Bir Özelleştirme Harekatı

 

Erinç Yeldan

Birgün /03.06.2004

 

1.      Amerikan ordusu öncülüğündeki emperyalist güçler 21 Mart 2003 sabahı Irak topraklarına saldırdı.  Dünyanın en zengin petrol yataklarının kontrolünü ele geçirmeyi amaçlayan bu savaşa karşı Petrol-İş Sendikası aynı tarihlerde “Irak Savaşı Bir Özelleştirme Harekatıdır” sloganıyla bir direniş kampanyası başlattı.

 

2.      Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ’ların) emperyalist özelleştirme harekatı, ülkemizde TÜPRAŞ’ın %65.8 oranındaki kamu payının 6 Şubat 2004 tarihinde Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından bile bir tabela şirketi olduğu kabul edilen Efremov Kautschuk GMBH şirketine 1.3 milyar dolar bedelle devredilme kararı ile sürdürüldü.

 

3.      ÇUŞ’ların bölgedeki stratejik çıkarlarının güvence altına alınmasını ve Amerikan emperyalizminin bölgedeki tahakkümünün güçlendirilmesini amaçlayan “Büyük Orta Doğu Projesi” Haziran sonunda İstanbul’da toplanacak olan NATO zirvesinin ana gündemine alındı.

 

Bu üç olay birbirinden bağımsız, ya da tarihin tesadüfi bir tezahürü değildir.  Söz konusu süreç, petrol tekellerinin ve uluslararası finans şebekesinin, emperyalizmin hükümran gücü olan Amerikan ordusu himayesinde bölgeye yönelik emperyalist küreselleşme projesinin ayrılmaz birer parçasıdır.  IMF programının gene ayrılmaz bir parçasını oluşturan özelleştirme koşullandırmalarına, “babalar gibi satacağız” mantığıyla sahip çıkan tarikatlar koalisyonu AKP de bu projenin Türkiye’deki en önemli aktörüdür.

 

TÜPRAŞ GERÇEĞİ

Petrol-İş Sendikası’nın TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi ile ilgili olarak açtığı hukuk savaşı sürüyor. Petrol-İş tarafından açılan davada, Ankara 10. İdare Mahkemesi 21 Mayıs tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar vermişti.  Ancak, Ankara Bölge İdare Mahkemesi, söz konusu yürütmeyi durdurma kararını, 31 Mayıs tarihli kararı ile kaldırmıştır.

 

Türkiye büyük bir hukuk skandalı yaşamaktadır.  Tüpraş’ın özelleştirilmesi, finansal sistemin borsa-döviz-faiz hesapları uyarınca, “AB üyeliğine giden dönemeç” ve “yabancı sermayeyi ürkütmemek” şantajı altında, alelacele bir oldu bittiyle sonuçlandırılmak istenmektedir. 

 

Oysa Tüpraş, Orta Doğu ve Orta Avrupa’nın en büyük, Avrupa’nın ise yedinci büyük rafine şirketidir.  Rafinelerini modernize etmek ve AB çevre standartlarına uygun üretim yapmak amacıyla 2 milyar dolarlık bir yatırım programı yürütmekte olan Tüpraş, Türkiye’de yıllık 32 milyon ton ham kapasitesinin %86’sını gerçekleştiren ve ham petrol ve petrol ürünleri depolama kapasitesinin yarısına sahip olan bir teknoloji devidir.

 

Tüpraş’ın 2003 yılı cirosu 13.5 milyar dolara, brüt karı 460 milyon dolara, ihracatı da 855 milyon dolara ulaşmaktadır.  7.7 milyar dolar ile Tüpraş tek başına yıllık vergi gelirinin %20’sini karşılamaktadır.  Tüpraş’ın özelleştirilmesi ile ilgili tüm dökümanlar ve veriler Petrol-İş sendikasının web sitesinden (http://www.petrol-is.org.tr) elde edilebilir.

 

 

TÜPRAŞ BOD PROJESİNİN BİR PARÇASIDIR

Bu verilere rağmen Tüpraş’ın, bir kara para aklayıcısı olarak çalışan ve vergi cenneti Virgin Adaları’nda bir posta kutusu adresine sahip olan Renix Finans Şirketinin %49 hissesine sahip olduğu, Rus Şirketi Efromov’a toplam 1.3 milyar dolara satılmasının planlanması, ne ekonomik rasyonaliteyle, ne verimlilik ilkesiyle, ne kamu çıkarıyla, ne de hukuk ilkeleriyle bağdaşır değildir.

 

Dolayısıyla, petrol tekellerinin ve emperyalist küreselleşmenin Tüpraş’a ilgisi boşuna değildir.  Bir teknoloji devi olan Tüpraş, Büyük Orta Doğu projesinin ana iktisadi ayaklarından birisidir; ve bir oldu bittiyle “babalar gibi” özelleştirilmesi, sadece emperyalizmin bölgedeki çıkarlarına hizmet etmektedir.

 

Günümüz Türkiye’sinde bütün bunlar yaşanırken, bundan 85 sene önce emperyalizme karşı Anadolu direnişini başlatan Gazi’nin sözleri kulaklarımızda çınlamaktadır: “ülkeyi yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindedir”.