Onur Kumbaracıbaşı 

 08.07.2005

Vatan

 

Hükümet özelleştirilmeli mi?!

 

Devlette mal kalmasa da şu özelleştirme serüveni bitse, rahatlasak! Yirmi yıldır özelleştirmeyi çözemedik... Her büyük özelleştirme ihalesi, tartışmayı yeniden alevlendiriyor. Türk Telekom ihalesinin de aynı kaderi paylaşacağı görünüyor.

 

Genç kuşaklar özelleştirme serüvenimizi bilmeyebilir. Nasıl başladı, gerekçeleri nelerdir, nasıl uygulanıyor, ne işe yarıyor özetleyelim.

 

Günümüzün özelleştirme öncüsü, İngiltere eski Başbakanı Thatcher'dır. 1984 yılında British Telcom'u ve Aerospace'i çalışanlara devrederek özelleştirmişti. Özal döneminde örnek oldu. Kaynak olarak benimsendi. Devleti küçültmek deyimiyle savunuldu.

 

Gerekçe, öncelikle zarar eden kamu kuruluşlarının yükünden kurtulmaktı. Zarardaki kamu kuruluşlarını özel sektör verimli ve kârlı kılabilirdi. Ayrıca özel sektörün güçlü olduğu alanlarda devletin üretim yapması anlamsızlaşmıştı.

 

İkinci gerekçe, sermayenin tabana yayılmasıydı. Kamu kuruluşlarının hisselerinin halka ve çalışanlarına satılmasıyla vatandaşlar sermaye sahibi olacaklardı. Hem emekçi hem kapitalist olmanın yöntemi sonunda bulunmuştu! Adeta Ecevit döneminin uydurması "halk sektörü" özlemi (!) gerçekleşecekti, özelleştirme gelirleri yatırımlarda kullanılacak, işten çıkarmalara karşın yeni istihdam yaratılacaktı.

 

Kaynak sağlama telaşı

Fakat evdeki hesaplar çarşıya hiç uymadı. Önce halka satışın ve çoğulcu yönetimin zorluğu nedeniyle kuruluşların blok satışlarla doğrudan özel sektöre devredilmesi benimsendi. Ayrıca özel sektör zarardakileri almadığı için kârlı olanların satılmasına geçildi. Zarar, devlete kâr kaldı!.. Yani özel sektör zarardaki kuruluşları alıp kâra geçirecek yerde, hastaları değil, sağlıklıları kabul eden garip bir hastane oldu!?..

 

Böylece "emekçilerin kapitalist olma" rüyası son bulurken, "devletin zarardan kurtarılması" da eldeki kârlı kurumların bir an önce satılarak kaynak sağlama telaşına dönüştü. Fiyat tartışmaları, yabancılara satış gibi sorunlar önemsiz kaldı. Çünkü özelleştirmenin itibar kazandıncı görüntüsü (!) dışında mantığı yitirilmiştir!.. Kaldı ki, satışlar genelde taksitle yapılmakta, taksitler ertelenmekte, özelleştirme gelirleri harcamaları karşılamamakta, beklenen getiri fiktif kalmaktadır. Özelleştirmelerde henüz net kazanç yoktur.

 

Yabancılara satışın getirebileceği sorunlara gelince, teknik açıdan belki çözülebilir. Ayrıca yerli alıcıların hisselerini ileride kimlere satacağını da bilemezsiniz. Önemli olan kamu yarandır. Oysa tartışılan fiyat. Telekom ihalesinde de fiyat irdelenirse çıkış yolu bulunamaz. 2004 kân 1,7 milyar dolar olan kuruluşu 1,3 milyar doları peşin dört taksitte satarsanız, elbette taksitlerin kârdan ödeneceğini, satışın yanlış olduğunu söylerler. Kurumun kasasında "istikbali" meçhul 1,7 milyar dolar zaten varmış!..

Desteksiz ve kafadan atma

Öte yandan Türk Telekom satışında gecikildiği, borçlarımızı tümüyle karşılayabilecek milyar dolarların kaçırıldığı savları da gülünç. 1990'lara ilişkin fiyat iddiaları 15 ile 40 milyar dolar arasında değişiyor. Tamamı desteksiz, kafadan atma...

 

Zarardaki kurumların satılması, ayakkabı, tekstil gibi sektörlerden devletin çekilmesi mantıklıdır. Ancak özelleştirme bizde projesiz gecekondu inşaatına benzedi. Emekçinin kapitalist olmayacağı, satışların blok yapılacağı kesin. Ancak satışın sade fiyatı tartışılıyor, nedeni açıklanmıyor. Sığ yanıtları olan moda yorumcuları var tabii. Böylece gelen yabancı sermayeyle yatırım yapılacakmış! Yatırımı devlet yapacağına göre yeni KİT'ler mi oluşturulacak, altyapıya mı ağırlık verilecek? Yoksa borç mu ödenecek? Açıklanmıyor! Hele peşinle taksit fark etmiyorsa (!), kurumların kârları, amaçların gerçekleşmesine yetmiyor mu? Telaş neden?!..

 

Kör özelleştirme taraftarlığı ya da karşıtlığı yanlıştır. Özelleştirme, bir mantığı varsa yararlıdır, moda değildir. Gerekçelerinin tümü çürümüşse kuşku yaratması doğaldır.

 

Yok, özelleştirmeyi akıl ve verimliliğin kaçınılmaz şartı sayıyorsak, hükümetin de özelleştirilmesi düşünülmelidir!..