Danıştay 13.Dairesi

Başkanlığına

23.9.2005

2577 Sayılı Yasa 27/4 Hükmü Çerçevesinde

Savunma Süresinin Kısaltılması ve Elden Tebligat Yoluyla

Yürütmenin Durdurulması ve Duruşma İstemi İçerir

TÜPRAŞ Hisselerinin Özelleştirilmesine Dair

ÖYK Kararının İptali Davası

 

 

Davacı                         : Petrol İş Sendikası

Vekili                          : Avukat Gökhan Candoğan

                                      Bülten sok.4/9 Kavaklıdere, Ankara

Davalı                          : T.C. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı

D.Konusu                    :TÜPRAŞ’da mevcut %51 oranındaki kamu payının blok satış yoluyla özelleştirilmesine ilişkin alınan 6.4.2005 tarih ve 2005/37 sayılı ÖYK kararının iptali ile 2577 sayılı İYUK mad.27/4 hükmü çerçevesinde, öncelikle idarenin savunması alınıncaya kadar, akabinde de savunma süresinin kısaltılması ve tebligatların memur eliyle yapılması sonucu, dava sonuna kadar yürütmenin durdurulması istemi içerir dava dilekçesidir  

 

Öğrenme Tarihi          : 25.07.2005

 

A. Açıklamalar

 

Vekili bulunduğum Petrol İş Sendikası( ek-1, vekaletname), petrol ve kimya sektöründe çalışan işçilerin üyesi bulunduğu, Türk-İş’e bağlı bir işçi sendikasıdır. Sendika, özelleştirme kapsam/programına alınan ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) karar/işlemleriyle özelleştirilme aşamasında olan bir çok kamu şirketinde (TÜPRAŞ, PETKİM, vd) toplu iş sözleşmesi imzalama hak ve yetkisine sahiptir.

 

Davacı Sendika’nın örgütlü bulunduğu şirketin ve işçilerin hak ve menfaatleri doğrultusunda, hukuka aykırı bulduğu işlemlere karşı dava açma hakkı bulunduğu yargı içtihatları ile ortaya konulmuştur. (Son olarak Tüpraş’da bulunan kamu payının blok olarak satılması işlemine karşı Sendika tarafından açılan dava sonucunda ihale ve işlem süreci iptal edilmiş, iptal kararı Danıştay tarafından da onanarak kesinleşmiştir-dosya numaraları dilekçemizde mevcuttur)

 

Bunun yanında, bugüne kadar özelleştirilen kamu şirketlerinde (POAŞ, ESGAZ, BURSAGAZ gibi) özelleştirmenin tamamlanmasının hemen sonrasında sendikalı işçiler işten çıkartılmış, işyerinde sendikal örgütlenme hakkı kullanılamaz hale getirilmiş, sendikanın toplu iş sözleşmesi imzalama hak ve yetkisi ortadan kalkmıştır. Bu nedenle, sendikaların hak ve menfaatlerini yakından/doğrudan ilgilendiren özelleştirme işlemlerine karşı hukuki girişimde bulunmak, sendikaların hak arama özgürlüğünün doğal bir sonucudur.

 

B. Dava Konusu İşlem

 

Vekili bulunduğum sendika adına, TÜPRAŞ’da mevcut %51 oranındaki kamu payının blok satış yöntemiyle özelleştirilmesine dair 29.4.2005 tarihli “ihale ilanı” ve dayanak ÖİB kararının iptali istemiyle Ankara 1.İdare Mahkemesinin 2005/817 E. sayılı dosyasında iptal davası açılmıştır.

 

Davamız çerçevesinde, önceliktle davalı idarenin savunması alınmış, akabinde de Mahkemenin, ekte sunulu 8.7.2005 tarihli karar ile yürütmenin durdurulması istemi reddedilmiştir.

 

Red kararının ekinde sunulan davalı idare cevap dilekçesinde, TÜPRAŞ’da mevcut kamu payının (%51 oranındaki pay) blok olarak satılmasına ilişkin 6.4.2005 tarih ve 2005/37 sayılı ÖYK kararının alındığı belirtilerek, kararın bir örneği sunulmuştur.

 

Bu bildirime kadar, 2005/37 sayılı ÖYK kararı ne kamuoyuna ne de borsaya bildirilmiştir. Tarafımızca usul ve esaslara aykırı görünen bu karar ile ilgili iptal davası açma zorunluluğu doğmuştur.

 

Davamız ile, 25.7.2005 tarihinde öğrenilen, TÜPRAŞ’da mevcut %51 oranındaki kamu payının blok satış yöntemiyle özelleştirilmesine ilişkin 6.4.2005 tarih ve 2005/37 sayılı ÖYK kararının iptali istenilmektedir.

 

C. Hukuka Aykırılıklar

 

1. TÜPRAŞ’daki Kamu Payının Satılması İşleminin Niteliği, Kamu Mülkiyetinin Anlam ve Önemi

 

Dava konusu işlemin doğru bir şekilde hukuki denetime tabi tutulabilmesi için öncelikle işlemin doğru bir şekilde tanımlanması gerekmektedir.

 

Dava konusu işlem; TÜPRAŞ’da bulunan kamu payının belirlenen yöntem ile satılması, yani, kamu mülkiyetinin özel mülkiyete dönüştürülmesi işlemidir. Yani, bir yanıyla özelleştirme işlemi söz konusu iken bir yanıyla da mülkiyet hakkı tartışılmaktadır.

 

Özelleştirme,  o zamana kadar verilen Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun olarak, devletleştirme işleminin tersi bir işlem olarak, T.C.Anayasası’nın 47. maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır;

 

E. DEVLETLEŞTİRME VE ÖZELLEŞTİRME (*)

 

MADDE 47 - Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.

Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.

(Ek fıkralar: 4446 - 13.8.1999)

 

Devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.

 

Devlet, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.

 

Yani, Anayasa’ya göre, kamu mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin usul ve esaslar yasa ile düzenlenecektir.

 

Olayın diğer yanını oluşturan mülkiyet ile ilgili Anayasa hükmü ise şu şekildedir:

 

XII. MÜLKİYET HAKKI

 

MADDE 35 - Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

 

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

 

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.

 

Keza, mülkiyet hakkına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 Nolu Protokol’de de, Anayasa 35.madde hükmüne paralel,

 

Madde 1

 

Mülkiyetin korunması

 

Her gerçek ve tüzel kişinin, mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

 

Hükmü vardır. Anayasa Mahkemesi, kamu varlıklarının özelleştirilmesine ilişkin davalarda, kamu mülkiyetinin anlamı ve niteliğini şu şekilde vurgulamıştır;

 

 ..Kimi özelleştirme türlerinde kamu mülkiyetine sınırlama getirildiği gibi kamu varlığının satışında da kamu mülkiyeti sona ermektedir. Kamu varlığının azalması, elden çıkarılmasıyla özelleştirilen alanda kamu mülkiyeti ortadan kalkmaktadır.

 

Özel mülkiyet için Anayasa'nın getirdiği koruma ve güvence kamu mülkiyeti için de geçerli olduğundan, özel mülkiyet konusundaki özenin kamu mülkiyeti konusunda öncelikle düşünüleceğinde duraksanamaz.

 

Bu nedenle, kamu mülkiyetinin sona erdirilmesine ilişkin esasların yasayla düzenlenmesi, Anayasa'nın 35. maddesinin getirdiği bir zorunluluktur. Kişisel mülkiyeti güvenceye bağlayan Anayasa'nın kamu mülkiyetini güvencesiz bıraktığı düşünülemez. Nitekim mülkiyet hakkını kişiler yönünden güvenceye alan 35. MADDENİN BİRİNCİ FIKRASI YANINDA, İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ FIKRALARINDAKİ BU HAKKIN ANCAK YASAYLA SINIRLANABİLECEĞİ VE KULLANILMASININ TOPLUM YARARINA AYKIRI OLAMAYACAĞI HUSUSLARI KAMU MÜLKİYETİNİ DE KAPSAMAKTADIR.

 

Kamu mülkiyeti için de geçerli olan bu güvence gözardı edilemez. Kamu mülkiyeti de kamu yararı amacıyla sınırlanabilir ve toplum yararına aykırı biçimde kullanılamaz. (Anayasa Mahkemesi Esas Sayısı : 1994/49 Karar Sayısı : 1994/45-2 Karar Günü : 7.7.1994 Resmi Gazete Tarihi : 10 Eylül 1994 Resmi Gazete Sayısı : 22047)

 

Anayasa’nın mülkiyet hakkına ilişkin 35.maddesi, Özelleştirme’ye ilişkin 47.maddesi ve Anayasa Mahkemesinin istikrar kazanmış içtihatları çerçevesinde; KAMU VARLIKLARININ KAMU MÜLKİYETİNİ OLUŞTURDUĞU, KAMU MÜLKİYETİNİN DE ÖZEL MÜLKİYET GİBİ ANAYASA’NIN 35.MADDESİ İLE KORUMA ALTINDA OLDUĞUNU, ANAYASA’NIN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KULLANILMASINA İLİŞKİN 13.MADDESİ HÜKMÜ GEREĞİ, KAMU MÜLKİYETİNİN SINIRLANDIRILMASININ ANCAK KAMU YARARINA VE YASA İLE OLABİLECEĞİ, ÖTESİNDE, SINIRLANDIRMANIN HAKKIN ÖZÜNÜ ENGELLEMEYECEK NİTELİKTE OLMASI GEREKTİĞİ sonucuna ulaşılmaktadır.

 

Bu teorik çerçeve içerisinde dava konusu işlemin, yani özelleştirme kararının, yani kamu mülkiyetinin sona erdirilmesi işleminin hukuki denetime tabi tutulması gerektiği açık ve tartışmasızdır.

 

2. Kamu Mülkiyetine Sınırlama Getiren 4046 Sayılı Yasada Belirtilen Sebepler ve Usuller

 

Yukarıda belirtilen çerçeve içerisinde, TÜPRAŞ ile ilgili satış kararının değerlendirilmesinin yapılabilmesi için, kamu mülkiyetini ortadan kaldırmaya yönelik işlemin, Anayasa’nın 13, 35 ve 47.maddeleri gereği, 4046 sayılı yasanın amacına uygun olması gerektiği açıktır.

 

4046 sayılı yasada, özelleştirmenin şu iki halde yapılabileceği öngörülmüştür;

  1. Kamu giderini azaltmak

  2. Ekonomide verimlilik artışı sağlamak

Bu iki sebep, kamu mülkiyetinin, özüne dokunulmamak kaydıyla, sınırlanmasının/ortadan kaldırılmasının yegane yasal sebepleridir. Bu iki amaç dışında bir sebeple ve/veya bu iki amaca aykırı bir işlem ile kamu mülkiyetinin sonlandırılması, Anayasanın 13.maddesine aykırı bir uygulamayı doğuracaktır.

Devamında, bu amaca uygunluk dışında, yine Anayasa’nın 47.maddesi hükmüne uygun bir özelleştirme işleminin, ilgili yasada belirtilen usul ve esaslara uygun olması gerektiği de açıktır.

Bu çerçevede,

  • 4046 sayılı yasanın 3.maddesinin (a) bendinde, ÖYK’nın yetkileri arasında, özelleştirme programına alınan kuruluşlar için özelleştirme süresini belirlemek,

  • benzer şekilde, yine yasanın 17.maddesinde, Kurul (ÖYK) kararında, özelleştirmenin yöntem ve süresinin yer alması gerektiği,

açık bir şekilde ortaya konulmuştur.  Yani, yasama organı, özelleştirme işleminin kamu/toplum yararına yapılması için, Anayasa Mahkemesi kararlarında ortaya konulduğu gibi devletleştirmenin tersi bir işlem olarak, belirli bir sürede gerçekleştirilmesini öngörmüştür.

 

Bu hüküm, hukukun genel ilkelerine de uygundur. Nasıl ki, kamu yararına alınan “kamulaştırma” kararları belirli bir süre içerisinde yerine getirilmediğinde (beş yıl) kamulaştırma ile ulaşılmak istenilen kamu yararı amacının ortadan kalktığı kabul edilmişse, özelleştirme işlemi ile varılmak istenilen kamu yararının da belirli bir süre sonunda kendiliğinden ortadan kalkacağı açıktır.

 

3. TÜPRAŞ’daki Kamu Mülkiyetini Satma Sürecinin Yukarıda Belirtilen Çerçeveye Uygunluğu

 

Bu durumda, TÜPRAŞ’daki kamu mülkiyetini satma kararının hukuka uygunluğunun denetlenebilmesi için, Anayasa’nın 35., 47. ve 13.maddeleri çerçevesinde,

  • kamu mülkiyetini sonlandırma kararının amaç yönünden yasal şartlara uyup uymadığının,

  • kamu mülkiyetini sonlandırma kararının usul/esaslar yönünden yasal şartlara uyup uymadığının

ortaya çıkartılması gerekmektedir.

 

Amaç yönünden, hukuka uygunluğun olabilmesi, TÜPRAŞ’daki hisse satışının, kamu giderini azaltması ve ekonomide verimlilik artışı sağlaması gerekmektedir.

 

Ancak, bugün toplumda hemen hemen herkesin kabul ettiği gibi, TÜPRAŞ, Türkiye için stratejik değerde bir şirket olduğu gibi ne kamu giderine yol açmakta ne de verimlilik açısından sıkıntı yaşamaktadır.

 

Dolayısıyla, 4046 sayılı yasada öngörülen iki amaç TÜPRAŞ için geçerli değildir. Peki neden satış yapılmaktadır? Siyasi irade temsilcilerinin de alenen söylemekten çekinmediği gibi, satıştaki tek amaç; Türkiye’nin dış/iç borçlarının FAİZLERİNİ ödeyebilmektir. (Özelleştirme İdaresinin başkanı bunu beyan etmiştir)

 

4. ÖYK Kararının Usule Uygun Bir Şekilde Alınıp Alınmadığının Denetlenmesi

 

Dilekçemizde belirtildiği gibi, varlığı ileri sürülen dava konusu ÖYK kararı, tarafımızca açılmış olan davaya kadar ne kamuoyuna ne de borsaya bildirilmiştir.

 

4046 sayılı yasaya göre, ÖİB, ÖYK’nın sekretaryasını yürütmekle yükümlüdür. Bu çerçevede, ÖYK kararları ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin ÖİB’de bulunması gerekmektedir.

 

Bu güne kadar çeşitli ÖYK kararları ile ilgili belirlemeler, ÖYK’nın toplantı yapmadan karar aldığını, ötesinde, bazı kararların, alındığı ileri sürülen tarihten başka bir tarihte alındığını göstermiştir.

 

Bu nedenle, dava konusu ÖYK kararının, 4046 sayılı yasada belirlenen usule uygun bir şekilde alınıp alınmadığının denetlenmesi, davalı idareden, karar ile ilgili tutanaklar dahil tüm işlem dosyasının idareden istenilmesini talep zorunluluğu doğmuştur.

 

5. Gerekçesiz ÖYK Kararı

 

Yukarıda belirtilen hususları tamamlayıcı olması açısından, dava konusu ÖYK kararının hiçbir gerekçe içermemesi de, 4046 sayılı yasa ile hedeflenen amacın dışında, siyasi saiklerle bu kararın alındığının kanımızca açık bir göstergesidir.

 

G. Yürütmenin Durdurulması İstemi Hakkında

 

Yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususlar doğrultusunda, dava konusu karar sonrası, satış ile ilgili ihale yapılmış ve işlem dosyası, onay için Rekabet Kurumu’na gönderilmiş olup, Kurum’un genel eğilimi çerçevesinde, kısa bir süre içerisinde, ciddi bir inceleme yapılmaksızın ihale sonucuna onay verilecektir.

 

Sonrasında da, ÖYK kararı çıkacak ve hisse devir aşamasına gelinecektir. Bu da sonrasında verilebicek bir iptal kararı nedeniyle ciddi sorunlar doğmasına neden olabilecektir.

 

Bu nedenle, 2577 sayılı İYUK 27/4 bendi gereğince, öncelikle, idarenin savunması alınıncaya kadar yürütmenin durdurulmasını, akabinde, savunma süresi kısaltılarak ve memur eliyle tebligat yapılmak suretiyle alınacak idare savunması sonrası da dava sonuna kadar yürütmenin durdurulmasını talep zorunluluğu doğmuştur.

 

H. Sunulan Belgeler

 

Dava dilekçemiz ekinde yer alan belgeler aşağıda listelenmiştir;

1.       Vekaletname

2.       Ank.1.İdare YD red kararı

3.       Dava konusu ÖYK kararı

 

I. Sonuç ve İstem

 

Yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususlar doğrultusunda,

 

1.    Dilekçemizde yazılı hususlar doğrultusunda, kanımızca usul ve esaslara aykırılığı sabit olan TÜPRAŞ’da mevcut %51 oranındaki kamu payının blok olarak satılmasına ilişkin 2005/37 sayılı ÖYK kararının, duruşmalı olarak yapılacak yargılama sonucunda iptaline,

 

2.     2577 sayılı yasanın 27.maddesi hükümleri doğrultusunda açık bir şekilde hukuka aykırı ve uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zarar doğurması kesin olan dava konusu karar ile ilgili, öncelikle davalı idarenin savunması alınıncaya kadar, akabinde, 27/4 bendi hükmü çerçevesinde kısaltılmış bir savunma süresi ve memur eliyle yapılacak tebligatlar sonrasında, dava sonuna kadar yürütmenin durdurulmasına,

 

3.       Dava masrafları ve vekalet ücretinin davalı idare üzerinde bırakılmasına,

 

Karar verilmesini saygıyla müvekkil Sendika adına dilerim.

 

Davacı Vekili

Avukat Gökhan Candoğan