Karanlık İnsanlar Türkiye'yi Satıyor

 

Korkut Boratav

25.02.2004

 

Biliyorsunuz TÜPRAŞ, bir Rus şirketi ile Zorlu Holding'ten oluşan bir ortaklığa satıldı. Ve satış işlemi Rekabet Kurulu ve Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Satış, piyasa oyuncularını keyiflendirdi. Borsa yükseldi.

 

Peki, TÜPRAŞ nasıl bir kuruluştur? Petrol-İş Sendikası açıklıyor. Aktaralım:

 

''TÜPRAŞ, 27.6 milyon ton ham petrol işleme kapasitesi ile Türkiye'deki rafineri kapasitesinin yüzde 86'sına, toplam depolama kapasitesinin yüzde 50'sine sahiptir. Türkiye'deki tek lastik hammaddesini üretmektedir. Deniz tankerleri ile petrol ürünleri taşımacılığı yapan kârlı DİTAŞ şirketinin yüzde 80'i TÜPRAŞ'ındır. 2003'te 13.5 milyar dolarlık ciro karşılığında 24 milyon ton petrol ürünü satmış; 635 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmiş; 1.7 milyar dolarlık modernleşme yatırım harcaması yapmış; 460 milyon dolarlık brüt kâr elde etmiş; kurumlar vergisi, KDV ve diğer vergiler aracılığıyla Hazine'ye 7.7 milyar dolarlık vergi intikalini sağlamıştır. TÜPRAŞ gerek yatırımlarının, gerekse cari giderlerinin finansmanında, devlet Hazinesi'nden kaynak kullanmamaktadır.

 

Bu özellikleriyle TÜPRAŞ, İstanbul Sanayi Odası'nın oluşturduğu listeye göre Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşudur. Ortadoğu ve Orta Avrupa'nın en büyük, Avrupa'nın yedinci büyük rafineri şirketidir. Dünyanın en büyük 500 şirketi listesinde ise 480. sırada yer almaktadır.''

 

Kısacası TÜPRAŞ, Türkiye ekonomisinin yüz aklarından biri; vatanını, halkını seven her yurttaşın üzerine özenle titremesi gereken bir kuruluştur; sıradan bir şirket değil, bir sektördür.

 

Peki, TÜPRAŞ'ı kim aldı? Son anda Zorlu grubunu da ortaklığa alarak TÜPRAŞ'ı satın alan Rus şirketinin kimliğini Petrol-İş araştırmış. Aktaralım:

 

''TÜPRAŞ, Efremov Kautschuk GMBH adlı bir şirkete satılmaktadır. Bu şirketin ana sermayesi 105.000 Euro'dur. (Evet, doğru okuyorsunuz; sadece yüz beş bin Euro.) Efremov Kautschuk'un genel merkezi Almanya'nın Neu Anspach kentinde görünmektedir; ancak adresinde bulunamayan bir tabela şirketi olduğu anlaşılmaktadır. Şirketin iki ortağı vardır. Birincisi, yüzde 51 hisseli Efremov Synthetic Enterprises, Tataristan-Rusya kökenli Tatneft şirketinin bir yan kuruluşudur. Yüzde 49 hisseli Renix Finance Corp şirketi ise uluslararası kara para aklayıcılığı ile şöhret yapmış Virgin Adaları'nda kurulmuş ve adresi bir posta kutusu olan bir şirkettir.

 

Bu tabela şirketlerinin arka planındaki sermaye grubu olan Tatneft ise Rusya Federasyonu'na bağlı Tataristan Özerk Cumhuriyeti'nde faaliyet gösteren ve ağır mali güçlükler altında debelenen bir petrol şirketidir. Tatneft, uluslararası denetim kuruluşlarının verdiği olumsuz raporlar nedeniyle New York Borsası'ndan atılmama mücadelesi vermektedir. Dış bankalara 1.3 milyar dolar (yani TÜPRAŞ'a verilen teklif kadar) borçludur. Rusya'daki Nizhnekamskiy Rafinerisi için aldığı bu kredilere rağmen bu ihaleyi yıllardır tamamlayamamaktadır. Alacaklı bankalar, Tatneft'in kendi yan kuruluşlarına ve üçüncü şahıslara borç ve garanti adı altında para transfer etmesine izin vermemektedir. Bu nedenle Tatneft'in yan kuruluşu olarak TÜPRAŞ ihalesini kazanan Efremov Kautschuk'a kaynak transferi mümkün değildir. Bu şirketin TÜPRAŞ ihalesini karşılama gücünün olmadığını bilen değerlendirme kuruluşu Fitch, ihaleden hemen sonra Tatneft'in ve TÜPRAŞ'ın kredi notlarını düşürmüştür.''

 

 

Peki, TÜPRAŞ nasıl satıldı? Petrol-İş satışın yasal ihlallerle gerçekleştirildiğini açıklıyor. Özetleyelim: Teklifler, zamanında açıklanmamış; Zorlu Holding son anda ortaklığa usulsüz bir biçimde girmiş; açık arttırma ve pazarlık usulleri çiğnenerek satış fiyatının yükseltilme olanağı kullanılmamıştır. Sonuçta, yıllık cirosu, verilen teklifin 10 katı olan TÜPRAŞ, karanlık ilişkilerin merkezindeki, borçlu bir yabancı firma ile son anda ihaleye sokulan yerli bir sermaye grubunun ortaklığına devredilmektedir.

 

 

Petrol-İş Türkiye'nin en saygın sendikalarından biridir. Araştırmacılarının titizliğini ve ciddiyetini yakından biliyorum. TÜPRAŞ işçileri ile birlikte bu saptamalarını haftalardan beri; basına, siyasetçilere aktarıyorlar; kamuoyunu harekete geçirmek için çırpınıyorlar; idari yargıya gidiyorlar. Peki, kamuoyunun üzerindeki ölü toprağı nasıl açıklanabilir?

Geçenlerde bir açık oturumda iki finans uzmanı, yaptıkları işten ''Biz Türkiye'yi satıyoruz'' diye söz ettiler. Otuz yıl önce olsaydı, bu tür lafları etmeye kimse cesaret edemezdi. Zira, o zaman kamuoyuna göre, ''vatanı satmak'' ihanet sayılırdı. Şimdi ise gerine gerine ''satarım arkadaş'' diyerek Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük kamu kuruluşunu Rus oligarklarına (vurguncu-batakçı zenginlere) pervasızca devreden, karanlık insanların yaptıkları vatanı satmak değilse nedir?