Ne unuturuz ne affederiz!
12 Eylül'de Gülen'lere karşı 12 Eylül'de “Hayır” diyoruz
DİSK, KESK Şubeler Platformu'ndan 16 Şube, Petrol-İş, Belediye-İş, Deri-İş, Hava-İş, Kristal-İş, Tekgıda- İş, Tezkoop-İş, TGS, Tüm Bel-Sen, TMMOB ve CHP İstanbul İl Örgütü, bazı sanatçılar, sivil toplum örgütleri ortak bir basın açıklaması yaparak, referandumda önlerine sunulan Anayasa'ya bir kez daha “hayır” dediler.
Katılımcı kuruluş temsilcileri ve kişiler 31 Ağustos günü saat 12.30'da Taksim tramvay durağında bir araya geldiler. Basın açıklamasını tüm sendikalar ve sivil toplum örgütleri adına DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi okudu. Çelebi konuşmasına 9 kez orasından burasından değiştirilen 12 Eylül Anayasası'na 12 Eylül'de bir yama daha ekleneceğini, hazırlanan yeni Anayasa'nın yurttaşı devlete karşı değil, devleti yurttaşa karşı koruyan bir niteliğe haiz olduğunu belirterek başladı. Referandum çalışmaları sırasında hükümetin 12 Eylül'de asılan devrimcilerin fotoğraflarını kullanmalarını kınayan Çelebi konuşmasını şöyle sürdürdü: “12 Eylül'de katledilen devrimcilerin fotoğraflarını sergiliyorsunuz. Şimdi soruyoruz; 12 Eylül'de idam edilip, cezaevlerinde öldürülen ve ailelerine bildirilmeden defnedilen hangi insanın mezarını buldunuz? Sizler 12 Eylül'ün nimetlerinden yararlanarak tahtınıza kurulurken, bugüne kadar 12 Eylül'e karşı dişini tırnağına takarak mücadele eden her türlü bedele göğüs geren bizlerdik. Bu tarihe yazılmıştır, sizin takiyyeciliğiniz bu gerçeği değiştirmez”
Göz boyamaya yönelik değişiklikler
Çelebi daha sonra, özelleştirme politikalarıyla çalışanları işsiz bırakan, işçileri taşeronlaştırmaya, örgütsüzlüğe, esnek üretime ve 4C'ye mahkum eden, sendikal sosyal hakları ortadan kaldıran , “ Özel istihdam bürolarını” kurmaya çalışan, çalışanların “katkı paylarını” eğitim ve sağlık haklarını gaspeden, emekçilerin kıdem tazminatlarını ortadan kaldırmaya hazırlanan bu hükümetin, gerçek anlamda temel hak ve özgürlükleri genişleten Anayasa değişikliklerini yapamayacağını, belirtti.
Yeni Anayasa’nın 12 Eylül anlayışını ve piyasa ekonomisini kalıcılaştırmaya yönelik olduğunun altını çizen Çelebi, “ Sendikal haklar alanındaki değişiklikler anlamlı hiçbir değişiklik sağlamayacak şekilde düzenlenmiş olup gözboyamaya yönelik bir nitelik taşımaktadır. Grev hakkı zorunlu tahkim sistemi üzerinden açıkça yasaklanmaktadır. Değiştirilen birçok maddede eskisinden de uzun ve ayrıntılı hükümler getirilerek 12 Eylül Anayasa'sının yasakçı özü hem içerik hem de yöntem olarak korunmaktadır” dedi.
Türkiye'nin ihtiyacının temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan, yasakları kaldıran demokratik bir Anaysa olduğuna vurgu yapan Çelebi, “ 12 Eylül'de “Bugüne kadar işçiler güldü, artık gülme sırası bizde” diye gülenlere, “Mezardan çıkıp evet diyin” diyen Gülen'lere karşı işçi sınıfının cevabı nettir: Ne unuturuz ve affederiz! 12 Eylül'de Gülenlere karşı 12 Eylül'de “Hayır” diyoruz” diyerek basın açıklamasını sonlandırdı...
Sendikamız Petrol- İş’in de hem Genel Merkez hem de Şubeler düzeyinde katıldığı eylem, İstiklal Caddesi üzerinden Galatasaray Meydanı'na kadar sloganlar eşliğinde yapılan yürüyüş ile son buldu.
ORTAK AÇIKLAMA NE UNUTURUZ NE AFFEDERİZ! 12 EYLÜL’DE GÜLEN’LERE “HAYIR” DİYORUZ! Değerli basın emekçileri 12 Eylül’e 12 gün var. 12 gün sonra Türkiye yeniden sandık başına gidecek ve daha önce 9 kez orasından burasından değiştirilen 12 Eylül Anayasası’na yeni bir YAMA daha eklenecek. 12 Eylül 1980 darbecilerinin hazırladığı ve 30 yıldır Türkiye yurttaşına nefes aldırmayan Anayasa, temel özgürlükleri reddeden; asıl niteliğini yasakların oluşturduğu; yurttaşı devlete karşı değil, devleti yurttaşlarına karşı nasıl koruyacağını belirlemeyi temel alan bir Anayasa’dır. Bunun böyle olduğunu şu an bu meydanda bulunan herkes bilmektedir. Çünkü bugün burada bulunan sendikal örgütler, meslek odaları, sanatçı ve aydınlar 30 yıldır bu antidemokratik anayasanın bedelini ödemiş ve 30 yıldır da bıkmadan usanmadan mücadele etmektedirler. 12 Eylül’ün bir sonucu olarak ortaya çıkan, varlığını 12 Eylül’e, 12 Eylül anlayışına ve yasalarına borçlu olanlara buradan soruyoruz: Anti-demokratik, baskıcı ve çağdışı 12 Eylül Anayasası’nın ve 12 Eylül yasalarının değiştirilmesi için bugüne kadar hiç demokrasi mücadelesi verdiniz mi? Bırakalım demokrasini mücadelesini bir tarafa; bulvarlara, meydanlara ve okullara verilen 12 Eylül şeflerinden Kenan Evren’in adını 8 yıllık iktidarınız boyunca kaç tanesinden kaldırdınız? Oy avcılığı kurnazlığı ve takiyyeci anlayışınızla, referandum çalışmalarında 12 Eylül döneminde idam edilen devrimcilerin fotoğraflarını sergiliyorsunuz. Şimdi soruyoruz; 12 Eylül’de idam edilip, işkencelerde ve cezaevlerinde öldürülen ve ailelerine bildirilmeden defnedilen hangi insanın mezarını buldunuz? Sizler 12 Eylül’ün nimetlerinden yararlanarak tahtınıza kurulurken, bugüne kadar 12 Eylül’e karşı dişini tırnağına takarak mücadele eden ve her türlü bedele göğüs gerenler bizlerdik. Bu gerçek tarihe yazılmıştır, sizin takiyyeciliğiniz bu gerçeği değiştiremez. Türkiye’de aklıselim olan hiç kimse, hiçbir örgüt böyle bir anayasayı savunduğunu iddia edemez, savunamaz da. Kim savunabilir peki? Sadece “takiyyeciler”. Halkın karşısına çıkıp, özgürlük ve demokrasi getirdiğinizi iddia ederek halkla alay ediyorsunuz. Unutmuyoruz Sayın Başbakan. Yaptıklarınızı ve yaşattıklarınızı unutmuyoruz: · "Tezkere geçmezse memura maaş ödeyemeyiz" diyen · Tezkere geçmediği halde özel bir genelge yayınlayıp ABD’nin silahlarını Irak’a Türkiye üzerinden geçirten, · Zam isteyen memura "IMF'yi ikna edin" diyen · Çiftçiye “Ananı da al git” diyen, “Gözünüzü toprak doyursun” diyen, · İşçiyi “Ayaklar baş olmaz” diye küçümsemeye çalışan, · Fakat iş yabancı sermayeye gelince "Toprak satılıyorsa alıp götürmüyorlar ya" diyen · Emekliden ve çiftçiden vergi alınmasını savunan siz değil misiniz? · Çalışanları özelleştirme politikalarıyla işsiz bırakan, · İşçileri taşeronlaştırmaya, örgütsüzlüğe, esnek üretime, 4-C’ye mahkum eden, · Krizin faturasını emekçilere keserek, açlık, yoksulluk ve işsizliği yaratan, · İşçilerin kiralanmasını hedefleyerek, sendikal ve sosyal haklarını ortadan kaldıran ve işçileri köleleştiren “Özel İstihdam Büroları”nı kurmaya çalışan siz değil misiniz? · Katkı payları veya “dönüşüm projeleri”yle eğitim ve sağlık haklarını gaspeden, · Çalışanlara mezarda emekliliği reva gören ve sosyal devletin bütün kazanımlarını yok sayan yeni emeklilik yasasını çıkartan, · İşsizlik Sigortası Fonu’nu amacına uygun kullanmayarak gerçek sahibi olan çalışanlara kara günlerinde aktarmak yerine, sermayeye aktarmak isteyen, · Emekçilerin ömürlerini tüketerek hak ettikleri kıdem tazminatlarını ortadan kaldırmaya hazırlanan yine siz değil misiniz? · İşçilerin sendikal hak ve özgürlüklerini sınırlayan 2821-2822 sayılı Sendikalar Yasası’nı 8 yılllık iktidarı boyunca değiştirmeyen, · Gece yarısı çıkarılan yasalarla sendikaları mali denetim adı altında denetim ve cezalarla iyice kıskaç altına almak isteyen, · Bizzat İçişleri Bakanlığı’nın açtığı davalarla EMEKLİ-SEN’i kapatan, ÇİFTÇİ-SEN ve GENÇ-SEN’e kapatma davaları açan, · Kamu çalışanlarına grevli-toplu sözleşmeli sendikal hakkı çok gören yine siz değil misiniz? Bir kez daha soruyoruz: Böyle bir hükümet, gerçek anlamda temel hak ve özgürlükleri genişleten Anayasa değişiklikleri yapabilir mi? Yapmaya çalışması inandırıcı olabilir mi? Onların yaptığı şey Anayasa’yı değiştiriyormuş gibi gösterip özünde ise 12 Eylül anlayışını ve serbest piyasa ekonomisini kalıcılaştırarak savunmaktır. Çünkü öngörülen değişikliklerle; · Sendikal hak ve özgürlükleri güvence altına almak ve geliştirmek için yapılması gereken onca düzenleme varken sendikaların ‘yetki tartışması’ üzerinden karşı karşıya gelmelerini sağlamak, işveren ve hükümet güdümlü sendikacılığı güçlendirmek değil de nedir?. · Kamu çalışanları için yasakçı 12 Eylül Anayasası’ndan daha baskıcı ve mutlak grev yasağı içeren düzenlemeler getirilmektedir. · Çalışanlar için gerçek ve özerk bir toplu sözleşme düzeni öngörülmemekte, emekliler için ise siyasal iktidarın kararına bağlı uygulama yasa aracılığıyla sürdürülmektedir. · Değiştirilen birçok maddede eskisinden de uzun ve ayrıntılı hükümler getirilerek 12 Eylül Anayasası’nın yasakçı özü hem içerik hem de yöntem olarak olduğu gibi korunmaktadır. · Grev ve sendikal haklar alanındaki değişiklikler anlamlı hiçbir değişim sağlamayacak şekilde düzenlenmiş olup, bir gözboyamayı ve çarpıtmayı yansıtmaktadır. · “Grev hakkı”, zorunlu tahkim sistemi üzerinden açıkça yasaklanmaktadır. · Devletin yapısına ilişkin düzenlemeler yürütme organının ağırlığını arttıracak ve tek adam yönetimi ile polis devleti görünümünü yoğunlaştıracak bir nitelik taşımaktadır. · Sosyal devlet ilkesini güçlendirecek, siyasal hakları ve demokratik temsili geliştirecek hiçbir düzenlemeye yer verilmeyerek, 12 Eylül 1980 darbesiyle yerleştirilen siyasal, sosyal ve ekonomik düzenin sürdürülmesini sağlayacak bir anlayış açıkça ortaya koyulmuştur. · Anayasa Mahkemesi üye sayısı 11’den 17’ye çıkarılmakta; üyeleri belirleyen kişi ve kurumlara TBMM eklenerek, Cumhurbaşkanı’nın 14 üyeyi, Meclis’in ise 3 üyeyi seçme ve atama yetkisi getirilerek Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde siyasal iktidarın etkisi arttırılmaktadır. · HSYK üzerinde Yürütme’nin gücü ve etkisi arttırılarak yargı bağımsızlığından daha da uzaklaşılmakta, vesayet sisteminin değiştirildiğini söyleyenler vesayet sistemini yaygınlaştırmaktadır! · Anayasa’nın 125. Maddesini değiştirerek Danıştay’ın idari işlemleri denetiminde yargının elini kolunu bağlamak istiyorlar. İktidarın, özelleştirmeler, ihaleler ve çevre tahribatı ve benzeri kararlarına karşı yargının kamu yararı denetimi yapmasının önüne geçmek istiyorlar. Kısaca AKP bu paketle Türkiye’ye özgürlüğü, eşitliği, demokrasiyi çok görmektedir! Türkiye’nin ihtiyacı temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan, yasakları kaldıran demokratik bir Anayasadır. Çalışma hakkı başta olmak üzere, iş güvencesi, sağlık, eğitim, konut, örgütlenme, siyaset yapma hakkı öncelikle güvenceye alınmalıdır. Sendikal hak ve özgürlükler herhangi bir kısıtlamaya gidilmeden tanınmalı; özelleştirme, esnek çalışma ve taşeronlaştırma yasaklanmalıdır. İşkolu barajı, noter şartı ve grev yasaklarını kaldırarak sınırsız örgütlenme, toplusözleşme ve grev hakkını da içeren, yeni ve demokratik bir anayasa yapılmadıkça demokratikleşmeden bahsetmek mümkün değildir. Toplumun en geniş kesimini oluşturan emekçiler açısından herhangi bir olumlu düzenleme içermeyen, demokratikleşmeden ziyade AKP hükümetinin ve sermaye çevrelerinin ihtiyaçlarına hitap eden bu Anayasa değişikliğine emek örgütleri ve emekçiler "HAYIR" diyor. Bizler, 12 Eylül Anayasa’sını “değiştiriyormuş gibi yaparak aslında her şeyi olduğu gibi bırakan” ve bu sözde değişikliklerle 12 Eylül Anayasası’nı ayakta tutmaya çalışan AKP’nin “Anayasa Değişiklik Paketi”ne karşı çıkıyor ve HAYIR diyoruz. Bu halkoylamasında ‘Evet’ demek, AKP’nin kendi gücünü arttırmak amacıyla, bir değişim aldatmacası ile perdelediği 12 Eylül Anayasası’nın yeni şekline ‘Evet’ demektir. Evet demek, vesayete karşı çıkıyormuş gibi gözüken AKP’nin kendi vesayetine evet demektir. Unutulmamalıdır ki karşımızda 8 yıllık izlediği programla emek ve emekçi düşmanı kimliğini ispatlamış bir iktidar vardır. Mevcut haliyle 12 Eylül’de pakete evet demek, aynı zamanda AKP’nin 8 yıllık emek düşmanı politikalarını onaylamak ve 12 Eylül 2010 sonrasında da emek karşıtı saldırı programını güçlendirmesinin önünü açmak anlamı taşımaktadır. 12 Eylül’de “Bugüne kadar işçiler güldü, artık gülme sırası bizde” diye gülenlere, “Mezardan çıkıp evet diyin” diyen Gülen’lere karşı işçi sınıfının cevabı nettir: NE UNUTURUZ NE AFFEDERİZ! 12 EYLÜL’DE GÜLEN’LERE KARŞI 12 EYLÜL’“HAYIR” DİYORUZ...
|