Sendikalardan AB atağı

 

Aziz Çelik

Birgün 29.09.2005

 

 

Sendikalardan AB atağı 3 Ekimde başlayacak AB müzakere sürecinin ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı bilinmese de bu sürecinin kendisi Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve iktisadi yaşamı üzerinde köklü etkiler yaratacak. Farklı toplumsal güçler bu süreçte kendi sosyal / sınıfsal çıkarlarına öncelik verilmesini, kendilerinin daha az zarar görmesini ve daha fazla avantaj elde etmesini sağlamak için çaba harcayacak.

 

Gerçek müzakere aslında AB ile hükümet arasında değil ülke içindeki toplumsal güçlerle hükümet arasında yürüyecek. Örneğin işveren çevreleri çok uzun yıllardan beri hazırlandıkları ab müzakere sürecinde temel önceliği rekabet gücünün korunmasına vermektedir. İşveren örgütlerine göre, özellikle sosyal politika alanında rekabet gücünü sekteye uğratacak düzenlemeler(!) ya görmezden gelinmeli ya da mümkün olduğunca geciktirilmeli.

 

AB müzakere süreci toplumsal güçler arasında ciddi bir çekişme ve mücadele yaratacak. Liberal Avrupa ile sosyal Avrupa zihniyeti arasında süre giden gerilimin müzakere sürecine yansıması kaçınılmaz. Bu noktada sendikalara büyük görev düşüyor. Kopenhag kriterlerinin ayrılmaz bir parçası olan grevli toplu sözleşmeli sendikal hakların kazanılması müzakere sürecinde bir siyasi kriter olarak ön plana çıkartılmalı ve bu yönde yığınak yapılmalı. Hükümete sendikal hakları eksiksiz tanıması için baskı yapılmalı. Sadece hükümetle müzakere yetmez, sendikalar Brüksel nezdinde de etkin olmalıdır.

 

Sendikaların bugüne kadar AB sürecine yeterince yığınak yaptıkları, güçlerini yeterince kullandıkları söylemez. Son zamanlarda sendikaların bu tutuk tutumunda bir değişiklik göze çarpıyor. Sendikalar AB ve sosyal haklar konusuna daha fazla yoğunlaşmaya başladı. Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç geçtiğimiz hafta Brüksel’e giderek Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn ve sosyal politikadan sorumlusu üyesi Vladimir Spidla ile görüştü. Kılıç görüşmede Türkiye’de sendikal haklar konusunda yaşanan olumsuzlukları; mevzuat ve uygulamada AB ve ILO normlarına aykırılıkları içeren bir rapor sundu. Görüşmede Finli komiser sendikal haklara büyük önem verdiklerini ve sendikal haklar tanınmaksızın siyasi kriterlerin tamamlanmış olmayacağını ifade etti.

 

Türk-İş, AB ve sendikal haklar konusu ile 2000 yılından itibaren ilgilenseydi bugün çok daha fazla mesafe alınmış olurdu; Sendikal haklar ab organlarının gündemine daha fazla girerdi ve hükümetler daha fazla adım atmak zorunda kalırdı. Türk-İş’in geçmişte ihmal ettiği ve kullanmadığı bu olanağı bugün üst düzey girişimlerle değerlendirmeye başlaması ümit verici. Hükümet müzakere masasında sendikal hak ihlalleri nedeniyle daha fazla terleyebilir.

 

Müzakere sürecine iyi hazırlanan ve sağlam dosyalara sahip olan taraflar bu süreçte avantajlı olacak. Hükümetin sendikal hakları geçiştirme eğilimi son derece güçlü. Bu nedenle bilimsel araştırma ve teknik hazırlık büyük önem taşıyor. 26-27 Eylül tarihlerinde Türk-İş üyesi Belediye-iş Sendikası, "Avrupa Sosyal Modeli ve Sendikal Haklar" konulu uluslararası bir sempozyum düzenledi, Türkiye’den ve Avrupa’dan bilim insanlarının katıldığı sempozyum sendikaların ab sürecinde inisiyatif almasının bir diğer örneği idi. Belediye-İş, "AB’ye Sosyal Uyum" başlıklı kapsamlı bir araştırma dizisi hazırlıyor. Dizinin ilk kitabı Prof. Dr. Mesut Gülmez’in "Sendikal Haklarda Uyum Sorunu" sempozyumla birlikte yayımlandı. Mesut hoca kapsamlı kitabında, yapılması gereken uyum düzenlemelerinin yapılanlardan kat kat fazla olduğunu söylüyor ve sendikal haklarda AB’ye uyum sorununun evrensel ve bölgesel ölçekli çalışma hukukunu da kapsayan bir çerçevede ele alınması gerektiğini vurguluyor. Kitap, AB’ye sosyal uyum konusunda yeni ufuklar açıyor ve sendikalara çok önemli dayanaklar sunuyor. Umarız müzakerelerin başlamasıyla sendikaların konuya ilgisi daha da artar.