Yerli yabancı ayırımı ve özelleştirme
Mehmet Hüseyin Bilgin
Halka ve Olaylara Tercüman / 10.09.2005
TÜRKİYE’nin
gözbebeği dev kuruluşlar bir bir özelleştiriliyor. Sırada,
Türkiye’nin nefesini tutarak beklediği iki dev kuruluşun
özelleştirmesi var: TÜPRAŞ ve ERDEMİR. Gözler, bu iki kuruluşun
özelleştirmesinde. Her ikisinin de özelleştirme sürecinde son
aşamaya gelinmiş durumda.
TÜPRAŞ’ın yüzde 51’nin blok olarak satışında nihai pazarlık
görüşmeleri pazartesi günü yapılacak. Görüşmelerin açık artırmayla
sonuçlanması planlanıyor. TÜPRAŞ için teklif vermiş 5 ortak girişim
grubu var.
ERDEMİR’in satışında da geri sayım başlamış durumda. 13 firmanın ön
yeterlilik aldığı ERDEMİR ihalesinde ortaklık bildirim süresi 23
Eylül. 26 Eylül’de ise son teklifler alınacak. İhalenin Ekim’in ilk
haftasında açık artırmayla sonuçlandırılması öngörülüyor
Stratejik kuruluşlar
HEM TÜPRAŞ, hem de ERDEMİR çok önemli kuruluşlar. TÜPRAŞ, Avrupa’nın
beşinci büyük rafinaj kapasitesine sahip. Dört büyük rafineri tesisi
var. Piyasa değeri 4.4 milyar, yıllık cirosu 8.5 milyar dolar. Kârı
490 milyon dolar.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s, TÜPRAŞ
ihalesinde fiyatın 2 milyar doları aşabileceğini belirtmişti. Ancak,
TÜPRAŞ’ın satışı için 6 milyar doların üzerinde rakamlar
konuşuluyor. ERDEMİR ise dünyanın 13’üncü büyük demir-çelik şirketi.
Dünya çelik devlerinin yakından ilgilendiği dev bir kuruluş.
TÜPRAŞ ve ERDEMİR’in satışı, bir tartışmayı da gündeme getirdi:
Türkiye’nin gözbebeği bu iki kuruluş yabancıya mı, yerliye mi gitsin
tartışması. Bu çerçevede, özelleştirmenin en ateşli savunucularından
biri olan Maliye Bakanı Unakıtan’ın “ERDEMİR’de gönlümüz yerliden
yana” sözü, çok manidar elbet. Buna karşılık, “kesinlikle yerli
yabancı ayırımı yapmayacaklarını” söylemesi ise bir o kadar tuhaf.
Ulusal sermaye
DİĞER yandan, Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci’nin
“Özelleştirme İdaresi olarak herhangi bir yerli yabancı ayırımı
yapmadan şeffaf davranıyoruz” sözü de, galiba anlaşılır olmaktan çok
uzak. Yeri gelmişken tekrar söyleyim. Küresel sermaye diye bir şey
yok. Sadece, küresel çapta, yani ülkeler arasında dolaşan, kâr
peşinde koşan ulusal sermayeler var.
Dolayısıyla, sermayenin ulusal niteliği hâlâ ağır basıyor. Bu
çerçevede, neredeyse tüm devletler, kendi ulusal sermayelerini
kollarlar, onun çıkarlarını korurlar. Hele söz konusu olan ülkenin
stratejik kuruluşlarıysa, yerliyle yabancı sermaye arasında ayırım
yapmaktan daha doğal ne olabilir ki?
Tamam, yabancı sermaye, Türkiye ekonomisi için çok önemli. Bu
nedenle, yabancı sermaye yatırımlarının desteklenmesi de gerekir.
Fakat, söz konusu olan ülkenin stratejik kuruluşlarıysa, işte o
zaman iş değişir. Bu durumda, yerli sermaye, belirli kurallar
çerçevesinde kollanabilir.
Birçok ülkenin yaptığı böyle bir uygulamanın gündeme gelmesinden
bile hükümetimiz, bürokratlarımız ve hatta basınımız neden rahatsız
oluyor? Anlamak mümkün değil!
|