgemizde üzerimize düşen sorululuğu nasıl yerine getirebileceğimizi düşünmek ve bunu pratiğe nasıl dönüştürebileceğimizi tartışmak zorundayız.
Ankara’da da bir şeker fabrikası olduğu unutulmamalıdır. Bu fabrikanın 2150 dönümlük arazisinin büyük bir bölümü yasalara aykırı bir biçimde bedelsiz olarak Büyükşehir Belediyesine devredilmiştir. Şeker-İş Sendikası bu devrin iptali için Danıştay’a dava açmış bu dava halen Danıştay 13. Dairesinde devam etmektedir.
Görüldüğü üzere AKP Hükümeti ve onun Büyükşehir Belediyesi “Batan Geminin Malları” misali kamu mallarını talan etmekte ne hak ne de hukuk tanımaktadır.
Özelleştirilen veya özelleştirme kapsamında olan diğer kuruluşlarda olduğu gibi, Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi de sadece Şeker-İş’in ve üyelerinin sorunu değildir. Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesine karşı mücadele etmek ülkemizdeki tüm işçi ve emekçilerin ortak sorunudur.
Şeker-İş Sendikası Ankara Şubesi, Bölgemizdeki emek hareketini birleştirmek üzere tüm işçi ve kamu emekçileri sendikalarının Ankara Şubelerini bir arada toplayan Ankara Sendika Şubeleri Platformu ile bir an önce buluşarak gerek bölgemizdeki gerek ülkemizdeki mücadele planlarını anlatmalı, bölgemizde birlikte neler yapabileceğimizi tartışmalıyız. Şeker Fabrikalarının önemini yazılı-sözlü materyallerle, örgütlü-örgütsüz işyerlerimize taşımalı, şeker özelleştirmesine karşı geliştirilen mücadele hattını SS/GSS yasaları, Tüpraş, Telekom, Erdemir, Limanlar, Eğitim ve sağlık Özelleştirmeleri, esnek çalışma, 4857 sayılı kölelik yasası, işsizlik, 2821/2822 sayılı yasa tasarıları ile ilişkilendirerek; tüm emek kesimi ve bölgemizde pancar tarımı yapan üretici köylülerle ortaklaştırmalıyız.
Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi durdurulmazsa Ankara’ya geleceğini söyleyen Şeker İşçileri karşılarında, özelleştirmelere karşı mücadelenin örgütlendiği bir Başkent bulmalıdırlar.
Bunu gerçekleştirecek olanaklara, beceriye ve sınıf inancına sahibiz.
Konfederasyonumuz Türk-İş’in yazılı ve sözlü destek mesajları dışında tüm teşkilatlarını toplayarak Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi başta olmak üzere AKP hükümetinin bütün saldırılarına dur diyebilecek inisiyatifi koyması, emek hareketinin genel beklentisi haline gelmiştir. Aksi halde, kendi teşkilatı içinde dahi ağır eleştirilerin ve tepkilerin hedefi haline gelecektir. Emek hareketinin böylesine içe dönük mücadeleye (sınıf hareketine katkı koymayan kısır çekişmelere) bugünkü şartlarda lüksü yoktur. O nedenle Konfederasyon yöneticilerimizin gelişmeleri değerlendirdiği buna uygun bir mücadele yöntemini hayata geçireceğini dair en ufak bir kuşku duymamaktayız.
Bolivyadan Eva MORALES sanki bizim için de sesleniyor, Ya Basta (Yeter Artık)
“Özelleştirmelere Karşı, Kamulaştırma.”
Mevcut haklarımızı korumak ve kaybettiklerimizi yeniden kazanmak istiyorsak bütün emek güçleri ile birleşik bir mücadeleyi örgütlemek zorundayız.“Başka bir dünya ancak bu şekilde mümkün.”
“Yaşasın iş, ekmek, özgürlük mücadelemiz”
“Direnen İşçi Asla Yenilmez”
“Şeker İşçisi Yalnız Değildir”
“İşçi, Çiftçi, Memur El Ele Genel Eyleme (Greve)”
Petrol-İş Sendikası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Adına Mustafa ÖZGEN Başkan
|