T
Tüpraş’ın ve Ereğli’nin satışı Anayasa'ya aykırı olabilir mi?

 

Yiğit Bulut

Referans 09.06.2005

  

Kalkınmayı hızlandırmak için yabancı sermayeden yararlanmak gerekir. Ancak, özelleştirme yoluyla stratejik sektörlerde yabancıların hakimiyetine yol açılması, ülke bağımsızlığı yönünden kabul edilemez. Özelleştirmenin yabancılaştırmaya dönüşmemesi yönünden getirilecek kuralların önemi büyüktür

 

Birlikte düşünelim ve hukukçulardan da aldığımız görüşler doğrultusunda gerekçelerimizi sıralayalım.


1- Tüpraş’ın vermiş olduğu hizmetlerin stratejik öneme sahip olması nedeniyle, yasa koyucu tarafından, kamuya ait benzer kuruluşların yönetim ve denetiminin devlette kalmasına özen gösterilmiş olup aynı husus, Anayasa Mahkemesi kararları ve başkaca pek çok resmi belgede de vurgulanmıştır. Bu bağlamda yapılacak bir satışın geçmişte verilen Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olduğu kesindir.…


Not: (Türk Telekom’un yönetim ve denetiminin mutlak olarak devletin elinde kalması nedenini, Anayasa Mahkemesi’nin 7/7/1994 tarih ve 1994/49 E. 1994/45-2 K. Sayılı kararında ayrıntılı olarak görmek mümkündür.)

ÖYK kararı yok, ÖİB girişimi var


2- "Anayasa’nın 176. Maddesinde "Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmı, Anayasa metnine dahildir" denilmiş; içerdiği temel görüş ve ilkeler, öbür hükümlerle eşdeğer olan Anayasa’nın başlangıç kısmının yedinci paragrafında ise, "Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk milli menfaatleri’nin karşısında korunma göremeyeceği..." ilkesi ile de Anayasa’nın öngördüğü hukuk düzeni içinde ulusal çıkarların her şeyin üzerinde tutulması gerektiği belirtilmiştir. Olaya bu açıdan baktığımızda satış ile ilgili alınacak bütün kararların ki; son dönemde alınmış geçerli bir Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararı yoktur, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın (ÖİB) girişimleri vardır, Anayasa'ya aykırı olacağı kesindir.


3- Öte yandan, Anayasa’nın 2. maddesinde, “...toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı...” olunacağına yer verilerek devlet ve toplumun çıkarlarına öncelik tanınmıştır. Böyle bir satışın toplumda yaratacağı huzursuzluklar da göz önüne alındığında; satışın Anayasa'ya aykırılığı bir kez daha tescil edilebilir.


4- Anayasa’nın 5. maddesinde de “...Türk Milleti'nin bağımsızlığını”, “kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak” devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin 2983 sayılı Yasa ile ilgili kararında, 5. maddede yer alan “Türk milletinin bağımsızlığı” ilkesinin siyasal ve ekonomik bağımsızlığı birlikte içerdiği, bu kavramların yalnız başına bir anlam taşımadıkları, birbirlerini tamamlayan kavramlar oldukları vurgulanmaktadır. Bu tanımlar bağlamında yapılmak istenen satışlara bakıldığında; Türkiye’nin “demir-çelik ve rafineri ihtiyacını” karşılayan bu tesislerin satılmasının ve özellikle yabancılara satılmasının Anayasa'ya aykırı olduğu kesindir…


5- Yabancıların bazı temel hak ve özgürlüklerden yurttaşlar gibi yararlandırılmamasının, bu hakların kimi sınırlama yada kısıtlamalara bağlı tutulmasının nedenlerini, Anayasa Mahkemesi’nin yabancılara mülk satışı ile ilgili 13.6.1985 günlü Esas 1984/14, Karar 1985/7 sayılı kararında da belirtildiği gibi “Devleti korumak ve onun sürekliliğini sağlamak” gibi düşüncelerde aramak gerekir. Bu nedenler arandığında yapılmak istenen satışların ve özellikle yabancı alımları sonucu ortaya çıkacak tablonun Anayasa'ya aykırı olduğu açık ve nettir.

Yabancı hakimiyeti kabul edilemez
Sonuç: Kalkınmayı hızlandırmak için dış borçlanma, yabancı sermaye ve elbette yabancı ortaklıklardan yararlanmak gerekir. Ancak, özelleştirme yoluyla bazı stratejik sektörlerde yabancıların hakimiyetine yol açılması, ülke menfaatleri ve bağımsızlığı yönünden kabul edilemez. (Bu gerçek, özelleştirme politikası uygulayan gelişmiş kimi ülkeleri bile önlem alma zorunda bırakmıştır. Örneğin, yabancılara satılabilecek pay oranı Fransa’da yüzde 20, Belçika’da yüzde 20-25, İngiltere’de ise yüzde 10 ile sınırlandırılmıştır.) Türk Ulusu'nun çıkarlarının, ülke bağımsızlığının ve güvenliğinin gözetilmesi ve özellikle “özelleştirmenin yabancılaştırmaya dönüşmemesi” yönünden getirilecek kuralların önemi büyüktür. Ayrıca uygulamaların karşılıklılık ilkesi gözetilerek yapılması gerekir. Stratejik sektörlere yabancıların girmesinin ötesinde egemen olması, güvenlik, bağımsızlık ve ekonomik yönlerden de çok sakıncalı olduğu aşikardır. Çünkü bu tür kamu hizmetleri ülke güvenliği ile çok yakından ilgilidir…


Son söz: Tüpraş, Ereğli ve Türk Telekom gibi şirketlerin yapılacak bazı düzenlemeler ile (örnek: halka açmak) özelleştirilmesi mümkün ama varolan Anayasal düzenlemeler ile blok halinde özellikle yabancılara satılması mümkün değildir. Aksini yapan anayasal suç işlemiş sayılır…