Fırtınalı sularda özelleştirme

Metin Ercan

Radikal/26.05.2004

 

Türk ekonomisinde özelleştirme kadar tartışılan ama 'sonunun' nasıl biteceği bilinmeyen pek az konu bulunmaktadır. Son olarak, Tüpraş'ın özelleştirmesinde imza aşamasına birkaç gün kalmışken, yargıdan 'yürütmeyi durdurma' kararı çıkmıştır. Gerekçeli kararın yayımlanması ile birlikte, hukuki sürecin nasıl sonuçlanacağına dair bazı tahminler yapılabilir, ancak özelleştirmede yaşanan genel hukuki sorunları anlamak ve önemlisi gelecekteki uygulamalarda başarıyı yakalamak için, bu son gelişmeyi iyi değerlendirmek gerekmektedir.


Tüpraş'ta yaşanmakta olan hukuki süreç özelleştirme uygulaması açısından belki sorunsuz bitebilecektir, ama ilerideki uygulamalar ile ilgili kafalarda bazı soru işaretleri bırakacaktır. Kısa vadede hukuki sonuç çıkana kadar, ilgili kesimler ciddi bir stres altında kalacaklardır. Özelleştirmenin iptali yönünde çıkabilecek olumsuz bir kararın telafisi için ise, ciddi bir zamana ihtiyaç duyulacaktır. Her durumda, en son aşamasına artık gelinmiş, hatta milyar dolara yakın bir meblağın toparlandığı bir süreçte, son dakikada bile bazı aksiliklerin çıkabilecek olması, ilerideki uygulamalar açısından en hafifinden tatsız bir gelişmedir.


Altını çizmekte yine de yarar bulunmaktadır, bu tür bir hukuki kararın çıkması her şeyin sonu değildir. Özelleştirme uygulaması açısından belki bu belirsizlik hemen kaybolacaktır, ancak bu gelişmeden bazı dersler çıkarmak gerekmektedir. Her şeyden önce, hukuki sürecin ne kadar önemli olduğu gerçeği bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Geçmişte, ideolojik olarak özelleştirmeye karşı olanlar, son derece usta bir şekilde hukuki altyapıdaki eksiklikleri kullanmışlardı. En çarpıcı örnek, Türk Telekom'un özelleştirmesinde görülmüştü. Vaktiyle 20-30 milyar dolarların telaffuz edildiği, Telekom özelleştirmesi için acaba şimdi geçmişte söz konusu rakamın kaçta biri bulunabilecektir? Zamanında, kamu yararı ve ülke çıkarlarından bahsedenler, acaba bu durumu şimdi nasıl açıklayacaklardır?


Ayrıca belirtelim; geçmiş dönemlerin ahlaki çöküntüsü ve hesap ver(me)me ortamında, Türk Ticaret Bankası özelleştirmesi gibi bazı kötü uygulamaların hâlâ gündemde olması bile, özelleştirmenin geleceği açısından talihsizliktir. Kamunun mallarının peşkeş çekileceği endişesi ile, devletin içinde bile haklı ya da haksız bazı 'koruma duvarları' örülmüştür.


Her şeye rağmen, özelleştirmede yaşanan başarısızlıkların tüm sorumluluğunu ya da vebalini tek bir gruba ya da kuruma bağlamak da doğru değildir. Uygulayıcıların, özelleştirmeye karşı çıkabilecek grupların ya da oluşumların 'hamlelerini' önceden kestirip, gerekli hukuki düzeltmeleri zamanında ve eksiksiz olarak yapamamaları da, olumsuz sonuçlara meydan vermiştir. İyi niyet mutlaka gereklidir, ancak teknik beceri göstermeden, sağlam hukuki altyapıyı kurmadan ve hukukun gereğini yerine getirmeden, özelleştirmede başarı sağlanamayacaktır.


Bazı çevrelerde bulunan güven eksikliğini ortadan kaldırmadan, özelleştirmenin önüne daha pek çok engel çıkacaktır. Özelleştirmede başarıyı yakalamak ve önyargıları kaldırabilmek için, sıfır hatayla ve hiçbir detayı kaçırmadan uygulamaları tamamlamak gerekmektedir. Tersi durumda, kamunun mallarının değeri düşmeye devam edecek ve özelleştirme süreci bilinçli olarak tamamlanamadan, fiili olarak 'zımni bir özelleşme' söz konusu olacaktır.