Kim suçlu?
Uluç GÜRKAN
Star
Gazete
12.08.2005
Özelleştirme
tartışmaları kör bir ‘ak ve kara ikilemine’ dönüşmemelidir. Ne her
özelleştirmenin doğru ve gerekli olduğu önyargısı gerçekçidir, ne de bütün
özelleştirmelerin yanlış ve yararsız olduğu kanısı doğrudur.
Elbette, kamu ekonomik işletmelerinin ‘turşusu kurulacak’ değildir.
Bu kuruluşların daha verimli hale gelmeleri, bu arada teknolojisi hızla
gelişen sektörlerde de ileri teknoloji edinimi için özelleştirilmeleri
doğaldır.
Ancak, kamu ekonomik işletmelerine ‘pazarda tezgaha düşmüş batan geminin
malları’ muamelesi yapılmamalıdır. Bunlar, ‘parayı veren, düdüğü
çalar’ mantığıyla rasgele satılmamalıdır. ‘Kapanın elinde’
bırakılmamalıdır. Özelleştirmenin amacı, ‘kamusal ve ulusal yarar’
olmalıdır. Özelleştirmeler, bu amaç doğrultusunda ‘hak ve hukuka uygun’
olarak yapılmalıdır.
***
Türk Telekom, kamuoyuna ‘tarihin en büyük özelleştirmesi’ diye
sunulmuştur ama, ‘hak ve hukuka uygunluğu’ bakımından
tartışılmaktadır. İhale şartnamesinde önemli eksiklikler bulunduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ‘ihalede yanlışlık yapıldığı’ kaygısı
dile getirilmektedir.
Öncelikle, Telekom için önerilen fiyata ne kadara vade yapılacağı, en az ne
kadar peşin ödeme istendiği, şartnameye yazılmamıştır. Sadece, ‘en yüksek
fiyat verene’ Telekom’un satılacağı belirtilmiştir.
Şartnamedeki bu eksiklik, en yüksek fiyatın hangisi olduğu konusunda
tereddüt yaratmıştır. ‘Peşin-vadeli’ tartışması ciddidir, ihalenin
iptaliyle sonuçlanabilecek bir hukuki süreci tetikleyebileceği kesindir.
Şartnamede başka eksikliklerin de olduğu gözlenmektedir. Örneğin, Telekom’un
kasasında olduğu söylenen 1.7 milyar dolar ile kurum mülkiyetindeki
milyarlarca dolarlık bina ve arsa gibi duran varlıkların ne olacağı
belirsizdir. Aynı şekilde, Türk Telekom’un 21 yıllık
imtiyaz süresinin bitiminde, ana şebekenin kime ait olacağı da
bilinmemektedir
Bu kadar çok bilinmeyenin olduğu bir ortamda Türk Telekom’un fiyatının iyi
mi, yoksa kötü mü olduğu sağlıklı biçimde değerlendirilemez. Bu konu,
‘bir malın değeri ona verilen fiyatla ölçülür’ diyerek de kapatılamaz.
Verilen fiyat, belki zarar eden kuruluşlar için esas alınabilir ama Türk
Telekom’un, yüksek karlığı nedeniyle her yıl kamu kurumları arasında vergi
rekortmeni olduğu ve son 10 yılda Hazine’ye 30 milyar dolar aktardığı
unutulmamalıdır.
***
Türk Telekom ihalesi, şartname eksikliklerinden doğan hukuk sorunlarının
ötesinde, ‘kamusal ve ulusal yarar’ bağlamında da tartışılmaktadır.
İletişimin bütün ülkeler için stratejik bir alan olduğu yadsınamaz. Bu
nedenle iletişimin özelleştirildiği bütün ülkelerde, ‘hükümet ve askeri
konuşmalar’ için devletin denetim ve yönetiminde özel hatlar
sağlanmıştır. Türkiye’de, NATO dışında devlete ait özel bir hat yoktur.
Ötesinde, Kuzey Amerika ve Avrupa’daki özelleştirmelere baktığımızda, bazı
Doğu Avrupa ülkeleri dışında hiçbir ülkede iletişim şebekesinin yabancılara
ait olmadığı görülmektedir. Türkiye’nin, ‘hükümet ve askeri’
konuşmalar için özel bir hat olmaksızın iletişim sektörünü
yabancılaştırması, ‘kamusal ve ulusal yarar’ bakımından kabul
edilemez.
Telekom’un
özelleştirilmesiyle ilgili ihale, şartnamedeki eksikliklerin yaratacağı
hukuki sorunlar ve ulusal yarar temelinde ortaya çıkan kaygılara rağmen
yapılmıştır. Ancak bu, ‘bundan sonra yapılacak bir şey yok’ demek
değildir.
Özelleştirme İdaresi’nin bu konudaki kararı, sırasıyla Rekabet Kurulu,
Özelleştirme Yüksek Kurulu ve Bakanlar Kurulu ile Danıştay aşamalarından
geçecektir. Herhalde, Özelleştirme Yüksek Kurulu ya da Bakanlar Kurulu’nda
bir sorun çıkmayacaktır. Ancak Rekabet Kurulu, Türk Telekom’un ‘ulusal
kamu tekeli’ konumundan ‘yabancı tekel’ konumuna dönüşecek
olmasını büyük olasılıkla gündemine alacaktır. Bu konu da, Danıştay’ın
vereceği nihai hukuki kararı etkileyecektir.
Şimdi, Türk Telekom’un özelleştirilmesi yargıdan dönerse, suçlu kim olacak?
Yargı ve bu ihalenin hukuk dışı olduğunu yargıya taşıyanlar mı? Yoksa, hem
‘hak ve hukuku’ küçümseyen, hem de ‘kamusal ve ulusal yararı’
umursamayanlar mı?
|