Özelleştirme, ideoloji, yargı

Taha Akyol

Milliyet /26.05.2004

 

TÜPRAŞ özelleştirildi, Petrol - İş sendikası bu özelleştirmeyi iptal ettirmek için iki dava açtı: Özelleştirme Yüksek Kurulu aleyhine açtığı davada idari yargı özelleştirmeyi uygun buldu! İhale Komisyonu'na karşı açtığı davada ise, idari yargı aynı özelleştirmeyi hukuka aykırı buldu, yürütmeyi durdurdu!
Aynı işlem için iki zıt karar! Demek ki, özelleştirme konusunda yargıda bir içtihat birliği yok.
1985'ten beri, yargıda da 'devletçilik' ilkesini benimsemekle, piyasa ekonomisini benimsemek farklı sonuçlar doğuruyor.
Anayasa Mahkemesi'nin 7 Temmuz 1994 ve 17 Temmuz 1996 sayılı kararlarında devletçilik ağır basmış, bazı üyeler ise 'karşı oy' yazmışlardır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin haklıdır: Yekta Güngör Özden ve Ahmet Necdet Sezer çizgisindeki özelleştirmeye karşı kararlar özelleştirmeyi on yıl geciktirmiş ve TELEKOM'un piyasa değeri 20 milyar doların çok altına düşmüştür!
Hangi görüş daha 'ileri' ve "kamu yararı"na uygunmuş?!

ANAYASA Mahkemesi'nin 18 Şubat 1985 tarihli kararında Yekta Güngör Özden "Atatürkçü ekonomik düzen" diye bir şeyden bahsediyor ve buna aykırı bulduğu 2983 sayılı kanunun iptalini savunuyor!
Bu görüş ideolojiktir, hukuk ve ekonomi bilimleriyle ilgisi yoktur.
Başka bazı yüksek yargı kararlarında ise, devlet gücüne dayanan "kamulaştırma" ile nihayet piyasa şartlarında gönüllü bir alım satım işlemi olan özelleştirme eşit tutuluyor! Kamu mülkiyetinin kamu yararına olduğu varsayılıyor, özelleştirmeye şüpheyle bakılıyor.
Ama işte TELEKOM'un özelleştirilmesinin gecikmesinden kamu milyarlarca dolar kayba uğradı!
TÜPRAŞ konusunda yürütmeyi durdurma kararında üç teknik gerekçe gösteriliyor:
"Özelleştirme ihalesi açık artırma suretiyle yapılmamıştır, kapalı zarf usulüyle yapılmıştır... Rekabet koşulları sağlanmamıştır, sağlansaydı daha yüksek fiyat alınabilirdi... İhaleye şartlı teklif verilmiştir..."

HALBUKİ 4046 sayılı kanun kapalı zarf usulüyle ihale yetkisini vermektedir. Kaldı ki daha önce açık artırma denenmiş ve ihaleye katılanlar birbirine bakarak TÜPRAŞ için en fazla 900 milyon dolar teklif etmişti!
Kapalı zarf usulünde rakibin önereceği fiyat bilinmediğinden rekabet daha keskin olmuş ve

1 milyar 300 milyon dolar veren Zorlu Holding ile Tataristan Tatneft konsorsiyumu TÜPRAŞ'ı almıştır.
Hukuk kitapları yazmasa da uygulama göstermektedir ki, alıcı sayısı az olan ihalelerde açık artırma düşük, kapalı zarf usulü ise yüksek fiyat verilmesini sağlıyor! Uzman ve yetkili kuruluş Rekabet Kurulu da ihaleyi onaylamıştı üstelik.
Ayrıca, Zorlu - Tatneft'in teklifinde "Kayıtsız şartsız teklif veriyoruz" taahhüdü de yer almaktadır.
Zaten Özelleştirme Yüksek Kurulu ihaleyi isabetli bularak onaylamış, sendikanın yürütmeyi durdurma isteğini idari yargı reddetmişti!
Şimdi başka bir idare mahkemesi yürütmeyi durduruyor!
TÜPRAŞ konusunda hukuki süreç bitmedi, üst mahkemeye gidilecek.
Tekel'in özelleştirilmesinde de idare mahkemesi yürütmeyi durdurmuş, Bölge İdare Mahkemesi yürütmenin devamına karar vermişti. Yargı sürecinde olur böyle şeyler.

ÖNEMLİ olan, tekil olaylardan bağımsız olarak, özelleştirmenin kişi ve kurumlar tarafından iyi anlaşılmasıdır.
Eski 'devletçilik' anlayışı, çağın yeni bir dinamiği olan özelleştirmeyi anlamamıza engel olmamalıdır.
Sovyet tecrübesi de ispat etmiştir ki, bürokrasi kötü işletmecidir, kaynak israf eder. KİT sendikaları bu kaynak israfından yararlandıkları için özelleştirmeye karşı çıkıyor.
Kamunun elinde bulunan bir zararlı KİT kamu yararına aykırıdır! Özel ellerde kar eden ve vergi ödeyen bir şirket kamu yararına uygundur.
Özelleştirmede sosyalist ülkelerden bile geri kalmış olmamızın birçok sonucundan sadece bir örnek: Küçük Macaristan'a yılda 7 milyar dolar, koca Türkiye'ye bunun onda biri kadar yabancı sermaye geliyor.
Ona göre iş, ona göre aş...