Maç kadar heyecanlı
Meriç Köyatası
Akşam 09.09.2005
Yıllardır, tahminen 18 yıldır Türkiye’de özelleştirme yapılmasını
savunuyorum. Devletin sosyal bir hukuk devleti olarak etkin bir
şekilde, eğitim, sağlık, adalet hizmetlerini yerine getirmesi
gerektiğini, ekonomide tam rekabet şartlarını düzenleyci rolünde
olması gerektiğini yazdım, konuştum.
Biz bunları konuşurken daha Sovyet Bloku’nda olan ülkeler vardı.
Orta Avrupa ve Doğu Avrupa ülkeleri rejimlerini değiştirdiler.
Piyasa ekonomisine geçtiler. Özelleştirme işine girdiler ve
bitirdiler.
Aradan geçen bu süre içerisinde Türkiye, siyasetçi ve bürokratların
ekonomik etkinlik ve arpalıklardan, sendika ağalarının arpalıktan
vazgeçmeme arzusu nedeniyle, göstermelik birkaç özelleştirme dışında
doğru dürüst özelleştirme yapamadı. Kimi zaman siyasetçiler samimi
olarak özelleştirme yapmak istemediklerinden, her satışta yasal
boşluk bıraktı, özelleştirmeler mahkemelerden döndü. Kimi zaman da
mahkemeler, devletin malı satılır mı duygusallığına düştü.
Özelleştirme sürecine alınan şirketler uzun süre satılamayınca
revize yatırımlar yapılamadı, şirketlerin değeri düştü.
Ben de uzunca süredir, “Artık Türkiye’de özelleştirme yapılamaz,
hatta Kuzey Kore ve Küba bile özelleştirme işine başlar, bitirir biz
hâlâ Türkiye’de özelleştirmeyi tartışırız” diye yazmaya, konuşmaya
başladım.
Tekel İdaresi Sigara bölümü ile TÜPRAŞ’ın ilk ihalesindeki
yanlışları görünce, “bu hükümet de özelleştirme yapmaya niyetli
değil” diye yazdım. Gerçi sigara bölümündeki hatalarını hâlâ fark
etmediler ama, Telekom’dan sonra, TÜPRAŞ, ERDEMİR gibi ihaleler daha
sonuçlanmadan oldukça başarılı geçecek gibi görülüyor.
TÜPRAŞ için, birebir görüşmeler başladı. Bugün de devam edecek.
Ancak pazartesi günü televizyonda canlı yayında yapılacak açık
artırma ile sonuca yaklaşılacak. TÜPRAŞ’ın ihalesine 9 grup büyük
bir istek ve iddia ile giriyor. Açık artırmanın televizyonlardan
canlı olarak yayınlanacak olması ise bir futbol maçı kadar heyecanlı
olacak.
Ardından Ereğli ve limanların ihaleleri geliyor. Bu ihalelere de
büyük ilgi var. Hem yerli hem yabancı sermayenin bu ihalelere bu
kadar ilgi göstermesi, Türkiye’nin ekonomik açıdan gelecek
vaadettiğinin bir göstergesi. Enflasyonla mücadelede istikrarın
sağlanmış olmasına ramak kalması da, Türkiye’ye güvenin artığını
gösteriyor. Bu özelleştirmeler, Türkiye’de oluşan cari açığın da
kısa vadede sorun yaratmayacağına da işaret ediyor.
Türkiye yaşadığı 30 yıllık enflasyon ve son 10 yılda yaşadığı üç
büyük ekonomik krizden sonra toparlanıp ciddi bir ekonomik kalkınma
hamlesi eşiğindeyken, havacılıktan alınan ve ekonomide sık
kullanılan deyimi ile take of’a geçmişken, doğrudan yabancı sermaye
yatırımları için yavaş yavaş cazibe merkezi olmaya başlayacakken
(henüz daha tam bir cazibe merkezi olmadığımızı da eklemeliyim),
hain komplolarla karşı karşıyayız.
Kimler oldukları gayet iyi bilinen dış güçler, (tezkere intikamı
almak isteyen ABD, Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen AB üyesi
ülkelerin bir bölümü) ülkemizde beşinci kol faaliyeti göstererek ve
PKK terör örgütü ile birtakım şeriat örgütlerini sokağa saldılar.
Son birkaç gündür neredeyse Türkiye’nin bir iç savaşın eşiğine
geldiği havasını yaydılar.
Daha güçlü bir ekonomi, daha etkin güvenlik, asayiş, adalet, daha
iyi eğitim sağlık ve sosyal güvenlik için, devletin güçlü olması
şart. Güçlü devlet olmanın birçok gereği var. Bunlardan bir tanesi
de güçlü ve sağlıklı bir ekonomi için özelleştirmenin yapılması.
|