Ölü Toprağı
Mümtaz Soysal Cumhuriyet/23.05.2005
ADAMLAR , ''Burada asgari ücret fazla yüksek'' dediler. Kimsede tık yok. Oysa başka yerde bunu böyle açıkça söyleyen ve sözleri radyolarla televizyonlarda tekrarlanan bir yabancı çıksa, örneğin Fransa'da, yer yerinden oynar ve kıyamet kopardı.
Yalnız işçi sendikaları değil, partiler ve hükümet de ayaklanırdı.
Borç verdiler ya da borçlara kefil oldular diye her işe burunlarını sokan Dünya Bankası ile IMF denen Uluslararası Para Fonu, denetim ve itiraz yetkilerini kullanarak böyle bir hükme vardılarsa, sorumlulara bunu kapalı kapılar ardında söylemeliydiler. Açıkça ve halkın gözlerinin içine baka baka söyleyebiliyorlarsa ölmüşüz de haberimiz yok demektir.
Türk Telekom satışa çıkmış, yabancı alıcılar Türkiye'ye üşüşmüş ve yerli ortaklarla gizli odalarda koca kuruluşun ıcığını cıcığını çıkarıp hesaplarını didik didik etmekteler; bakanlar, müdürler onlara yardım için kolları sıvamış. Ama telgrafçı Manastırlı Hamdi' nin torunlarından ağzını açıp konuşan yok.
TÜPRAŞ, PETKİM yok fiyatına birilerine peşkeş çekilmek üzere, Türk Hava Yolları'nın ve ERDEMİR'in satışı için hazırlıklar fayrap; doğrudan doğruya ilgili sendikalar dışında tüm işçi dünyası aval aval seyretmekte. Sanki şimdiye kadar birçok kamu varlığındaki talanın seyredilişinden yeterince ders çıkarılamazmış ve kendilerine hiç sıra gelmeyecekmiş gibi.
Ölü toprağı yalnız özelleştirme ve benzeri konularda mı söz konusu? Toplumun her alanında hep aynı uyuşukluk, tepkisizlik ve katlanış. Ekonominin çok uzağından, bambaşka bir alandan çarpıcı bir örnek mi?
Benzerine ancak eski sömürgelerde ve ulusal dil yoksulu ülkelerde rastlanan ''yabancı dilde yükseköğretim'' gibi bir tuhaflık, yalnız öğrencileri değil, öğretim üyelerinin büyükçe bir bölümünü de şaşkına çevirip bezdirdiği halde, üniversite dünyasının ''kampus'' larında pek ''âlimane'' bir teslimiyet.
Kampus'un Roma dilinde ''asker kampı'' demek olduğunu unutarak.
Başkaldırmak ve bu sinsi işgale ''dur'' demek için ne beklenmekte? Yunanın tekrar İzmir'e çıkması mı?
''Sivil toplum örgütlerinde, derneklerde, düşünce kurumlarında, vakıflarda gerekeni yapıyoruz'' diyenler varsa, kendilerine söylenmelidir ki, eğer olanlar iktidar savaşındaki yenilginin sonucuysa, kendilerinin yaptıkları geri çekişi bir ölçüde geciktirmeye yarayan artçı savaşlarıdır ve zafer ancak o savaşın ''düzenli orduları'' olan partilerce kazanılacaktır. Hiç değilse bir bölümü partileşmelidir.
''Ama çok fazla parti var'' diyenlere sorulmalıdır: ''Programıyla küresel sermaye istilasının ve yerli işbirlikçiliğin ne demek olduğunu anlatan, kendisinin hangi amaçla örgütlendiğini belirten, meşrebinize uygun bulup katılabileceğiniz tek bir parti de mi yok? Aradınız da bulamadınız mı?''
|