İktidarın yumuşak karnı özelleştirme
Taylan Erten Dünya 26.09.2005 Türk Telekom, TÜPRAŞ, Kuşadası ve Galata limanları... Bu dört büyük özelleştirme uygulaması AKP iktidarını "siyaset ringinin" köşesine doğru savuruyor. İktidar, boks deyimiyle, fena halde "yumruk almaya" başladı. Kendini savunmakta güçlük çekiyor. Karşı hamleleri zayıf; çoğu zaman boşa gidiyor. Özellikle, İsrail kökenli Ofer Grubu'yla, onun "aracılarıyla" siyaset ve devlet ciddiyeti ölçütlerini zorlayan ilişki ve iş kotarma tarzı ayrıntılarıyla ortaya döküldükçe, gerek Başbakan R.Tayyip Erdoğan gerekse "özelleştirmelerden sorumlu" Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın savunmaya dönük açıklamaları, "en iyi savunma hücumdur" sertliğinde görünse de, ikna etkisini yitiriyor;"havaya sallanan yumruğa" dönüşüyor.
Gelişmelerin yayılması ve derinleşmesi beklenmeli. Çünkü, 2005 sonbaharı, özelleştirmelerin siyasete damgasını vurduğu, AKP açısından "talihsiz" bir mevsim olarak "muhalefet saflarına" katıldı! İktidarın, ağırlaşacak muhalefetin baskısından, o da geçici olarak, tek kurtulma şansı 3 Ekim 2005 tarihi gibi görünüyor. Avrupa Birliği'yle üyelik müzakerelerinin "şeklen" başlaması halinde, özelleştirmelerin bulandırdığı gündem, bir ölçüde geriye düşebilir; iktidar, kamuoyu dikkatini "AB sevdasına" yoğunlaştırarak, kısa bir "nefeslenme" fırsatını yakalayabilir. Ama ne kadar geriye itilirse itilsin, üstte kalan yine özelleştirme gündemi olacak.
Bu olaylardan kaynaklanan gelişmeler AKP hükümetinin yönettiği özelleştirme politikasında ve emri altındaki Özelleştirme İdaresi'nde (ÖİB) çok ciddi sorunlar ve zaaflar bulunduğunu gösteriyor. Aslında benzer sorun ve zaaflar geçmiş hükümetlerde de yaşandı ve bir başbakanı ve devlet bakanını Yüce Divan'a kadar götürdü. Yani, değişmez bir politikaya dönüşen özelleştirme saplantısı bütün iktidarların başını derde sokuyor. AKP de, aynı yanlışları tekrarlamakta ısrar ettiği için, bu tehlikeden uzak kalamadı.
Olaylara inersek, şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz: Türk Telekom'un özelleştirilmesinde Lübnanlı Haririler'le siyasi düzeyde kurulan "yakınlığın" satış üzerindeki etkisi, henüz bu işlemi sonrakiler kadar tartışmalı kılmasa bile, yeterince açıklığa kavuşmadı. Kuşadası limanının, Ofer-Global ortaklığına "Ege Denizi" ile birlikte devredilmesi operasyonu, gerçek ağırlığınca ilgi görebilmek için "Galataport"'u bekledi. Galata Rıhtımı Ofer-Global'e 49 yıllığına 3.5 milyar dolara kiralanmasaydı, Kuşadası belki de "güme" gidecek, kamuoyunun ilgisine böylesine mazhar olamayacaktı.
Galiba bu noktada "Ofer kardeşlere" teşekkür borçluyuz! TÜPRAŞ'a, limanlara bu kadar "düşkün" olmasalar; hükümet katında böylesine "yakın" ve "sıcak" ilişkiler kurup, "yönetmelik engellerini" TBMM'den kanun çıkartarak aşma becerisini göstermeselerdi, ne "şecerelerini", ne Kuşadası'nda, ne de "Galataport"ta olup bitenleri, ne de Oferler'le bu kadar "yakın" olmanın pek de "hayır" getirmediğini öğrenebilecektik. Hale bakar mısınız? Ofer yalnız Türkiye'de değil, kendi ülkesi İsrail'de de hükümetin başını ağrıtıyor. Türkiye"de "yere göğe" sığamayan Ofer, İsrail hükümetini çileden çıkarıyor.
Nasıl mı? Haaretz Gazetesi'nin yazdığına göre, İsrail'in tek rafinerisi Oil Refineries'in yüzde 26 hissesine sahip Ofer, 6 hafta önce hisseleri 120 milyon dolar bedelle devlete devretmek için anlaşma imzalıyor. Ancak, Oil Refineries'in değeri, Türkiye'de yüzde 14.76'sının en azından büyük bölümüne sahip olduğu Tüpraş'ın da etkisiyle yükselince, anlaşmadan yan çiziyor ve hükümetle kapışıyor. İsrail Ekonomi Bakanlığı Ofer'i açgözlülükle" suçluyor ve "Oferler, bu işi uzatıp bizi zorlarsa,ellerindeki hisseleri tüm hisseleri bedavaya alırız" tehdidinde bulunuyor Anlaşılan bu Oferler'e "el kaptırmaya" gelmiyor, "kollar" da gidiyor. Bakalım Türkiye'de daha neler gidecek?!
|