Sendikal Örgütlenme

 

Ayla Yılmaz

Birgün / 13.12.2005

 

17-18 Aralık tarihlerinde Hava-İş Sendikası’nın Genel Kurul’u var. Geçen hafta bana gönderilen “Birlikte Güçlüyüz” mesajını veren Çalışma Raporu’nu okudum. Benim genelde sendikaların genel kurullarında delegelerine dağıtmak üzere hazırladığı çalışma raporlarına yönelik bir olumsuz bir gözlemim vardır. Hava-İş’in Çalışma Raporu onlara benzemeyenlerden. İçeriği doyuran cinsten. Dünyadan ülkemize genel değerlendirmelerin yanı sıra ulaştırma sektörüne ilişkin bilgilere yer verilmiş. Unutmuşum Hava-İş’in 2001 yılından bugüne havacılık sektörüne ilişkin yayınlarını. Rapor ile anımsadım, THY’nın özelleştirme girişimlerine karşı mücadelelerini. Bu dönem seçilecek yönetimin işi yine zor.

 

Bu dönem daha da zorlu bir süreç olacak. 82 uçaklı bir filoya sahip (Başbakan’ın uçağı hariç)THY’nin yanı sıra, sektörde  111 uçağı ile 14 özel havayolu şirketi bulunmakta.  2004 istatistiklerine göre, hava taşımacılığında kayıtlı işgücü sayısı 29.760, bunun 10.956 işçisi THY’nin. THY dışında işçisi sendikalı  olan havayolu şirketi yok. Bırakın diğer havayollarını Hava-İş,  THY’nin yer hizmetlerini veren Euroserve’in 1400 işçisini iki yıl süren bir mücadele sonunda üye yapmış.  Şimdi THY ne yapıyor? İhaleyi yenileyerek işi başka şirkete vermeye çalışıyor ve işçilere de yeni şirkette kalabilmeleri için sendikalı olmaktan vazgeçmeleri yönünde baskılar yapıyormuş. Yani işçiler yasal haklarını da kaybetme noktasındalar. Oysa, duyduğum kadarıyla Avrupa’da yolcular sendikalı olmayan havayolu ile uçmayı tercih etmiyorlarmış. Neden mi? Sendikalı olmak çalışan için bir güvence olduğu kadar, o hizmetten yararlanan için de bir güvence. Çünkü sendika da nitelikli işgücünün peşindedir ve aynı zamanda denetçisidir de. Hava-İş’te yaşanan ne ilk ne de son. Sendikaların özelleştirme ve diğer nedenlerle üye kayıpları, örgütlenme konusundaki çabalarına hız vermelerine neden oldu. Özellikle kamu işyerlerinde örgütlü olan sendikalar çok kan kaybettiler. Özel sektörde çok mu farklı oldu? İşte çalışma raporunda kan kaybına ilişkin bazı verileri size aktarmak istiyorum.

 

1985 ve 1995 yılları arasında, Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinde ortalama yüzde 15 oranında düşüş yaşanırken, ülkemizde 1990-1991 yılı ile 2003-2004 yılları karşılaştırmasında, toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısının  kamuda  yüzde 44, özel sektörde yüzde 34, toplamda ise yüzde 40 oranında bir düşüş yaşadığı. Bu gerilemenin nedenleri arasında özelleştirme ve taşeronlaşmanın da büyük bir etken olduğu vurgulanıyor.

 

Peki, örgütlenmenin önündeki engeller neden aşılamıyor?         

Yasal engeller mi aşılamıyor?

Sendikalar yeteri kadar örgütlenmeye önem mi vermiyor?

İşçiler sendikalı olma konusunda çok istekli mi değiller?

İşverenlerin baskısı işçileri korkutuyor mu?

 

Bunların hepsi bir arada önemli sorular. Bu soruların yanıtı liberal politikaların temelinde mevcut. Liberal politikaların araçları bu soruların yanıtlarını da söylüyor. Özelleştirme, sosyal güvenlik sistemlerinin çökertilmesi, sosyal devletin yok edilmesi, sendikaların zayıflatılması ve olabildiği her alanda yok edilmesi, gerçek ücretlerin düşürülmesi, esnek çalışma, kayıt dışının desteklenmesi ve sigortasız çalışmanın artırılması.

           

Türk-İş dergisinin son sayısında Araştırma Müdür Yardımcısı Namık Tan’ın, işgücü piyasasındaki değişiklikler ve örgütlenmenin önündeki engeller üzerine bir araştırması yer almış.  Araştırmaya göre 2005 yılında toplam istihdam edilen 23.226 bin kişinin yüzde 52.5’i kayıt dışı. Önceleri, tarımda yaşanan kayıt dışının yüksekliği tartışılırken, bugün kayıt dışının yüksekliği birçok alanda görülmekte. Tan’a göre bunun da en önemli nedeni esnek çalışma. Bu sistem artık giderek işverenlerin aşı, ekmeği olmuş.Yine Türk-İş Dergisinde Araştırma Müdür Yardımcısı Enis Bağdadioğlu da bir başka konuya değinmiş. İstihdam edilenlerin SSK kapsamındaki oranları. 2004 yılı itibariyle bildirge alınan 851 bin işyerinde toplam 6.181.251 işçi sigortalı olarak istihdam edilmekteymiş. Bu işyerlerinin yaklaşık ondadokuzu, 9 ve daha az sayıda sigortalı işçi çalıştırmaktaymış. Toplam sigortalıların yüzde 89.3’nü yani, 5.5 milyon kişisi özel sektörde çalışmakta imiş. TİSK’in verilerine göre, 2005 yılında 6.818 işyerinde, 259.295 kişi için toplu sözleşme yapılmış. Bütün bu rakamlar, kayıt dışının azalması, örgütlenmenin önündeki engellerin yok edilmesi için güçlü bir mücadele gerekliliğini ortaya koyuyor.

 

Bu işin sırrı da yine emekçilerde gizli bence.