Zülfikar Doğan

Akşam

15.07.2005

 

Abdüllatif Bey bunu hep söylüyordu. Şimdi ne oldu?

Bir tahaccüm başladı. 

DPT, BDDK, SPK başta olmak üzere kimi ekonomik birimlerin 'bağlı' ve 'ilgili' olduğu Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'e yönelik bir tahaccüm. 

Kabinenin 'Yeşil Sosyalisti' ayrıca 'Şiir ve Nazım sever, şarkı söyler benimser' bakanı. Yıllar öncesinden, Gazi Üniversitesi'ndeki 'doktora' çalışmalarından gelir tanışıklığımız. O zaman görev yaptığım Milliyet'i sıkça ziyaretle, ülke 'ahval ve şeraiti, ekonomisi, hal ve gidişi' üzerine fikir ve düşüncelerini beyan ederdi.

 RP - DYP hükümetinde, Maliye Bakanıyken de, 'denk bütçe' iddiasını ortaya koyandı. Mülkiye'de 'Akıncı'lığın', Siyasal'ın 'tozunu' yutmanın verdiği bir 'ulusçu - sosyal' yaklaşımı hep mevcuttu.

'Yabancı sermayenin sınırlı - sorumlu olması, denetim ve kısıt altında olması, doğrudan üretim, istihdam, yatırım getiriyorsa, baş - göz üstünde tutulması, destek olup sıvazlanması' görüşünü defalarca dinledim.

Yani Şener, 'yabancı sermayeye sınır' görüşünü beyan ederken, bugüne kadarki ilkesel çizgisinden farklı bir şey demedi ki. Arjantin örneği de aşikar. Önce Bankalara, market zincirlerine, enerji, ticaret,mevcut ve pazarı olan, iç tüketime yönelik karlı şirketlere girdi yabancı sermaye Arjantin'de. Kriz olunca da 'Bavulu toplayıp, bankalara kilit vurup, kapatıp' çekti gitti. Arjantin ekonomisi de tükendi, bitti.

Türkiye'de 'farklı' mı? Yabancı sermaye öncelikle 'bankacılığa, yeme - içme ve perakendicilik - marketçiliğe, kafecilik ve hamburgerciliğe, arsa - arazi - iş merkezi ve emlakçılığa, yıllar önce kurulmuş, isim olmuş, pazarını bulmuş hazır lop şirketleri, tesisleri kelepire alıp, kapatmacılığa' geliyor. Üç gün önce yazdığım gibi 'Pazar kapmacılık, gerekirse rakip şirketleri alıp veya kiralayıp, kapatmacılığa' geliyor.

Şener'in hep söylediği ve yine söylediği aynı sözlere, 'Liderliğe oynuyor, AKP'den kopuyor, Saadet'in başına gidiyor, Başbakanın yabancı sermaye getirmek için göbeği çatlıyor, Başbakan yardımcısı bir beyanatla her şeyi berbat ediyor' demenin hedefi nedir?

Abdüllatif Bey'in 'yanlış anlaşıldım' sözlerini de 'ricat' sanıp, 'yanlış anlamamak' gerek. 'Bunları hep söylüyordum, şimdi ne oldu? Daha önce bunları söylerken, savunurken, aklınız, kulağınız nerenizdeydi? Gazete, televizyonlarınızdaki açıklamalarıma dönüp bakmadınız mı, yoksa bu konjonktürel bir hesabınız mı, siyaseti germek için bir gaz mı?' diyor.

 'Aaaa! Şener, yabancı sermayeye karşı çıktı!' deyip, 'Kalem bileyenlere, tahaccüme geçenlere, kendisine kimlikler, gömlekler, koltuklar, hedefler' biçenlere, 'Ne diyeyim, halinize nasıl güleyim?' demeye getiriyor.

Belki bu, mesaj oldu. Erdemir için, ülkenin şirket - sanayici - bankacıları bir araya geliyor.

'Açın kapıları ardına kadar! Yabancı sermayeye sınır koyan bir İran kaldı' diyenler, Çin'in, ABD'de almak istediği devlet değil, 'özel' petrol şirketi için, Kongre'nin 'Olmaaz, satılamaz, stratejiktir, Çin, ABD'li petrol şirketine sahip olamaz! Milli çıkarlarımıza uymaaaz!' kararından 'bihaber' görünmeyi, tercih ediyor. İtalyan Telekom özelleştirilirken 'özel' hükümet teşviki, desteği ve kararıyla, 'İtalyan KİT'lerinin konsorsiyum kurup' ihaleyi kazandıklarını, 'yüksek fiyat veren yabancılardan daha ucuza' aldıklarını, 'bilmemeyi' yeğliyor. Satılık Tüpraş, Petkim gibi, Elf - Total'in Fransız, Agip'in İtalyan devlet 'Petrol KİT'i', T - mobile'nin Alman devlet şirketi Deutsche Telekom'un GSM şirketi olduğunu 'bilip de bilmemeyi, yazmamayı, milleti uyandırmamayı' tercih ediyor.

Abdüllatif Şener'e yüklenmek, daha kolay geliyor.

Ülkesine, insanına, kendisine yabancılaşmış bir medya olunca, 'yabancıyı, yabancı sermayeyi, yabancıların çıkarlarını ve taleplerini savunmada' ecnebiye hacet kalmıyor.

Yerlilerin yanında, heves, gayret, hız ve gazında, 'yabancılar' yaya kalıyor, nal topluyor!