Mirasyedilerin Bayramı

 

MÜMTAZ SOYSAL

Cumhuriyet 14.09.05

 

BİR SEVİNÇ , bir şenlik, bir bayram ki, sormayın. Neymiş, cumhuriyet sanayiinin bir devi, Akdeniz'deki büyük petrol tasfiyehanelerinin en önlerinde yer alan ve her yıl devlet hazinesine yüz milyonlarca dolar kazandırıp bir o kadar da vergi veren TÜPRAŞ'ın yüzde 51 hissesi çok iyi bir fiyata satılmış.

 

Koskoca kamu şirketinin ''yönetimi elden çıktı'' demiyorlar da, hep ihalede elde edilen fiyatın beklenmedik yüksekliğinden dem vurmaktalar. Babadan kalma hanedeki en değerli halıyı da, hiç üzülmeden, ''iyi paraya okutmuş'' bir mirasyedinin sevinişine benzer bir şey.

 

''Baba gibi satarım'' cılar başta olmak üzere, goygoycu basın ve ekonominin anahtarını ellerinde tuttuklarını sanan borsanın yeniyetme ''yuppi'' leri, hepsi bayram ediyorlar.

 

Aslında tek teselli nedeni sayılabilecek olan nokta, yani bir büyük ulusal kuruluşun, biraz İngiliz-Hollanda katılımıyla da, özde hiç değilse bir yabancı sermaye grubunun eline geçmemiş olması bile umurlarında değil. ''Satıldı'' ya, o yetiyor onlara. Çünkü, bu büyük ''başarı'' nın ardından arkası gelecek ve ERDEMİR, PETKİM ve Türk Hava Yolları'yla furya tamamlanmış olacak.

 

Hayret verici olan, böyle bir furya sürerken toplumdaki büyük çoğunluğun seyirci kalması, Atatürkçülüğü ve devrimciliği kimseye bırakmayanların lâiklik kavgasından başlarını kaldırıp ulusal talanı durdurmak için harekete geçmeyişleri, sendika ve meslek kuruluşlarının bir araya gelip hep birlikte direnemeyişleri ve cumhuriyetin ekonomik gücü zayıflatılırken ona bekçilik etmekle görevli olanların suskunluklarıdır. OYAK gibi bir kuruluşun bile ancak son dakikada uyanarak hazırlıksız yakalanması ve bu yüzden başarısız kalması düşündürücü değil midir?

 

Kamu malına ve cumhuriyetin ekonomik mirasına sahip çıkmanın bütün yükü, idarî yargının onurlu omuzlarına yüklenmiştir.

 

Bu arada, asıl sorgulanması ve sorumlularının bulunup cezalandırılması gereken durumlar üzerinde pek durulmuyor.

TÜPRAŞ'ın yüzde 51'i madem bu fiyata satılabiliyordu, daha bir buçuk yıl önce yüzde 65'inin 1.3 milyar dolara, hem de uyduruk bir yabancı konsorsiyuma satılmasına kimler nasıl ''evet'' demiştir? İdarî yargı o ihaleyi bozmasaydı, Özelleştirme İdaresi devleti onca zarara sokmuş olmayacak mıydı? Bu yılın mart ayında yüzde 15'lik hissenin İsrail katılımlı bir ortaklığa sadece 446 milyon dolara satılmış olmasının hesabını kim verecek?

 

Bütün bunlar Türkiye'deki özelleştirme macerasını kolay giderilemeyecek bir şaibe altında tutmaya devam ediyor. Şimdi düzülen övgüler, bu son satışı da içine alan böyle bir genel şaibeyi silmeye asla yetmeyecek ve elbet kamu varlığına sahip çıkma mücadelesi kesintisiz sürecektir.