Özelleştirme ve telekom’da mücadele
Sabri durmaz
Evrensel/ 02.06.2004
TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi davasına bakan İdare
Mahkemesi’nin, bir hafta kadar önce, “özelleştirmenin
yürütülmesini durdurma” kararına, bu özelleştirmeye çeşitli
nedenlere karşı çıkan çeşitli çevreler ve herhalde en çok da
işçiler sevindi. İşçilerin sevinçlerini, kararı kutlayarak
gösterdikleri çıktı basında. Elbette ki; bu trajik tablo
daha önce diğer bazı özelleştirmelerde de yaşandı.
Ama önceki gün bir başka İdare Mahkemesi, “yürütmeyi
durdurma kararını durdurarak” bu sefer özelleştirme
yanlılarına bayram ettirdi.
Olup bitenlere, özelleştirmeye karşı mücadelenin başında
olması gereken sendikaların tutumuna bakılırsa; yaşanan
trajik tablo normaldir. Çünkü özelleştirme, sendikalar
tarafından, özelleştirmeyi yapmaya yönelen uluslararası ve
yerli sermaye güçlerinin ciddiye aldığından daha az ciddiye
alınmaktadır. İşçilerin dışında tutulduğu (mücadele
ediyormuş gibi görünüp aslında mücadele etmemek) bir
“mücadele” ile özelleştirmeyi önleyeceklerini sanmakta ya da
öyle propaganda etmektedirler. Öyle olunca da, işçiler başta
olmak üzere özelleştirmeye karşı olan güçler;
Cumhurbaşkanı’nın “vetosu”na, mahkemelerin vereceği karara
bakarak umutlanmakta ya da karamsarlığa sürüklenmektedir.
Oysa belirleyici ve gerçek bir güce sahip olan işçilerdir;
onların özelleştirmeye karşı nasıl ve ne ölçüde mücadele
ettiğidir.
Son günlerde Haber-İş Sendikası’nın Telekom’un
özelleştirilmesine karşı (Bakırköy Sümerbank’ın militanca,
uzun ve kararlı ama lokal olma ve kalmanın sorunlarını
yaşadığı mücadelesini bir yana bırakırsak) daha derli toplu
bir karşı çıkışa hazırlandığı (‘Bugüne kadar neden bir şey
yapılmadı’yı sorma hakkımızı saklı tutuyoruz)
gözlenmektedir.
Bir yandan işkolundaki tüm işçilerin ortak eyleminin
amaçlanmasının yanı sıra, işkolundaki 4 kamu emekçisi
sendikayla işbirliği içinde gidilmesi düşünülen eylemler;
eğer mücadele “içeriden” saptırılmazsa, özelleştirme
mücadelesi için yeni bir çıkışa zemin olabilecek bir girişim
olmaya adaydır. Dün Evrensel’’deki röportajında, Haber-İş
İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Levent Dokuyucu, mücadele
kararlılıklarını ifade ediyor. Dahası Dokuyucu, mücadelenin
temelini de herkesi ikna edecek kadar geniş (Türkiye’nin
bağımsızlığından ekonomik olarak özelleştirmenin Hazine’yi
zarara sokacağına, özelleştirmenin tüm Telekom çalışanları
gibi halkın da aleyhine olacağına kadar) bir çerçeve
çiziyor. Ama burada, özellikle Haber-İş ve işkolundaki kamu
emekçisi sendikaları bakımından 60 bin Telekom emekçisinin
mücadeleye atılması belirleyici derecede önemli olacaktır.
Telekom’un stratejik işkolu olarak etkisinin yanı sıra
özelleştirme konusunda diğer sektörlerdeki hoşnutsuzluklar
ile sınıfın, emekçilerin biriken sorunları düşünüldüğünde,
elbette ki mücadele haber işkolundaki işçi ve memurlarla
sınırlı kalmayacak gelişmelere yol açabilir. Ve ancak böyle
olursa Telekom’un özelleştirilmesine karşı mücadelenin
başarı şansının artacağı da ortadadır.
Peki bu saatten sonra Telekom işçileri ve kamu emekçileri
özelleştirmeciler karşısında başarı kazanabilir mi?
Elbette kazanabilir. Çünkü içinden geçilen koşullarda böyle
bir mücadele; eğer yeterince kararlı olunabilinir ve sürece
katılabilecek destek güçlerin bir bölümü bile sürece
katılabilirse, sadece Telekom’a göz dikenlerin hevesini
kursağında bırakmaz, işçi sınıfı mücadelesini bir başka
(daha ileri anlamında) platforma da taşıyabilir.
|