Çirkinlik Manzaraları

İzzettin Önder

Cumhuriyet/01.06.2004

 

Şu Batı olmasa idi ne yapardık, bilemiyorum! Batı olmasaydı, 1950 politikalarıyla üç tarafı da denizle kaplı bir ülkede deniz ulaşımını ve yokluk içinde başlatılmış olan demiryolu ulaşımını bir tarafa atıp, karayolu politikasına geçebilir miydik; aynı dönemde dış ticaretimizi libere edip 1958 moratoryumu tadabilir miydik; 1980'lerin sonuna doğru 32 sayılı kararname ile bu kadar paraya kavuşup güzelim tüketim günlerini yaşayabilir miydik! Hele şu IMF olmasa idi, döviz çıpasını biz geliştirip 2001 krizini yaşayabilir miydik!

 

Köleler dayakla adam olur. Bu tür dayatmalar önce zor ve acı gelir, ama bir siyasinin söylediği gibi, zamanla ''alışırlar''. Doğrudur; halkımız ücretlerin baskılanmasına ve ülkenin satışına o kadar alıştı ki, artık bu tür uygulamalar yapan, halkını baskılayan ve azarlayan siyasiler halktan oy alabiliyorlar. Demek ki, ''alışma'' huyu da Batı'nın dayağıyla uygulamaya koyduğumuz uyum uygulamalarından biri olsa gerek!

 

TÜPRAŞ, güçlü ve kârlı bir kuruluş. Burjuva hukuku bile hiçe sayılarak devredilmeye çalışılırken son anda Ankara 10. İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararı ile şimdilik kurtarılmış oldu. Yargı organları, var olan yasaları uygular. Var olan yasalar bizzat burjuvazinin eliyle ve kendi çıkarı için yapılmıştır. Yargı organı, TÜPRAŞ'ın özelleştirme işlemini işte bu yasalara aykırı bulmuştur. Özelleştirmede etkin pazarlık yoluna gidilmemiş ve şartname koşullarına uyulmamıştır. Yargı organının vermiş olduğu kararı ''doğru'' veya ''yanlış'' olarak değerlendirmek söz konusu olamaz; yargı organı elindeki mevzuatı uygulamıştır.

 

Her koşul ve durum için hazır çözüm önerileri olan sermaye, kendi yasalarının uygulanmış olduğu bu yargı kararı karşısında nedense sessiz kalmıştır. İlgili şirket ise karar karşısında asabiyetini perdelemeye çalışırken ümidini koruduğunu söylemekten de geri durmamıştır. Kendi yasasını yapan burjuvazi, bu yasanın uygulandığı durumda da nihai sonuca giden hal yolunu bulmanın çarelerini araştıracaktır. Kim bilir, belki de bulacaktır! Burjuva demokrasisi önünde ne emekçi, ne halk, ne görece bağımsız devlet ve ne de geçmişte yapılmış olan burjuvazi yasaları durabilir.

 

Sermaye bu manevrasını ''sahibinin sesi'' araçlarla yapmaktadır ve yapacaktır. TÜPRAŞ kararı ertesinde medyanın tavrı tam bir çirkinlik tablosudur. Meğer karar borsayı çökertmiş; Türkiye çağdaşlaşırken tüm kurumların uyum içinde çalışması gerekliymiş; özelleştirme karşıtı dinozorlar yine işbaşındaymış, vs... Böylesi iddiaların akıl ve mantıkla açıklanır tek izahı; hukuku, ülke çıkarını, kamu yararını bir tarafa bırakıp sadece borsa göstergeleri ile hareket etmenin gerekliliğidir.

 

Bu kadar hukuksuzluk, ülkede kaba gücün hâkimiyetini savunmakla eşanlamlıdır. İşimize gelince hukuku saymayalım, işimize gelince de devletin küçülerek toplumsal işleyiş yasaları yapıp, onları yürütmesini savlayalım.

 

TÜPRAŞ'la medyanın bu denli ilgisi küreselleşme dayatmalarıyla bağlantılıdır. Zira, yerli ve yabancı firmalar TÜPRAŞ gibi kârlı kuruluşları ele geçirmeye çalışmaktadır. Sermaye, sıkıştığı zaman kendi yaptığı yasayı da tanımaz. Sermayenin çıkarı söz konusu olduğunda, siyasal erk de sermayenin yanında yer alır. İşsizliğin büyüdüğü, borçların arttığı, ekonomik sorunların derinleştiği bir dönemde, ciddi planlarla güçlü ekonomik hamle başlatmak yerine, IMF'ye havale edilmiş bir çökertme programı altında, ekonomiyi baskılayarak ve özvarlıkları satarak yaşanan sıkışıklığı gidermeye çalışan bir siyasal erk ile verimsiz ekonomik altyapısını, kayıt dışına kaçarak ve emeği baskılayarak götürmeye çalışan burjuvazinin birlikteliği, çok doğal olarak halkın yanında ve kamu çıkarı doğrultusunda sonuç üretemez. Bu durumun topluma yutturulması görevi de ''kökten sermayeci medya'' ya düşer.

 

AB bizi yola getirmek için kullanmaktan geri durmadığı çivili sopasını, acaba sermaye bizzat kendi yasasını çiğnerken sermayeye ve bu durumu engelleyerek sermayeyi kendi yasalarına uymaya davet eden organlara saldıranlara burjuva hukukunu öğretme adına kullanmayı düşünmez mi! Burjuva ahlakına uygun olarak davranan AB'den böyle bir davranışı beklemek büyük haksızlık mı olur! Dayakla adam olmaya alıştığımıza göre, bu arada burjuva yasalarına da saygılı olmayı öğrenmek fena mı olur!