DİRENİŞÇİ KADINLAR ANLATIYOR:

 

KADININ FENDİ FLORMAR'I YENECEK

 

 

Flormar, yüzde sekseni kadın işçilerden oluşan bir işyeri. Toplumda kadınların yaşadığı sorunların büyük bölümü burada da geçerli. Flormar işyerinde cinsiyet ayrımcılığı var, servis sorunu, iş güvenliği sorunları var ve düşük ücretler var... En iyisi kendilerinden dinleyelim...

Söyleşi: Selgin Zırhlı Kaplan

 

 

Sizi tanıyalım, adınız nedir, kaç yaşındasınız?

Sultan Kılıç, 42 yaşındayım.

 

Kaç yıldır çalışıyorsunuz?

9 yıldır Flormar'da üretimde makinede çalışıyorum. Daha önce de Teklas'ta çalışmıştım, araba parçası çıkarıyorduk. Orada bir buçuk yıl çalıştım.

Neden sendikaya üye oldunuz? Bu ilk deneyiminiz mi?

Daha iyi şartlarda yaşamak için. Kazancımız olsun, maaşımız olsun daha iyi ortamda çalışabilmek için. Daha çok saygı görmek için sendikalı olmak istedik. Geçen yıl bir çalışma oldu, ama olmadı. Petrol-İş değildi, o zaman imza toplanmıştı. Bu yıl biraz fazla zorlandık, o yüzden istedik tekrar.

 

Ne tür sorunlar yaşıyordunuz içeride?

Çok yoğun çalışıyorduk, vardiyalar zorluydu. Ücretler azdı, asgari ücret alıyorduk. On saat çalışıyoruz. Evden çok burada bulunuyoruz. Önceleri 8-8 geceleri de çalışıyorduk, 12 saat çalışıyorduk. Çok yorucu oluyordu. Ağlayarak işe geliyorduk bazen, ağır geliyordu.

 

Evli misiniz, çocuk var mı?

İki oğlum var. Evli değilim, boşandım.

 

Çocuklar kaç yaşında?

Büyük oğlum 20 yaşında, küçük oğlum 12 yaşında. İkisi de okuyor.

 

Ne zaman boşandınız, kaç yıldır tek başına bakıyorsunuz çocuklara?

6 yıldır, onlara hem anne hem baba oldum. Daha çok arkadaş oldum. Onlar okuyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum. Ama az, ama çok. Yapabildiğim kadar yapıyorum, en azından okusunlar, benim gibi olmasınlar diye. Bu şekilde yaşamasınlar istedim. İyi bir yaşam istedim onlar için. Sendika olmayınca da olmuyor, istediğin zammı alamıyorsun, hiçbir sosyal hakkın yok.

 

 

           

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her gün geliyor musunuz?

Evet, her gün geliyorum. Her gün buradayız.

Çocuklar nasıl karşılıyor bu durumu?

Onlar beni destekliyor. Biliyorlar ki onlar için yapıyorum, onların geleceği için.

 

Kaç kadın var direnişte?

94 işten çıkartılan kadın var. Toplam 119 kişi işten atıldı, altı kişiyi de zorunlu izne ayırdılar. Bir kişi raporlu o da bekliyor şu anda, çıkarılmak istiyor ama çıkış vermiyorlar artık. Yapamıyorlar artık.

 

Üye olduktan sonra neler yaşadınız?

Tehdit aldım. Üretim müdürü bizi resmen tehdit etti. İspiyonculuk yapmamızı istedi. Kim üye, kim değil diye isim vermemizi istedi. 'Sendikadan vazgeçin, zarar görürsünüz' dedi. Bana resmen 'sen ortada oynuyorsun, çocuklarını düşünmen lazım' dedi. Hepimiz sırayla tehditler aldık. Ama yine de vazgeçmedik.

 

Direnişten ne bekliyorsunuz?

Kazanacağız diyorum, sendika içeriye girecek diyorum. Umutluyum.

 

Sizi tanıyalım...

Ayşe Öztürk, 33 yaşındayım.

 

Siz ne zamandır Flormar'dasınız?

Ben 11 yıldır çalışıyorum, 2007'de girdim.

 

Sizin daha önce çalışmışlığınız var mı?

3 yıl Teklas'ta çalışmıştım. Teklas'tan önce bir kablo fabrikasında çalışıyordum, kapandı. 18 yıldır çalışıyorum.

 

Hiç sendikalı bir yerde çalıştınız mı?

Hayır, hiçbir yerde sendika yoktu.

 

Siz neden üye oldunuz?

Ben düşük ücretlerden şikayetçiydim zaten, sürekli bunu dile getiriyordum. Dolayısıyla bunları dile getirip söylediğin sözün arkasında durmamak olmazdı. Sonra sendika olayı çıktı, herkes üye olalım dedi, "ne olacaksa olsun" dedik. En azından Flormar işçileri olarak ilk defa bir araya geldik. Birbirine selam bile vermeyen insanlar vardı burada, şimdi dışarıda kardeş gibiyiz.

 

Sizin beklentiniz nedir?

Biz umutluyuz. Bir gün bile umudumuzu kaybetmiyoruz, her gün "bugün olacak, yarın olacak" diye aynı umutla geliyoruz. İşe gelir gibi geliyoruz hatta.

 

Ne iş yapıyorsunuz?

Ben operatör olarak çalışıyorum.

 

Evli misiniz, çocuk var mı?

Hayır bekârım.

 

Kadın olarak yaşadığınız sıkıntılar var mıydı içeride?

Kadınlara karşı sindirme politikası çok uygulanıyor. Bizim işyerimizde bu oldukça fazlaydı. 'Bunlar kadın, sesi çıkmaz, bağırdık mı siner, susar' diye düşünüyorlardı. Ki öyle de oluyordu zaten. Bağırıyorlardı, kadına 'bugün izin vermiyorum sana' diyorlardı. Ama erkeğe bunu yapmıyorlardı, gideceğim dediği zaman gidiyordu. Şöyle bir olay olmuştu 2009 yılında, çok net hatırlıyorum. Arkadaşın birine mesela 'bugün senin moralin bozuk, sana kafa izni veriyorum' diyorlar,  bir hafta kafa iznine çıkıyor adam, bizim bir işimiz olduğu zaman dünya kadar laf ediyorlardı. Erkek-kadın ayrımı inanılmaz derecede yüksekti. Halen de yüksek.

 

Erkeklere daha çok mu müsamaha var?

Kesinlikle, aynen öyle.

 

Siz üye olduktan sonra ne yaşadınız?

Ben dört kere tehdit aldım. Üretim müdüründen aldım, onun vardiya amirinden aldım. Yetmedi, vardiya amiri özel hayatıma kadar beni tehdit etti.

 

Siz ne yaptınız?

Ben de 'istediğine şikayet edebilirsin, ben hakkımdan vazgeçmiyorum, dedim.

 

Direnişten ne bekliyorsunuz?

Temennimiz, içeriye hep birlikte girelim sendikamızla, içerideki arkadaşlarımız da yararlansın.

 

İçerideki üye olmayan arkadaşlara bir mesajınız var mı?

Onlar da üye olsunlar sendikaya. Biliyoruz korkutuyorlar, sindiriyorlar. Benim arkadaşım da var çok yakın, o da üye olmuyor, korkuyor. Korkmasınlar, kendilerinden bir gün bile ödün vermesinler kadınlar. Çalışsınlar, çalışarak, isteyerek başarılmayacak hiçbir şey yok.

 

Sizi tanıyalım...

Adım Elif Uslu, 30 yaşındayım.

 

Siz kaç yıldır çalışıyorsunuz?

Toplamda 7 senedir Flormar'da çalışıyorum. Daha önce dört sene çalıştım, çıktım. (Gülerek) Hasretine dayanamayıp 10 ay sonra geri döndüm.

 

Neden çıkmıştınız işten?

Çocuktan dolayı.

 

Doğum yaptığınız için mi?

Çalışırdım ama evdeki sorunlardan dolayı çıktım, 10 ay sonra geri döndüm. Şu anda iki buçuk senedir buradayım. Şimdi yine çıkarıldım. Üçüncü kez de gireceğiz inşallah, Allah'ın hakkı üç. (Gülüşmeler)

 

Kaç çocuğunuz var?

İki oğlum var, biri beş, biri on yaşında.

 

Bakımlarıyla kim ilgileniyor?

Kayınvalidem.

 

Her gün geliyor musunuz direnişe?

Evet her gün buradayız.

 

Siz neden üye oldunuz sendikaya?

Haklarımızı daha iyi alabilmek için, sesimizi daha iyi çıkarabilmek için... Sendikalı olunca daha güçlü oluruz dedik.

 

Örgütlenme sırasında bir sıkıntı yaşadınız mı?

Ben uyarılmadım, ama uyarılan arkadaşlarımız vardı. Tehdit de almadım.

 

Vazgeçirmeye çalıştılar mı?

Olmadı, ama vazgeçirmeye çalışan olsaydı da yüzlerine karşı derdim 'ben vazgeçmeyeceğim' diye.

 

Aileniz nasıl karşıladı sendikalı olmanızı, direnişi destekliyorlar mı?

Eşim çok destek oldu, vazgeçme dedi. "Çıkartsalar bile, ben işteysem de beni çağır seni arabayla almaya gelirim" dedi. Çünkü çıkartılan işçileri taksi tutup taksiyle gönderiyorlardı. "Onların çağırdığı taksiye filan binme, ben seni alırım gerekirse" dedi.

 

Atılmanız nasıl oldu?

Gece vardiyasındaydık, arkadaşlarımızı desteklemek amacıyla, turnikeden parmak basılmayacak dendiği halde, inadına on altı kişi parmak basıp çıktık. Arkadaşlarımıza destek amaçlı. Pişman değilim, yine olsa yine yaparım. Ama gireceğiz.

 

Siz de en başından beri geliyor musunuz direniş alanına?

Evet, her gün buradayız. Her gün geliyoruz. Sabah yedide geliyoruz, öğleden sonra üç gibi eve dönüyoruz.

 

Direniş nasıl biter sizce?

Umutluyum ben, döneceğiz. Güzel şeyler olacak, ben çok inanıyorum. İnandığım için zaten üye oldum. Olacak, kadının fendi Flormar'ı yenecek, ben inanıyorum, gerçekten. Döneceğiz fabrikaya, hem de davullarla döneceğiz.

 

Üye olmayanlara bir mesajınız var mı?

İçerideki üye olmayan arkadaşlara üye olsunlar diyorum.

 

Sizi tanıyalım? Kaç yıldır çalışıyorsunuz?

İsmim Firdevs Buzdemir, 37 yaşındayım. 1.5 sene oldu çalışmaya başlayalı.

 

İlk işyeriniz mi?

Evet, ilk işyerim. İlk burada çalışmaya başladım.

 

İçeride ne tür sorunlar yaşıyordunuz?

İçerideki hayat koşulları, sendikasız ortamda haklarımızı aramaya çalışıyoruz. Baskılar vardı. Sürekli bölüm sorumlularıyla konuşuyorlardı, 'sendikalı olmasınlar, sendikalı olanlar geri çekilsin' diye. 'Yoksa herkes açısından hiç iyi olmayacak' diyorlardı.

 

Neden sendikaya üye oldunuz?

Haklarımızı aramak amacıyla.

 

Evli misiniz, çocuğunuz var mı?

Evet evliyim, iki çocuğum var. Biri 17, biri 13 yaşında.

 

Çalışma koşulları nasıldı?

İki vardiya çalışıyorduk, 10 saat. Ama gidip gelişimiz 12 saat, yani biz evden daha çok burada vakit geçiriyorduk, arkadaşlarımızla. Asgari ücretle çalışıyoruz. Ben gireli bir buçuk yıl oldu, arkadaşlarımın 13 yıl olan var, 15 yıl olan var, beş yıl olan var, hepimiz aynı ücreti alıyoruz.

 

Siz hangi bölümde çalışıyordunuz?

Oje bölümünde çalışıyordum.

 

Koku oluyor muydu?

Aseton kokuları vardı. Hiçbir önlem yok, aseton kokularıyla ilgili.

 

Sağlığınızı olumsuz etkilemiyor mu?

Tabii ki, hissediyoruz.

 

Söylediniz mi hiç yöneticilere bunu?

Onlar biliyorlar zaten, oje bölümüne girdikleri zaman ağır bir aseton kokusu oluyor. Söylediğinizde "önlemler almaya başlıyoruz, önlemler alıyoruz" benzeri şeyler söylüyorlar. Şu ana kadar herhangi bir önlem alınmadı bununla ilgili.

 

Direnişin başından katılıyor musunuz?

Evet, başından beri varım. Ben o toplu çıkışlarda çıkarıldım.

 

Siz neden çıkarıldınız?

Arkadaşlarımız çıktı, aşağıya indik, neden çıkarılıyorlar diye. Çay saati yaklaşmak üzereydi. Arkadaşlarımızı alkışlayınca yukarıya çıkarttılar, ruj bölümüne. Orada çevik kuvvet geldi, çevik kuvvet eşliğinde çıkarıldık. İsimlerimiz alındı, alındıktan sonra çıkışlarımız yapıldı.

 

Sizin direnişten beklentiniz nedir?

İnşallah sendikalı bir şekilde içeriye girmek istiyoruz, bütün arkadaşlarımız olarak.

 

İçeridekilere mesajınız var mı?

Direnişimiz devam ediyor. İnşallah içeriye sendikalı bir şekilde girecğiz. Buradaki arkadaşlıklar çok güzel oldu, içeride belki birbirimizin yüzüne bakmıyorduk, çay saatlerinde, yemek saatlerinde. En fazla iki üç kişiyle konuşuyorduk. Ama şu anda hepimiz kardeş gibi olduk ve içeriye böyle canlı bir şekilde girmek istiyoruz, halaylarla, sendikalı bir şekilde.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sizi tanıyalım...

Adım Şükran Akyıldız, 37 yaşındayım.

 

Kaç yıldır Flormar'da çalışıyorsunuz?

2014 yılında girdim, dört yıllık personelim. Sevkiyat bölümünde çalışıyorum. Buradan ayrı bir depoda çalışıyoruz, aşağıda.

 

Ne iş yapıyorsunuz sevkiyatta?

Flormar'ın 180 mağazası var. Sürekli yeni mağazalar açılıyor. Mağazalara sipariş hazırlıyoruz, sevkiyat yapıyoruz. Koli hazırlıyoruz. Sistemsel olarak raflardan topluyoruz, sistemsel olarak sevkiyatını yapıyoruz, mağazaya bizden çıkıyor.

 

Bu işten önce çalışmışlığınız var mı?

Evet daha önce de çalıştım. Eksen'de çalıştım, orada montajcıydım, küçük ev aletleri yapıyor Eksen. Onlar da şu anda sendikalaşma mücadelesi yürütüyorlar. 17 yıllık arkadaşım orada öncülük yaptığı için işten atıldı. Mahkemeleri sürüyor.

 

Onlar hangi sektörde çalışıyor?

Küçük ev aletleri olduğu için metal sektöründeler.

 

Orada ne kadar çalıştınız?

11 ay çalıştım. Orada sendika onaylandı.

 

Evli misiniz, çocuğunuz var mı?

Evliyim, iki çocuğum var. Bir oğlum, bir  kızım var. Kızım 7 yaşında, birinci sınıfa gidiyor, oğlum 20 yaşında. Eşim hastanede çalışıyor.

 

Eşiniz destekliyor mu direnişinizi?

Ben sendikaya üye olduğum zaman eşim hiç destek olmadı. "Ev aldık, borcumuz var, sendikaya girersen işyeri kabul etmezse, işten atılırsan ne yaparız, bu borçları nasıl öderiz?" dedi.

Dediği oldu, nasıl tepki gösterdi peki?

Kendini haklı gösteriyor, "Bak ben sana demedim mi?" diyor.

 

Direnişin enerjisi değiştirmedi mi fikrini?

Şu anda destekliyor, ama ilk etapta, üyelikte "üye olma, öncülük yapma, önlerde durma" diye her zaman beni uyardı. Niye, çok borcumuz var, ev borcu ödüyoruz.

 

Buradaki çoğu kişinin borcu vardır...

Evet ben de öyle dedim zaten. Bizim borcumuz var ama herkesin borcu var dedim. Ben iki kişi çalışıyorum, ama tek başına çalışan arkadaşlarımız var. Tek maaşla borç ödeyen arkadaşlarımız var.

 

Siz başından beri katıldınız mı?

Evet en başından beri direnişteyim. Hatta iş buldum, işbaşı yaptım, ama aklım burada kaldığı için işime adapte olamadım.

 

Siz de dönüp direnişe mi katıldınız?

Evet, şu anda işsizim yani. (Gülerek) Biz depo kısmındayız. Sendikaya üye olduğumuz için hep baskı altındaydık, mobbinge uğradık. Yöneticilerimiz bize hep "yapmayın, bu gemi batarsa hepimiz batarız, sendikaya üye olmayın, niye içinize sendika sokuyorsunuz" dediler. Hiçbir zaman bizimle konuşmak için beş dakika bile ayırmayan yöneticimiz bizi iki saat odasına aldı, vazgeçirmeye çalıştı.

 

 

Nasıl vazgeçirmeye çalıştılar?

Çok güzel çalışıyormuşuz, neden böyle bir şeye gerek varmış. İçimize neden başka birilerini sokuyormuşuz. Madem öyle düşünüyorlar, ben işten atılmadan bir gün önce mesaiye kaldım, istemeyerek, işimiz çok, sevkiyatımız çok, madem mesaiye bırakıyorsun zorla, bir gün önce biz yedi buçuğa kadar çalıştık mesaide, servis gelmedi. Bir saat kapıda bekledik. Bizim küçük çocuğumuz var okula giden, ben eve gidiyorum, yemek yapıyorum, dersini yaptırıyorum, ilgileniyorum, çocuğumla vakit geçiriyorum. Ve ben yedi buçuğa kadar mesaiye kaldım, servis gelmedi. Ben yöneticimi aradım, telefonlarıma bakmadı. Ondan sonra taksi çağırdılar, taksilerle eve gittik.

 

Saat kaçta oluyor bu olay?

Biz akşam yedi buçukta paydos ediyoruz, çıkmamız yarım saati buluyor, giyinmemiz, hazırlanmamız. Akşam measisi.

 

Başka sorunlarınız var mıydı?

Tabii ki oluyordu. Mesela biz yıl sonuna doğru, sayımlarda çok çalıştık. Saat onlara kadar... Yeri geldi daha fazla çalıştık. Cumartesi-Pazar çalıştık. Maaşlarımıza zam istedik, bize tamam denildi. Ama iş o noktaya geldiği zaman zam yok, ücretler aynı. Ben dört yıllık eleman, aynı maaşı alıyorum, on iki yıllık elemanımız aynı maaşı alıyor, benim yanımda mesaiye gelen arkadaşa yöneticimiz dedi ki, "sen çalış, ben sana zam geldiğinde iyi bir zam vereceğim" dedi. Ve zam konuşmasında arkadaşımıza ne dedi biliyor musunuz? "Sen ilkokul mezunusun, sen zammı hak etmiyorsun".

 

Kadın mıydı bunu söyledikleri?

Evet kadın arkadaşımız, şu anda içeride çalışıyor, işine devam ediyor. Sendikaya üye, bizim bölümde çoğunluk sendikaya üye, olmayan birkaç kişi var. Korkuları var, "ilkokul mezunuyum, çıkarsam borcumu nasıl öderim, nasıl iş bulabilirim, yaşım geçti" diye.

 

Direnişin size bir katkısı oldu mu?

Depo kısmında çalıştığım için üretimdekileri pek tanımıyordum, onlarla tanıştık. Direnişimiz çok güzel geçiyor. İnanın ki burada sanki eylem, direniş değil, düğün havası var. Ziyaretçilerimiz geliyor
desteklemeye, her yerden, herkes geliyor.

 

Nasıl biter sizce direniş?

İnanıyorum ki sendika girecek, biz de işimizin başına döneceğiz.

 

İçeridekilere ne demek istersiniz?

Üye olsunlar, korkmasınlar, eğer ben korkmadıysam, onlar hiç korkmasınlar. Bana hiç kimse destek olmadı, ben tek başınaydım.

 

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Flormar değil, direniş güzelleştirir.

 

Sizi tanıyalım, kaç yıldır Flormar'dasınız? Daha önce çalıştınız mı?

Ben Hatice Yılmaz. 42 yaşındayım. 11 yıldır çalışıyorum. Burası ilk işyerim.

 

Evli misiniz, çocuğunuz var mı?

Evliyim, iki oğlum var, biri 23 diğeri 20 yaşında.

 

Siz neden üye oldunuz? İçeride ne tür sorunlar yaşadınız?

Hakkımızı alamıyorduk. Operatördüm, ama yeni gelenle aynı maaşı alıyordum.

 

Ne operatörüsünüz?

Far dolum makinesinde.

 

Göze sürülen farlar sizin elinizden çıkıyor yani...

Evet. Orada operatördüm, ama yeni gelenle aynı maaşı alıyordum, hiçbir ek geliri de yok, bir tek ikramiye var, onu da iki senedir veriyorlar. Artık yeter dedik, sendikaya üye olduk.

 

Sadece ücretlerden mi şikayetçiydiniz, çalışma süreleri nasıldı?

Saatlerimiz iyiydi, haftasonlarımız da vardı, tatildi. Ama şeflerimizin bize davranışları hoşumuza gitmiyordu açıkçası.

 

Siz başından beri katılıyor musunuz?

Biz Ramazan ayına girmeden bir gün önce atıldık. 60 kişinin içindeydik. İlk önce bizi attılar, sonra arkadaşlarımızı peşimizden gönderdiler.

 

Size nasıl haber verdiler atıldığınızı?

Hep birlikte aşağıya inmiştik arkadaşlarımızı desteklemek için. Önce aralarından seçtiler, bizi içeriye aldılar sekiz-dokuz kişiyi. Bizi çıkardılar. Sonra arkadaşlarımızı da peşimizden çıkardılar.

 

Nasıl söylediler çıkmanızı?

Elimize kağıtları verdiler, atıldınız diye, biz imzalamadan çıktık zaten. Sonra arkadaşlarımıza yukarı çıkın dediler. Yukarı çıkarıyorlar, ruj bölümüne, çevik kuvvet geliyor, sonra çıkarmıyorlar, kapılarını kilitliyorlar.

 

Atılma gerekçesi olarak ne diyorlar?

Atılma sebebi olarak 25. maddeden atıyorlar, ama biz bilmiyorduk, dışarı çıkınca öğrendik.

 

Neymiş 25. madde, ne yapmışsınız?

Hırsızlıkmış, iş durdurmaymış, kırmaymış, dökmeymiş, örgütmüş, böyle şeyler söylendi. Her şey var yani. İşsizlik maaşı almayalım, tazminatımızı almayalım diye böyle bir yola başvuruyorlar. Ama hiçbir şey imzalamadan çıktık. Sendikaya üye olduğumuz için atıldık çünkü.

 

Size ne kazandırdı direniş?

Çok şey kattı, bir kadın olarak her şeyi başaracağımıza inandık. Belki bizi güçsüz gördüler, o yüzden attılar. Daha çok güçlendik, her gün hırsla geliyoruz. İşe gelirken bu kadar sevinçle gelmiyordum. Şimdi sabahın beş buçuğunda kalkıyorum, geliyorum. İnşallah alacağız.

içerideki arkadaşlara sözünüz var mı?

İçerideki arkadaşlar korkmasınlar, dirensinler, bizimle bir olsunlar. Biz hem kendimiz, hem onlar için uğraşıyoruz.

 

Son olarak ne söylüyorsunuz?

Flormak güzelleştirmez, direniş güzelleştirir.

 

Siz de konuşmak istiyorsunuz sanırım?

Adım Sevil Yıldız. 37 yaşındayım. Ben 12 yıldır Flormar'dayım.

 

İlk işiniz mi, daha önce çalıştınız mı?

İlk değil, ikinci işyerim. Daha önce kozmetik üzerine sabun fabrikasında çalışıyordum. ASC Sabun'da paketleme bölümünde çalışıyordum, sonra üretime alındım. Üretimde çalıştım üç yıl.

 

Orada sendika var mıydı?

Orada da sendika yüzünden yine bu şekilde oldu, kapandı iflas gösterdi. Buraya geldim, burada da yine sendikalı olduk.

 

Göreviniz nedir Flormar'da?

Bölüm sorumlusuyum. Far dolum bölümü... Bölümdeki bütün çalışılan ürünlerin ambalajlarını, herşeyini, hazırlığını ben yapıyorum. Çoğunlukla bilgisayar başındayım, bilgisayardan ambalajları, godeleri istiyoruz.

 

Evli misiniz, çocuğunuz var mı?

Bekarım, çocuğum da yok.

 

Aileniz ne diyor üye olmanıza, direnişe katılmanıza?

Destekliyorlar. Ben ilk başta sendikaya üye değildim. Sonradan üye oldum.

 

Neden sonradan üye oldunuz?

Bölüm sorumlusu olduğum için ekibim aşağıya indi. Bölümle birlikte, baştan onları uyardım inmeyin diye. Gerçi toplantı var diye söylemişler, o şekilde telefon gelince aşağıya inildi. Başka bölümden aradılar, operatörü istediler. Operatöre aşağıda toplantı var gelin demişler. Onları çağırınca, bölümde makineyi kapatıp o şekilde indiler. Sonrasında ben de onlarla birlikte indim, bölümde iki üç kişi kalmıştı, onlar niye inmedi bilmiyorum.

İndikten sonra baktık sendikadan dolayı çıkarılanlar ve gece vardiyasından çıkanlar vardı 20-25 kişi, onları destekliyorlardı. O şekilde görünce herkes ayaklandı, alkışlarla desteklediler onları.

Sonra birkaç arkadaşımızı içeriye götürdüler, niye destek oluyorsunuz diye. Onların çıkışlarını vermişler, 8 kişi filan. Ondan sonra arkadaşlarım iyice dağıldı, ağlayan ağlayana, bölümden iki operatörüm vardı çıkanlardan. İki operatör gidince zaten bölümde kimseyi toparlayamadım. Yukarı çıkın diyorum, kimse çıkmıyor, çünkü arkadaşları gidince ne yapabilir insanlar...

Operatörleri yok başlarında, bilen kişiler yok. Sonra ben de onlarla birlikte aşağıda kaldım, sonrasında üretim müdürümüz aradı beni, "sen bu işin içinde yoksun, sen yukarı çık" dedi. Ben de "bu işin içinde yokum, ama arkadaşlarımı toparlayamıyorum, gelmiyorlar" dedim.

Sonradan içeri girdim, arkadaşları da çağırmışlar yukarıda toplantı var diye, onların peşinden ben de gittim. Ruj bölümünde topladılar bizi, sonrasında da çıkışımız verildi.

 

Siz direnişle ilgili ne düşünüyorsunuz?

İnşallah kazanacağız ve Petrol-İş içeriye girecek... İnanıyorum. İnanıyoruz hepimiz. Gelenlere çok teşekkür ediyoruz. Bizleri hiç yalnız bırakmadılar. Onlar geldikçe biz daha çok mutlu oluyoruz. Kimse gelmeyince yalnız hissediyoruz kendimizi.

Hatice Yılmaz: Gelen olmayınca, bugün niye kimse gelmedi diye üzülüyoruz.

Firdevs Buzdemir: İçeride böyle arkadaşlıklar yok... Emin olun, içeride böyle birbirimize yakın değildik.

Sevil Yıldız: O kadar baskı yapıyorlardı ki, işten güçten kimse arkadaşlığa bakamıyordu, mola saatlerimiz kısıtlıydı, bir dakikayı geçirmemize izin vermiyorlardı. Bir dakika başımızda dikiliyorlardı yukarıya çıkın diye. Vardiya amirleri başımızda dikiliyordu "haydi haydi" diye, bu şekilde baskı içerisinde çalışıyorduk.

 

Birbirinizle konuşma ve sohbet etme imkânı yoktu yani...

Hatice Yılmaz: Yarım saat yemek molamız varsa, onun beş dakika öncesinde zili çalıyorlardı yukarı çıkın diye.

Sevil Yıldız: Biz onlar için çok fedakarlık yaptık, yeri geldi mola saatlerimizde, molalara çıkmadık, içeride işlerimiz vardı, işten dolayı çıkamadık, ama gene de kapı dışarı çıkardılar. Onlara yaptığımız fedakarlık boşa gitti. İçimi boşalttım sayenizde, daha çok şey var anlatacak da, neyse, onlar da kalsın. (Gülüşmeler)

 

Siz de epey beklediniz konuşmak için, sizi tanıyalım...

İsmim Hafize Dursun, 32 yaşıma yeni girdim. 10 yıldır Flormar'da çalışıyorum

 

Daha önce çalışmışlığınız var mı?

Daha önce başka yerlerde çalıştım, deneyimim var. 10 yıldır buradayım, 2-3 sene de başka fabrikalarda çalıştım.

 

Oralarda sendika var mıydı?

Kent'te çalıştım bir süre, orada sendika vardı. Hangi sendikaydı bilmiyorum, ama şu anda Tekgıda-İş var sanırım.

 

Evli misiniz, çocuğunuz var mı?

Evliyim iki çocuğum var. Biri on bir, biri iki yaşında. On aylıkken bebeğimi bıraktım geldim buraya. İkisini de on aylıkken bıraktım yani burada çalışırken.

 

Bakım sorununu nasıl çözüyorsunuz?

Kayınvalidem bakıyor. Destek oldu bana, ben de çalışıp ev kredisi ödüyorum.

 

Hangi bölümde çalışıyorsunuz?

Far dolumda çalışıyordum, makinede. Beni operatör olarak göstermişlerdi, ama operatör ücreti almıyordum. Maaşlarımızdan memnun değiliz, on yıldır çalışıyorum, asgari ücretle çalışıyoruz. Maaşlarımızdan memnun olmadığımızı söyledik, iyileştirme yapın dedik, hiçbir iyileştirme olmadı. Biz de sendikalaşmaya başladık. Daha önceden biliyorduk zaten sendikanın nasıl bir şey olduğunu.

Arkadaşlarla konuştuk, sendikaya üye olalım, en azından şartlarımız iyi olsun, biz de rahat edelim... Ocak ayında başladı sendikalaşmamız, Nisan'la Mayıs arasında çok kalabalık olduk. Hızlı bir şekilde ilerledi örgütlenmemiz. Daha sonra sendikayı duyunca işveren ilk etapta 15 arkadaşımızı çıkardı, sonra sürekli çıkarmaya başladılar, sonra bir 65 kişiyi çıkardılar, biz de gece vardiyasından çıkmıştık, sabah parmağımızı basıp turnikeden çıktık, arkadaşlarımıza destek olduk, alkış yaptık, eve gittik, sonra akşam işe geldik on buçuk gibi, kapıda bizi bekliyorlardı, çıkış kağıtlarıyla bizi karşıladılar, çıkışımızı verip gönderdiler.

Saat on buçukta bizi kapıda bıraktılar, hiçbir şey yapmadılar, çalışmaya gittik bizi almadılar, o saatte servis de yoktu, bize 500 lira para teklif ettiler,  "bağlılık parası" diye, biz almadık,  arkadaşlarımız dışarıdayken, sendikadan vazgeçin diye baskı yapıyorlardı. "sendikaya üye olanlar tazminatlarını alamayacak, çıkardık mı asla geri dönemezler" diyorlardı.

 

İçeridekilere bir sözünüz var mı?

Biz biliyoruz sendikanın ne olduğunu, içerideki arkadaşların da buna destek olmasını istiyoruz. Sendikaya üye olsunlar, sendika iyi bir şey bence.

 

Kaç kişi var üye olmayan?

Çok az... Toplamda 300-350 kişiyiz. Yarısından çoğu üye, ama taşeronlar da var. Bizi çıkarınca üretim durdu, yavaşladı, taşeron aldılar, onlarla ayağa kalkmaya çalışıyorlar, eskilerden kimse kalmadı.

 

Direniş nasıl biter sizce?

Pişman değiliz, direneceğiz, sendika girecek, haklarımızı alacağız. Sonuna kadar destekleyeceğim. Sendika Flormar'a girecek, üye olmayan arkadaşlara da en kısa zamanda üye olsunlar diyorum.

 

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Eskihisar'da oturuyorum, 25 dakika yürüyorum, içeriye söyledim, hiçbir yardımda bulunmadılar, servis de yok, başka fabrikalarda yol parası veriyorlar, burda böyle bir şey yok. Başka firmalarda gece farkı veriyorlar, ben gece vardiyasında çalışıyorum, gece farkı diye bir şey almadım.

Şükran Akyıldız: Ben de Eskihisar'da oturuyorum, servis istediğim halde bana bütçe olmadığını, yetersiz olduğunu söylediler. Servis gelmiyor ve ben kışın karanlıkta çıkıyorum yola, yedi buçukta işbaşı yaptığımız için, ıssız bir yoldan gidiyorum, Eskihisar'ı biliyorsunuzdur, servis istedim olmaz dediler.

 

Siz kendinizi tanıtır mısınız?

İsmim Cansu Koç, 20 yaşındayım. Benim bir sene altı ay oldu başlayalı. İlk fabrikam. Bekârım, ailemle yaşıyorum.

 

Daha önce çalışmışlığınız yok mu?

Daha önce çalıştım, ama fabrika değildi. Atölyelerde filan çalışıyordum, toplamda 8 yıldır çalışma hayatındayım.

 

Hiç sendika deneyiminiz oldu mu?

Hayır ilk deneyimim, ilk direnişim.

 

Ne iş yapıyordunuz içeride?

Ruj bölümünde çalışıyordum. Ruj dolum yapıyoruz, ruju üretiyoruz.

 

 

Siz ne zaman çıkartıldınız?

25 kişilik grubun içerisinde çıkarıldım.

 

Aileniz nasıl karşıladı bu durumu?

Ailem normal karşıladı, ablam sendikalı olduğu için hakkımı savunmam gerektiğini söyledi, bu konuda arkamdalar.

 

Siz baştan beri burada mısınız?

Evet başından beri buradayım, arkadaşlarımın yanındayım, destek oluyorum. Kazanacağımıza inanıyorum.

 

Nasıl gidiyor direniş?

Ortam çok güzel, gerçekten bir birlik, beraberlik var. Her şeyden önce dayanışma var. Misafirlerimiz geliyor, sağolsunlar bizi yalnız bırakmıyorlar. Sendika yasal hak olduğu için biz buraya sendikayı getireceğiz, buna inanıyoruz.

 

Neden sendikaya ihtiyaç duydunuz?

Yasal haklarımızdan yararlanamıyorduk. İkramiye olsun, maaş olsun, asgari ücretle çalışıyoruz. On yıllık elemanlar var onlar da asgari ücret alıyor. Ben bir buçuk senelik çalışanım, on beş senelik çalışan da benimle aynı maaşı alıyor. Bu haksızlık. Onlara bakınca, on yıllık halimi görüyorum. O yüzden böyle bir şeye başvurduk, inşallah kazanacağız.

 

Mesajınız var mı içeridekilere?

İçeride zaten yüzden fazla arkadaşımız üyeymiş. O yüzden onlar da bize destek oluyorlar. Olmayanlara da haklarını arasınlar, hiçbir zaman sessiz kalmasınlar diyorum. Çünkü sendikalaşmak yasal haktır, bu haklarının arkasından gitsinler. İşverenin ağzıyla hareket etmesinler, onlara kendilerini ezdirmesinler.

 

Son olarak sizi de tanıyalım.

İsmim Ayşe Güldali, 32 yaşındayım. 11 yıldır Flormar'da çalışıyorum.

 

İlk işyeriniz mi burası?

Üçüncü işyerim. 2004'ten beri çalışıyorum. Daha önce bir elbise askısı fabrikasında çalıştım, plastikte 2 sene, orada sendika yoktu, pek hakları da yoktu, maaşı iyiydi ama saatleri çok uzundu diye çıkmıştım. Maaşı iyiydi, mesaisi boldu. Çok uzun saatler diye ayrıldım. İlk işyerim müdürlükte bir çay ocağıydı. Orada da iki sene çalıştım. Toplam 14 yılım bitti. 15 senedeydim.

 

Ne iş yapıyordunuz?

Dokuz senedir makine operatörlüğü yapıyorum, far bölümünde. Makinedeki arkadaşlara hazırlık açma, aksiyon diyoruz biz, terminal sistemi var, onlara bakıyorum, rapor açma, getir götür işleri.

 

Evli misiniz, çocuğunuz var mı?

Bekarım, annem ve babamla yaşıyorum.

 

Onlar destekliyor mu direnişinizi?

Önce tepkileri olur diye düşündüm, eve tek maaş giriyor, babam emekli o da 400-500 gibi bir şey alıyor, kirada oturduğumuz için maddi olarak biraz zor oldu. Ama sağolsunlar destek oldular, babam "kızım sonuna kadar arkandayım" dedi. "Üç ay da direnmen gerekirse diren, dört ay da gerekirse diren" dedi.

 

Siz neden sendikaya üye oldunuz?

Hakkımızı alamıyoruz. Maaşımı çoğu zaman utanarak söylüyorum, 1900 lira, 11 senedir operatörlük yapıyorum, yeni giren birinden 100 lira fazla alıyorum. Arkadaşlar sendikaya üye olacağız, katılır mısın deyince tabii dedim. Hakkımızı alamıyoruz, belki bir şeyler kazanırız. Kazandık da. Belki Flormar'ı kaybettik, ama çok güzel dostluklar kazandık, aile kazandık. Herkesin desteğini gördük. Flormar'dan ibaret değilmiş hayat, onu öğrendik. En önemlisi de o.

 

Çalışma şartları nasıldı?

Örneğin çayda, yemekte sadece bir selam veriyorduk birbirimize. Üretimde görsek çok fazla konuşmaya zamanımız olmuyordu, çünkü sürekli "yerinize geçin", "üretime geçin", "makinenizin başına geçin" diye baskılar vardı. Artı çay saatlerimiz de aynı şekilde, dakikti herşey, robot gibi. Baskılar yoğundu, çifte standart çok uygulanıyordu, ayrımcılık çoktu.

 

Ne tür ayrımcılık vardı?

Bölüm ayrımcılığı vardı. Başımıza yeni getirilen amirler bölümlerden seçildi. Her amir kendi tarafını kollamaya başladı. Kadın-erkek ayrımı vardı. Çaylarda yemeklerde zil çaldığında "bayanlar yukarı, bayanlar yukarı" diyorlardı. Ama erkekler beş dakika sonra çıkabiliyorlardı, ama bize dakiklerdi.

 

 

Servis sorunu yaşadınız mı?

Ben 11 senedir ancak son iki senedir evimin yakınından binebiliyorum. Daha önce gecenin dokuzunda onunda 15-20 dakika yol yürüyordum tek başıma.

 

Hiç dile getirdiniz mi bunu işyerinizde?

İki sene öncesiydi, ben üretim müdürümüze gittim böyle bir sıkıntımız var diye. Biz üç dört arkadaş toplandık gittik, aynı mahalleden, servisimizin güzergâhı yakınlaşsın istedik, bize dediği "ben müdür olduğum halde o kadar yol yürüyorum, siz de yürürseniz bir şey olmaz".

 

Kadın mıydı erkek miydi müdürünüz?

Erkekti... Biz de o sırada "eşinizi düşünün gecenin o saatinde tek başına sokakta olduğunu". "Arkadaşlar yapacak bir şey yok, güzergâhlar böyle, farklı bir güzergâha çıktığında maliyeti yüksek." Bizim önümüze her zaman "maliyeti yüksek" ile geliyorlardı.

 

 

 

Sendikaya üye olur olmaz mı atıldınız?

Hemen çözemediler, içerideki bazı arkadaşlar söylemiş. Ben çıkmadan bir gün öncesinde üretim müdürü "geçen Cuma alkış yaptın mı sen" dedi, ben de "evet" dedim, "neden böyle bir şey yapıyorsunuz" dedi, "dışarıdakiler benim arkadaşım, çıkarttığınız her eleman bizim arkadaşımız. Aynı masada oturduk yemek yedik, biz onlara destek oluyoruz, yanlış bir şey de yapmıyoruz. Çünkü onlar da yanlış bir şey yapmadı." dedim.

"Ama şimdi yasal süreç var, böyle şeyler yapmayın, sen de üzülürsün, ben de üzülürüm." diyerek tehdit etti açıkçası, çıkartmakla tehdit etti, "sen üzülürsün" kastı bu. Ben de "sıkıntı değil, üzüleceksek hep beraber üzüleceğiz, dışarıdakiler üzülüyorsa bizim de üzülmemizde bir sıkıntı yok" dedim yani. "Sen bilirsin" dedi. Salı sabah yine arkadaşlarımıza destek için indik, alkışladık. Listeleri hazırlamışlar önceden, beş arkadaşımızı çağırdı, beni çağırmadı, ben de o arkadaşlarla beraber gittim. "Bugünkü listede senin adın yok" dedi bana. "Bugün yoksa yarın var, ben arkadaşlarımla indiysem gönderin gitsin o zaman, sıkıntı yok" dedim. Ben arkadaşlarımdan vazgeçmem, dışarıdakiler de benim arkadaşım, içeridekiler de benim arkadaşım, sonuçta bir yola çıkmışız, kimseyi yarı yolda bırakmak olmaz. Bırakmadık da çok şükür. Ama hedefimiz içeri girmek.

 

Atılma haberini nasıl verdiler?

Direkt ofise çekti. Listede yoksun geri dön dedi, "arkadaşlarımdan vazgeçmeyeceğim" dedim, onlarla beraber girdim, güvenlik de geldi. Güvenliğe "bu arkadaşı dışarı atar mısın" dedi. Ben de bu arkadaşlarla geldiysem onlarla devam edeceğim dedim. O şekilde zaten ben daha masaya oturmadan benim çıkış kağıdımı önüme getirdi. Yani bana hem listede yoksun diyor, masaya oturmadan kağıdım hazır ama, önüme bırakıldı. Okuyun dedi, "iş akdiniz feshedildi" diyerek. 25. maddeden.

 

Neymiş 25. madde açıkladılar mı?

Hayır hiçbir şey açıklamadılar. Biz sadece kağıdı okuduk, kendimiz araştırdık. İçinde bir sürü şey var. Onlara göre tek suçumuz alkış yapmak. Anayasal hakkımızı kullanıyoruz, ama onlara göre suç. Suçumuz örgütlenmekmiş. Onlara göre suç, bize göre anayasal hak. Onlar dirense de biz daha güçlüyüz, daha çok direniyoruz. Biz kazanacağız sonunda.

 

Ne kazandınız direnişten sizce?

Benim hayatımda ilk tecrübemdi, iyi ki böyle bir şey yaşamışız. Çok büyük bir aile kazandık. Petrol-İş gibi bir sendika kazandık, en önemlisi bu. Çok güveniyoruz sendikamıza, arkamızda onlar olduğu sürece pes etmeyeceğiz. Onlar da bizi zaten yalnız bırakmıyor. İnşallah direne direne kazanacağız.

 

İçeridekilere bir mesajınız var mı?

İçerideki arkadaşlara sesleniyorum, korkmasınlar, korkacak hiçbir şey yok, inanın dışarıda daha güçlüyüz.  ■

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 59, Ağustos 2018)