SENDİKAMIZIN 25.OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI:

 

 

“Başka bir dünya mümkündür”

 

7-8-9 Eylül tarihlerinde yapılan Genel Kurul' da sendikal hareketin vahşi kapitalizme karşı alternatifler üretmek, geliştirmek barışın, eşitliğin ve özgürlüğün hakim olduğu başka bir dünyanın mümkün olduğunu göstermek zorunda olduğu belirtilerek, Petrol-İş'in bu tarihsel sorumluluğu yerine getirmek için her türlü çabayı göstereceği, her türlü özveriye hazır olduğu bildirildi.

 

///

Sendikamızın 25. Olağan Merkez Genel Kurulu 7-8-9 Eylül tarihlerinde  Genel  Merkezimiz Konferans Salonu'nda yapıldı. Genel Kurula siyasi partilerin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri, sendikamızın eski genel başkan ve şube başkanları, merkez yöneticilerimiz, şube başkanlarımız ve yöneticilerimizle delegelerimiz katıldı. Üç gün süren Petrol-İş Genel Kurulu, yurtdışından ve ülkemizden konfederasyon, sendika ve siyasi partilerin yönetici ve temsilcilerinin katılımıyla coşkulu bir şekilde geçti. Yoğun bir katılımın olduğu genel kurulda, sık sık “Yaşasın Sınıf Dayanışması”, “Hainler Halka  Hesap Verecek”, “Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz”, “Kahrolsun Amerika, Amerika Ortadoğu'dan Defol” sloganları atıldı.

 

Genel sekreterimiz Mustafa Çavdar, Genel Kurulu,”Siyasi partilerimizin genel başkanları ve değerli yöneticileri, saygıdeğer milletvekillerim, konfederasyonlarımızın ve federasyonlarımızın değerli genel başkanları ve değerli yöneticileri, kitle örgütlerimizin değerli yöneticileri, Eski Genel Başkanlarımız, Merkez Yöneticilerimiz, Şube Başkanlarımız ve yönetici arkadaşlarım; yurtdışından gelip, bizleri onurlandıran değerli konuklarımız, sınıf dostlarımız, basınımızın değerli emekçileri, değerli delege ve sevgili işçi arkadaşlarım, 25. Olağan Genel Kurulumuza hoşgeldiniz, şeref verdiniz” diyerek açtı. Çavdar, gerekli çoğunluğun sağlandığını bildirerek, “Genel kurulumuzun işçi sınıfına ve örgütümüze hayırlı olmasını diler, Merkez Yönetim Kurulu adına hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım” dedi.

 

Çavdar, Genel Kurula katılanları, “Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve ülkemizin kurtuluşu için, emperyalizme karşı verilen kurtuluş mücadelesinde şehit düşenler ile işçi sınıfının eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler ve bu yıl kaybettiğimiz Süleyman Üstün Hocamız anısına 1 dakikalık saygı duruşuna davet etti. Ardından İstiklal Marşı okundu.

 

Yağma Anıları-Türkiye Belgeseli

 

  

Daha sonra ise sendikamız tarafından hazırlanan, Türkiye'de özelleştirmelerin, özellikle POAŞ, Tüpraş özelleştirmelerinin ve Petkim'in özelleştirme ihalesinin anlatıldığı “Yağma Anıları- Türkiye “Belgeseli gösterildi. Türkiye'de ilk kez sendikamız tarafından yaptırılan belgesel daha da geliştirilerek, Türkiye'nin nasıl yağmalandığı ortaya konulacak ve kamuoyuna duyurulacak. Sendikamız daha önce de Yağma Anıları-Arjantin belgeselinin Türkiye'de TV'lerde gösterimine destek olmuştu.  

 

Katılım çok yoğun oldu

 

Petrol-İş Genel Kuruluna yurt içinden ve yurt dışından çok geniş katılım oldu.

Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, CHP Genel Başkan Yardımcısı  ve sendikamızın eski genel başkanlarından Cevdet Selvi, ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel,

Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Mustafa Türkel, Türk-İş Genel Teşkilatlanma Sekreteri Çetin Altun, Toleyis Genel Başkanı Cemail Bakındı, Selüloz-İş Genel Başkanı Ergin Alşan, Kristal - İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi, Deri İş Eski Genel Başkanı Yener Kaya, Petkim Genel Müdürü Kenan Yavuz,  KİPLAS Başkanı Refik Baydur, KİPLAS Genel Sekreteri Burak Gürdal, Türkiye Dok Gemiş İş Sendikası Genel Başkanı Hüseyin Necip Nalbantoğlu ve Başkan Yardımcısı Ayhan Demirbozan,  T. Maden İş Sendikası Genel Başkanı H. Hüseyin Kocabaşı, Genel Maden İş Genel Başkanı Ramazan Denizer, Tezkoop - İş Genel Başkanı Gürsel Doğru, Haber-İş Genel Başkanı Ali Akcan, Teksif Genel Başkanı Nazmi Irgat, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaattin Dinçer, Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, Tek Gıda – İş Genel Sekreteri Mecit Amaç, Basın-İş Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Reyhan Mutlu, Basın -İş Genel Eğitim Sekreteri Menderes Çadır, Türk-İş İstanbul 1. Bölge Müdürü Faruk Büyükkucak, Petrol-İş Eski Genel Başkanları Ziya Hapbir ve İsmail Topkar, KKTC'den Dev-İş Genel Başkanı Mehmet Seyis, Dev Genel İş Genel Başkanı Hasan Felek,  Tek Gıda-İş Genel Teşkilatlanma Sekreteri Recep Aliçiçek ve Genel Eğitim Sekreteri Mustafa Akyürek, Mali Sekreteri Mehmet Karataş, Genel Maden-İş Genel Sekreteri Mustafa Dağlıoğlu, Teksif Genel Başkan Vekili Metin Kır, Türk Metal Genel Başkan Yardımcısı Pevrul Kavrak, TÜMTİS Eski Genel Başkanı Sabri Topçu ve daha bir çok sendika, siyasi parti yönetici ve temsilcileri genel kurulumuza katılarak bizleri onurlandırdılar.

 

Dünya sendikacıları da genel kurulda...

 

Genel kurulumuza işkolumuzda örgütlü sendikaların başkan ve yöneticileri de genel kurulumuza katıldılar. ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda, Yunanistan Petrol Sendikası Başkanı Nikos Orfanos ve Genel Sekreteri Aleksandros Katsikas, Azerbaycan Petrol ve Gaz İşçileri Sendikası Başkanı Cihangir Aliyev, BDT Petrol ve Gaz İşçileri Sendikası Başkanı Melik Mirzoyev, IGBCE Uluslar arası İlişkiler Sekreteri Michael Wolters, Irak Petrol Sendikası yöneticileri, Abdullah Abdulhamid, Taher Faleh Muhsen, Mısır Kimya Sendikası Genel Sekreteri Ahmed Abdel Tawab Aly Atalla ve Mali Sekreteri Mostafa Mohammed Kamal,  Kıbrıs Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu Başkanı Mehmet Seyis, Kıbrıs Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu Genel Sekreteri Hasan Felek ICEM Kimya Bölümü Sorumlusu Kemal Özkan da genel kurulumuza katılan sendikacılardı.

 

 

 

Yağma Anıları- Türkiye belgeselinin gösteriminden sonra Genel Sekreterimiz Mustafa Çavdar daha sonra açış konuşmasını yapmak üzere Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ı kürsüye davet etti.

 

Alkışlarla kürsüye çıkan Öztaşkın, genel kurula katılan tüm konuklara hoş geldiniz diyerek kendilerini tek tek takdim etti.

 

Öztaşkın, konuşmasına, ” 6 Eylül 1950’de kurulan ve bugün 58. yaşına giren Sendikamızın 25. Genel Kurulu’nu onurlandıran değerli konuklar, değerli basın mensupları ve değerli delegeler, hepinizi Merkez Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum” diyerek başladı ve şöyle devam etti:

 

“Dünyanın son dört yılına, savaş ve yıkım politikaları damgasını vurmuştur. Balkanlar'dan Afganistan'a, Irak'tan Lübnan ve Filistin'e kadar pek çok bölge, kanlı savaşlara sahne olmaktadır. Yaşanan savaşlar, gelişmiş kapitalist ülkelerin liderlik mücadelesinden kaynaklanmaktadır. Savaş ortamı aynı zamanda, dünya ekonomisinin 1970'li yıllarla birlikte yaşadığı yapısal krize de yanıt niteliği taşımaktadır. Geçtiğimiz yüzyılın liderlik mücadelesinin galibi ABD olmuştur. ABD, ekonomisinde yaşadığı sorunların üstesinden gelmek ve imparatorluğunu sürdürmek için, 21. yüzyılda çareyi savaş ve işgal politikalarında aramaktadır.

 Ortadoğu'da Irak'ın işgali ile başlayan savaş, Lübnan ve Filistin'e yayılmış, İran da, aynı projenin hedef ülkelerinden birisi konumuna gelmiştir.”

 

Türkiye de tehlikeyle karşı karşıya

 

Savaş bölgesinin merkezinde bulunan Türkiye'nin ABD'nin güçlü bir müttefiki olarak hareket ettiğinden ülkemizin, coğrafyamızda yeni savaşların olası aktörü konumuna gelme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu söyleyen Öztaşkın,

“Böyle bir dönemde, ülkemizde soğukkanlı, her türlü savaş ve işgal politikalarına prim vermeyen, kısa vadeli çıkarlar uğruna ülkemizin geleceğini tehlikeye atmayacak bir iradenin ortaya konması gerekmektedir” dedi.

 

Öztaşkın konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Türkiye savaşların, işgallerin, çatışmaların odağındaki ülke değil, barış, dostluk ve kardeşlik türkülerinin söylendiği bir ülke olmalıdır. Ortadoğu'da yürütülen işgal operasyonunun, enerji kaynaklarının kontrol edilmesi ve bu kaynakların kullanımının piyasaya açılmasını hedeflediği açıktır. Piyasanın, adeta bir tanrı olarak kutsanması ve yeni liberal politikaların yaygınlaşması, en temel insan haklarının dahi geri plana atıldığı insanlık dramlarına yol açmaktadır.”

 

1980'li yıllar ve sonrasında uygulanmaya başlanan “bırakınız yapsınlar” düsturuyla özetlenebilecek yeni-liberal ekonomik politikaların, emperyalistlerin kontrolündeki uluslararası kuruluşlar aracılığıyla ve merkezi müdahalelerle gerçekleştirildiğini belirten Öztaşkın, başta IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası eliyle çevre ülkelerin, ekonomi ve mali politikalarını belirleme olanaklarının, benzersiz bir biçimde sınırlandırıldığını kaydetti. Özelleştirmeler, merkez bankalarının siyaseten “bağımsızlaştırılması”, anti-enflasyonist politikaların IMF eliyle yürütülmesi gibi önlemler ile çevre ülkelerin ulusal egemenlikleri zayıflatıldığını kaydeden Öztaşkın konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

 

Küreselleşme işçi sınıfına dayatılıyor

 

“Bu gelişme, küreselleşme ile birlikte ulus devlet modelinin işlevini yitirmesi olarak dikte edilse de, bu esasında çevre ülkelerin emperyalist merkezlere daha fazla bağımlı hale getirilmesi operasyonudur. Bu süreçle birlikte; ekonominin siyasetten ayrılması gerektiği, devletin özelleştirmeler yoluyla ekonomiden elini çekerek küçültülmesi, yine devletin sermayenin güvenliğini sağlama anlamında asli işine dönmesi, adeta mutlak bir doğru olarak dile getirilmektedir. Vergi oranlarının indirilmesi üzerinde, neredeyse küresel bir mutabakat sağlanmış, buna karşılık işçilerin en temel hak ve kazanımları, maliyet unsuru olarak görülür olmuştur. Bu doğrultuda, işten çıkarmaların kolaylaştırılması, emeklilik güvencesinin kaldırılmaya çalışılması, düşük ücret uygulamaları, esnek istihdam biçimlerinin benimsenmesi rekabeti güçlendirmek adına, bir ekonomik yasa olarak dayatılmaktadır.”

 

Avrupa'da da yoksulluk ve işsizlik giderek yaygınlaştığını, örneğin; yeni-liberal politikaların en acımasız bir biçimde uygulandığı 1974-1994 döneminde, İngiltere'de yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranının % 10'dan % 25'e yükseldğini, Almanya'da, 1 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde büyürken, işsiz sayısının 5 milyona ulaştığını belirten Öztaşkın şöyle dedi:

 

“Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı raporuna göre; İrlanda nüfusunun % 18'i, Almanya'nın % 14,4'ü, Hollanda'nın % 10,5'i basit bir yazılı metni okuyup anlama eğitimine sahip değildir. ILO'ya göre, 2006 yılı küresel işsizlik oranı % 6,3 olarak gerçekleşmiştir. Dünya üzerindeki 1,4 milyar çalışan yoksul insan, günde 2 dolar kazanç sınırının altında bir gelire sahiptir. Dünya ekonomisi büyümekte ancak, yoksulluk ve işsizlik de artmaktadır. Dünya ekonomilerinde, son on yıllık dönemdeki büyüme % 4,1 oranında gerçekleşmiş, istihdam artışı ise % 1,6'da kalmıştır. İşsizliğin en ağır bir şekilde etkilediği kesimler ise, ne yazık ki gençlerdir. 2006 yılında dünya üzerindeki toplam işsizlerin, % 44'ünü (85,3 milyon kişi) gençler oluşturmaktadır. Küreselleşme denilen süreç, toplumlararası eşitsizliği görülmemiş boyutlarda artırmakla kalmamış, gelişmiş kapitalist ülkeler dahil, ülkelerin kendi içindeki toplumsal ve sınıfsal farklılıklarını da sınırsız bir biçimde artırmıştır. Ancak, hiçbir egemen ideoloji, yaşamın çıplak gerçekliğine karşı bir toplumdaki egemen sınıfı sonsuza kadar koruyacak bir güce sahip değildir.”

 

 

Küreselleşmeye karşı tepkiler artıyor

 

Kapitalizmin, insanların büyük bir bölümü için, kötüleşmesinin yarattığı hayal kırıklığına yanıt üretemediğini, bu nedenle, küreselleşmeye karşı tepkilerin giderek arttığını vurgulayan Öztaşkın, Latin Amerika halklarının, arka arkaya ABD karşıtı ve halktan yana hükümetleri işbaşına getirdiklerini söyledi.

 

Öztaşkın şöyle devam etti:

 

“Bu hükümetler, yoksul Latin Amerika halklarının sorunlarını çözme konusunda ciddi ilerlemeler kaydetmektedirler. Söz konusu ülkelerde, başta petrol olmak üzere, stratejik tüm sektörlerde gerek özelleştirilen, gerekse uluslararası şirketlerin yer aldığı kuruluşlara yönelik olarak kamulaştırma işlemleri yapılmaktadır. Kriz çok derin ve kapitalizmin göbeğinde devam ediyor. Dünyadaki bu olumlu gelişmeleri, önemsemeliyiz ve dikkatle izlemeliyiz.

 

Ayrıca, AB'de serbest piyasayı ve yeni-liberal ideolojiyi güçlendirmek adına başlatılan anayasa çalışmaları, önce Fransa'da, arkadan da Hollanda'da başarısızlığa uğramış ve AB Anayasası doğmadan rafa kaldırılmıştır.

Meşruiyetini kaybeden yeni-liberal hegemonya, kırılma noktasına gelmiştir.

Bu noktada, gelişmelere emekçilerin vereceği yanıt önem kazanmaktadır. Hedeflerimize ulaşmak için, oluşturacağımız temel referans noktaları üzerinde düşünmemiz, tartışmamız ve programlarımızı hazırlamamızın zamanı gelmiştir.”

 

Türkiye ekonomisi sıcak paraya teslim oldu

 

Türkiye'nin ise enflasyonla mücadele adı altında iç borçları, dış borçlarla ikame etttiğini, döviz arzını artıran ve kurları baskı altına alan bu stratejinin, Türk lirasını aşırı değerlendirdiğini böylece, ülkemizin sıcak parayla adeta soydurulduğunu belirten Öztaşkın, “Temmuz 2006 tarihinde, 49 milyar dolar düzeyinde olan sıcak para miktarı, 2007'de 100 milyar dolara ulaşmıştır. Hazine kağıtlarına yatırılan dolarlar, faiz artışı ve kur avantajları ile, büyük bölümü yabancı yatırımcılara olmak üzere % 47,68 oranında getiri sağlamıştır.

Mali sistemimizdeki varlıklar, önemli ölçüde yabancılara sunularak, sıcak para bağımlısı bir ekonomi olarak, hareket alanımız sınırlandırılmıştır. Bize, ancak uluslararası piyasalarda dalgalanma yaşanmaması için duaya çıkmak kalmaktadır.Türkiye ekonomisi sıcak paraya teslim olurken, bir yandan krizlere son derece açık hale getirilmiş, diğer yandan da emeğe ve emekçilere saldırı politikaları, ekonomide yaşanan sorunların tek meşru çözümü olarak gösterilmiştir” dedi.

 

Öztaşkın'ın Genel Kurul'da yaptığı konuşmada şu noktalara değindi:

 

“2000-2006 yılları arasında imalat sanayinde reel ücretler, yaklaşık dörtte bir oranında azalma göstermiş, işsizlik % 10 düzeyinin üzerine çıkmıştır. Gerçek işsizlik oranı ise % 20'nin üzerinde sabitlenmiştir. Genç nüfus içerisinde işsizlik oranı, resmi rakamlara göre kentlerde % 24'lere kadar yükselmiştir. Ülkemizde krizlerin faturası işçilere çıkarılmakta, rekabeti artırmanın yolu işçilik maliyetlerinin kısılması olarak gösterilmektedir. Bu doğrultuda, esnek istihdam biçimleri yaygınlaştırılmış, işçiler daha fazla ve yoğun çalıştırılmaya zorlanmıştır. Ekonomimizin yapısal bir özelliği haline gelen bu durum, temel hedefi işçilerin hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek olan sendikaları, ciddi bir darboğaza itmektedir. Türkiye'de hükümetler, IMF destekli emeğe saldırı politikaları izlerken; sendikaları, etkisiz hale getirilmesi gereken kurumlar olarak görmektedirler.

 

Üretimin yapısı değişti

 

“Diğer yandan yeni-liberal ekonomi politikaları, işletmelerin yapısını da değişime uğratmıştır. Günümüzde uluslararası şirketler, gelişmiş bilgi işlem, iletişim ve ulaştırma teknolojilerinden yararlanarak, aynı çatı altında kitlesel üretim yapan işyerlerini göçebeleştirip, bütün yeryüzünü üretim mekanı haline getirmişlerdir.

 

Üretim ve iş organizasyonları da bu yeni coğrafyaya uygun bir işbölümüne dönüştürülmüştür. Siparişe dayalı üretimi esas alarak, üretim aşamalarını pazara en yakın bölgelere göre düzenleyen bu şirketler, taşeronu olan işletmelerden ürün değil, üretim aşamalarını satın almaktadır.Yani, üretim aşamaları dünyayı baştan aşağı saran şirket üsleri arasında bölüşülmüştür.

 

İşgücü ise, iş ve işsizlik arasında dalgalanan ve durmadan değişen işbölümünde işlevsizleşmiş ve topluma bağlandıkları yapılardan / organlardan mahrum kalmıştır. Ayrıca buna, gelir dağılımını düzenleyen yasalar, kurallar, sendikal kurumlar ve toplu pazarlık gibi mekanizmaların zayıflaması da eklenmiştir.

 

Sendikal hareket meşruiyet kaybına uğradı

 

Böylece, kolektif, toplumsal bir bütüne ait aidiyet ve dayanışma kolayca çözülmüştür. Sendikal hareket, bu toplumsal dokuyu zamanında kavrayıp resmedemediğinden, meşruiyet kaybına uğramıştır. Bu bakımdan, küresel sendika federasyonları, her yere hemen ulaşabilen, yayılarak yoğunlaşan, yoğunlaştıkça karmaşıklaşan ve merkezileşen bu küresel ağ yapısına, merkezi olarak müdahale etmelidir. Dünya sendikaları arasında koordinasyonu sağlayarak, küresel şirket uygulamalarına karşı, üretimin tüm aşamalarında eş zamanlı olarak sendikal örgütlenmenin yapılabilmesinin koşullarını oluşturmalıdırlar.

 

Bu, aynı zamanda uluslararası dayanışmanın gerçekleşmesine de katkı sağlayacaktır. Ayrıca nihai ürün üretiminin, birbirini tamamlayan üretim zinciri biçiminde yapıldığı işyerlerinde; üretimin tüm aşamalarını kapsayan güçlü tek bir sendikal yapının oluşturulabilmesi için, üretimin çeşitli aşamalarındaki farklı iş kollarındaki sendikaların tek çatı altında birleşmesini de gündemimize alarak tartışmalıyız.Parçalanmış, dağınık ve güçsüz görünümdeki sendikal örgütlerin, bu saldırıları tek başına durdurma başarısını göstermeleri mümkün değildir.Topyekûn mücadele için, hem niteliksel hem de niceliksel olarak güçlü sendikal yapılara ihtiyaç vardır.

 

Üç işçi konfederasyonu birleşmeli

 

Bu bakımdan öncelikle 3 işçi konfederasyonu birleşmeyi gündemlerine almalı, ardından emek veya çalışan kavramı adı altında emeği temsil eden bütün örgütlerin tek çatı altında toplanması gerçekleştirilmelidir.Petrol-İş olarak 25. Genel Kurul’da işkolumuzdaki kardeş sendikalara bir kez daha birleşme çağrısında bulunuyoruz. Eğer birleşmelerin önündeki engel koltuklarımızsa biz koltuklarımızı terk etmeye hazır olduğumuzu da ilan ediyoruz. Çünkü bizim asıl işimiz koltuklarımızı değil, işçi sınıfının kazanımlarını korumaktır.

 

Değerli delegeler...Üretim sistemi ve istihdam biçimindeki köklü değişimin sınıfın yapısında yarattığı yeni durumu dikkate almayan ve eski geleneksel sendikal yapının devamında ısrar eden sendikal kurumlar, üye kaybederek sürüklendikleri sendikal bunalıma/krize yanıt üretememektedirler. Bu anlamda sendikal hareket, kendini yeniden yorumlamalıdır. Toplumsal tabanında ve dayanışma anlayışında yaşanan değişimler, sendikal yapılara da yansımalıdır. Sendikalar, içinde bulundukları koşulları analiz ederek uzağı görebilen bir yaklaşımla hareket etmelidirler. Dolayısıyla, sendikal örgütlenme ve çalışma yöntemlerine ilişkin strateji ve programları da değişmelidir.

 

Bilgi birikimi sendikal politikalara taşınmalı

 

Eğitim ve araştırmaları destekleyen uzman kadrolarca oluşturulan bilgi birikimi, sendikal politikalara taşınmalıdır.Sendikal çalışma yöntemleri, gelişen tüm süreçlerin doğru kavranmasını sağlayarak uzmanlık bilgisiyle beslenir hale gelmelidir. Örgütsel yapılar, sınıfın değişen kültürü, bilgi düzeyinin gerektirdiği birikim ve donanıma uygun nitelikte olmalıdır. Ayrıca, sendikal demokrasi ve katılım kanalları işletilmelidir. Sendikal örgütün tüm organları ile işyeri organları arasında dikey ve yatay ilişkiler geliştirilmelidir.

 

İşçi sınıfının değerli üyeleri! Bugün sendikal örgütler olarak, örgütlü ve mücadeleci bir tavırla, uygulamalardan zarar gören en geniş toplumsal kesimleri bir araya getirmeliyiz. Özgüven eksikliğimizi ve kolektif davranamama sorunumuzu aşmalıyız. Önümüze büyüme hedefini koymalıyız. Bunun için de, hepimiz çok çalışmalıyız. Tembellik hakkımızı kullanmayı, herkese tembel olabilecek koşullar doğana kadar ertelemeliyiz. Sendikamızı Türkiye’nin en etkili, en güçlü sendikası haline getirmeliyiz.

 

Değerli delege arkadaşlarım! Ülke ekonomisine yüksek katma değer yaratan ve istihdam potansiyeli yüksek olan kimya sektörümüz, 2006 yılında 16 milyar dolar değerinde üretimden satış gerçekleştirmiştir. Ancak, hammadde açısından tamamen dışa bağımlı olan sektörde, yaklaşık 18 milyar dolar ithalat ve 8 milyar dolar ihracat yapılması sonucunda dış ticaret açığı 10 milyar dolara ulaşmıştır. Bunun yanında, kimya, petrol ve doğal gaz sektörleri önemli oranda büyüme ve istihdam potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla, sendikal örgütlülüğümüzün gelişmesi için, önemli olanakları da taşımaktadır.2003 yılından beri örgütlü olduğumuz işyerlerinin, özelleştirilmesi hızla devam etmektedir.

 

Petkim'e sahip çıkacağız

 

Sendikamızın, özelleştirme saldırısına karşı mücadelesi de sürmektedir. Hükümet daha önce satmayı başaramadığı Petkim'i, bir kez daha yine karanlık bir konsorsiyuma pazarlamıştır. Petrol-İş Sendikası, Petkim'in ihalesi sırasında ülkemizin adeta bir sömürge durumuna düşürülmesi utancını ortadan kaldırmak için tüm gücünü kullanacaktır. Halen üretimde olan son kamu kuruluşumuz Petkim’e sahip çıkacağız kamunun üretimle olan ilişkisinin kesilmesine engel olacağız. Petkim’de üretimin meşalesini söndürmeyeceğiz.

 

BOTAŞ ve TPAO'da ise, özelleştirme uygulamaları başlatılmış ve bu kuruluşlar da sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Sendikamız, bu uygulamalara karşı sağlam bir duvar örmek zorundadır. Özelleştirme saldırısı yalnızca sektörümüzde değil, başta elektrik dağıtımı olmak üzere diğer hizmet alanlarına da yaygınlaştırılmaktadır. Eğitim ve sağlık piyasaya emanet edilmek üzeredir.

 

83 günlük Sanovel direnişimiz ve 26 Eylül’de 1 yılını dolduracak olan Novamed Grevimiz Türkiye’de sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılamadığına ve sermayenin sendikal örgütlenmeyi nasıl engellediğine iyi bir örnektir. 347 gündür 2 erkek 82 bayan işçiyle sürdürdüğümüz grev Petrol-İş'in onur mücadelesidir. Bu grevin başarıyla sonuçlanması için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gereken her şey yapılmaya devam edecektir. Petrol-İş bayrağını Novamed’in kapısına dikmeden bu mücadele, bu grev asla bitmeyecektir.

 

Diğer yandan, dünya çok önemli bir global ısınma tehdidi altındadır. Dünyadaki yağmur ormanlarının, % 80'inin tahrip edilmesi sonucunda iklimler ve dünyanın dengesi değişmiştir.Zenginlerin aşırı tüketimlerinin yol açtığı tahribatın faturası ise, tüm insanlığa ödetiliyor. Şirket kârları uğruna, çevre kuralları ve sosyal planlar göz ardı ediliyor. Binlerce yıldır insanlığın toplu mülkiyetinde ve kullanımı hak olan su kaynakları da özelleştirme konusu edilerek, metalaştırılıyor.

 

Tüketicisi garanti olan su kaynaklarına, Dünya Bankası kredileri aracılığıyla el konuluyor. Yoksul halklara ise, yağmur duasından başka yol bırakılmıyor.

 

Demokrasi salt yasa işi değildir

 

Değerli konuklar, değerli delegeler! Ülkemizde ekonomik bunalım derinleşirken, tüm ölçüler kaçmaktadır.Toplum çaresizlik içinde savrulurken, sanayi üretimini unutan ikinci sınıf ekonominin patronları da devlete baskı yaparak, yeni istihdam politikaları ile emeğe yüklenmektedir. Böyle bir toplumsal yapılanmada demokrasi tartışmaları, komik ve aldatıcıdır. Demokrasi, salt yasa işi değildir. “Sivil Anayasa” adı altında Anayasa'ya “serbest piyasa” ilkesini monte etmek ise hiç değildir. Önce, Anayasa ve yasaların hangi güçlerce yaptırıldığına ve sonra da nasıl uygulandığına bakmak gerekir. Demokrasi, salt ifade özgürlüğü de değildir. Demokrasi, eşit ekonomik güç ve karar özgürlüğüdür. Bunun kararı ise toplumsaldır. Mevcut sistemden yararlananların, böyle bir anlayışı olabilir mi? Bu sistemde, baskılanan temel kesimlerden birisi emektir. Ücret, maaş ve sosyal hakların baskılanması, kısılması, sosyal adalet ilkelerine olduğu kadar, ekonominin ilkelerine de aykırıdır.Bu tür uygulamalar, emeğin üretime yabancılaşmasına ve verimliliğin düşmesine yol açacaktır.

 

Çözüm emekçilere saldırmada değildir

 

Çözüm, emekçilere saldırmada değil, maddi ve beşeri sermaye birikimini artırıp, teknolojiye girip, ekonomiyi üretir ve hakça dağıtır bir konuma getirmektir.

Benzer biçimde hak ve özgürlüklerin gerçekleşme düzeyi de, toplumların gelişmişlik düzeyi ile yakından ilişkilidir. İnsan haklarını tanımak kadar, gerçekleştirme koşullarını oluşturmak da insanlığın ortak sorumluluğudur.

 Bu nedenle, uluslararası toplum; insan haklarının ancak, toplumsal ve ekonomik gelişmeyle birlikte yaşama geçirileceğini kavramalıdır. Her ülke için, insan haklarının yeşereceği bir gelişme ortamı yaratma bilincini ve sorumluluğunu taşımalıdır.Hak ve özgürlüklerin gerçek güvencisi de, uluslararası koruma sistemi içinde aranmalıdır. Oysa demokrasi götürülüyor denilen Irak'ta; çocuk, genç, yaşlı milyonlarca masum katlediliyor. Ve insanlık suçu işlenerek, Ortadoğu özelleştiriliyor, yağmalanıyor.

 

Uluslararası koruma sistemi ise, işlemiyor, işletilmiyor.Türkiye'de de bir zamanlar siyasi yetkililer, “Fırat'ın ötesinde kaybolan bir koyun bile benden sorulur”, “Kürt realitesi”, “Avrupa Birliği'nin yolu Diyarbakır'dan geçer” gibi söylemlerle siyaset yaptılar. Bugün günde 7 YTL kazanmak için, 13-15 yaşlarında olan ve adına “tarım işçileri” dedikleri körpecik canlar, arka arkaya kazalara kurban oluyor, cinayet işleniyor. Fırat'ta ocaklar sönerken, Ankara'da “Kürt Sorunu”, “Sivil Anayasa” sözlerinin etrafında “yüksek siyaset” yapılarak, gönül gezdiriliyor.Seçim meydanlarında atılan “Kula hizmet hakka hizmettir” nutukları, “değiştik” söylemi içinde buharlaşıp, yok oluyor.

 

Vahşi kapitalizme karşı

alternatifler üretmeliyiz

 

Yeni Dünya Düzeni olarak sundukları bu sistem; kan, gözyaşı, acı, yoksulluk ve açlıkla insanlığı, tüketerek, bitiriyor. Hepimiz biliyoruz ki, bu sistemin sahipleri hiç üretmeyip, hep tüketiyorlar. İnsanlığın ilk dönemlerinden beri, herşeyin üreticisi emektir. Biz emekçilerin, insanlığa dair hep tasaları ve özlemleri olmuştur. Bu karanlıktan, şiddet ve kaos ortamından çıkış yollarını da yine biz emekçiler üreteceğiz.  Vahşi kapitalizme karşı alternatifler üretmek, geliştirmek ve barışın, eşitliğin, özgürlüğün hakim olduğu başka bir dünyanın mümkün olduğunu göstermek zorundayız. Teknolojinin olanaklarını toplum yararına kullanarak, geniş bir toplumsal katılımla, özlemlerimiz doğrultusunda çözümler üreteceğiz.

 

İşte Genel Kurulumuz, bu tartışmaların yapıldığı bir platform olacaktır. Sorunlarımızın, egemen güçlere bırakılamayacak kadar ciddi ve sorumluluğumuzun ağır olduğunun bilincindeyiz.

 

Değerli konuklar, sevgili delegeler! Büyük şair ve matematik bilgini Ömer Hayyam bakınız ne diyor:

 

“Evrenin kırıntısıdır, bu güzel yıldızlar

Görünür kaybolurlar, dünyaya ışık saçarlar

Gökyüzünün kucağında, toprağın koynunda

Doğacak, ışıldayacak daha nice şeyler var.”

 

 İyi ki Petrol-İş var. İyi ki sizler varsınız.

 

Hepinizi sevgiyle kucaklıyor, saygılar sunuyorum.”

 

Divan seçimi....

 

Öztaşkın, konuşmasından sonra Başkanlar Kurulu tarafından Divan için önerilen isimleri okudu. Genel Kurul'un onaayı ile Divan Başkanlığına Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, Başkan Vekilliklerine de Toleyis Genel Başkanı Cemail Bakındı, Kristal-İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, katipliklere ise Gripin işyeri temsilcimiz Şirin Bulut ile Novamed işyeri temsilcimiz Fatma Özüm seçildiler.

 

Türk-İş Başkanı Salih Kılıç: Küreselleşmeye karşı

bizim de birleşmeleri gündeme almamız gerekir

 

Öztaşkın'ın açış konuşmasından sonra kürsüye çıkan Türk-İş Başkanı Salih Kılıç,

büyüyen ekonomide emeğin katkısının büyük olduğunu ancak bunun gözardı edildiğini belirterek, ulus devletin tehdit altında olduğunu, sosyal devletin de tahrip edildiğini söyledi. Küreselleşmenin yarattığı olumsuzluklara karşı Türkiye sendikal hareketinin de birleşmeleri gündeme getirmesi gerektiğini söyleyen Kılıç, “Bizim de oturup birleşmek için tabandan tavana ortak stratejiler geliştirmemiz gerekiyor” dedi.

 

Kılıç, 2821 sayılı Sendikalar Yasası ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasalarının değişmesi ve ILO sözleşmeleri için konan çekincelerin de kaldırılması gerektiğini söyledi. Kılıç, kıdem tazminatı, bölgesel asgari ücret, işsizlik sigortası, zorunlu istihdam gibi konuların bu hükümet tarafından yeniden gündeme getirilmek istendiğini ancak bu konularda işçi sınıfının kazanılmış haklarından taviz vermeyeceğini bildirdi. Kılıç, kıdem tazminatı gibi kazanılmış hakka dokunmanın genel grev nedeni olacağını bildirdi. Kılıç şöyle konuştu:

 

“Türkiye'nin gündemine baktığımızda işsizliğin, yoksulluğun ve yolsuzluğun önlenmesi en önemli konularımızdır. Gelir dağılımının düzeltilmesi, demokrasinin güçlendirilmesi, sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açılması en önemli gündem maddelerimizdir. Çalışma hayatının istikrara kavuşturulması gerekir. Son dönemde uygulanan ekonomi politikalarla kapasite kullanım oranları azami yükselmiş, büyüme artmıştır ama çalışanlara bu yansımamıştır.

Küreselleşme kavramı içerisinde ulus-devlet tehdit ediliyor, sosyal devlet tehdit ediliyor. Bunun sonucunda da toplumsal yapı tahrip ediliyor. 24 Ocak Kararları ile başlatılan bu süreçte işçi sınıfı hareketi baskı altına alınmıştır.

 

Böyle bir dönemde hem ulusal hem de uluslararası dayanışmaya ihtiaç vardır.  Dünya sendikaları küresel sermayenin saldırılarına karşı küresel işbirliğine gitmektedir. Bizlerin de ortak stratejileri belirlememiz gerekmekte ve bunu tabandan tavana doğru geliştirmeliyiz. Bütün emekçiler birleşmelidir. Bunun için Türk-İş üstüne düşen sorumluluğu yerine getirecektir. Avrupa sendikaları, dünya sendikaları birleşiyor da Türkiye'deki konfederasyonlar, sendikalar neden birleşemiyor? Herkes bu konuda özveri göstermelidir.  Bunun yanında mutlaka örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerekir. Önümüzdeki süreçte daha etkin mücadele etmeliyiz, hem ulusal hem de uluslar arası dayanışmanın önemi artmaktadır.

 

Komisyon seçimleri yapıldı

 

 

Kılıç'ın konuşmasından sonra komisyonların seçimi yapıldı. Ve Komisyonlar çalışmalarına başladı.

 

ICEM Genel Sekreteri Warda:  Türkiye'de sendikal haklar konusunda gelişme yok

 

Kongreye katılan Uluslararası Kimya, Enerji, Maden Genel İşçi Sendikaları Federasyonu  (ICEM) Genel Sekreteri Manfred Warda yaptığı konuşmada, 125 ülkeden, 400 sendikaya bağlı, 20 milyon işçinin selam ve dayanışma dileklerini getirmekten mutluluk duyduğunu belirterek şunları söyledi:

 

“Petrol-İş Sendikası gerek ülkenizdeki sendikalar, gerek ICEM, gerekse   uluslararası sendikalar içerisinde çok saygın ve özel bir yere sahip.  Petrol-İş yanlızca üyeleri için, işçiler için değil ülkenin doğal kaynakları ve geleceği için de mücadele veriyor. Petrol-İş'in Türkiye'de sendikal hak ve özgürlükler ile özelleştirmelere karşı verdiği mücadeleyi yakından takip ediyor ve takdirle karşılıyoruz. Petrol-İş bizim de üyelerimiz arasında en aktif, en ilerici örgütlerden bir tanesi. Biz bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

 

Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın biraz önce yaptığı konuşmada, ulusal düzeyde bütünlük olmazsa dayanışma, mücadele uluslararası seviyeye çıkarılamaz dedi. Bu doğru bir tespit. ICEM'in mesajı açık, sizin mücadelenize katkı vereceğiz.

 

Demokrasi getireceğiz diye Irak'a gidenler sendikalara Saddam'dan daha fazla baskı yaptılar. Sosyal ve sendikal haklar dünyanın her yerinde baskı altında. Bunun temelinde de küreselleşme yatıyor. Türkiye AB'ye girmek istiyor. Bizler ICEM ve EMCEF olarak Türkiye'nin bu talebini destekliyoruz. Ancak Türkiye'de de sendikal haklara gelince AB standartlarına ilişkin bir gelişmeden söz edilemez. Hükümet neo liberal politikalarla AB'ye girmeyi bekliyorsa hayal kırıklığına uğrar. Hükümet sendikal haklar konusunda küreselleşme meselesinin arkasına sığınmamalıdır. Bu neo liberal politikalar ne dünyaya, ne Avrupa'ya ne de Türkiye'ye önemli bir gelişme sağlamayacaktır.

 

Antalya'daki Novamed işçilerinin azmini, kararlılığını bizzat oraya giderek gördüm. Bu kararlı mücadelelerini yürekten kutluyorum ve geçmişte olduğu gibi bundan sonra da mücadelenizi destekleyeceğiz.  Beklentimiz kısa bir süre içinde Novamed işvereninin masaya oturması. Biz süreci yakından takip edeceğiz. Eğer şirket masaya oturmaz ise biz de ICEM olarak elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu kongre sanıyorum ki sendikal birlik ve dayanışma için çok önemli kararlar alacaktır. Bu nedenle sizlere başarılar diliyor ve Yaşasın Dayanışma diyorum. “

 

Cevdet Selvi-CHP Genel Başkan Yardımcısı-Kocaeli Milletvekili:

 

“Petrol-İş yağmayı önlemeye çalışıyor”

 

“Petrol-İş'li olmanın onurunu, gururunu yaşarken bizden sonra gelenlerin de Petrol-İş'in o saygın yerini, o örnek tavırlarını görmenin mutluluğunu hissediyorum. Petrol-İş Sendikası Türkiye'nin en onurlu, en birikimli, en kararlı sendikalarından elbet bir tanesi. Bütün güçlüklere rağmen, zor koşullara rağmen mücadelesini sürdürmesini bütün Türkiye bilmektedir. Petrol-İş sadece üyelerinin, işçi sınıfının çıkarı için değil Türkiye'nin satışına karşı gelmiş, Türkiye'nin teslimiyetine müsaade etmemiştir. Eylemleriyle, hukuk mücadelesiyle izlediği politikalar toplumda takdirle karşılanmıştır. Elbette sonuç farklı olmuştur ama bu mücadelesi ile Türkiye Hazinesine 3 milyar dolar kazanç sağlamıştır, teşekkür etmek gerekir. Tüpraş'ın yüzde 14.76'sının usulsüz satışına ve diğerlerine karşı verdiği mücadele diğer sendikalara da örnek olmuştur. Bu yağmayı önlemek için Petrol-İş en doğru politikaları izlemiştir.

 

 

20 bin işçi ekmeğinden oldu

 

Anayasa'da açık, 2821 sayılı yasada açık. Türk Ceza Yasası'nda açıkça hükümler var. Sendikalaşma hakkını kullanmak isteyen bir işçinin işten çıkarılması durumunda 6 aydan 3 yıla, 3 aydan 6 aya  kadar hapis cezası öngörülüyor. Ancak bunların hiç birisi uygulanmıyor. Bu Anayasa, bu yasalar ortada iken AB standartları söz konusu iken, ILO sözleşmelerine imza atılmasına rağmen, asgari ücrete razıyım sadece sendikalı olayım, bu benim hakkımdır diyen 20 bin işçi ekmeğinden olmuş. Bunu nasıl içinize sindireceksiniz, bunu nasıl kabul edeceksiniz? Hani hukuk devleti, hani AB standartları, hani temel haklar. Hukuk devleti bu mudur? 

 

Kayıt dışını kayıt altına alabilmenin en kolay yollarından birisi sendikalaşmadır. Otokontrol bu şekilde olur. Eğer büyüme var deniliyorsa, eğer gelişmelerden IMF, Dünya Bankası memnunum diyorsa, Konfederasyonumuz, bütün sendikalar bir olur bu gelişmeleri masaya getirerek sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması için hükümetlere baskı yapar.  Türkiye ekonomisini kurtarmak için işçi ücretlerini kısarak, düşürerek gidebileceği hiçbir yer yok. Türkiye'de çalışma saati maalesef 45 saatten 52-59 saatlere çıkmıştır. 1 milyonun üzerinde kaytıdışı, yabancı uyruklu işçi var. Global sömürü var. Global sömürüye karşı global direnç ve mücadele gerekir.

 

Doğu Perinçek - İşçi Partisi Genel Başkanı:

 

“İşçi sınıfı tarihi roller oynayacak”

 

“Petrol-İş üyesi işçiler seçkindir. Nitelikli ve aydın işçidir. Hepiniz büyük mücadele içinden geliyorsunuz.  22 Temmuz seçimleriyle  karşı devrim tamamlanmıştır. Bunun adı demokrasi değil, yabancı güdümlü rejimdir. Bu karşı devrime karşı işçi sınıfının önündeki görev, mafya-tarikat rejimini yıkmak ve Atatürk Cumhuriyetini yeniden inşaa etmektir. İşçi sınıfının tarihi roller oynayacağı bir döneme giriyoruz. ABD'nin BOP görevlilerinden, Çankaya'nın tepesine oturmuş, ABD ile 9 madde gizli anlaşma yapanlardan ne bekliyorsunuz? Türkiye buradan büyük devrimle çıkar. Atatürk devrimiyle çıkar. Bunu işçi sınıfının önüne koyacaksınız. Geleceğe büyük umutlarla bakıyoruz. Karamsar değiliz. Bu millet büyük bir millettir. Bu işçi hareketi büyük işçi hareketidir. İşçi sınıfımıza güveniyoruz.”

 

KİPLAS Başkanı Refik Baydur:

 

“Evvela sizler bir araya gelin”

 

“Sayın Perinçek konşurken benim görüşlerimi dile getirdi. Bu millet tavsiyelerle, zorlamalarla, uydu olmakla bir yere varamaz. Elele vereceğiz, beraberce üreterek mutlu bir Türkiye yaratacağız.  Petrol-İş önemli iki faktöre sahip bir sendikadır. Bir; çetin bir TİS mücadelesi verir.  ikincisi de o mücadele bittiğinde verilen sözlere sadakatle devam edilmesidir. Sendikalara devamlı karşı olan İşveren ile işçinin omuz omuza mücadele vermesi gerekir. İşveren ile işçi el ele tutuşup beraber üretim yaparak mutlu olur. Türkiye'de sendikaya karşı olanların bağlantısı yurt dışına, Avrupa ülkelerine dayanmaktadır.

 

Türkiye'de 18 bin üyesi olan konfederasyon var. Böyle bir sendikacılık dünyada yok. Evvela bir araya gelmeyi deneyin. Türkiye'de baraj var ama 3 konfederasyon anlaşamıyor. Anlaşsınlar ben de imzalayacağım.

 

Özelleştirme toplantılarına ne işçiyi ne de işvereni çağırmadılar. Biz bunun nedenini sorduğumuzda sizi çağırırsak işçiyi de çağırmamız gerekir dediler. Bazı sendikalar üyelerinin hak ve menfaatlerini korumak için hükümet ile işbirliği içine giriyor. Ancak olumlu sonuç bu şekilde değil, işçi işveren işbirliğinden doğar.”

 

 

 

Petrol-İş Eski Genel Başkanı Ziya Hepbir:

 

“Parçalanmış yapının bedeli işçilere çıkıyor”

 

“Hayatımın en mutlu günlerinden birini yaşıyorum. Petrol-İş'in durumunu görünce iftihar ediyorum. Petrol-İş, bugün Türk işçi hareketinin içinde önder sendikalardandır. Petrol-İş'in bugünkü durumunu gördükçe sizinle ne kadar iftihar etsem azdır.  Bugün DİSK; Türk-İş, Hak-İş gibi konfederasyonların birleşmeleri gerekir. İşverenler yeni işçiye daha önce TİS anlaşmaları ile sağlanmış hakları vermek istemiyorlar. Bunun nedeni de parçalanmışlıktır. Bugün 1 milyon işçi, 6 konfederasyon ile, bu parçalanmışlık ile mücadele etmek güçtür. Biz dönemimizde Ankara'da Hükümet var ise Ankara'da Türk-İş de var diyorduk. Ama bunu bugün söylemek mümkün değil. Petrol-İş bu birleşmelerin olması için büyük çaba gösteriyor. Üç konfederasyon da memur kesiminde var. Bu parçalanmışlıkla sorunların üstünden gelebilmek mümkün değildir.

 

Venezüella Cumhurbaşkanı Chavez petrol şirketlerini kamulaştırdı. Ben de buna ilişkin Milliyet Gazetesi'nin haberini çerçeveletip Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'a hediye ediyorum: İnşallah özelleştirilen bu kuruluşları tekrar kamuya kazandırmak da Öztaşkın'a nasip olur.”

 

 

Petrol-İş Eski Genel Başkanı İsmail Topkar:

 

“Genel grevi göze alamayan sendikacılar tasfiye edilmeli”

 

“Bugün sendikal hareketin durumunu görünce içim kan ağlıyor. Bu işin böyle yürümeyeceğini hepiniz biliyorsunuz.  Bugün sendikalar 1960'da yapılan bir Saraçhanebaşı  mitingini yapamıyorlar. Politika yalan söylemeyi becerme mesleği, serbest  piyasa ekonomisi de serbest soygun düzenidir. Buna seyirci kalmamak için politikalar geliştirmek gerekiyor.  Türkiye'deki sendika, konfederasyon enflasyonu bizi eziyor. Petrol-İş işçi sınıfının kolejidir. Sendikacılar kafa ve kasa birliği yapmalıdırlar. Genel grevi göze almayan sendikacılar tasfiye edilmelidir.”

 

KESK Genel Başkanı İsmail Tombul:

 

“Saptamalardan sonuç çıkaralım”

 

“Türkiye sendikal hareketine ve siyasi gelişmelere ilişkin saptamalar her zeminde yapılıyor. Burada da yapıldı. Ancak önemli olan bu saptamalardan bir sonuç çıkarmak gerekiyor.  Önümüzdeki dönemde yapacağımız görevleri tahmin etmemiz ve atacağımız adımları  belirlememiz gerekiyor. Özelleştirmeler, Tüpraş'ta, Petkim'de olduğu gibi bu ülkenin yarattığı değerlerin peşkeş çekilmesidir. Aynı zamanda kamu hizmetleri de tasfiye ediliyor. Eğitim, sağlık paralı hale geliyor. Ekim'de gündeme gelecek ve 1 Ocak'ta yürürlüğe girmesi beklenen sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasa tasarısı var. Bu tasarının da yasalaşmasıyla birlikte artık bütün sağlık alanında piyasalaşma süreci tamamlanmış olacak. Emiklilik belki de hayal olacak. O zaman buradan bir ders çıkarmak gerekiyor. Bu parçalanmışlığa karşı işçi ve kamu çalışanı farklılığını ortadan kaldıracak, çalışanların ortak örgütlenmesine olanak verecek bir sürecin başlatılması gerekiyor. Bu süreci önce işyerlerinden başlatalım. KESK bu konuda üzerine düşeni yapmaya hazırdır.  Yine özelleştirmeye karşı, ülkenin kaynaklarının yağmalanmasına karşı bir iş  yapalım. Tüm çalışanların sorunlarını ve çözüm alternatiflerini oturup konuşalım ve sonbahara kadar birlikte bir eylem programı çıkaralım.”

 

Abdullah Abdulhamid- Irak Petrol Sendikası Yöneticisi:

 

“ABD petrolümüze el koymak istiyor”

 

“Değerli kardeşler, bizi kongrenize davet ettiğiniz için teşekkür ediyorum, bizi onurlandırdınız, gururlandırdınız. Birlik beraberlik ve dayanışma dileklerinize teşekkür ediyorum. Bildiğiniz gibi ülkemiz 2003 yılından bu yana işgal altında. Emperyalistler demokrasi ve özgürlük getirecekleri vaadiyle ülkemize girdiler. Ancak milletimize büyük zulüm yaptılar. ABD'nin amacı demokrasi ve özgürlük getirmek değil, ülkemizin petrol kaynaklarına el koymaktır. ABD kaynakları, petrolü bittiği için ülkemizi işgal etmiştir, petrolümüze el koymak istiyorlar.

Emperyalistler ülkemizin bütün alt yapısını tahrip ettiler.

 

Fakat biz bu işgale karşı çıktık ve karşı da çıkmaya devam edeceğiz. ABD'nin petrolümüze el koymasına izin vermeyeceğiz. Biz bölgemiz Basra'dan yabancı şirketleri kovduk. Ülkemizde sendika kanunları yeni inşa ediliyor. Saddam dönemindeki kanunları değiştirmek istiyoruz. Dört yıldan beri petrolümüze sahip çıkıyoruz. İşgale karşı her türlü mücadeleyi veriyoruz. Mevcut hükümet şu anda kamunun elinde olan petrol şirketlerini yeni petrol kanunu ile özelleştirmek istiyor. Biz buna karşı çıktık.   Şu anda Irak'ta petrolü devlet işletiyor. Ancak çıkarılacak Petrol Kanunu ve özelleştirme ile bunu yabancı şirketlere açmak istiyorlar. Bu kanundan hala vazgeçmediler. Özgürlük ve demokrasi vaadiyle geldiler ama Irak'ın petrolüne el koymak istiyorlar. Sizden dostça bir isteğimiz var. Her zaman yanımızda olunuz. Yaşasın işçilerin dayanışması.”

 

Nikos Orfanos- Yunanistan Petrol Sendikası Başkanı:

 

“Birleşmiş işçilere kimse haksızlık yapamaz”

 

“Değerli misafirler, değerli delegeler... Petrol-İş'in değerli Genel Başkanı, değerli dostum Mustafa Öztaşkın...Ülkemizden sizlere petrol-doğalgaz sektöründe çalışan tüm işçilerin, emekçilerin selamlarını getirdim. Biliyorsunuz ülkemizde çok büyük yangınlar çıktı ama biz bunları kimin yaptığını öğrenemeyeceğiz.  Şunu biliyoruz ki bu alanları yeşillendirmek için 50 yılın geçmesi gerekiyor.          Bu yangınlar geride büyük acılar da bıraktı. Bu acıları da yıllarca yaşayacağız.

 

Güneydoğu Avrupa Enerji Ağı Yönetim Kurulunun da sizlere ayrıca selamlarını getirdim. Bundan bir yıl önce bir ağ kurmaya karar verdik. Enerji alanında çalışanların bir çatı altında toplanmalarını istiyoruz. Günümüzde sendikal hareket her ülkede kriz yaşıyor. Küresel sermayeye karşı mücadele edebilmek için bütün enerji sendikalarının bir arada toplanması gerekir. ABD ve AB güneyde çalışan işçileri köle olarak görüyor. Bazı emellerine ulaşmak için bizi basamak olarak kullanmak istiyorlar. Emelleri için köle gibi çalışmamızı istiyorlar. Onlara bağlı köle olmadığımızı göstermek istiyoruz. Buna müsaade edersek ekmeğimiz olmayacak. Buna müsaade edersek barış olmayacak. Buna müsaade edersek özgürlük olmayacak. Onlara ekmeğin, özgürlüğün olmadığı yerde barışın da olmayacağını göstereceğiz. Emin olun, birleşmiş işçilere kimse haksızlık yapamaz.

 

Gelecek ayın Ekim başında Güneydoğu Avrupa Enerji Ağı'nın ilk genel kurulu olacak. Bu ağın oluşumundan dolayı bu kürsüden Öztaşkın'a teşekkür etmek istiyorum. Bizi büyük bir nezaketle bu kongreye davet eden Petrol-İş'in Genel Başkanına barış-dostluk sembolü olan zeytin dalını hediye ediyorum.

 

Melik Mirzoyev – BDT Petrol ve Gaz İşçileri Federasyonu Başkanı:

 

“Ortak çalışmalarımızdan gurur duyuyoruz” 

 

 

“Sayın dostlar, sayın delegeler, sayın katılımcılar... Petrol-İş'in değerli başkanı ve yöneticileri...İlk önce ülkemden 1 milyon sendikalı işçi adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor,  kongrenize davet ettiğiniz için teşekkür ediyorum.

Sendikanızın hem uluslararası sendikal hareket içinde hem de üyelerinin ekonomik sosyal problemlerinin çözümü için önemli çalışmalar yaptığını biliyor ve bunu takdirle izliyorum. Sendikanız ile bizim sendikamız arasında uzun süreden beri dostluk ve dayanıyşma temelinde çok olumlu ilişkiler olmuştur.

Ortak müzakerelerimiz ve ortak çalışmalarımız bizleri gururlandırmaktadır. Petrol-İş'in izlediği politikalar bizim de sorunlarımızı aşmamızda yardımcı olmaktadır. Göstermiş olduğunuz kardeşliğe, dostça ilgiye teşekkür ediyorum.

 

Bizler ülkelerimizin sendikaları, işçileri arasındaki işbirliğini çok önemsiyoruz. Bakü-Ceyhan'da çok iyi uzmanlarla çalıştık. Bu projeye yürekten sevindik. Sendikal hareketin konsolide olması, işçi sınıfının çıkarlarının savunulması konusunda gösterdiğiniz çabalanın, mücadelenin başarıya ulaşacağına eminim.

Kongrenizin Petrol-İş'e ve işçi sınıfına hayırlı olmasını diliyorum.”

 

 

 

Michael Walters – IGBCE Uluslararası İlişkiler Sekreteri 

 

“Uluslararası dayanışmayı önemsiyoruz”

 

“Genel Kurula davetiniz için teşekkür ederim. Sizlerle ilk tanışmamız 1990'larda oldu. Kötü yıllardan sonra, darbe sonrası çalışmalarınızı gördüm. Benim ülkem AB'de ama sendikalar her gün savaş vermek zorundalar. Dökümanlarda ülkenizdeki sendikalaşmayı da gördük. Benim ülkemde sizin yaşadığınız sorunlar yok ama işçi hakları konusunda uğraş veriyoruz. Liberal poltikalar her ülkede yaygınlaştı. Uluslararası  dayanışmanın pratik yardımı olacaktır. Onun için Uluslararası dayanışmayı önemsiyoruz. Novamed işçilerinin mücadelesini yakından takip ediyoruz. Nisan'da Antalya'ya EMCEF Genel Sekreteri ile birlikte geldik. FMC'nin merkezi ile görüşmeleri birlikte sürdürüyoruz. Novamed işçilerinin cesaret ve umutla verdikleri uğraş beni çok etkiledi. Umuyorum emekleri boşa gitmeyecek. Genel Kurulunuza katılan tüm konuklara ve sizlere teşekkür eder, genel kurulunuzun başarıyla geçmesini temenni ederim.”

 

Mostafa Mohamed Kamal - Mısır Petrol Sendikası Mali Sekreteri:

 

“Özelleştirmeler dünyada tüm emekçilerin sorunu”

 

“Sayın kardeşlerim. Petrol-İş'in değerli Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, sayın delegeler ve arkadaşlarım. Genel Kurulunuzun başarıyla geçmesini diliyorum.

Iraklı sendikacı kardeşlerimize mücadelelerinde başarılar diliyorum. Özelleştirmelerle ilgili hazırladığınız belgesel çok önemli. Özelleştirmeler bizim ülkemizde de çok büyük yıkımlara neden oluyor. İşçiler işlerini kaybediyorlar, işsizlik artıyor. Özelleştirmeler, dünyada tüm emekçilerin, işçilerin sorunu. Bu sorunu çözmek için yeni politikalara ihtiyaç var.”

 

Mehmet Seyis - Kıbrıs Dev-İş Federasyonu Başkanı:

 

“Uzun soluklu, örgütlü mücadeleden başka yol yok”

 

“Türkiye işçi sınıfının öncü sendikalarından olan Petrol-İş'in genel kuruluna bizleri davet etmenizden dolayı çok memnun olduk, gururlandık. Dostların arasında olmanın rahatlığı içerisindeyiz. Bizlerin dostluğu sınıf dostluğuna, sınıf kardeşliğine dayanmaktadır. Sınıf kardeşlerimizin başı ağrırsa bizim de ağrır. Iraklı sendikacı kardeşlerimiz aramızda. Amerikan emperyalizmini sonunu kadar kınıyor ve Iraklı kardeşlerimizin yanında olduğumuzu bildiriyoruz. Onların canı yandığı kadar bizim de canımız yanıyor. Üzüntümüzü belirtiyor, dayanışmamızı iletiyoruz. Yunanlı kardeşlerimiz aramızda. Bir yangın felaketi onlar da yaşadı. Onlara da üzüntülerimizi belirtiyoruz.

 

Değerli kardeşlerim, son dönemlerde tanığı olduğumuz süreç, işçi ve emekçiler için adil koşullar yaratmadı. Tüm bu gelişmeler bir avuç insana daha fazla kazanç ve güç sağlarken geniş kitlelerin konumlarında bir gelişme sağlanamadı. Zenginlerle yoksullar arasındaki uçurum daha da büyüdü. Dünyanın bir yanında zenginlik var, öbür yanında yoksulluk. Savaş, işgal altında olan ülkeler var. Açlık, işsizlik ve göçler dünyanın her yanında sağlık, hastalık gibi büyüyor, milyonlarca insan gelecek endişesi taşıyor. Bu durumu kader olarak tanımlamak yanlıştır. İnsanlar aç ise, işsiz ise, daha iyi bir gelecek için ölümü bile göze alabiliyorlarsa bu kader değildir arkadaşlar. Bu olsa olsa dünya nimetlerinin adil paylaşılmamasının sonucudur. Kader deyip, boyun eğmekle, şikayet etmekle de bu koşulları değiştiremeyiz. Bu uzun soluklu bir mücadeledir. Sabır ister. Örgütlü ve bilinçli olmamız gerekir. Genel kurulunuzun işçi sınıfı hareketine ivme kazandıracağını belirtirken, genel kurulunuzun başarılı geçmesini diler, hepinizi Dev-İş adına saygıyla selamlarım.”

 

 Cihangir Aliyev -Azerbaycan Petrol ve Gaz İşçileri Sendikası Başkanı:

 

“Yağma Anıları -Türkiye filmi beni çok etkiledi”

 

“Değerli arkadaşlar. Bizi bu genel kurula davet ettiğiniz için hepinize teşekkür eder, minnettarlığımı bildiririm. Ben size sendikamın 75 bin üyesinin selamlarını getirdim. Biz geçen yıl kendi sendikamızın genel kurulunu yaptık. Değerli kardeşemiz Mustafa Öztaşkın da genel kurulumuza katılmıştı. Petrol-İş Sendikası'nın bu genel kurulunda eski genel başkanları, sendikacıları, siyasi partilerin yöneticilerini dinlediğimde çok değerli fikirler edindim, çok faydalandım. Bizim şu anda Petrol-İş ile çok iyi ilişkilerimiz var. Önümüzdeki yıllarda bu ilişkilerimizi daha da güçlendireceğiz. Bugün burada Yağma Anıları filmini seyrettiğiminde ben çok heyecanlandım. Petrol-İş'in özelleştirmelere karşı verdiği mücadeleyi biliyor ve takdir ediyoruz. Sendikanız umuyorum ki bu mücadelesinde başarı kazanacaktır. Genel kurulunuzun başarıyla geçmesini diler, hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.”

 

DELEGELER KONUŞUYOR

 

 

Salih Mehmet Aydın- Aliağa Şube Eski Mali Sekreteri- Aliağa Şube Başkanı:

 

“Taşeronlaşma nedeniyle büyük sıkıntılar yaşıyoruz”

 

“Hepinizi saygıyla selamlıyor, genel kurulumuzun başarılı geçmesini temenni ediyorum. Örgütlü oldğumuz işyerlerinde büyük sorunlar yaşıyoruz. Petkim'de mücadele bundan sonra başlıyor. 5 Temmuz 2007'de, Petkim ihalesinin yapıldığı gün 13 otobüs ile Ankara'ya gittik. Her eylem bir eğitimdir. Bundan sonrası için sendikamız yeni bir eğitim politikası uygulamalıdır.

 

Petkim ve Tüpraş'ta taşeron uygulaması olmaktadır. Taşeron eleman işyeri  için bir risktir. Taşeronlaşmaya çözüm bulunmalıdır. Yeni örgütlenme yapılan işyerlerinde de taşeronlaşma nedeniyle büyük sıkıntı yaşanıyor. Örgütlenme sonucunda işten çıkarmalar başlıyor. Petkim'de ne olacağı belli değildir. Rekabet Kurumu'nun incelemesinden sonra düğmeye basacaklar. Petkim işçisi mücadele  edecektir ancak herşeye rağmen satışı engelleyemez isek Petkim'de örgütlülüğümüzü sürdüreceğiz. Petkim'de TİS süreci tıkandı. Sorunun çözümü için mücadele edeceğiz. Düşük ücret sorununu çözemez isek işimiz zordur.

 

Cengiz Orhan- Bandırma Şube:

 

“Sadece laiklik değil, devletçilik de Atatürk ilkesi”

 

“Genel Kurulumuza hoş geldiniz. Bizler her geçen gün işsiz kalan, sosyal haklarından, güvencelerinden yoksun çalışmak zorunda kalan insanları gördükçe halimize şükreder durumlara geldik. Bu duruma nasıl geldiğimizi çok iyi irdelememiz lazım. Seçimlerden önce yapılan Cumhuriyet mitinglerinde sadece laiklik ilkesi ön plana çıkarıldı, konuşmalar yapıldı, sloganlar atıldı. Değerli büyüklerim Atatürk ilkelerinde devletçilik de var. Bu neyi kapsıyor? Özelleştirmelerin karşılığını. Bunu hiç kimse dile getirmiyor. Bu şartlarda nereye gideceğimiz, özelleştirmelerin ülkemize maliyetinin ne olacağı meçhul durumda.  Devletçilik neden ön plana çıkarılmıyor. Özelleştirmelerle bütün birikimlerimize el konuldu, ancak işçi sınıfı hiçbir şey yapamıyor. Kazandığımız mahkemeler var, ancak uygulama yok. Bu dönem sonunda izleyeceğimiz özelleştirme karşıtı politikalarda farklı yollar mi izleyeceğiz veya kaderimize razı mı olacağız?

 

Örgütlü olduğumuz işyerlerinde, sektörlerde üretilen ürünlerin üzerine bunların örgütlü işçiler tarafından üretildiğini yazdıralım. Bu hem bizim kamuoyunda daha fazla tanınmamızı sağlayacak, hem o işyerinin ürününe karşı toplumun ilgisin artıracak hem de üyelerimizin o işyerindeki durumunu sağlamlaştıracaktır.”

 

Erçin Çulcu-  Mersin Şube Mali Sekreteri:

 

“Birleşme politikaları fabrikalara yayılmalı”

 

“Merkez genel kurulumuzun hepimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Birkaç günden beri hem eski sendikacı büyüklerimizin, hem siyasilerin hem de yabancı misafirlerimizin değerlendirmelerini dinledik. 22 Temmuz seçimlerinden sonra ortaya çıkan siyasi tablo, 4.5 yıllık iktidarın bize karşı 5 yıl  daha da güçlenerek tekrar hükümet olmasıdır. Bu güç aynı zamanda işverenler tarafından da sevindirici olarak karşılandı. Siyasi iktidarın tekrar seçimleri kazanması, ülkemiz üzerinde olumsuz emelleri olan ülkelerin de hoşuna gitti. Biz Mersin bölgesinde seçimlerden önce ne işçide, ne çiftçide, ne memurda, ne esnafta  bu hükümetten memnun olanını görmedik. Ama buna rağmen seçimde büyük bir saflıkla bu partiye oy verildi. Bugün geldiğimiz noktada işverenin eli daha da güçlü. İşveren güçlendiyse kime karşı güçlendi, tabii ki bize karşı güçlendi.

 

Ancak bunun karşılığında sendikal harekete baktığımızda, konfederasyon bazında, sendikalar bazında bir dağınıklık var. Hep birleşme talepleri var.

Delege olarak ben de birleşme olması için talepte bulunuyorum. Ancak fabrikada işçiler böyle bir çalışma olduğunu bilmiyor, tabanda bunlar bilinmiyor.

Bu çalışmaların fabrikalara yayılması lazım. Türk-İş de, DİSK de, Hak-İş de güç birliğine gitmek yerine mevcut güçlerini muhafaza etmek istiyorlar. Bunun için de birleşmeler olmuyor. Hepsi konfederasyon olarak kalmak istiyor.

 

Novamed grevinin 1 yılı doldu. Grevin başarıya ulaşması için sendikal dayanışmanın gösterilmesi gerekir. Türkiye'de ses getirdik, Avrupa'da ses getirdik. Tüm sendikaların, tüm delegelerin, şube yöneticilerinin, temsilcilerin bu greve duyarlılık göstermelerini ve manevi anlamda destek vermelerini bekliyoruz. “

 

Cemal Topçu- Aliağa Şube:

 

“Kimse problemi görmüyor, çekilin artık”

 

“Bu genel kurulda herkes lütfen gerçek fikrini söylesin. Burası hür bir kürsü. Kimse problemi görmüyor. Petrol-İş'e beni üye yapanlar hala aynı kişiler, ben emekli oldum, hala aynı kişiler aynı yerde duruyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Değişim, değişim diyoruz ama değişimi göremiyoruz. Biz de savunuyoruz değişimi. Petrol-İş'te 20, 25, 30 yıldır görev yapanlar var. Hala bunların adaylık sürecini anlayamıyorum. Birinci dönem çıraklık olur, ikinci dönem ustalık, üçüncü dönem de alışkanlık olur. Alışkanlık da heyecanı öldürür. Petrol-İş'in 24 şubesi vardı, 16'ya düştü. Bu örgütte mücadele, azim, şevk gerekiyor. Kimsenin kişiliklerine bir şey dediğimiz yok. Bir tek doğruyu bu örgütte 20-25 yıl görev yapanlar mı biliyor? Diğer insanlar hiçbir şey bilmiyor mu? Çekilin artık. Bazı şeyleri söylemenin anlamı yok. “

 

 

 

 

 

Ahmet Ziya Erdoğan - Mersin Şube:

 

“Sendikal hareketten bir eylem kararı duymuş değiliz”

 

“Merhaba arkadaşlar...Değerli yöneticilerimizi, Divan'ı, genel kurulumuzun tüm katılımcılarını Mersin'deki işçi arkadaşlarım adına selamlıyorum. Sendikal mücadelede, demokrasi mücadelesinde şu ana kadar ülkemizde işkenceden

geçenleri, ölenleri saygıyla anıyorum. Bizim çalıştığımız ATAŞ rafinerisinin bir bölümü kapatılarak ücretler yarı yarıya düşürüldü. Bu rafinerinin kapatılması da AKP sayesinde oldu. Özelleştirme konusunda Türk-İş de dahil sendikaların yaptığı tavsiyeden öte gitmiyor. CHP de dahil hepsi nasihatlarda bulunuyor. Eylem kararı ne dün oldu, ne öbürsü gün oldu. Bunu duymuş da değiliz. AKP de 12 Eylül'ün devamıdır. AKP 4.5 yılda sendikal hak ve özgürlüklerde hiçbir çaba göstermemiştir. Başarısını 12 Eylül düzenine borçludur. İster üniversitede olsun, ister fabrikada olsun, demokrasi mücadelesinde, örgütlenme mücadelesinde ilk darbeyi gören yine bizler oluyoruz. Yaşasın iş, ekmek, özgürlük mücadelemiz.”

 

Mustafa Özgen- Ankara Şube Başkanı: 

 

“Sonbaharda bir eylem planı ile hareket edelim”

 

Hepinize şahsım ve şubem adına saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.

Çok alışılmışın dışında bir genel kurul yaşıyoruz. Genel kurullarımız çok daha heyecanlı, çok daha hareketli olurdu. Her genel kurul hem örgütümüzün, hem de işçi sınıfının geçmişinin değerlendirildiği, hem de önümüzdeki dört yılda izlenecek politikaların belirleneceği önemli dönüm noktalardır. Ne yazık ki genel kurullar seçim genel kurullarına dönüşüyor ve konuşulması, tartışılması gereken konular, izlenmesi gereken politikalar tali planda kalıyor.  Bugün yaşadığımız süreçte her şeyin yolunda olduğunu söylemek, sıkıntısız, sorunsuz bir dönem yaşadığmızı söylemek elbette mümkün değil. Çok büyük sıkıntı ve sorunlar yaşanıyor. Aynı sıkıntılarla uğraşmaktan hem sıkıldık, hem bıktık, hem yorulduk. Hem de bu sorunları çözememenin, aşamamanın, onların üstesinden gelememenin büyük bir üzüntüsünü yaşıyoruz. Bu sorunları aşamadığımız zaman ister istemez bir yılgınlık içine giriyoruz. Bunu üyemize yansıtıyoruz, üyemiz bize yansıtıyor. Bir güven bunalımı yaşanıyor. Bu sorunların aşılamamasında tabii ilk sorumlu sendika yöneticileri ve o işin başında olanlar. Ancak bu sorunların aşılamaması, içinde bulunduğumuz durum ile de çok yakından ilişkili. Bunu da bir savunma olsun diye söylemiyorum. Bizlerin, Petrol-İş'in verdiği mücadele açıktır, ortadadır. Geçen süreç buradaki yazıları fazlasıyla doğruluyor: İyi ki Petrol-İş var... Toplumun vicdanı: Petrol-İş yazıları oluşmuş bir kamuoyu vicdanıdır.  

 

Petrol-İş'in 12 Eylül'den bu yana genel başkanları değişse de değişmeyen bir politikası olmuştur; Özelleştirmelere karşı mücadelesi ve sınıf sendikacılığı...

Bu konuda elbette Petrol-İş hem konfederasyon içinde, hem de diğer sendikalar arasında çok farklı bir noktadadır. Ama bu yeterli midir? Asla yeterli değildir.

Biz bu mücadeleyi daha ileriye götürmeliyiz. Ben bu genel kurulun hem Türk-İş hem de diğer sendikalar tarafından dikkatle izlendiğini tahmin ediyorum.

 

KESK Genel Başkanı İsmail Tombul'un dediği gibi evet sorunlarımız, sıkıntılarımız vardır ama bunların çözümü için emek hareketi olarak sonbaharda bir eylem planı ile hareket etmeliyiz. Biz bunları da konuşup tartışmalıyız. Genel Kurulumuzu  bu yönde değerlendirelim.

 

Hepinizin bildiği gibi 12 Eylül süreci yeni bir birey, yeni bir toplum, yeni bir devlet modeli yaratma süreciydi ve bu yaratılmıştır. Burada bizlerin rolü nedir, sendikaların rolü nedir, neler yapmamız gerekiyor? Bunların değerlendirilmesi gerekir. Sendikaların işlevinin ortadan kalktığı bir süreç yaşanıyor. Uzlaşmacı bir sendikacılık isteniyor. Bizim bunu anlayıp çok iyi değerlendirmemiz gerekir. Biz kendimize yeni bir emek hareketi, yeni bir sendikal kültür ve yeni bir mücadele anlayışı oluşturmak zorundayız. Yaşadığımız TİS sürecinde üyelerimizin tek kaygıları ücretler ve farkların ne zaman alınacağı noktasında kalıyor. Tamamen paraya dayalı kaygılar. İç örgütlülüğümüzden, sınıf bilincimizden, ideolojimizden uzaklaşıyoruz.

 

Çok yakında bir genel seçim yaşadık. Antalya'da yaptığımız Temsilciler Kurulu'nda sendikamız yaklaşan seçimlerde nasıl bir politika izlenmesi gerektiğini çok doğru bir tespit ile ortaya koydu. Ancak sendikamız bu politikalarına destek olacak ne sendika ne de konfederasyon bulabildi. Varsa da çok sınırlı kaldı.  Dolayısıyla 22 Temmuz seçimlerinde bir tavır belirleyemedik.

Konfederasyonumuzun seçimlere ilişkin tavrı ve tutumu ise yanlıştı. “Partisine bakılmaksızın sendikacılar hangi siyasi partiden olursa biz onları destekleyeceğiz“diye bir açıklama yaptı. Seçim sürecinde emek hareketi sınıfta kaldı. Bugün siyasi irade gücünü yüzde 34'lerden 47'lere çıkarmıştır.

 

Siyasi iktidar kıdem tazminatını, bölgesel asgari ücreti yeniden gündeme getirecektir. Kamusal hizmetler tamamen tasfiye olmuştur. Birkaç kurum kalmıştır kamu hizmeti veren. Eğitim, sağlık tasfiye oldu ve paralı hale getirildi.

Sosyal güvenlik yasaları ertelendi ama yeniden gündeme getirilecek. Şu anda örgütlenmenin karşılığı iş akti feshidir. Elde kalan kamu işyerlerindeki gelir düzeyi artık diğerlerine göre  lüks hale gelmiştir. Üyelerimizin ücretlerinden yakındığı bir ortamda, Sincan'da, OSTİM'de, Anadolu'nun hemen hemen her yerinde çalışma saati ile ilgili bir süre yoktur. Çalışanların yaşı ile ilgili bir sınır yoktur. Kadın işçilikle ilgili aynı sorunlar yaşanmaktadır. Bir işyerinde asgari ücret, yemek ve yol parası veriliyorsa bu iş çok güzel bir iştir. Bu kadar yoğun bir emek sömürüsü yaşanıyor. Sermaye siyasi iktidarla işbirllği içinde bizim hem kazanılmış haklarımıza saldırıyor, hem de insanca çalışma koşullarını ortadan kaldırıyor.

 

Önümüzde çok ciddi, çık sıkıntılı, çok tehlikeli, çok zorlu  bir süreç var. Siyasi iktidar yaşanan sorunlar konusunda kendi politikalıyla ilgili olarak toplumdan mutabakat almıştır. Toplum, siyasi iktidara, durmak yok, yola devam et demiştir. Bu partiye oy veren işçiler, emekçiler bilsinler ki örgütsüzleştirmeye, kamu işyerlerinin özelleştirilmesine, kamusal hizmetlerin eğitimde, sağlıkta yok edilmesine, işsizliğe, yoksulluğa oy vermişlerdir. Biz de tüm bunlara karşın buradan mücadeleye devam diyoruz. Biz sizinle mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizler gücümüzün etkisini unutmuş durumdayız.  Bu anlamda da öncelikle tavanda değil, tabanda birleşmeliyiz.”

 

 

MERKEZ YÖNETİMİNE ADAYLARIN KONUŞMALARI

 

Recep Sefer - Kırıkkale Şube Başkanı:

 

“Petrol-İş'te değişim olmazsa gerileme süreci başlayacak”

 

“Bir sendikanın dünyayı iyi kavraması gerekir. Dünya sermayesinin yaptığını

anlamalıdır. Daha sonra kendi iş kolumuzun durumunu iyi bilmelidir. Bir Petrol-İş yöneticisi sektörünü bilmiyorsa gelecekle ilgili strateji geliştiremez. 12 Eylül ile birlikte başkasının sorunlarına ilgi duymayan, kendinden başkasını kurtarmayan bir nesil yetişti. Bu dönemden sonra işyerlerimizde giren yeni işçiler mücadeleye inanmıyor. 100 yıllık kazanımları bir bir elden almak için savaşıyorlar. Sosyal devleti ortadan kaldıracak onlarca yasa çıkarıldı. 4857 sayılı Yasa kuralsız, esnek çalışmayı getirip, iş güvencesini ortadan kaldırıyor.

Sosyal devlet, sağlık gidiyor, özelleştirme birikimlerimizi yabancıya aktarma şeklinde sonuçlanıyor. Sermaye aşağıdan yukarı ücret eşitlemesi yapıyor. Serbest bölgelerimizde insanlarımızın etini, kemiğini sömürüyorlar. Süreç, rahat sendikacılık yapılacak bir süreç diğil. Bunlara karşı örgütlü mücadele etmek gerekiyor.  Niçin aday olduğumu da şöyle açıklamak istiyorum:

 

Petrol-İş'te bir değişim olsun diye konuşuluyor. Tabanın böyle talebi var. 16 şube bir araya geldik. Örgüt tabanının genel temaülü değişimin olması yönünde. Ancak sayısı 11'e düşen şubelerle görüşmelerde ilerleme sağlanamadı ve bir karar alınamadı. Biz süreci devam ettirerek adaylığımızı kesinleştirdik. Fabrikalarımızın, üyelerimizin genel beklentisi için aday oldum. Petlas'taki mücadelemi bu örgüt çok yakından biliyor. Özelleştirme saldırılarının yoğun olduğu dönemde kıblemizi döndürmeden mücadele ettik. Örgütte 8 yılda pozitif  yönde ilerleme oldu.  Örgütte yeni bir TİS politikası oluşturulmalı. Türk-İş protokol yapacak, biz imza koyacağız. Böyle TiS düzeni olmaz. Bu bir mizansene dönüştü. Hava-İş'in yürüttüğü TİS ile korkularımız kaygılarımız kalktı, bize cesaret verdi.  Emekle ilgili olarak inancı olan her insanın bu sendikada yöneticilik yapma hakkı vardır. Petrol-İş şu anda iyi bir konumda ama bir sıçrama daha yapması lazım. Değişim olmazsa, sendikamız sıçrama yapamazsa geriye dönüş olacak, gerileme süreci başlayacaktır. Burada başka aday olmaması sıkıntı yaratırdı, Petrol-İş'e yakışmazdı bu. Öncülük yapan bir sendikada daha fazla aday olmalıdır. Hepinize dünya emekçi hareketi, Türkiye emekçi hareketi adına saygılar sunuyorum.”

 

Nimetullah Sözen- Batman Şube Başkanı:

 

“Petrol-İş'in ciddi bir örgütlenme politikası yok!”

 

“Sayın misafirler, sayın delegeler. Hepinizi  Batman işçisinin sıcaklığı ile selamlıyorum. Burada hemen size yaşadığımız bir sorunu aktarmak istiyorum. TPAO'da 7 üyemiz işten çıkarıldı. 12 Eylül'den sonra bile hiçbir üyemiz işten atılmamıştı. 27 yıl sonra demokrasinin, hak ve özgürlüklerin geliştiği bir dönemde 7 işçi işten çıkarılıyor. Bu, Türkiye sendikal hareketinin içinde bulunduğu durumu gösteriyor. Bizlerde 1970'li yılların mücadele ruhu var. Petrol-İş o heyecanı yitirmemiştir, ben buna inanıyorum.  Bu seçim sürecinde genel kurulumuzla ilgili düşüncelerini almak için 15 şubemizi de dolaştım. Herkeste bir rahatsızlık var. Yüzde 80'i mutlak bir değişimin olmasını istiyordu. Bir anlayış, bir zihniyet değişimi olsun istiyorlardı. Arkadaşlarımızla birlikte hareket ettik. 11 şube biraraya geldik. Hepsi değişim istiyordu. 5 şube ise bir araya gelemedi. Bu dağınıklığın ortadan kaldırılması lazım. En iyisini yapma konusunda neden bir araya gelemedik, bunun sorgulanması lazım. Hem değişim isteyip hem de değiştirmemek olmaz. Genel Kurul'da geleceğe yönelik politikaların oluşturulması lazım. Petrol-İş Sendikası en ilerici, en demokrat sendikalardan biridir. Sendikamız öncülük yapabilir, yapmalıdır. Bugünkü söylemlerine bakmayın, Türk-İş genel grev kararı alamaz. Herşeyimizi elimizden aldılar, bunlar yürümedi. Bunlar genel grev yapabilir mi, o cesaretleri var mı?

Ama sizde, bizde var. Petrol-İş, Tes-İş... Biri şarteri indirip, biri vanayı kapatırsa

Türkiye durur. Şarteri indirecek liderler yok. Petrol-İş'te var ama yetmezlikler yaşıyor. Sendikamızın kültürel çalışmaları, yayınları iyi ama örgütsel boyutu, sınıf boyutu zayıf. Örgütlenmeyi günün koşullarına uygulamayı yapamıyoruz. Biz örgütleniyoruz, onlar kapı önüne koyuyor, insanların umudu kırılıyor. Petrol-iş'in ciddi bir örgütlenme politikası yok. Bu koşullarda çekim merkezi olamazsınız. İşkolumuzda 200 bin işçi var, üye sayımız 25 bin. Sendikal hareketin pasifize olması sistemin işine geliyor. Sendikal hareket sistemle uzlaşmıştır, sistemin bir parçasıdır. Başka sendikalarda söyleyemezsiniz ama Petrol-İş'te bunu söylersiniz. Petrol-İş'te toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç var. Biz farklı kimliklerin, farklı inançların merkezi olacağız. Emperyalizme uşaklık yapanlar sorunları çözemezler. Biz halkların kardeşliği için, işçi sınıfının geleceği için mücadele edeceğiz. Amacımız bu. Yaşasın halkların kardeşliği...Yaşasın işçilerin birliği!”

 

İbrahim Doğangül- Aliağa Şube Başkanı:

 

“Başka bir dünya mümkün de başka bir

sendikacılık anlayışı niye mümkün olmasın”

 

“Divan oluşumunda, Merkez Yönetim Kurulumuzda kadın işçilerimiz az. 5 kişilik divanda 2 kadın arkadaşımız var. Kadınların toplumun bütün noktalarında temsil edilmesi lazım. Salonumuzun girişine 10 yıldır “Başka bir dünya mümkündür” diye yazıyoruz. Bu değişim gerekir demektir. Biri bize mahkümsunuz diyor. IMF geliyor, kendi ekonomi politikalarını dikte ediyor. Bu örgütte değişim ihtiyacının, örgütte de konuşuluyor olması çok anlamlı. Başka bir dünya mümkün de başka bir sendikacılık anlayışı niye mümkün olmasın. Örgütte ne yaşadık, ne yaşanıyor, biz bunları konuşamadık. Bu anlayış bu dönem yıkılamazsa bir daha ne zaman ve nasıl değişim olacak?

 

Buna ihtiyacımız varsa, beni seviyorsanız benimle birlikte olun, bana mecbur olduğunuz için beni seçmeyin. Değişim isteğiniz ne kadar yerindeyse bu konuda çaba sarfetmeniz gerekirdi. Eksikliklerimizi söylemeliyiz. Ben seni sevdiğim için uyarıda bulunuyorum. Eleştiri yaptım. Bunu eleştirirsem başım belaya girer diye düşünmedim. 5 Şube Başkanı ile biz Tüpraş'ta TİS görüşmelerinde, özelleştirmeye hala karşıyız dedik. Bunun anlamı şuydu; doğru bildiğiniz şeyi söyleyeceksiniz, doğru tutum ve dille birlikte söyleyeceksiniz.

 

Mahkümsunuz dediler, yanlız bize değil bütün dünyaya bunu söylediler. Hayır mahküm değiliz diyenler var. Latin Amerika'da bunun örnekleri var. Bütün işçiler aynı partiye oyumuzu vermediğimiz sürece sorunlarımızı çözebilmemiz mümkün değil. Sandığa gelince tercihimizi, sınıfsal durumumuz ile ilişkilendiremiyoruz. Sendikada mücadele ederken işçi kimliğimizle bir araya geliyoruz. Özelleştirme mücadelesinde partinin önünde o partiye karşı mücadele ediyoruz ama seçimde yine o partiye oy veriyoruz. Bu olmaz.  Biz istersek aydınlık gelir, bu millet ne istiyor sorusunu sormak lazım. İnsanları IMF politikalarına karşı örgütleyin, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanın. Sendikalar 12 Eylül yasaları değişmelidir demeliler. Örgütlenme özgürlüğü gelişmemiş. Bu süreç iyi değerlendirilmelidir. Müzakere sürecini mücadele sürecine dönüştürmeliyiz.

 

Gergin ortam devam ettirilmeye çalışılıyor. Karşıtlık üzerinden günlük problemleri çözemiyoruz. Bizim barışa, toplumsal uzlaşmaya, kardeşliğe ihtiyacımız var. Anayasa taslakları hazırlanıyor ama çalışma yaşamı ile ilgili konular gündemde yok. Anayasa, çalışanların temel hak ve özgürlüklerini içeren bir Anayasa olmalı.

 

Türk-İş'te Salih Kılıç olmamalı. Biz buna mahküm değiliz. Ama bize görev düşüyor.  Daha iyi bir Türk-İş yaratmak için Türk-İş Genel Kurulu'na da hazırlanmamız gerekiyor. Bazı sendikacılar AKP'ye yakınlaşmayı, iyi sendikacılık anlayışıyla yapıyorlar. Ne ricacı, ne maceracı, mücadeleci bir sendika, mücadeleci bir Türk-İş istiyoruz. Değişim, anlayışımızın, politikamızın sorgulanmasıdır. Neyi değiştireceğiz, hangi politikamız, hangi duruşumuz yanlış, kimi değiştireceğiz? Tüm bunları konuşmamız lazım. Örgütte dinamizm eksiktir deniyor. Örgütlenme yalnız yapılabilecek bir çalışma değil. Yöneticisinden uzmanına kadar hep birlikte bu konuda çaba sarfetmeliyiz. Örgütlenmek için Novamed'de, Sanovel'de, Esen Plastik'te parayı kullandık ama bu paranın doğru yere gittiğinden emindik.

 

Yeni örgütlenmelerin olduğu, büyüdüğümüz bir sürece girmeliyiz. Sendikacılık imajı değişmelidir, toplumda yeniden güven kazanmalıyız. En alttakileri örgütlemek artık eskisinden daha kolaydır. Aidat gelirlerimiz giderlerimizi karşılamıyor. Faiz gelirlerimizle dengeyi sağlamaya çalışıyoruz. Eskiden faizler çok yüksekti. Biz ülkede faizler düşsün diye mücadele ederken kendi ekonomik geleceğimizi de faizlerin düşmemesine bağlamışız. Ne yapmak lazım? Tasarruf yapmak lazım. Bunları da konuştuk, tasarruf tedbirlerini de alacağız. Ama  biz başka türlü bir sendika istiyorsak bu tasarrufların yanına başka şeyleri koymamız lazım. Bu düşük ücretle, 5 yıl sonra kamu işyerinde ücretlerin daha da düşecek olacağını dikkate alırsak, bu düşük aidatla üye sayınız iki katına çıksa bile yine geliriniz giderinizi karşılamayacaktır.

 

Yunanistan'da bir sendikayı ziyarete gittik. 7 bin 500 üyesi vardı. Sendika genel merkezlerinde toplam 3 kişi çalışıyor. Genel Başkan sendikaya motosikletle gidip geliyor. Profesyonel sendikacı yok denecek kadar az. Biz de bu modelleri araştırmalıyız, incelemeliyiz. 

 

 

Ben bu zamana kadar mücadele edebildiysem örgütüm olduğu için oldu.  Bir çok şeyi bu örgüte borçluyum, sizlere borçluyum. 1959 doğumluyum. Hiçbir insanın yaptığı işle yaşını ilişkilendirmiyorum. Süleyman Hocamız 80 yaşındaydı ama benden gençti, nur içinde yatsın. Ama görevler nasıl alınıyorsa verilmeli de. Zamanla görevler hangi alanda olursa olsun alışkanlığa dönüşür. Başta heyecandır sonra olgunluktur ve daha sonra da birisi gelse de kurtarsa bizi denir. Ben 8 yıl baştemsilcilik yaptım şube başkanı olmadan önce. Ama bir dört yıl daha yapmayacağımı arkadaşlarıma söyledim. Sebebi şu, artık belli bir süre sonra heyecanınızı kaybediyorsunuz. Ben arkadaşlarıma söyledim, hazırlayın kendinizi diye. Bu şube genel kurulundan sonra oturduk, konuştuk; gelecek dönem şube başkanlığı yapmak istemiyorum, hazırlayın kendinizi dedim. Bir insanın sendikal görevlerden ayrılması sendikadan elini eteğini çekmesi anlamına mı gelir?

 

Bazı sendikalarda, bazı kitle örgütlerinde iki dönem aday olunur diye düzenlemeler var. Bu bizde olmaz deniliyor. Siz yakınıyorsunuz, gitmiyorlar diye. Ama buralarda görev yapan insanlar bu görevlerde kalmak için silah mı çekiyor. Ne yapacaksınız siz yapacaksınız?  Sendikacıların hayatlarında başka alanlar yok ve arşiv memuru zihniyeti oluşuyor. O görevdekiler kendilerinin ayrılmasıyla, hiçbir evrakın bulunamayacağını, işlerin zorlaşacağını sanıyorlar.  Değişim, anlatmaya çalıştığımız politikalarla birlikte heyecan getirmeli. Ben en fazla iki dönem burada kalmalıyım. İki dönem görev yaparsam 56 yaşıma geliyorum. 56 yaşımdan sonra benim yapacak işlerim var kardeşim, var. Sendikal faaliyetin başka şekillerde de mümkün olduğunu bilmeliyiz, göstermeliyiz.

 

Örgütü motive eden bir değişim olmalı. 11 şube başkanı bir araya gelmedi. Bizsiz bu sorunu çözeceklerini düşündüler. Bizi çağırmadılar. Biz çabamızı sonuna kadar sürdürüyoruz. Biz değişim isteğiyle kendimizi gönüllülükle ortaya koyduk. Ben merkez yönetim kuruluna talibim. Aday olmam gerektiğini düşündüm. Bunun örgütün yararına olduğuna inanıyorum.  Eğer bana güvenir, bu görevi verirseniz layıkıyla yapacağımdan en küçük kuşkum yok. Aldığım bütün yansımalar da bu yönde. Farklılıklar olabilir ama marifet farklılıklardan sinerji yaratmaktır. Elinizi vicdanınıza koyun. Adnan Ağabey benim kendisinden çok şey öğrendiğim bir insan.  Bu görev bir bayraktır, ben bu bayrağı devralmaya talibim. Bu sendika hepimizin. Görev anlamında da, sorumluluk anlamında da hepimizin. Hiç kimsenin, bu sendikayı ben senden çok seviyorum, bu sendika benim deme hakkı yoktur.   Bu sendika bütün Petrol-İş üyelerinindir. Ben de bütün Petrol-İş üyeleri kadar Petrol-İş'i seviyorum. Kongremiz hayırlı uğurlu olsun.”

 

Tekin Akın- Trakya Şube Başkanı:

 

“Bu örgütü yeni politikalara hazırlamak lazım”

 

“Trakya şube adına hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Bu sendika engin bir sendikadır, derin bir sendikadır. Çınar gibi eski genel başkanarı burada. Arkadaşlarımıza, dört yıldır hizmet verdikleri süre için teşekkür ediyoruz.

Kongremiz çok olgun bir şekilde geçiyor. Önümüzdeki dönemle ilgili düşüncelerimiz var. Arkadaşlarımız çıktılar anlattılar. Bu şu demek değil; bu merkez yönetim kurulu geçmişte bu sendikayı batırdı, çıkardı demek değil.

 

Arkadaşlarımız özelleştirmeye karşı mücadelede, TİS'lerde görevlerini yerine getirdiler. Ezen ve ezilen varsa sendikal hareket de var olacaktır. Ama ne yazık ki sadece bizim örgütümüzün zaafı değil bu. Türkiye sendikal hareketi dibe vurdu. Çıkış yolları arıyoruz. 1986 yılında bu örgütün 56 bin üyesi vardı. Örgütlü sayısı 75 bin kişi idi, işkolundaki çalışan sayısı da 120 bin kişi idi.

 

Bugün bu işkolumuzda 200 bin işçi var, bizim üye sayımız 20 bin. Biz doğru yerde değiliz. Bu kabahat onların mı? Hayır, bu kabahat hepimizin.

 

Petrol-İş Sendikası Türkiye sendikal hareketinin delikanlı sendikasıdır. Böyle olmaya da devam edecektir. Bu örgütü yeni politikalara hazırlamak lazım. Bu örgüt enerjisini kendi içinde çatışarak harcamamalı. Enerjisini özelleştirme mücadelesine, toplu iş sözleşmelerine, sendikal hareketin gelişmsine ve Türkiye'nin ilerlemesine harcamalı.  Bu örgüt çok laf etti. Bir şey üretemedi. 11 şube başkanı bizsiz yürüyeceğini söylediler. Farklılıklardan sinerji yaratmalıyız. Bu örgütü yarınlara hazırlamak lazım. Eksik olan sevgiyi, kardeşliği, barışı inşa etmemiz lazım.

 

GENEL MERKEZ YÖNETİCİLERİ ELEŞTİRİLERİ YANITLIYOR:

 

Mehmet Güray - Genel Mali Sekreter:

 

“TİS sözleşme politikası yok demek haksızlık”

 

“Değerli konuklar, değerli arkadaşlarım...Çok zorlu bir dönem yaşıyoruz. Ekonomi sıcak para ile dönüyor. Saadet zinciri birgün kopacak. Ülkede sendikalar nerede? “İyi ki Petrol-İş var” diyenler var. Bu vecizeyi halk ve medya yazdı. Petrol-İş üyesi olmaktan mutluluk duyuyoruz. Değişim deniliyor. Biz aynı dönemin insanlarıyız. Heyecanını yitiren bu işleri bırakmalı. Biz heyecanı yitirmedik. Sendikacılık zordur, stresli bir iştir. Petrol-İş'de değişim 20 yıl önce başladı. Sağcı solcunun masasına gidemezdi. Biz o günlerde değişimi gerçekleştirdik. Biz Kürt-Türk kardeşliğini de tesis ettik. Daha önce öyle tartışmalar, öyle çatışmalar oluyordu ki eğitimler bile yarıda kalıyordu. Her konuşan bu olaylara değinirdi. TİS sözleşmelerinde yapabildiğimizin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. 90 işletmede TİS görüşmeleri yapıyoruz, iyi sözleşmeler imzalamaya çalışıyoruz. TİS sözleşme politikası yok demek haksızlıktır. Bazı sendikalar daha 4857 sayılı Yasa çıkmadan, esnek çalışma maddelerine atıfta bulunarak sözleşme bitirdiler. Bizde ise hiçbir sözleşmede bu konuda taviz verilmedi. Herşey açık, şeffaf. Birlikte, birbirimizi ikna ederek sözleşmeleri bitiriyoruz. Biz paylaşmadan TİS imzalamadık, imzalamayız da. Kongremiz çok seviyeli yapılıyor. Ben onur, gurur duyuyorum. Bayrağı taşımaya kararlıyım, kimseye vermeye niyetim yok.”

 

İsmet Yiğit- Genel Örgütenme ve Eğitim Sekreteri:

 

“Ümitsiz insan mutsuz insandır. karamsarlığa kapılmadık”

 

“Bizim çalışmalarımızla ilgili olarak eleştiri gelmedi. En önemli konumuz örgütlenme. Burada eğitim konusu gündeme getirilmedi ama bizim en önemli faaliyetlerimizden birisi de eğitim çalışmaları. Güzel bir kongre yapıyoruz. Hepsi kayda alınıyor, önemli konuşmalar yapılıyor. Bu dönemde iyi örgütlenmeler yaptık. Eğitimleri de örgütlenme üzerine yaptık. Biz balık yemesini değil balık tutmasını öğrettik. Rahmetli Süleyman Üstün Hocamız, “Ümitsiz insan mutsuz insandır” derdi. Biz hiçbir zaman ümitsiz olmadık, karamsarlığa kapılmadık. Evinde demokratik olmayan işinde de, dışarada da demokrat olamaz. Mitinlerler yapıyoruz ama çoluk çocuğumuz bu mitinglerde yok. Petrol-İş Sendikası'ndan dafa fazla eğitm yapan sendika yoktur. Önümüzdeki günlerde yine aktif üye eğitimlerine başlıyoruz. Temsilci-yönetici eğitimleri yapıyoruz, yeni üye eğitimleri, işyeri eğitimleri veriyoruz. Programımız devam ediyor. Gitsek de kalsak da bu programlar devam edecek. Kongrenin herkese hayırlı olmasını dilerim.”

 

 

Adnan Özcan – Genel Mali Sekreter:

 

“Seçimle gelenlere kim olursu olsun saygılı olmalıyız”

 

“Güzel bir genel kurul yapıyoruz. Emeği geçenlere teşekkür ederim. Eleştiriler sevgi, saygı sınırları içerisinde yapılıyor. Merkez Yönetim Kurulunun görevi birleştirmek, kaynaştırmaktır. Biz bunu yapamazsak güveni yitiririz. Mali raporu kabul ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Örgütlenmelerde işten atılanlara, çoluk çocuklarına az da olsa katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Biz kendi içimizde tartışarak yola çıkıyoruz. Petkim mücadelesini hep birlikte sürdüreceğiz. Bizler Başkanlar Kurullarında münakaşa ederiz, bu olur ama o tartışmalardan sonra aynı yerlere yürürüz, nezaket devam eder.

 

Değişim Ahmet'in, Mehmet'in gitmesi değildir. Seçimle gelenlere kim olursa olsun saygıda kusur etmeyeceğiz. Birlikte çalıştığımız arkadaşların seçtiklerini saygı ile kucaklayacağız. Hepimiz bir sınıfın temsilcileriyiz. Delegeler gelecek, dört yıl için istediğini söyleyecek. Çalışma azmi deniyorsa eğer o da bende var.

Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın buraya sığmıyor. Türk-İş Genel Kurulu'na hazırlanmalıyız. Genel Başkanı onurlu bir şekilde Türk-İş'e yollamalıyız. Türk-İş'te 1986'dan bu yana dışarıda kaldık. Sorunlarımızın çözümü konusunda ortada kalıyoruz. Bir ayağımızın Türk-İş'te, bir ayağımızın burada olması lazım.

 

 

Mustafa Çavdar- Genel Sekreter:

 

“Yapılan eleştirileri olumlu görüyorum”

 

“Yapılan eleştirileri olumlu görüyorum. Eksikliklerin giderilmesi için iyi oldu. 1987'den bu yana  bu örgütün merkez yöneticiliğini yapıyorum. Sendikacılığa bu örgütte başladım. Bu örgüt bir yerlere sevgi, saygı, kerdeşlik duygularını güçlendirerek geldi. İş yapan hata yapar. Ben kendimi bu örgütte bir er, bir asker olarak gördüm. Tek ses olduk, tek söylemle kamuoyunun karşısına çıktık ve başarılı olduk. Böyle bir sendikanın Genel Sekreteri olmak bize onur veriyor. Tek seslilik iyidir, bu insana güç verir. 12 Eylül sendikal hareketi ezdi, emekçiler zindanlara atıldı. O dönemlerde sendikacılık yapacak kimse kalmamıştı. Herkes iyi şeyler yapmak için aday oluyor. Tekrar görev verirseniz devam ederim. Örgütü ileri götürmek için toplantılar yapıldı, 11 şube toplandı, 5 şube toplandı. Delege ne takdir ederse, boynumuz kıldan incedir. Genel Kurulun işçi sınıfına hayırlı olmasını dilerim.”

 

Mustafa Öztaşkın- Genel Başkan:

 

“Biz sendikal harekete yeni açılımlar getirdik”

 

Dünyayı uluslararası şirketler yönetiyor.  Üretim yapısı değişti. Yeni üretim zincirleri oluştu. Bir ürün dünyanın çeşitli ülkelerindeki binlerce fabrikada üretilen parçaların birleştirilmesiyle yapılıyor. Eğer  üretim, değişik üretim zincirlerinde yapılıyorsa işkolu sendikacılığının da bir anlamı kalmıyor. Üretim ağında çeşitli sektörler var. Bu ağ sadece üretimle sınırlı değil, tükeciyle de ilgisi var, nakliyeci ile ilgisi var. Hammaddenin alınıp ürüne dönüştürülmesine ve ondan sonraki sürece kadar örgütlenmeyi yapabilcek sendikalara ihtiyaç var.

Zincirin bir halkasında örgütlü olup, diğerlerinde örgütlü değilseniz orada başarılı olmanız mümkün değildir. Bu nedenlerle sendikacılık küresel ağlar üzerinden yapılmalı. Sendikal politikalar da üretimdeki değişime uygun bir şekilde değişmelidir.

 

 

Küresel düzeyde ne kadar işbirliği ve dayanışmaya giderseniz sendikacılıkta o kadar başarılı olursunuz. Sendikacılar politikalarını buna göre oluşturmalıdır. Bu şekilde düşünen sendikalar, sendikacılar büyür, diğerleri küçülür. Biz sendikal harekete yeni açılımlar getirdik. Bizim getirdğimiz açılımlar Türkiye'de uygulansaydı durum çok daha farklı olurdu. Sosyal güvenlik yasalarına karşı bizim izlediğimiz politikalar örnek alınarak mücadele edilseydi 70 milyon ayağa kalkardı. Türkiye sendikal hareketi bunu yapamadı. Sorun yöneticilerde değil, sorun mücadelede kullanılan yöntemlerde. 

 

Bu konular topluma anlatılamadı. Toplum SSK hastanelerinin devrinden medet umdu. Bilgi odaklı strateji günümüzde çok önemli. İktidarla hareket etmekle bu iş olmaz. İşçi sınıfının çıkarları doğrultusunda mı, iktidarır istediği yönde mi sendikacılık? Bunu tartışmamız lazım. Petrol-İş elbette mücadele anlayışı ile Türk-İş'te sendikal harekete katkı koyar ama tek başıma benim Türk-İş'e gitmem bir şey ifade etmez. Biz Petrol-İş olarak sınıf sendikacılığını benimsiyoruz. Başından beri bu böyledir. Biz ekonomik mücadele ile demokratik mücadeleyi birbirinden ayırmıyoruz. Sendikamız laik, demokratik, sosyal, hukuk devletine sahip çıkar. Sendikamız örgütsel bağımsızlığını her dönemde korumuştur. Siyasi partilere eşit mesafede durmuştur. O siyasi partinin emeğe yakınlığına, uzaklığına bakarak duruşunu belirlemiştir. 22 Temmuz seçimlerinde AKP'ye oy vermeyeceğini ilan etmiştir.

 

Önümüzdeki dönemde daha da uzmanlaşmaya, kurumsallaşmaya önem veren bir sendikacılık anlayışına önem vereceğiz. Alt sektörlerde ne olup bitiyor, bunları izleyeceğiz. Hepsini ayrı ayrı mercek altına alacağız. Raporlar, veriler doğrultusunda hareket edeceğiz. Aksi durumda taleplere yanıt veremeyen bir sendika haline geliriz. Üyelerimizde aidiyat duygusunu geliştirecek projeler üreteceğiz. Strateji belirlemek üzere akademik kurullar olşturacağız. Yöneticiler, planlama ve koordinasyon işini bilen yöneticiler haline gelecek. Her işi bilen yönetici-sendikacı tipi bitti. Türkiye sendikal hareketi sendikacılık okulunu kurmak zorunda. Günü idare eden politikalar bitmiştir. Günü idare etme politikası koltukları koruma politikasıdır.

 

Yıllıkları çıkarmaya devam edeceğiz. Üyelerimizin profilini belirlemeye yönelik bilimsel anket çalışması yapacağız. Buna göre örgütün ihtiyacı nedir, talepler nedir bunları belirleyeceğiz. Kimya sektörüne ilişkin araştırmalarımızı genişleteceğiz. Kimya sektörü üstüne geniş bilimsel çalışmalar yok. Bizim yapacağımız çalışma ilk çalışma olacak. Küresel düzeyde dayanışma ve işbirliğine önem vereceğiz, bütün servisleri buna göre yapılandıracağız. Çok uluslu şirketler için networklere katılımımız yönünde planlarımız var. Bu dönemde üye sayımızı koruduk ama büyümemiz gerekiyor. Örgütlenme servisini yeniden yapılandırmak zorundayız. Nerede ihtiyaç varsa orada örgütlenme bürosu kurulmalıdır. Belgeseller, filmler hazırlamak zorundayız. İç örgütlenmeye yönelik çalışmalar yapmalıyız. Bu ihmal edildi.

 

İşverenler yeni bir üretim modeli geliştiriyorsa bizim de bunlara nasıl yanıt verebileceğimizi bulmalıyız. Bu konularda bilgili, donanımlı kişilere ihtiyaç var.

Eğitimden geçen arkadaşlarımızı sendikal mücadelenin içine çekmeliyiz. Her üyemize bir e-posta adresi veriyoruz. Yaşam boyu onları mücadele etmeye davet edeceğiz. Etkinliklerimizi, eylemlerimizi belgelemede sıkıntı var. Şubelermize de kamera almalıyız. Yaptıklarımızı gelecek kuşaklara ancak bu şekilde aktarabiliriz. İki yıl sonra sendikamızın 60. kuruluş yılı. Sendikamızın 60 yıllık tarihini yazdırmayı düşünüyoruz.

 

Sendikalar tavizle ayakta kalma stratejisi izliyorlar. Verilecek taviz kalmamıştır. Elimizde kalan son kıdem tazminatı hakkından taviz verilemez. 11 milyon çalışan var. Yarısı kayıt dışı. Türk-İş kıdem tazminatında kırmızı çizgisini çizmek zorundadır. Sadece üyelerin değil, gelecek kuşakların da kıdem tazminatını güvence altına almalıyız.  Grup sözleşmeleri, sektör sözleşmeleri tartışılmalıdır. Örgüt her anlamda yeni şeyleri konuşmalıdır. Sözleşmelerde tıkanıklıklar var. En iyi diye nitelendirdiğiniz sözleşme neye göre iyi, bunun hesaplanması gerekir.

 

Farklılıkları zenginlik olarak görüyor, saygı duyuyoruz. Farklılıklar bizleri ayrıştıracak farklılıklar olmamalı. Üst kimlik Petrol-İş'li olmaktır. 8 yıldır uyumlu br çalışma yaptık. Ben dahil herkesin performansı değerlendirilebilir. Örgütümüzü daha ileriye taşımak için çalışacağız. Örgüte yakışır bir genel kurul yaşıyoruz. 16 şube ortak karar verebilseydi iyi olurdu  ama olmadı. Herkes örgütü daha iyi bir noktaya ulaştırmak için tartışmalara katıldı. 8 yıl boyunca bizlere güven gösterdiniz. Hepimiz eşitiz. Eşitler arasında birincilik görevi bana düşmüş. Petrol-İş olarak düşünülmeyeni düşünmek, söylenmeyeni söylemek ve yapılmayanı yapmak zorundayız. Sizi hayaller kurmaya ve bu hayallerinizi gerçekleştirmeye davet ediyorum. O hayallerin, insanların eşit, özgür, barış içinde bir dünyada yaşaması olmasını diliyorum.

 

KUTU:

 

YENİ DÖNEMİN İLK BAŞKANLAR KURULU TOPLANDI

 

Yeni Merkez Yönetim Kurulu

Şube Başkanlarıyla biraraya geldi

 

7 Eylül tarihinde başlayan ve üç gün süren Petrol-İş Sendikası'nın 25. Olağan

Merkez Genel Kurulu'un dün sona ermesinin ardından yeni dönemin ilk Başkanlar Kurulu sendikamız genel merkezinde bugün toplandı.

 

Sendikamızın 25. Olağan Merkez Genel Kurulu'nda, 9 Eylül'de yapılan seçimler sonucunda Genel Başkanlığa Mustafa Öztaşkın yeniden seçildi. Genel Kurul seçimleri sonucunda Genel Sekreterliğe Mustafa Çavdar, Genel Mali Sekreterliğe İbrahim Doğangül, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterliğine Nimetullah Sözen, Genel Yönetim Sekreterliğine ise Mehmet Güray seçildiler.

 

Yeni Merkez Yönetim Kurulu, sendikamızın 16 şube başkanıyla bugün bir araya gelerek  Genel Kurul'da alınan kararları ve izlenecek politikaları değerlendirdi.

Sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Petrol-İş Sendikası'nın 25. Olağan Merkez Genel Kurulu'nun çok düzeyli geçtiğini, genel kurulda seçime yönelik değil, dünya ve Türkiye sendikal hareketine, özelleştirmelere, uygulanan ekonomi politikalarına yönelik tartışma ve değerlendirmelerin yapıldığını belirterek bunun Petrol-İş adına gurur verici olduğunu söyledi.

 

Öztaşkın, “Uluslar arası Kimya, Maden ve Genel Genel İşçi Sendikaları Federasyonu (ICEM),  Alman Maden Kimya Enerji Sendikası (IGBCE), Yunanistan Petrol Sendikası, Azerbaycan Petrol ve Gaz Sendikası, Bağımsız Devletler Topluluğu Petrol ve Gaz Konfederasyonu, Irak Petrol Sendikası, Mısır Kimya Sendikası gibi uluslararası sendika, federasyon ve konfederasyonların başkan ve yöneticileri de genel kurulumuza katılarak dünya sendikal hareketindeki gelişmeleri ve yeni mücadele yöntemlerini, deneyimlerini anlattılar” dedi.  Öztaşkın, Petrol-İş'in de önümüzdeki dönemde uluslararası işçi sendikaları, federasyon ve konfederasyonlarla daha fazla işbirliği yapacağını, küresel sermayenin, küresel şirketlerin saldırılarına karşı ortak mücadele edeceklerini kaydetti.

 

 

GELEN KONUKLAR

 

Cevdet Selvi- CHP Genel Başkan Yardımcısı

 

Salih Kılıç: Türk-İş Genel Başkanı

 

Mustafa Türkel- Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri

 

Çetin Altun-Türk-İş Genel Teşkilat Sekreteri

 

Ufuk Uras-Milletvekili

 

Refik Baydur-Kiplas Başkanı

 

A.Levent Tüzel- Emek Partisi Genel Başkanı

 

Doğu Perinçek-İP Genel Başkanı

 

Ayhan Demirbozan- Türkiye Dok Gemi-İş Senikası Genel Başkan Yardımcısı

 

Hüseyin Necip Nalbantoğlu- Türkiye Dok Gemi-İş Senikası Genel Başkanı

 

Mecit Amaç-Tekgıda-İş sendikası Genel Sekreteri

 

Faruk Büyükkucak-Türk-İş İst 1. Bölge Temsilcisi

 

H.Hüseyin Kayabaşı-T. Maden-İş Sendikası Genel Başkanı

 

Ramazan Denizer- Genel Maden İş Genel Başkanı

 

Gürsel Doğru- Tez Koop İş Sendikası Genel Başkanı

 

Ali Akcan- Türkiye Haber İş Sendikası Genel Başkanı

 

Nazmi Irgat-Teksif Sendikası Genel Başkanı

 

 

Adnan Kurtul- Petrol-İş Sendikası Eski Genel Başkanı Ziya Hepbir’in Yeğeni

 

İsmail Topkar-Evrensel İnsan Hakları

 

Reyhan Mutlu-Basın-İş Genel Teşkilatlandırma Sekreteri

 

Menderes Çadır-Basın-İş Sendikası Genel Eğitim Sekreteri

 

Levent Dinçer-Basın-İş İstanbul Şube Başkanı

 

Ziya Hepbir-Petrol-İş Sendikası Eski Genel Başkanı

 

İsmail Bayer-Emekli Çalışma ve Sosyal güvenlik B. Çalışma Genel Md. Baş İş Müfettişi

 

Recep Aliçelik-Tekgıda-İş Sendikası Genel Teşkilat Sekreteri

Mustafa Akyürek-Tek Gıda İş Sendikası Gen. Eğit. Skrt.

 

Mehmet Karataş-Tek Gıda-İş Sendikası Gen. Mali Sekreteri

 

Burak Gürdal-KİPLAS Kimya İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri

 

Atilay Ayçin- Hava-İş Genel Başkanı

 

İsmail Hakkı Tombul- Kesk Genel Başkanı

 

Hüseyin Koçyiğit  Petrol-İş Sendikası Bandırma Eski Şube Başkanı

 

Vedat Bilgin- Petrol-İş Sendikası Eski Merkez Disiplin Kurulu Başkanı

 

Cemail Bakındı- Toley-İş Genel Başkanı

 

Alaaddin Dinçer-Eğitim Sen Genel Başkanı

 

Ergin Alşan- Selüloz-İş Sendikası Genel Başkanı

 

Bilal Çetintaş-Kristal-İş Genel Başkanı

 

Mustafa Dağlıoğlu- Genel Maden-İş Genel Sekreteri

 

Turgut Aktaş-Haber-İş And. Yak. Şb. Bşk

 

Mücahit Özdemir-T Haber-İş Sendikası Erzurum Şb. Bşk

 

Murat Özveri-Avukat

 

Niihat Altaş-Belediye-İş İtfaiye Şb Bşk.

 

Erkan Önsel-İşçi Partisi Genel Başkanı Yardımcısı İst. İl Başkanı

 

Musa Servi-Deri-İş Sendikası Genel Başkanı

 

Abdurrahman Taşçı-İşçi Partisi İl Yöneticisi

 

Erdal Demirkan-İşçi Partisi İst. İl Yöneticisi

 

Esin Ergenç-Ulusal Kanal Emek Dünyası Yapımcısı

 

Yrd. Doç. Dr. Engin Ünsal- Maltepe Üniversitesi

 

Çetin Zorlu- SSK İhtiyarlık İstanbul Müdürü

 

Yener Kaya- Deri-İş Sendikası Eski Genel Başkanı

 

Kenan Yavuz- Petkim Genel Müdürü

 

Mehmet Seyis-Dev-İş Genel Başkanı

 

Hasan Felek- Dev Genel İş Sendikası Genel Başkanı

 

Nejdet Kan- Petrol-İş Samsun Eski Başkanı

 

Metin Kır- Teksif B.Vekili

 

Pevrul Kavlak-Türk Metal Sendikası Genel Başkan Yardımcısı

 

Dr. Arzu Çerkezoğlu- Dev -Sağlık İş Genel Başkanı

 

Tufan Sertlek: Dev Sağlık İş Genel Sekreteri

 

 

GENEL KURULA MESAJ GÖNDERENLER

 

Murat Başesgioğlu - Devlet Bakanı

 

Faruk Çelik-  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

 

Hilmi Güler- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı

 

Mehmet Ali Şahin - Adalet Bakanı

 

Deniz Baykal-CHP Genel Başkanı

 

Devlet Bahçeli MHP Genel Başkanı

 

Zeki Sezer DSP Genel Başkanı

 

Mehmet Ağar DP Genel Başkanı

 

Mümtaz Soysal – BCP Genel Başkanı

 

Murat Karayalçın- SHP Genel Başkanı

 

Oktay Vural MHP İzmir Milletvekili

 

Bayram Meral CHP İstanbul Milletvekili

 

Jale Ağırbaş DSP İstanbul Milletvekili

 

Bilhun Tamaylıgil CHP Milletvekili

 

Fatma Nur Serter  CHP İstanbul Milletvekili

 

Oğuz Oyan  CHP Genel Sekreter Yrd.

 

Prof. Dr. Tevfik Çavdar

 

Vedat Ünal- Ege Bölgesi Maden İşçileri Sendikası Şube Başkanı

 

Liman-İş Sendikası Yönetim Kurulu

 

Orhan Kutevu- ARTENİUS TURK PET

 

Bircan Akyıldız - Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı

 

Türkiye Denizciler Sendikası Yönetim Kurulu

 

Mustafa Özbek- Türk Metal Genel Başkanı

 

Jeofizik Mühendisleri Odası X1. Dönem Yönetim Kurulu

 

Türkiye Orman İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu

 

Basın İş Sendikası Genel Başkanı

 

Mürsel Taşçı -Ağaç İş Sendikası Genel Başkan

 

Bedrettin Baykaç: Tarım -İş Sendikası Genel Başkanı

 

Mustafa Başoğlu- Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı

 

Faruk Bal-  MHP Genel Başkan Yardımcısı

 

Osman Çimen -Türk Harb İş Sendikası Genel Başkanı

 

İsa Gök Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı

 

Yaşar Seyman -Ankara

 

Eyüp Alemdar- Kop-İş Sendikası Genel Başkanı

 

Yunus AKIL BTS Genel Başkanı

 

Taner Yüzgeç  - TMMOB İnşat Mühendisleri Odası Başkanı

 

ESM Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası Genel Merkezi- Merkez Yönetim Kurulu

 

PHARMAVİSİON- Kiplas Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Dr. Ünsal Hekiman

 

Mehmet Uysal - TPAO Yönetim Kurulu Başkan V. Genel Müdür V.

 

H. Saltuk Düzyol- Genel Müdür -BOTAŞ

 

Sadettin Tantan- Yurt Partisi Genel Başkanı

 

Nabiev R.R Roshımprofsoyuzun Başkortostan

 

Milan Kovaçeviç-RETUNSEE Başkanı

 

İst-Eczacı Odası Yön. Kur.

 

Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası- Genel Başkanı Yunus Akıl

 

TMMOB İNŞAT MÜHENİSLERİ ODASI- Başkan Taner Yüzgeç

 

ESM MERKEZ YÖNETİM KURULU