Budapeşte çözümü bulmuş!
Deniz Gökçe
10.09.2005 Akşam
TÜPRAŞ konusunu irdelemeye devam ediyoruz.
TÜPRAŞ şu andaki piyasa değeri 4 milyar dolar civarında olan, ama
arz talep nedeni ile bu ihalede beş milyar dolara bile gidebilecek
bir değer. Yüzde 51 hissesi satılacağına göre 2-2.5 milyar dolarlık
bir satıştan bahsediyoruz.
TÜPRAŞ dört rafinerisi ve petrokimya ve nakliye olanakları ile
toplam 8.5 milyar dolar civarında 2004 cirosu olan (2005 yılında 11
olması bekleniyor), yüzde 88 kapasite ile çalışan, iç piyasanın
yüzde 67 kadarına hakim (ithalat var), 2004 kârı 491 milyon dolara
varan (yüksek petrol fiyatlarını unutmayın), şirketin borcunu bu
yüksek petrol fiyatı furyasında 754 milyon dolardan şu anda 218
milyon dolara düşüren bir şirket. Şirket ayrıca Türkiye’deki
depolama kapasitesinin yüzde 43 kadarına sahip. 1989 yılında, 2007
yılında bitmesi gereken 2.1 milyar dolarlık bir modernleşme yatırımı
projesi başlatmış ve 1.2 milyar dolar yatırımı yapmış olmasına
rağmen daha da 875 milyon dolara varan bir yatırım programını
gerçekleştirmesi gereken, kamunun elindeki yüzde 51 hissesinin
satışa çıkarıldığı bir kamu petrol rafinasyon kuruluşu. Kârlılığı
artırmak için 6 bin çalışandan 4 bin çalışana inmek planı var.
Hampetrolün yüzde 91 kadarını 7 ayrı ülkeden satın alıyor,
perakendede de aktif değil. Yani üretim ve pazarlama kanalının
ortasında bir yerde. Özel Tüketim Vergisi brüt satışların yüzde 47
kadarı olduğu için ve ortalama vergi ödemesi 17 günde gerçekleştiği
için de yılda 250 milyon dolar kadar beleş nakit yaratıyor. Ama 27.6
milyon ton kapasite ile de Türkiye’nin talebi olan 30 milyon tonu
işleyemiyor. TÜPRAŞ hem Rus Ural hem de İran kaynaklı ve “sour” adı
ile anılan tip petrolü işleyebilme avantajına sahip ve Brent petrolü
ile Ural petrolü arasındaki rafinasyon kaynaklı yüksek marjdan da
istifade edebiliyor. Türkiye’de petrol ürünleri piyasasının hızlı
büyüyor olması da değeri artıran bir olgu.
Tabii TÜPRAŞ’ın birçok tesisinin Kuzey Anadolu fayı üzerinde
yerleşik olması 1999 depreminde operasyonun bir süre durmasına, 3
yangın ve 58 milyon dolar hasar oluşmasına neden olmuş. Batman ve
Kırıkkale tesislerinin dün vurguladığımız gibi sosyal yatırım
ağırlıklı olması, kara ortasında yani liman ve pipelinedan uzak
olmaları, lojistik ve perakende piyasaya çıkmada sorun yaratmakta.
En büyük müşterisi de yüzde elli civarında satış ile daha önce
özelleştirilmiş olan POAŞ.
Ancak ortada ilginç de bir olay var. Türkiye’de kamu kuruluşlarının
satılmasına kârlı oldukları için karşı çıkanlar, kârlı olanları
satmayın diyenler var. Ama bu kişiler kârın neden doğduğunu
araştırmıyorlar. Ne kadar yatırımın Hazine’ye yüklendiğini ne kadar
ziyanın da vatandaşa fatura edildiğini bilmiyorlar. Uğur Gürses
Radikal gazetesinde 2 Eylül günü KİT maceramız adı altında resmi
Hazine rakamlarını verdi. Tüm KİT’lere yapılan 1985-2004 arasındaki
Hazine transferi 25 milyar dolar, vergi sonrası toplam KİT zararı da
21 milyar dolar. 1985-2004 arası devlet çökerken bir yandan da KİT
sistemi denen artık modası geçmiş sistemi “arpalayıp duruyor”,
gerekli yatırımları da birkaç kurum hariç yapamadığı için vatandaşa
yüklenen faturanın karşılığı da hizmet olarak verilemiyor. Bu konuya
ileride daha geniş değineceğiz. Ama şimdi Budapeşte’ye dönelim.
Neden Budapeşte’ye bakalım? Neden Batman’dan Budapeşte’ye başlığı
atıp duruyoruz? Çünkü bugün TÜPRAŞ’ı satın almaya talip olanların
arasında 1989-1991 arasında çöken Sovyet sisteminden kurtularak
bağımsız hale gelen Macaristan’ın devlete ait petrol şirketi var. Bu
şirket, yani MOL, 1995 yılında özelleştirilmiş! Şu anda şirketteki
kamu payı sadece yüzde 12 ve bu pay da bu yıl satılacak. Yani
Macaristan bizim stratejik dediğimiz, ulusal mücevher dediğimiz
petrol şirketini on yıl önce özelleştirmiş, şirketin hisse değeri on
yıl içinde 12 misline çıkmış. MOL 9 farklı ülkede faaliyet
gösteriyor, 1200 benzin istasyonu ve 4 rafineriye sahip.
Özelleştirilme sonrası şirket arama, üretim ve pazarlamanın her
alanında faaliyete başlamış, bu süreçte şirket Forbes 2000 adlı
şirketler listesinde 498 numaraya yükselmiş, değeri 9 milyar dolara
fırlamış, satışları 11 milyar doları geçmiş ve varlıklarının değeri
de 8.9 milyar dolar. Bu işler Türkiye’den çok daha küçük bir pazar
ve on yıl evvel sosyalist olan Macaristan’da gerçekleşiyor. TÜPRAŞ
ise devlet elinde durmuş, Forbes listesinde 1238’incilikte sıkışmış,
varlıkları, kârı ve değeri MOL’un yarısı bile olamadan ufak kalmış.
Aradaki fark kafa yapısı farkı!
Özelleştirmelere ve yabancı sermayeye karşı çıkanlar inşallah
buradaki verileri biraz incelerler. Batman’ın kurtuluşu orada sadaka
tipi sosyal yatırım yapmakta değil, ülkenin gelir düzeyini ve gelir
dağılımını düzeltecek gerçek kalkınmayı sağlayacak piyasa hamlesini,
Budapeşte gibi, acilen devreye sokmakta yatıyor.
|