Tiko paraya, babalar gibi satış varsa, hukuk da var...


Zülfikar Doğan

Akşam/ 27.05.2004
 

Özelleştirme ve Maliye'den mesul bakan Kemal Unakıtan, tam da ABD'de THY ve Erdemir'e 'tiko paralı' müşteri ararken geldi Tüpraş haberi. Sayın Bakan'ın canı bayağı sıkılmıştır. Çünkü hem Tüpraş, hem Anayasa Mahkemesi'nde Motorlu Taşıtlar Vergisi'ne iptal davası, diğer yandan da Vergi Barışı Yasası'nın Bakan Unakıtan'ı da ilgilendiren maddesinin (Sahte belge tanzimi ile hayali ihracat ve haksız vergi iadesi alma, vergi kaçırma maddesi 14/2) Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Ankara 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nin Anayasa Mahkemesi'ne başvurusu. Sanki kırk ayın çarşambası bir güne toplandı.

Tüpraş'ta 1 milyar 302 milyon doların ödenmesine ve hisselerin devredilmesine 72 saat kala İdare Mahkemesi yürütmenin durdurulması kararını verdi. Kimileri 'yargıdan sürpriz, şok!' falan dediler ama, bilinen ve beklenen bir şeydi. İhale süreci boyunca yapılan yanlışlıklar, hukuka aykırılıklar, ÖİB'nin kendi ihale şartnamesine bile aykırı davranışları, Rekabet Kurulu üyelerinin muhalefet şerhleri, alıcı Efremov Kautschuk ile ilgili yine ÖİB'nin danışman şirketi Citigroup'un uyarıları hepsi, ama hepsi yazılıp söylendi. Ama bir kenara itildi, ihale bitirildi. Yargı 'şartlı teklif alınmayacağı belirtilmesine karşın şartlı teklif alınması, açık artırma yapılmaması ve dolayısıyla kamu yararının gözetilmemesi' gibi gerekçelerle yürütmeyi durdurdu. ÖİB şimdi üst mahkemeye itiraz etti.

Kişiler kendi evlerini, fabrikalarını, 'tiko para peşin - kırmızı meşin' dilediklerine verebilirler. Ancak milletin, ülkenin malı ise satılan, hak, hukuk, millet yararı, kamu çıkarı, Anayasa, kanun, kitap şart. 'Babalar gibi satarım arkadaş' diyerek satış olmaz. Anayasa Mahkemesi, Danıştay gibi yüksek yargı kurumları, çıkartılan yasaları, idarenin yaptığı işlemleri hukuka, Anayasa'ya aykırı bulup iptal ettikçe yaygara kopuyor; 'Yargı ekonominin önünde engel. Yargı reformları engelliyor. İktidarların elini kolunu bağlıyor. Böyle yargı olursa, bu ülkeye yatırımcı da, yabancı girişimci de gelmez' deniliyor. Oysa idarenin eylem ve işlemlerinin 'Hukuka, Anayasa'ya, yasalara uygunluğu' şart. Yargı sadece görevini yapıyor.


Ama kaptı - kaçtı işlere tevessül ederseniz, yargı da 'dur' der. Bir gecede yasa yazmak, çıkartmak, milyar dolarlık ihale yapmak marifet değil. Marifet işi, hukuka uygun, milletin, ülkenin, ekonominin çıkarları, yararları doğrultusunda yapmak. 20 yıldır, Türkiye'de hangi özelleştirme şaibesiz, başarıyla yapılabildi? Hepsi mahkemelere düştü. Şu ana kadar özelleştirmeyle ilgili 158 dava açılmış! İşler doğru - düzgün yapılmış olsa sonuç bu olur mu? Özelleştirilen kamu bankalarının biri hariç hepsi battı. Petkim ihalesi yapılırken Uzan'ların durumunu ÖİB, BDDK, kısaca devlet - hükümet bilmiyor muydu? Bir ay sonra mı öğrendi? Israrla Anayasa'ya aykırı çıkartılan vergi yasaları Mahkemeden dönmüyor mu? Beş yılda Bankalar Yasası 6 kez değişti. Şimdi 7'ncisi (191 madde) sırada. Doğru düzgün yasa yapılamadığı, bankalar denetlenemediği için, bu arada 20'ye yakın banka battı, milletin sırtına 50 milyar dolar fatura bindi! Hepsi yargının kusuru mu? Bu yalan - yanlış - eksik yasaları hazırlayanların, uygulayanların, hiç mi kusuru yok?

Sanayi Bakanı Ali Coşkun, 'Anayasa Mahkemesi Telekom yasasını iptal etmeseydi, o zaman 20 milyar dolardı, şimdi 2 milyar' diyor. Diyor da, o zaman yapılan işin yasaya, Anayasa'ya aykırı olduğunu söylemiyor. Yoksa, ne diye hükümetler daha sonra Telekom, özelleştirme, Uluslararası tahkim, Tütün, Şeker, Petrol, Enerji, Doğalgaz yasaları çıkarttı? Yasalar çıkmasaydı (belki hala da aykırılık, eksiklik var) bu alanlarda yapılacak özelleştirmeler hukuka aykırı olacak, yargıya takılacaktı. Sadece AKP döneminde (şu anda TBMM'de olan yeni tasarı hariç) Telekom yasası iki kez değişmedi mi? Demek ki önce ülke, kamu yararı ve hukuka uygunluk!