BASIN TOPLANTISI METNİ

 

 

TÜRK-İŞ’İN 2 TEMMUZ 2009 TARİHİNDE 81 İLDE AKPİ İL ÖRGÜTLERİ ÖNÜNDE DÜZENLEYECEĞİ KİTLESEL BASIN AÇIKLAMASININ TASLAK METNİDİR:

 

 

 

“Yazılı ve Görsel Medyamızın Değerli Temsilcileri,

 

Biz TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalara üye yaklaşık 300 bin işçi, kimimiz ocak, kimimiz, şubat, kimimiz mart ayından bu yana toplu iş sözleşmelerimizin imzalanmasını bekliyoruz. Konfederasyonumuzun yöneticileri, TÜRK-İŞ bünyesinde kurulan kamu kesimi koordinasyon kurulu tarafından belirlenen teklifimizi yerel seçimlerden önce Hükümete iletmişlerdir. Ancak gerek yerel seçimler, gerekse ardından gelen kabine değişikliği nedeniyle görüşmelerde ciddi bir mesafe katedilememiştir. Taleplerimize ilişkin cevap nihayet  4 Haziran 2009 tarihinde Kamu  sözleşmelerinden sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ile yapılan görüşmede gelmiştir.  

 

Sayın Yazıcı, birinci ve ikinci altı aylar için yüzde 3;  üçüncü ve dördüncü altı aylar için yüzde 2,5 zam teklifinde bulunmuş, düşük ücretlerin ise sadece 25 TL artırılabileceğini ifade etmiştir. Aradan geçen zamana rağmen bugün gelinen nokta farklı değildir. Yönetim Kurulumuzun dün Başbakan ile yaptığı görüşmede, Başbakan birinci altı ay için yüzde 3’ün üzerine çıkılamayacağını söylemiştir. Başbakan, ikinci altı aydaki yüzde üç rakamını ise yüzde 4’e çıkarmıştır.

 

TÜRK-İŞ bu teklifi kabul etmemiş ve eylemlilik sürecinin startını vermiştir.

 

Bugün itibariyle 89 bin 915 işçimiz için grev kararı alınmış, 3 bin 851 işçimizin toplu iş sözleşmesi Yüksek Hakem Kurulu’na intikal etmiş;  96 bin 312 işçimizin sözleşmesi arabulucu aşamasına gelmiştir. 30 bin 861 işçimizin ise toplu iş sözleşmesi görüşmeleri devam etmektedir. 

 

Gelinen noktada aylardır sözleşme bekleyenler ve onların aileleri üzgündür, kırgındır, kızgındır.

 

Bizlerin, yani kamu işçilerinin içinde bulunduğu durumla ilgili bir değerlendirme yapacak olursak;

 

Türkiye de sanayici ve iş adamları, kendi nam ve hesabına çalışanlar ile esnaf,  gelirinin vergisini bir yıl sonra vermektedir.

 

Geliri her ay vergilendirilenler ise sadece ücretlilerdir.

 

Vergi mağduriyeti, işçilerde, diğer ücretlilere göre daha belirgin yaşanmakta, işçilerin ücretleri yıl içerisinde vergi  nedeniyle düşmektedir. Bu durum  2006 yılından bu yana daha da ağırlaştırılmıştır. 2006 yılında işçilerin vergi oranları yükseltilmiş, vergi dilimleri daraltılmıştır. 2008 yılında ise işçi gelirlerinin  sigorta prim tavanını aşan kısmı primlendirilmeye devam edilmiş, ayrıca sadece kamu işçilerine ödenen  ikramiyeden  sosyal güvenlik primi kesilmeye başlanmıştır.

 

Bu durumda ücretlerimiz Temmuz ayında bir önceki aya  göre yüzde 6 azalmakta ve Aralık sonuna kadar düşük ücret  devam etmektedir. Bu nedenle  Temmuz ayında yapılacak yüzde 6 oranında bir zam sadece ücretimizin  sabit kalmasına yetmektedir.

 

Hükümetin önerdiği birinci altı ay yüzde 3, ikinci altı ay yüzde 4 ücret zam teklifi kabul edilirse,  Temmuz ayında yüzde 3 zam almamıza rağmen ücretlerimiz yüzde 3 düşecektir.

 

Bizleri “sabit gelirli” kategorisinden de çıkarıp, “azalan gelirli” hale getiren bu çarpıklığı kabul etmemiz mümkün değildir.  

 

Gelir düzeyi itibariyle yoksulluk sınırının altında yaşayan bizler, Hükümetin “yoksulun yanındayız” söylemlerinin karşılığını kendi hayatımızda görememekte,  aksine reva görülen yüzde 3 zam nedeniyle özellikle mağdur edilmeye çalışıldığımızı düşünmekteyiz.

 

İçinden geçtiğimiz kriz dönemi öncesinde işverenlere sağlanan kolaylıklar, primler ve muafiyetler kriz döneminde yenilenmekte ve genişletilmektedir. Oysa krizin daha kolay atlatılmasındaki en önemli ayak, piyasaların canlandırılabilmesi için geniş halk kitlelerinin satın alma gücünün artırılmasıdır. Halkın satın alma gücü artırılmadığı sürece alınacak diğer hiç bir önlemin bir faydası olmayacağı ortadayken, kamuda çalışan işçilere yapılacak zammın krizin atlatılması için bir fırsat olarak değerlendirilmemesi bırakın bizleri, krizi atlatma mücadelesi veren ülkemize zarar verecektir.

 

Değerli Basın Mensupları;

 

Krize karşı duyarsız olduğumuz düşünülemez. 2001 krizinden bu ülkeyi daha çok çalışarak, daha uzun çalışarak ve daha verimli çalışarak çıkaran bizleriz. 2001 krizinden bu tarafa da gelişen ekonomiden pay alamayan, ücretleri enflasyona yenik düşen, artırılan vergi ve sigorta primleri ile ücretleri kuşa çevrilen de bizleriz.

 

Bunların yanı sıra, kıdem tazminatlarımıza göz dikilen, üyesi olduğumuz sendikadan baskı ve tehditle istifa ettirilip Hükümet, bürokrat destekli sendikalara üye olmaya zorlanan; sahip olduğumuz işsizlik sigortası fonu amacı dışında kullanılan da  bizleriz.

 

Değerli Basın Mensupları;

 

Hükümet artık üzerine düşen görevi yapmalıdır. Kayıpları yüzde 20’leri bulan kamu işçisinin verilen zam oranını kabul etmesi mümkün değildir. Gelinen noktada TÜRK-İŞ, taleplerini daha yüksek sesle  dile getirebilmek amacıyla bir dizi eylem kararı almıştır. Bugün burada bu eylemin birincisini gerçekleştirmekteyiz. Eylemlerimiz, uyarı niteliğindedir ve taleplerimiz kabul edilinceye kadar devam edecektir.  Edilmezse de grev silahımızı kullanacağımız açıktır.

 

Umuyoruz ki bugün yarın bir gelişme sağlanır ve bu eylemlere ve grevlere gerek kalmaz;

 

Bizim maksadımız kavga etmek değil, soğuk kanlılıkla sükunetle konuyu çözüme ulaştırmaktır.

 

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken, hepinize saygılarımı sunuyorum.”