Ülkemizde geçtiğimiz yıl 500'e yakın kadın öldürüldü.
Bulunduğumuz 2020 yılında öldürülen kadınların sayısı
şimdiden 150'yi buldu. Son beş yılda ülkemizde 2000 kadın,
cinayetlerde hayatını kaybetti. Kadınların çoğu, kendi
yaşamları ve gelecekleriyle ilgili kararlar aldıkları için
eşleri, eski eşleri veya birlikte oldukları erkekler
tarafından öldürüldü. Kadına yönelik şiddet rakamları da çok
farklı değil. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 700 kadın şiddete
uğradı.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini hiçe sayan politikaların
arttığı, kadınları koruyan yasa ve sözleşmelerin
uygulanmadığı, nafaka ve sığınma evleri gibi hayat kurtaran
uygulamaların değersizleştirilmeye çalışıldığı bu dönemde
kadınlara yönelik saldırıların daha da çoğaldığını
görüyoruz.
Şiddetin temeli eşitsizliktir. Hem toplumsal yaşamda, hem
çalışma yaşamında kadınların maruz kaldığı cinsiyet
ayrımcılığı kadın-erkek eşitsizliğini daha da
derinleştirmekte, kadına yönelik şiddetin temellerini
güçlendirmektedir.
Kadın istihdamı verileri de bu eşitsizliğin derinliğini
ortaya koymaktadır. Türkiye'de 22 milyon 300 bin kadın,
işgücüne dahil değildir. İşgücüne dahil olan 9 milyon 197
bin kadının 7 milyon 982 bini istihdam edilse de, bu
istihdamın yaklaşık yüzde 62'si güvencesiz, düşük ücretli ve
sağlıksız çalışmanın yaygın olduğu hizmetler sektöründe
gerçekleşmektedir. İstihdam edilen 2 milyon 821 kadın
kayıtdışı çalışmaktadır. Bu durum, kadınların hem evde hem
işyerinde uğradığı şiddet ve ayrımcılığı arttırmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması,
faillerin cezalandırılması ve şiddetle toplumun tüm
kurumlarıyla mücadele edilmesi ilkelerine dayanan İstanbul
Sözleşmesi 2014 yılında yürürlüğe girdiği halde hâlâ
uygulamaya geçilememiştir. Uygulandığı takdirde, kadına
yönelik şiddet ve ayrımcılığa karşı önleyici hükümler içeren
6284 Sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun"un ilk maddesinde de kadına yönelik
şiddetin önlenmesi ve bununla mücadelede de İstanbul
Sözleşmesi'nin esas alınacağı belirtilmektedir. Bugüne kadar
sistemli bir şekilde uygulanmayan bu yasa ve sözleşme
önündeki tüm engeller kaldırılarak tartışmasız hayata
geçirilmesi aciliyet kazanmıştır.
Sendikamız Petrol-İş, kadın-erkek eşitliğini ve kadına
yönelik şiddetle mücadeleyi temel prensiplerden biri olarak
kabul etmekte, tüzüğünde buna ilişkin hükümlere yer
vermektedir. Ayrıca kadın üyelerimizin yoğunlukta olduğu
işyerlerinde imzalanan toplu sözleşmelerimizde eşitliği ve
şiddetle mücadeleyi içeren maddeler bulunmaktadır. Toplumsal
cinsiyet derslerimizde konuya geniş yer verilmektedir.
Sendikamız, Uluslararası Çalışma Örgütü İLO'nun Haziran
2019'da kabul ettiği 190 Sayılı "Çalışma Yaşamında Şiddet ve
Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi"ni desteklemekte, ülkemizde
imzalanması ve hayata geçirilmesi için gerekli çalışmalardan
kaçınmamaktadır. 190 Sayılı sözleşme, çalışma yaşamında
giderek artan ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadelede önemli
bir araç olacak, cinsiyete dayalı şiddete karşı farkındalık
yaratılmasında önemli rol oynayacaktır.
Tüm bu yasa ve sözleşmelerin kağıt üzerinde kalmaması, kadın
cinayetlerinin sona erdirilmesi, kadına yönelik şiddet ve
tacizle daha etkin bir şekilde mücadele yürütülebilmesi için
sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler
düştüğü, tüm toplumsal kesimlerin güç birliği yapması
gerektiği ortadadır. Petrol-İş, kadın erkek tüm üyeleriyle
bu sorumlulukta üzerine düşen payı yerine getirmeye devam
edecektir.
Petrol-İş Gebze Şubesi Kadın Komisyonu olarak kadına yönelik
her türden şiddete, kadın cinayetlerine karşı, kadın-erkek
eşitliğine yönelik bütün saldırılara karşı gerekli tüm
çalışmalarda ve işbirliklerinde yer almaya devam edeceğiz.
Hem toplumsal alanda hem çalışma yaşamında kadınları koruyan
yasa ve sözleşmelerin imzalanması için Petrol-İş olarak
hiçbir faaliyetten kaçınmayacağız. Tüm sendika, sivil toplum
örgütü ve toplumsal kesimleri hep birlikte konuyla ilgili
duyarlılık oluşturmaya çağırıyor, resmi kurum ve yetkilileri
acilen göreve davet ediyoruz.
Petrol-İş
Gebze Şubesi Kadın Komisyonu