Ankara’da hakimler var
Emin Çölaşan
Hürriyet/04.06.2004
YIL 2000, aylardan nisan. TÜPRAŞ’ın yüzde
30.7’lik hissesi, Özelleştirmeden Sorumlu Devlet Bakanı
Yüksel Yalova döneminde halka satılmıştı. Şimdi vereceğim
rakamları lütfen dikkatle izleyin.
Bu satıştan, yani yüzde 30.7’nin
satışından toplam 1 milyar 80 milyon dolar gelir elde
edildi.
Şimdi yıl 2004. Başta bulunan AKP iktidarı
aynı kuruluşta yüzde 65.7’lik kamu payını sadece ve
sadece 1 milyar 302 milyon dolara satmaya kalkıştı.
Aradaki farka bakınca ‘insaf, insaf’ diyeceksiniz.
Geçen 4 yıl boyunca bir şey mi değişti? TÜPRAŞ’ın
durumu kötüye mi gitti? Örneğin kárlılığı mı azaldı?
Hayır! Tam tersine, kuruluş daha da sağlamlaştı. Örneğin
geçen yıl 230 milyon dolar temettü dağıttı. Altın
yumurtlayan tavuk olma özelliğini sürdürdü. Bundan sonra da
sürdürecek. Devlete her yıl korkunç bir gelir sağlıyordu.
Ayrıca savaşta ve barışta, iyi ve kötü günde Türkiye’nin en
stratejik, en kazançlı ve bir numaralı dev
kuruluşu idi.
TÜPRAŞ’ı açık artırma yapmadan, paranın nasıl ve ne
zaman ödeneceğini, peşin mi vadeli mi olacağını bile
şartnameye koymadan, üstelik Meclis’in belli yasaları
çıkarması koşuluna bağlayarak, ölmüş eşek fiyatına
satıverdiler!
Alan Efremov isimli Rus-Tatar firması ile Türk ortağı
Zorlu grubu idi. Satış dosyasında tabela firması
Efremov’un denetlenmiş mali tabloları, vermeleri gereken
belge ve bilgiler yoktu.
Kimin malını kime satıyorlardı? Hangi koşullarda, neden
ve kaça satıyorlardı?
Ama satacaklardı!.. Çünkü iktidarın paraya ihtiyacı
vardı. Ekonomi tıkanmıştı. ‘Ya Allah bismillah’ deyip
gözlerini TÜPRAŞ’tan gelecek paraya diktiler.
Altın yumurtlayan tavuğu apar topar, yangından mal
kaçırır gibi okutmaya yeltendiler.
Mantıkları ve yanlış anlayışları hep aynıydı: ‘Bizi
millet seçti. Biz yaparız. Biz yaptık oldu. İstim arkadan
gelir.’
Ama olmadı. Başkan Şebnem Öztürk, üyeler
Abdullah Artunç ve Berrin Karınca’dan oluşan
Ankara 10. İdari Mahkemesi bu işlemi hukuka ve
kamu yararına aykırı buldu. Önce yürütmenin
durdurulması kararı verdi, dün iptal etti.
Maliye Bakanı bu karar öncesinde, önceki gün ‘satış
sözleşmesini bu hafta imzalarız’ diyordu!
Şimdi biraz zor imzalayacak!
Dünkü iptal kararının gerekçesinden birkaç cümle:
‘Efremov’un teklif mektubunda, kazanmaları halinde taslak
Petrol Kanunu’nun TBMM’ye sunulmuş haliyle yasalaşması
gerektiği belirtilerek Meclis iradesine bağlı bir konu, şart
olarak öne sürülmüştür... Ödemenin peşin veya vadeli olacağı
belirtilmemiştir... Açık artırma yapılmamış, rekabet ortamı
sağlanmamıştır... İhale süreci, gerekli araştırma yapılmadan
başlatılmıştır...’
Sevgili okuyucularım, hem gazeteci, hem de vatandaş
kimliğimle TÜPRAŞ rezaletinin baştan sona içindeydim.
Bütün belgeleri okudum, araştırdım, burada defalarca yazdım.
Türkiye’nin bir numaralı dev kuruluşunun bu koşullarla, bu
fiyata satılması gerçekten utanç vericiydi.
Olayı izledikçe sanki ülkemi satıyormuşum gibi, benim yüzüm
kızarıyordu. Koskoca kuruluş ‘ne sihirdir ne keramet, el
çabukluğu marifet’ yöntemiyle elden çıkarılıyordu...
Ve belli bir aşamada ahbap çavuş ilişkileri, çeşitli
vaatler devreye sokuluyordu. Bunların ne olduğunu burada
yazamam.
Kimlerin kulağına kimler tarafından neler fısıldandıp neler
istendiğini, bilenler biliyor.
Ankara 10. İdare Mahkemesi, Türkiye üzerinde
oynanmaya kalkışılan bu yüz kızartıcı oyuna dün ‘dur’
dedi. İçimiz rahatladı. ‘Ankara’da hakimler var’
dedik.
BÖYLESİ GÖRÜLMEDİ DUYULMADI!
Başbakan önceki gün gazetelerin ekonomi müdürleriyle
konuşurken ‘bürokrasiden’ yakınıyor. ‘Öyle bir
bürokrasi oluşmuş ki, zorlanıyoruz’ diyor.
‘Emrinizdeki bürokrasi nasıl engelleyebilir ki sizi’
sorusuna ise aynen şu yanıtı veriyor:
‘Bütün çark orada dönüyor. Bir odacı, bir kapıcı oralarda
iş bağlıyor yaaa.’
Tarihe geçecek sözler! Yani bu çarpıklığın ve kötü
gidişin sorumlusu iktidar değil, bürokrasi!
Ama özellikle de odacılar ve kapıcılar! Belki
TÜPRAŞ’ı da onlar bağlamıştı!
Valla helal olsun be!
|