TÜPRAŞ’ı kim almak istiyor?.
Uluç Gürkan
Stargazete/05.06.04
Ankara 10. İdare Mahkemesi oldukça hızlı
davrandı. Tüpraş’ın yüzde 65.67 oranındaki kamu hissesinin
blok satışını iptal etti.
Aynı mahkeme daha önce de Tüpraş’ın özelleştirilmesi
konusunda ‘yürütmeyi durdurma’ kararı vermişti. Ancak bu
karar, bir üst mahkeme olan Ankara Bölge İdare Mahkemesi
tarafından kaldırılmıştı.. Hükümet tam Tüpraş’ın devriyle
ilgili işlemleri başlatmıştı ki, 10. İdare Mahkemesi davayı
üç günde esastan görüşerek satışın iptaline hükmetti..
Nihai kararı Danıştay verecek.. Peki ne zaman? Bunu şimdilik
bilemiyoruz.
Türkiye’de idari yargı süreci de, tıpkı adli yargıda olduğu
gibi uzun sürüyor. Genelde bir yılı buluyor, hatta
aşabiliyor da.. Bu bakımdan, 10. İdare Mahkemesi’nin esas
hakkındaki kararını üç güne sığdırması herkesin dikkatini
çekmiştir.
Ankara 10. Bölge İdare Mahkemesi’nin hızı, ‘özelleştirme
karşıtlığı’ tekerlemesiyle açıklanamaz.. Zahmet edip
okuyanlar görecekler, mahkemenin kararı hiç de ideolojik
değil. Bütünüyle hukuki.
Kararda, Tüpraş’ın satışının ‘hukuka ve kamu yararına
aykırı’ olduğu vurgulanıyor. Burada bir konu var ki, bizi
ikna etti.
Tüpraş ihalesini kazanan Zorlu Grubu’nun yabancı ortağı
Efremov Kautschuk’un büyük ortağının ya da ortaklarının kim
olduğu bilinmiyor.. Efremov Kautschuk’un yüzde 49’una sahip
görünen Renix Finance Corporation adlı kuruluşun
hissedarlarının kimliği meçhul. Yüzde 51’lik ortak ESRE’nin
de ancak yüzde 71.9 oranındaki hissedarları tanınıyor. Kalan
yüzde 28.1’lik hisse kimin, bunun bilgisi de resmi
kayıtlarda bulunmuyor.
Tüpraş stratejik bir kuruluştur. Türkiye’nin 32 milyon
tonluk rafineri kapasitesinin 27.6 milyon tonunun
sahibidir.. Buna rağmen ‘özelleştirilebilir’ diyebilirsiniz.
Ancak, ‘kim alırsa alsın’ diyemezsiniz. Alıcının kim
olduğunu bilmeden bu özelleştirmeyi yapamazsınız. Bilip
saklıyorsanız da, bu mazur görülemez..
Gelinen noktada, haklı da olsa Tüpraş özelleştirmesinin
iptalinin bir faturası olacaktır.. Genelde, Türkiye’ye olan
güven biraz daha zedeleneceğini ve ciddi kuruluşların
özelleştirme işine bulaşmaktan kaçınacağını söyleyebiliriz.
Özelde de Tüpraş’a biçilen 1.3 milyar doların şimdilik
gelmeyecek olması sıkıntı yaratacak diyebiliriz..
Ancak, unutmamak gerekir ki Tüpraş, bir kamu kuruluşu olarak
da bu miktarda bir kaynağı, hatta daha fazlasını
sağlayabilir.. Tüpraş’ın 2003 yılı net karı 328 milyon
doları, vergi ve fon ödemeleri ise 8.5 milyar doları
bulmuştur.. Özelleştirildiğinde, vergi ve fon ödemelerini
aynen sürecek midir? Bu konuda bir güvence yoktur. Daha
önceki özelleştirmelerde benzeri durumdaki kimi kuruluşlara
satın alma bedelini ödemesi gereken vergiyle finanse etme
olanağı tanındığı bilinmektedir..
Özelleştirme işi, bu ve benzeri örneklerdeki biçimiyle
keyfiliği ve kayırmacılığı taşımamalıdır. Keyfilik ve
kayırmacılık varsa, bir stratejik kuruluş alıcının kim
olduğu açık olarak bilinmeden satılmaya çalışılıyorsa,
bunların hukuk engeline takılması son derece doğal
sayılmalıdır. Aksi halde, özelleştirmenin yapılamamasından
ya da gecikmesinden çok daha ağır bedellerle karşı karşıya
kalınabilir..
Buna rağmen, kimilerimiz hala ‘özelleştirmeyi eski komünist
ülkeler dahil herkes yapabiliyor, bir tek biz yapamıyoruz’
diye yakınıyor olabilir. Onların da artık görmesi gerekir
ki, dünyadaki tek özelleştirme modeli bizim ezberlediğimiz
‘sattım-aldım’ biçiminde olmuyor. Kimi özelleştirmelerde
işletme biçimi üzerinde duruluyor. Tesis çalıştırılıyor ve
çoğunlukla da daha fazla istihdam sağlanıyor.
Günümüzde özeleştirme, ‘sattım’ deyip bir miktar para almak
olarak düşünülmemelidir. Bunun yanında, üretim ve istihdam
artışı yaratılması, vergi ödemelerinin sürdürülmesi de
gerekir.. Bu boyutuyla, EBK, Sümerbank, SEKA gibi
özelleştirilmiş kuruluşlar ne durumda bilenimiz var mı? |