A.Cihan Soylu
16.06.2005
Evrensel
Nereden
ilerleyeceğiz?
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 35. yıldönümündeyiz. İşçi hareketinin,
“tek tip sendika” dayatmasını, mücadele içinde örgütlenerek karşı koyuşla
püskürtmesinin tüm milliyetlerden Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihine,
bizzat kendi eliyle yazmasının bu yıldönümü, hareketli bir döneme denk
geliyor. O günkü saldırıyı, onbinler halinde sokaklara çıkarak ve sermayenin
tüm güç ve kurumlarıyla, deyiş yerindeyse göğüs göğüse bir mücadeleyle
püskürten işçi ve emekçiler bugün çok daha kapsamlı saldırılarla karşı
karşıya. Özelleştirme yolunda önemli mesafeler kat eden sermaye ve hükümeti,
SEKA’dan sonra, Seydişehir Alüminyum, Ereğli Demir-Çelik, Türkiye Taş Kömürü
İşletmeleri, TÜPRAŞ, TEKEL, Telekom işletmeleri başta olmak üzere geri
kalanları da tasfiye etmek için hazırlıkları yoğunlaştırdı. Buna karşı, bu
işletmelerin işçi ve emekçileri, bu işletmelerin kurulu oldukları kent ve
yerleşim alanı emekçilerinin desteğini de alacak biçimde daha yaygın ve
birleşik bir mücadeleyi gerçekleştirme yönünde çabalarını sürdürüyorlar.
Saldırı hedefindeki işletmelerin işçi ve emekçileri, daha önceki olaylardan
ve en yakın örnek olarak SEKA işçilerinin akıbetinden öğrendikleriyle,
özelleştirme durumunda başlarına gelecekleri en azından tahmin ediyor,
işsizliğe ve yoksulluğa daha fazla itilmemenin bugünkü ilk koşulunun
işlerini ve kazanılmış haklarını korumak olduğunu biliyorlar. Bu da, farklı
işletmelerin emekçilerinin, sendikaların yönetim kademelerini de zorlayarak
işyerleriyle sınırlı kalmayacak daha yaygın bir direnişin örgütlenmesi için
fiili çabalarını artırıcı bir rol oynuyor. Son günlerde gerek Evrensel
üzerinden işçilerin birbirleriyle kurdukları ilişki gerekse bu mücadeleci ve
örgütleyici tutumun da etkisiyle bazı sendika şubeleri ve merkezlerinin
birlikte eylem için bir araya gelmeleri, uzunca sayılacak bir süredir
gerçekleştirilemeyen birleşik emekçi eylemi ve direnişi için zemini
güçlendirici bir işlev görmektedir. Sermaye ve hükümet saldırılarının tüm
işçi ve emekçileri ve onların mücadeleyle bugüne kadar kazandıkları hakları
hedeflediği; büyük sermayenin ve hükümetinin hedefine ulaşmak üzere işçi ve
emekçileri bölücü entrikaları yoğunlaştırdığı bu dönemde, birleşik hareket
ve mücadeleden başka kazandıracak bir yol ve araç bulunmuyor.
Diğer yandan gelişmeler, sınıf bilinçli ve ileri işçi ve emekçiyle işçilerin
devrimci partisinin, ‘rutin olan’ı aşacak yoğunluk ve yaygınlıkta bir
ajitasyon ve örgütleme çalışmasına girişmesini gerektiriyor. Saldırılara
karşı birleşik-yaygın ve etkili bir mücadelenin örgütlenmesinin ya da
örgütlenebilmesinin en önemli koşulu, bunun fabrika, işyerleri, sanayi
siteleri ve organize sanayi bölgelerine dayalı olarak gerçekleştirilmesidir.
Özelleştirme hedefindeki işletmelerin emekçilerine yönelen saldırının
sermayenin uluslararası saldırılarının devamı olduğu, bunun tüm işçi ve
emekçileri hedeflediği, etkisiz kılınmasının da ülke düzeyinde bir karşı
koyuşu gerektirdiği anlaşıldığı; bunu başarmanın olanaklı olduğu kavrandığı
oranda mesafe alınacak, mevzi kazanılacaktır. Bu, işçi ve emekçilerin
sermayeden bağımsız örgütlenmeleri ve kapitalist parti fraksiyonlarına karşı
kendi çıkarlarının ifadesi olmakla kalmayıp toplumsal kurtuluş yolunda daha
ileri adım atmalarına da hizmet edecek bir tutum olacaktır. Devrim
kitlelerin eseridir düsturu, kitlelerin her günkü talepleri etrafında
örgütlenmesi ve bu talepler için sermaye ve her türden kurumu ve güçlerine
karşı mücadeleye girişmesi olmaksızın, gerçekleşememektedir. İşçi sınıfı ve
emekçilerin burjuvazi ve gericiliğe karşı mücadelede attıkları her ileri
adım, kuşku yok onların kendi tarihlerinin ve deneyimlerinin üzerinde
yükselmektedir. Bu deneyim ve mücadele, parti olarak örgütlenmeleri ve
partilerinin sermaye ve kurumlarına karşı mücadelelerinde özel bir rol
oynayabilmesinin de en önemli dayanağını oluşturmaktadır.
Seydişehir ve Erdemir işçileri, “vatan satıcılığı”na eşitledikleri
özelleştirmelere karşı mücadelede, bugüne kadar olanlardan daha ileride bir
direnişi geliştirme çabasındalar. Telekom emekçileri ülke düzeyinde eyleme
hazırlanıyorlar. SEKA’nın “devri” ile işsiz kalan ya da geçici olarak asgari
ücret üzerinden çalışmak zorunda bırakılan işçiler, gelin halimizi görün ve
teslim olmayın diye çağrı çıkarmaktadırlar. Bu ve öteki bir dizi gelişme,
işçi ve emekçilerin sınıf örgütlerine ve herkesten önce de devrimci sınıf
partisine, atılacak adımların ne olması gerektiğini bir kez daha gösteriyor.
(bu konuyu sürdüreceğiz)
|