Tüpraş'tan çıkan ders
Okan Müderrisoğlu
Sabah/04.06.2004
Türkiye'nin, uzun ince bir yolda devam eden özelleştirme
öyküsü, pahalı bir öğrenme sürecidir aynı zamanda. Her
iktidarın kendine göre önceliği ve aceleciliği vardır. Tabi,
acele işe şeytan karışır. Hayalkırıklığı yaşanır.
Bu süreç, tüm iyiniyetine rağmen
bu iktidar için de böyle işledi. Oysa, özelleştirmenin
sağlıklı biçimde yapılması için gereken koşullar belli:
1- Kararlı bir siyasi otorite
2- Sağlam hukuki yapı
3- Uygun piyasa koşulları
4- İstihdama duyarlı yaklaşım
5- Kamuoyu mutabakatı
6- Ehliyetli kadrolar.
Bu altı faktör aynı anda
biraraya gelmedi mi, özelleştirmeden de hayır gelmiyor.
Bunu, Tekel ihalesinde de Tüpraş'ın satışında da gördük.
Tekel'de, bürokratik acemilik ön plana çıktı. Hesap kitap
karıştı. Beklenti yüksek tutuldu. Özelleştirme yapılamadı.
Tüpraş'ta ise ihale aşamaları yeterince şeffaf değildi.
Yabancı gruba ilişkin tereddüt giderilemedi. Açık arttırma
yerine iş, kapalı zarfa sıkıştırıldı.
Özelleştirme İdaresi kurmayları,
baştan sona haklı olduklarını düşünüyorlar. Örneğin
Tüpraş için, "Bu çapta ihaleye giren firmalar nihai fiyatını
belirler, öyle gelir. Gaza gelmez" diyorlar.
İhale şartnamesine aykırı teklif
verme biçimi için "Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu bizi
her saat denetliyor" tezini savunuyorlar.
Sonuçta, dev projeler aksıyor.
Moraller bozuluyor.
İşte bu noktada kritik bir bilgi
vermek gerekiyor.
Acaba, Tüpraş İhalesi'ni iptal
eden Ankara 10. İdare Mahkemesi Heyeti, özelleştirmeye karşı
mı?"
Aslında bu konuda yorum yapmak
istemiyorlar. "Biz hakimiz. Kararlarımızla konuşuruz"
demekle yetiniyorlar. Ancak bir cümleyi eklemeyi ihmal
etmiyorlar:
"Biz, özelleştirmeyi iptal
etmedik. Tüpraş İhale Komisyonu'nun yürüttüğü süreci iptal
ettik. Bu ayrıntıya dikkat edilmeli. Neticede, etki altında
kalmadan, hukuki bir karara vardık!"
|