İhaleler zihin bulandırıyor

 

Okan Müderrisoğlu

Sabah 19.09.2005



17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi'nden dönüşte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzü gülüyordu. Başbakan, ayağının tozuyla Maliye Bakanlığı'nda düzenlenen "vergi indirimi" toplantısına katılmıştı. AB sürecinin yaratacağı "sürpriz gelirler"den söz etmiş, örnek olarak o tarihlerde sonuçlanan araç muayene istasyonları ihalesini göstermişti. 613.5 milyon dolarlık teklifin hayal bile edilemediğini söyledi. Bu tür sürpriz kaynakların gelecek yıllarda hem bütçeyi hem de halkı rahatlatmak için kullanılacağını anlattı.


Erdoğan, tespitlerinde haklı çıktı. Telekom'un blok satış ihalesi, THY ve Petkim halka arzları, İstanbul Atatürk Havalimanı işletme hakkı devri, Mersin Limanı'nın 36 yıllığına kiralanması, Tüpraş'ın yüzde 51 hissesi rekor tekliflere sahne oldu. Özelleştirmenin altın yılı yaşanırken perde gerisindeki soru işaretleri başarıyı "gölgelemeye" başladı.

 

Vekiller asil oldu ama

Özelleştirme İdaresi'nde bugün rol alan kadro, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener tarafından atandı. Şener daha sonra özelleştirmenin sorumluluğunu bıraktı. "Vekaleten getirdim. Performanslarına bakacağım" dediği isimler, sonradan asıl oyuncu oldu. Özelleştirme kurmayları, son iki yılda öğrenme sürecinden geçti. 2004 yılında Tüpraş'ın yüzde 65.7 hissesinin blok olarak satılmak istenmesi yanlıştı. Nitekim ikinci ihale, "yüzde 14.7 borsa satışı+yüzde 51 blok satış" olarak formüle edildi.


Tekel'in sigara bölümünün satış yöntemi de yanlıştı. Holding kimliğindeki Tekel'de şirket bilançoları ayrıştırılmadan, müşteriye fabrika ve stoklar bile gösterilemeden yapılmak istenen satış hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Beklentiler yüksek tutuldu. İstenen fiyat çıkmadı. Daha hazırlıklı çıkılan ikinci ihalede ise yüksek vergiler ve kaçak sigara pazarı nedeniyle müşteri bulunamadı.


Gelelim Tüpraş'a... Eğer birinci ihale doğru ise ikincisi ne? İkincisi doğru ise birincisini savunmanın anlamı var mı? Bugün özelleştirme yönetimi çıkıp, yüzde 14.76'lık Tüpraş hissesini blok satıştan önce elden çıkarmakla iyi yaptık. Yoksa, Tüpraş'ın yönetim hissesine talip olacak gruplar, sonradan halka arz edilecek azınlık hisselerinin piyasayı düşüreceğini düşünerek iskontolu teklif verirlerdi diyebiliyor. Sermaye piyasalarını iyi bilenler ise yüzde 14.7 hisse ile Sami Ofer Tüpraş'ın ikinci büyük ortağı konumunda. Büyük ölçekli küçük ortak yaratmak şirketi baskı altında tutabilir görüşünde.


Özelleştirme İdaresi'nin, hisseleri borsada işlem gören kamu şirketlerine ait azınlık paylarını satmak için Özelleştirme Yüksek Kurulu'ndan aldığı yetkiyi kamuoyu ile paylaşmayıp, 1995 yılındaki bir yazıyı gerekçe göstermesi de ikna edici olmuyor. 1995'te satacağım diye ilan edip, satmayan ve piyasayı dalgalandırdığı anlaşılan Özelleştirme yönetimi ikaz ediliyor. O tarihteki SPK yazısının Mart 2005'teki işleme dayanak gösterilmesi, 10 yıl önce vur emri alan askerin, terhis olduktan sonra adam vurup sonra da bu yetkisini hatırlatmasına benzetiliyor.

2 gün neden beklendi?


Tüpraş'taki yüzde 14.76 hissenin satışında başka ilginç noktalar da var. Özelleştirme'nin danışmanı İş Yatırım'a, yılbaşında gayri resmi olarak piyasada nabız yoklatıldığı ve olumlu sinyal gelmediği belirtiliyor. İdare, buna rağmen o günkü şartlarda iyi bir fiyattan ve yüzde 7 gibi makul indirimle hisse satışını gerçekleştiriyor. Fakat hızla sonuçlanması gereken satış, aslında gecikiyor. 28 Şubat'ta Ankara'da olduğu bilinen Global'in patronu Mehmet Kutman'ın uzmanları, nedense bazı belgeleri tamamlayamıyor. Özelleştirme yönetimi sıkıntılı saatler yaşıyor. Bir ara satış yetkisini iptal etmeyi bile düşünüyor. Ne olduğunu bilemediğimiz bazı belgeler 2. gün geliyor. Jet satış güç bela tamamlanıyor. Hal böyle olunca bu tür ihalelerle ilgili iddialar zihinleri bulandırıyor.