Tüpraş'ta bityeniği

 

Erdal Şafak

Sabah 15.09.2005


TÜPRAŞ'IN yargıdan dönen ilk ihalesinden sonra yüzde 14.76'lık hissesinin İMKB'de toptan satışıyla ilgili iddialar bir "deprem"in habercisi. Satışa karar veren Özelleştirme İdaresi Başkanı Kilci ile onay makamı olan Unakıtan iddialara şeffaf bir açıklama getiremezlerse, fay hattına düşebilirler..

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan dün "Büyüme için aynı havuzdaki suyu döndür Allah döndür olmaz. Yeni su lazım. Onun için yabancı sermaye gelsin. Bir defa ayağını alıştırmalı" diye buyurdu.
Anlaşılan "ayak alıştırma"nın kapsamına rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın meşhur ettiği "Bir koyup üç almak" da giriyor.


Tüpraş'ın yüzde 14.76'lık hissesinin İMKB'de toptan satışıyla bir yabancı yatırımcıya sadece altı ayda, bir hesaba göre 400 milyon dolar, bir başkasına göre 750 milyon dolar kazandırmak başka nasıl açıklanabilir? Ekonomi sayfalarımızda geniş şekilde anlatıldığı için ayrıntıya girmeyeceğiz. Olayın özü şu: Tüpraş'ın 65,76 oranındaki kamu payının geçen yıl başında 1 milyar 302 milyon dolara Zorlu-Efremov ortaklığına satışını Danıştay 25 Kasım 2004 tarihinde iptal etti.


Bu karardan yaklaşık 3 ay sonra, 3 Mart 2005'te Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Tüpraş'ın yüzde 14,76'lık hissesini İMKB Toptan Satışlar Pazarı'nda "Yurt dışındaki yerleşik kurumsal yatırımcılar"a 446 milyon dolara sattı. Global Menkul Kıymetler'in aracılık ettiği operasyonda, alıcı 6 fonun hepsinin de arkasında İsrailli dolar milyarderi işadamı Sami Ofer bulunuyordu.


Tüpraş'ın üç gün önce yüzde 51 hissesi 4 milyar 140 milyon dolara Koç-Shell ortak girişim grubuna satılınca, Ofer'in elindeki payın değeri bir çırpıda 1.2 milyar dolara fırladı. Haydi daha insaflı bir kriterden, Tüpraş'ın borsadaki değerinden yola çıkalım; o bile Ofer'in yatırımını birkaç ayda katladığını ortaya koyuyor. Bu arada Ofer'e geçenlerde 48 milyon dolar temettü ödendiğini de hatırlatalım.

Geçiştirilecek konu değil

Şimdi haklı olarak basın, siyasiler, sendikalar hesap soruyor: "Bu satış neden o zaman yapıldı? Arkasında kimler var?"


Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci ise "Yüzde 14.76'lık hissenin iyi bir fiyattan satıldığını" söylüyor.
Bu savunma bizi ikna etmedi. Çünkü, Danıştay'ın iptalinden sonra yapılan yorumlarda, ikinci ihalede Tüpraş'ın değerinin en azından iki misline çıkacağı görüşünde herkes birleşti.
Ayrıca petrol piyasasındaki gelişmeler nedeniyle Tüpraş gibi kuruluşlara tüm dünyada "Tek taş pırlanta" gözüyle bakılıyor.


Neden? Arz ile talebin hemen hemen aynı düzeye gelmesinden. Buna da talep artışından çok arz yetersizliği yol açıyor. Arz yetersizliği ise, rafinaj sorunundan kaynaklanıyor. Örneğin ABD'de 1971'den bu yana hiç rafineri inşa edilmedi. Körfez ülkeleri de rafinerilere en az 20 yıldır tek dolar yatırım yapmadı. O yüzden en küçük bir olay (kasırga, havaların ısınması ya da soğuması, grev) petrol fiyatlarının fırlamasına yetiyor.


İşte böyle bir konjonktürde, Tüpraş toplam 27.6 milyon ton kapasiteli dört rafinerisiyle (İzmit, Aliağa, Kırıkkale ve Batman) stratejik ve ekonomik açıdan olağanüstü bir önem taşıyor . Tıpkı, Erdemir'in dünya demirçelik piyasasındaki konumu gibi.


Gerçi Petrolİş'in girişimiyle Ofer grubuna satış da yargıya taşındı ama Özelleştirme İdaresi Başkanı Kilci mahkeme kararını beklemeden konuya ayrıntılı ve şeffaf bir açıklama getirmek, Tüpraş'taki atsineğini kovmak zorunda. Aynı şekilde özelleştirmeden sorumlu olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da. Kamu vicdanında beraat etmelerinin tek yolu bu.


İşin bir boyutu daha var: Ofer grubu, Türkiye Denizcilik İşletmeleri'nin "Galataport" projesi için açtığı ihaleye de teklif verdi. Kazanırsa, Tüpraş'tan elde ettiği karla Galataport'u inşa edip 49 yıl boyunca işletecek.


Yani, çayımızın taşıyla çayımızın kuşunu vuracak! Aferin Türkiye!