Ulusal ekonomi ve özelleştirmeler

 

Enver Şat

30.05.2005

Evrensel


Her ülkenin (hem anamalcı devlette, hem de toplumcu devlette) kendine özgü bir ekonomi programı bulunmak zorundadır. Bir bütün olarak buna ulusal ekonomi programı diyebiliriz. Sürdürülebilir ekonomi için ulusal ekonomi programı kaçınılmaz bir koşuldur. Ve ulusal ekonomi programa ancak egemen devletler sahip olabilirler. Yani bağımsız devletler.


Peki ülkemize bir göz atalım.


Türkiye’nin kendine ait bir ulusal ekonomi programı var mıdır?


Bunun yanıtını herkes biliyor.


Ülkemizin şu anda bir ulusal ekonomi programı yoktur. Tamamıyla emperyalist güç odaklarının dayatmasıyla devam eden bir ekonomi programa sahibiz. Görünen o ki; bu program bizi bataklığın tam ortasına sürüklemektedir.


Bir çiftçi düşünün. Attığı yanlış adımlar sonucu borçlanmış. Şimdi borcunu ödemesi için tarım araçlarını satmaya zorlanıyor. Hatta bunu kendisi de istiyor.


Bu işin sonu ne olur?


Önce pulluk satılır, sonra römork, ekim aletleri derken traktörün kendisi ve en sonunda tarlayı da satmak zorunda kalacaktır.


Bu durumda çiftçi artık çiftçi değildir.


O artık bir ırgattır.


Ülke olarak bir çöküşe, ırgatlığa doğru giden yoldayız.


Pamuk, buğday, muz gibi onlarca çeşit tarım ürününü satan bir ülkeyken, bugün kendi kendini besleyemez duruma geldik. Bir zamanlar et ihraç ederken et ithalatı yapar durumdayız. Oysa bu ülke bir zamanlar uçak üretip, dışarıya uçak satmaktaydı. Halkımızın alın teri ve emeğiyle oluşturulan ne kadar tesis varsa “babalar gibi” satılmak isteniyor.


Deniyor ki devleti küçülteceğiz.


Devlet zaten küçülmüş küçüleceği kadar.


Asgari ücret açlık sınırının altındayken, büyük devletten söz edilebilinir mi?


Devleti küçültmek isteyenler, devletin ekonomideki ağırlığını anamalcılığın kabesi olan İngiltere, Almanya veya Fransa’ya bir baksınlar. Bu ülkelerde devletin ekonomideki ağırlığı yüzde kaç ise, Türkiye’de de devletin payını o düzeyde tutsunlar.


Bunu yapamazlar.


Çünkü bu durumda özelleştirme değil kamulaştırma yapmaları gerekecektir.


Aynı durum memur sayısıyla da ilgilidir. Memurların toplam nüfusa oranı bu ülkelerin ortalamasının yarısı bile değildir. Kamuda çalışanların oranı da bu durumdadır.


Emperyalistler bize ne diyorlarsa kendileri tersini yapıyorlar. Çünkü onların çıkarları bunu gerektiriyor.
Ülkemiz, organ mafyasının eline düşürülmüş kurban durumunda.


Ülkemiz, tefecinin tuzağına düşen çiftçi durumunda.


ERDEMİR, TEKEL, Seydişehir Alüminyum İşletmesi, Telekom, enerji tesisleri…


Bu tesisler bu ülkenin pulluğudur, traktörüdür, böbrekleridir, karaciğeridir, kalbidir.


Bu tesisler emperyalizme karşı ulusal kurtuluş mücadelesi veren Anadolu insanının alın teridir, göz nurudur.


Bu tuzaktan çıkmanın tek yolu ulusal ekonomi programıyla olur. Emperyalizmi karşısına alamayanların böyle bir program yapmaları ve uygulamaları mümkün değildir.