Milliyetçiliği öğrendik
Gültekin Kara
Akşam 10.09.2005
Ekonomi muhabiri olarak mesleğe başladığım zamandan beri bu kadar
yoğun bir yaz mevsimi geçirdiğimi hatırlamıyorum. Geçmiş yıllarda
ama krizden, ama rehavetten gündem bomboş olur, ne yapacağımızı kara
kara düşünürdük. Bu yıl ise hani deyim yerindeyse başımızı kaşıyacak
vaktimiz yok. Özelleştirmeler, ihaleler, gelen yabancılar,
sıcak-soğuk para, Körfez sermayesi, IMF, vergi paketi...
Liste uzayıp gidiyor. Bizim yoğunluğumuzun kat kat fazlasını, ilgili
bakanlık ve kurumlarda da gözlüyoruz.
Bu yoğunluğun en ağır şekilde hissedildiği kurumların başında da hiç
şüphesiz Özelleştirme İdaresi geliyor. Öyle ya Türkiye, Cumhuriyet
Tarihi’nin en büyük özelleştirmelerine imza atıyor.
Geçtiğimiz günlerde ÖİB Başkanı Metin Kilci ile tesadüf eseri bir
araya geldik. Gündemde TÜPRAŞ ve ERDEMİR olunca hemen ihale
sürecinin nasıl gittiğini sordum. Hani belki biraz da tüyo alırız
diye sıkıştırdım ama Kilci, ser verip sır vermeyince, söz döndü
dolaştı yerli/yabancı tartışmalarına geldi.
Malum ben dahil önemli bir kesim, TÜPRAŞ ve ERDEMİR’in yerli
sermayede kalmasını istiyor.
Metin Kilci’den edindiğim izlenim de kendisi açıkça ifade etmese de
benzer yönde. Ancak temsil ettiği kurum ve görevi nedeniyle konuya
çok objektif yaklaşıyor:
“Tartışmaları yakından takip ediyorum. Ancak, bizim ihaleler ile
ilgili belirli prosedürlerimiz var. Amacımız, kamu yararını
gözeterek, şirketleri en iyi fiyata satabilmek. Bu kapsamda
yerli/yabancı ayrımı yapamayız” diyen Kilci, esprili bir yorumla
devam etti: “Bize teşekkür edilmesi lazım. ÖİB’nin ihale süreciyle
birlikte Türkiye milliyetçiliği yeniden öğrendi. Yerli sermayeyi
destekleyen yayınlar arttı. Milliyetçi bir akım başladı.”
Metin Kilci’nin yerli sermayeye bakış açısı olumlu olsa da birkaç
tespitinin altını çizmek gerekiyor: “Tamam yerli sermayeyi
destekleyelim. Ama kamuoyundaki yerli şirketlerin pozitif imajını
kullanarak, çok düşük tekliflerle ihaleyi kazanmaya çalışmak
mantıklı değil. Sadece ‘Ben yerliyim’ demek yeterli değil.”
Kilci’nin bu konuya ilişkin bir sitemi de var: “Falanca miktardan
ihaleye çıkıyoruz. Daha düşük rakama bir yerli şirket kazanıyor.
Sonra ‘Falanca yer yarı fiyatına şu şirkete satıldı’ diye
eleştiriler okuyoruz.”
Sermaye yanı tamam. Belli ki kasası dolu olan ihaleleri kazanacak.
Ancak, Türkiye’de özelleştirmelerin ihale masası yerine adliye
koridorlarında sonlandığı da bir gerçek. Kilci’ye bunu
hatırlattığımda, önümüzdeki dönemde herhangi bir hukuki eksiklik
yaşanmayacağına inandığını söyledi. “Çeşitli iptal davalarının
açılacağı kesin. Ancak bu kez kanuni, hukuki bir boşluğumuz olduğuna
inanmıyorum. Ama, kamu yararı konusu önemli. Geçmişte kamu yararı
yeterince gözetilmedi diye iptaller yaşadık. Bu uçları açık bir
kavram. Kamu yararı dediğinizde net bir tasvir yapılamıyor. Ama ben
bu kez bir sorun beklemiyorum.”
Sohbetin sonlanıp ayrılırken, yine, “fiyatlar nasıl” sorusunu araya
sıkıştırıyorum, ama nafile...
Bekleyip göreceğiz...
|