TÜPRAŞ Ayıbı

Metiner Sezer

Türkiye/28.05.2004

 

Bugün 28 Mayıs 2004 Cuma. TÜPRAŞ’ın nihai satışı gerçekleşeceği gün bugündü!.. ‘Döviz’ diye yanıp tutuşan devletin kasasına tamı tamına 1.3 milyar dolar girecekti. Hani? Para girmediği gibi borsa dalgalandı, faiz 1 puan zıpladı, dolar 20 bin lira arttı!..


Buna sebep; Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararıymış! Acaba, öyle mi?


TÜPRAŞ’taki özelleştirmeyi durduran Avukat Gökhan Candoğan’a hemen bir isim bulundu: ‘İkinci Soysal.’ Genç avukat, “Özelleştirmeye karşı değilim” diyor ama dinleyen kim? Yeni adı hayırlı olsun kendisine. Bizim en büyük hünerimizdir birine isim koymak. Hukukun içi boş bırakılmış ve o avukat da bu boşluğu görmüşse; taktir mi edilir, tekdir mi? Hadi onu geçtik diyelim. İhaleyi kazanıp Rus ortağıyla birlikte elinde para imza gününü bekleyen Ahmet Nazif Zorlu ne yapacak?

 
“Babalar gibi satarım” diye kostaklanan Maliye Bakanı Unakıtan hani? Neden gıkı çıkmıyor?


‘Kol kırılır, yen içinde kalır’ demek mümkün mü? Hadi biz dedik diyelim. Elin adamı der mi bunu?


Burada hukukçuyu suçlamak kadar abes bir şey olamaz. Kara kitapta ne yazıyorsa, ona göre karar vermek zorunda olan bu adamlara, ‘İnisiyatif kullan’ mı diyeceğiz?

Güldürmeyin beni!..


TÜPRAŞ’la yeni bir özelleştirme hamlesi fırsatı kaçmış oldu mu, olmadı mı?


Rusya Lideri Putin, petrol rüzgârını da ardına aldı ve ülkesini depara kaldırdı. Yüzde 7 büyüme ve 60 milyar dolar dış ticaret fazlası var bugün Rusya’nın.


Putin bu hedefe ulaşırken; bireylere daha çok yatırım özgürlüğü tanıdı. Bunu da vergi yükünü ve bürokrasiyi azaltarak başardı. Vergi oranlarını basitleştirip düşürünce tahsilatı ve yatırımları hızlandırdı. Gelir Vergisi yüzde 13, Kurumlar Vergisi ise yüzde 24.


Özel sektör emeklilik fonlarını teşvik eden bir sistem geliştirip uzun vadeli sermaye akışını sağladı.


Mevduata sigorta getirip kredi ve mevduatları arttırdı. Kayıtdışının ekonomideki payı yüzde 45’ten yüzde 37’ye indi. Özelleştirmeyi ise daha ilk başta çözmüştü zaten adamlar.


Türkiye, ‘özelleştirme’ konusunu konuşmaya taa 1980’lerde başladı. “Özelleştirelim, güzelleştirelim” sloganıyla yola çıkan yönetimin ettiği iki laftan biri buydu. Türkiye, o günlerde özelleştirmeyi konuşan ilk ülkelerden biriydi. Bu konuyu ağzımızda sakız ettik ama özelleştirme hukukunu meydana getiren kanun ancak 1994 yılında çıktı. O da kör topal. Konuşmalar, kanuni bir çerçeveye oturunca daha bir fiyakalı oldu. Bizim istediğimiz de buydu zaten!..


İktidara gelen genç insanlar hızlı gidince kanun geride kaldı. Yürüme özürlü olanlar işbaşına geldi, o vakit de özelleştirme faaliyeti durdu. Hasılı, bir türlü bu işin iki ucunu bir araya getiremedik.


Yönetim, Telekom’u satmaya çalışıyor. Hakeza Petkim. Tüpraş da öyle. Hani? Hepsinin değeri düştü, hem öyle bir düştü ki; 1980’li yıllardaki fiyatın üçte biri bile etmiyor şimdi bu iktisadi değerler. Yine de satılamıyor. Hukukçuları suçlamayı bırakıp hukuku düzeltmeyi başaramadılar çünkü. Bir Rusya bile olamadık ya. Yuh olsun bize!..