Önümde bir uzman çalışması var. Özelleştirilmesi söz
konusu olan üç önemli kuruluş olan Ereğli Demir Çelik
Fabrikaları (Erdemir), Petkim ve Seydişehir Alüminyum
hakkında. Bu halen kârlı durumda olan kuruluşların,
gereken yatırım yapıldığı takdirde, ülke ekonomisine ne
büyük katkıda bulunabilecekleri ve kazançlarını ne kadar
artırabilecekleri değerlendirilmiş.
Üç kurumun kapasitesinin yeni yatırımlarla
artırılmaması, yılda iç tüketim için 6.5 milyar dolarlık
ithalat yapılmasını gerektiriyor. Bu ithalat yerine iç
üretim yapılsa sağlanacak kâr ise 1.5 milyar dolar
olacak.
Erdemir tekel; yılda 3 milyon ton yassı çelik üretiyor.
2004'te tonu 600 dolardan, 3 milyar dolarlık 5 milyon
ton kadar da ithalat yapıldı. Kendi üretiminden 1.5
milyar dolarlık satıştan 463 milyon dolar kazandı. İthal
edilen miktarı kendisi üretse ek kârı 1 milyar 350
milyon dolar olacaktı. Şimdi Erdemir kendisine
devredilecek İskenderun Demir Çelik'te yapacağı
yatırımla yassı çelik kapasitesini 1.5 milyon ton
artıracak.
Petkim, Türkiye'nin dev petrokimya sektörünün dev
kuruluşu. Pazardaki ithalat payı ve büyüme kapasitesi
bakımından büyük dikkat çekiyor. İç pazardaki yüzde
30'luk payı, son yatırımlarla 35'e çıktı. Ama bu pazar
yılda yüzde 11-15 büyüyor. Yeni yatırımlar yapılmazsa
pay yine düşecek. Petkim yeterince yatırım
yapamadığından, Türkiye yılda 2.8 milyar dolarlık
ithalat yapıyor. Petkim 2004'te 46 milyon dolar kâr
etti. Hammaddesi 'nafta'nın maliyeti ton başına 380
dolar. Bundan üretilen ürünün fiyatı ise 850-900 dolar
arasında.
Seydişehir Alüminyum tesisleri geçen yıl 64 bin ton
alüminyum üretti, 26.5 milyon dolar kâr etti.
Türkiye'nin gereksinimi ise 375 bin ton. Alüminyumun
tonu 1700 dolar civarında. İthalata 525 milyon dolar
ödendi. Kendisi bu miktarı üretebilse kârı 125 milyon
dolar artacaktı. 1 ton alüminyum 4 ton boksitten elde
ediliyor. Seydişehir'in 45 milyon tonluk boksit madeni
rezervi var. Buraya Oymapınar Barajı'ndan enerji
sağlayacak sistem kurulunca, pahalı enerji sorunu
çözümlenmiş oldu.
AKP iktidarı da, daha önceki iktidarlar gibi, bu dev
tesisleri, özel sektöre satmak istiyor. Kiminin ihale
şartnamesine alıcının gerekli yatırımı yapması koşulu
konuyor.
Konunun prensibi yıllardır tartışma konusu olan
'özelleştirme'. Ama her gelen iktidar bunu benimsediğini
söylüyor. Bu durumda, üzerinde artık durulması gereken
hususların başında; yatırımların gerçekleştirilmesinin
sağlanması ve bunun için yeni yatırımcıların güçlerinin
yetmemesi halinde vatandaşa başvurulmasının sağlam
yollarının açılması geliyor.
Bu da 'blok satış' yönteminin uzmanlar vasıtasıyla
tartışılmasını gerektiriyor.
Siyasi iktidarlar, Özelleştirme İdareleri neden
böylesine sağlam ve gelir getiren milli kuruluşların
hisselerinin çok büyük kısmını halka sunmazlar?
Bu konu, sokaktaki vatandaşın anlayabileceği
yöntemlerle, ortaya konulup irdelenemez mi?
15 yıl kadar yönettiğim Yankı ve Haftaya Bakış
dergisindeki 'Ekonomi' bölümlerine verdiğim önemle, 30
yıldan fazla Türkiye muhabirliğini yaptığım 'Furtune'
dergisi çalışmalarının verdiği alışkanlık şimdi kimi bu
tür konular karşısında beliren soru işaretlerine yanıt
aramaya beni zorluyor.