EMEKÇİLERE VAHŞİCE SALDIRILAR, AKP'NİN DEMOKRATLIK MASKESİNİ DÜŞÜRDÜ

 

Polis İstanbul'da “1 Mayıs terörü” estirdi

 

Öztaşkın: Türk-İş, 18 sendikayı İstanbul'da yalnız başına bıraktı. 1 Mayıs'ta yaşananlar tam bir sivil diktatörlük göstergesiydi

 

İşçilerin Birlik Dayanışma ve Mücadele  Günü 1 Mayıs, bütün ülkelerde bir bayram havasında kutlanırken, ülkemizde, İstanbul'da AKP iktidarı terör estirdi. 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak isteyen sendikalar, siyasi partiler, meslek kuruluşları ve demokratik kitle örgütlerine izin vermeyen Hükümetin emriyle İstanbul polisi Taksim'e çıkmak isteyen kitlelere gaz bombaları, tazyikli su ve coplarla saldırdı, üzerine panzer sürdü. Yan yana gelen grupları bile gaz bombaları ve coplarla dağıtan polis, Mecidiyeköy, Şişli, Osmanbey, Nişantaşı, Harbiye, Dolapdere, İstiklal Caddesi,  Taksim civarında toplanan işçi, emekçi ve gençleri abluka altına aldı. 1 Mayıs kutlamalarına izin vermedi. 1 Mayıs'ta işçilere, emekçilere yapılan bu vahşice saldırılar AKP'nin demokratlık maskesini bir kez daha düşürdü. 1 Mayıs İstanbul'da işçilere, emekçilere, halka zehir edildi. 

 

Sabahın erken saatlerinde saldırı...

 

İstanbul dışındaki illerden de getirilen takviye polis birlikleriyle İstanbul adeta polis işgali altına alınırken, 1 Mayıs sabahı, saat 06.30'da DİSK Genel Merkezi'ne gaz bombalarıyla saldırı düzenlendi. DİSK Genel Merkez binasına da gaz bombası atıldı. Bir gün öncesinden binada toplanan işçi ve emekçiler zor anlar yaşadı. Akşam saatlerinde de Beyoğlu'ndaki ÖDP İl binası polisin saldırısına uğradı. TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri İstanbul Şubesi de polisler tarafından basıldı.

 

Polis terörü her yerde

 

Emniyet güçleri, İstanbul'un çeşitli bölgelerinden ve Türkiye'nin dört bir yanından binbir türlü ulaşım zorluklarını aşarak 1 Mayıs kutlamalarına katılmak için saat 09.00'da Şişli Camii önünde toplanmak isteyen işçi ve emekçilere geçit vermedi. Şişli Camii önünde barikat kuran yüzlerce polis burada toplanmak isteyen kitlenin üzerine gaz bombaları atarak, joplarla saldırarak büyük bir şiddet uyguladı.  Sendikamız merkez yöneticileri, şube yöneticilerimiz ve Petrol-İş üyeleri de 1 Mayıs kutlamalarına katılmak için Şişli Camii önünde toplanmak istediler ancak Cami önüne konuşlandırılmış polis barikatıyla karşılaştılar.

 

Şişli Etfal Hastanesi önünde toplanan Türk Tabipler Birliği ve SES üyelerine de biber gazı, jop ve tazyikli suyla saldıran emniyet güçleri, hastaneye de biber gazı atmaktan çekinmedi. Polisin bu saldırısı  hastaların ve hasta yakınlarının da büyük tepkisini çekti. Bir hasta yakını,”Savaşta bile hastaneye bomba atılmaz” diye bağırıyordu.

 

Taksim Meydanı'nı adeta koruma altına alan emniyet güçleri, Cumhuriyet Anıtı'nın çevresini de barikatlarla kapattı. Kazancı Yokuşu'na çıkmak isteyen emekçilere gaz bombaları ve tazyikli suyla saldırdı.  İstanbul Valisi sadece 1 Mayıs'a katılmak isteyen işçilere değil, kentin tüm sakinlerine işkence yaşattı. 1 Mayıs sabahı şehir hatları vapurlarının Üsküdar ve Kadıköy'den Kabataş, Beşiktaş ve Karaköy seferlerini iptal etti. Sirkeci-Kabataş tramvay hattı, Kabataş-Taksim ve Mecidiyeköy-Taksim metro seferleri de durduruldu.

 

Akşam saatlerinde ise günün bilançosu ağırdı... İstanbul'da 1 Mayıs'ı kutlamak isteyen yüzlerce emekçi yaralanmış, bir o kadar emekçi de gözaltına alınmıştı. 

 

Güvenlik nedeniyle Taksim'e çıkıştan vazgeçildi

 

Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkel, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul Osmanbey'de yaptıkları ortak açıklamayla  can güvenliğinin olmaması nedeniyle Taksim'e çıkmaktan ve Anıta çelenk koymaktan vazgeçtiklerini, eylemi de bitirdiklerini bildirdiler.

 

İstanbul'daki saldırılara rağmen 1 Mayıs İşçi Bayramı, Türkiye'de İstanbul dışındaki illerde ve bütün ülkelerde coşkulu bir şekilde kutlandı. İşçiler, emekçiler vahşi kapitalizmin saldırılarını püskürtmek için bu kez alanlara daha kararlı bir şekilde çıktılar.

 

Türk-İş Genel Başkanı Kumlu 1 Mayıs kutlamalarında yok

 

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, 1 Mayıs kutlamaları için sembolik kent olan İstanbul'daki kutlamalara katılmazken Ankara'daki kutlamalarda da yer almadı. Türk-İş Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Mustafa Kumlu imzasıyla 30 Nisan'da yapılan açıklamada şöyle denilmişti:

 “Türk-İş Yönetim Kurulu, 1 Mayıs’ta Taksim’de olmak isteyen sendikalarımızın bu kararına saygı duymaktadır. Türk-İş Yönetim Kurulu ile Türk-İş'e bağlı bazı sendikalarımızın yöneticileri de 1 Mayıs 2008’de Valilikçe izin verilen sınırlar içinde Kazancı Yokuşu ve Taksim Anıtı’na çelenk koyacak, saygı duruşunda bulunacaktır. Ancak, Türk-İş Yönetim Kurulu, Taksim Alanı’nda kitlesel bir kutlama için İstanbul Valiliğince izin verilmemesi nedeniyle ülkemizin içinde bulunduğu gergin ortamı da dikkate alarak Türk-İş topluluğunu 1 Mayıs’ta Taksim’e davet etmeyi, temsil ettiği kitlenin güvenliği ve sendikal özerklik açısından gerekli görmemektedir.”

 

Öztaşkın; Yaşananlar tam bir sivil diktatörlük

İstanbul'da 1 Mayıs'ta yaşananların tam bir sivil diktatörlüğün göstergesi olduğunu söyleyen sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Türk-İş Yönetim Kurulu'nun da 30 Nisan'da yaptığı  açıklama ile konfederasyona bağlı 18 sendikayı 1 Mayıs'ta yalnız bıraktığını söyleyerek şu açıklamayı yaptı:

 

“Bir sendika, bir konfederasyon, bir yönetici karar alırken öncelikle çok iyi düşünmesi gerekir. O kararın bütün boyutlarını analiz etmesi lazım ve kararı aldıktan sonra da kesinlikle o karardan dönmemesi lazım. Çünkü sendikacılık aynı zamanda bir kararlılık göstergesidir. Ama kararlılık inançlı insanların işidir. İnanç zaafiyeti yaşayanların 1 Mayıs konusunda da kararlı davranmaları zaten söz konusu olamaz. Dolayısıyla Türk-İş'te yaşananları biraz bu inançsızlığın göstergesi olarak da tanımlayabiliriz. Ve Türk-İş'in aldığı bu karar doğru bir karar değildir. Karar, bu kutlamalara katılan 18 sendikayı yalnız başına bırakmak anlamı taşıyordu. 

 

1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşananlar ise tam bir sivil diktatörlük göstergesi olarak tanımlanabilir.  1 Mayıs'ta İstanbul'da emeği sindirme, baskı altına alma harekatı yapıldı. Çünkü 14 Mart'ta yükselen bir emek hareketi var. Konfederasyon ayrımı gözetmeksizin birlikte dayanışma içinde olan ve gücünü birleştirerek ortak mücadeleyi hedefleyen bir anlayış var. Ve 14 Mart'tan itibaren emek hareketinde ciddi bir yükseliş var. 1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşanan olaylar bir anlamda hem 14 Mart'ın rövanşını almaya yönelikti, hem de yükselen, özellikle AKP'ye karşı yükselen emek hareketini bastırıp, arkasından da 2821 ve 2822 sayılı yasalardaki değişiklikleri bizim taleplerimiz doğrultusunda değil de kendi istekleri doğrultusunda gerçekleştirebilmek ve kıdem tazminatı hakkımızı elimizden almaya yönelik girişimleri daha kolaylıkla yapmaya yönelikti.

 

1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşananlar 1920 ve 1921 işgal altındaki İstanbul'da dahi yaşanmamıştır. İşgal kuvvetleri 1 Mayıs'ı yasaklamalarına rağmen yürüyüşler yine gerçekleşmiştir ve 1 Mayıs'taki gibi müdahaleler olmamıştır. Dolayısıyla 1 Mayıs'taki yaklaşım çok düşmanca, kin ve nefret dolu bir yaklaşımdı. Öç almayı hedefleyen bir yaklaşımdı ve bir yerde AKP'nin kafasındaki totaliter rejimi de deşifre etti. 

 

 

TEPKİLER...TEPKİLER....TEPKİLER...

 

Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkel: Üç konfederasyon bir araya gelerek, 1 Mayıs'ın tatil olmasını, bayram ilan edilmesini, ve Taksim'de kutlanmasını talep ettik. Ancak bu çağrılarımıza gazla yanıt verildi. Bu saldırıları, bu ayıbı bütün dünya izledi. Bu saldırılarda payı olan herkesi kınıyorum.

 

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi: Kendileri için türban özgürlüğü isteyenler, 1 Mayıs'ta emekçilere saldırdı. “Ayakların baş olacağından” korkanlar İstanbul'da kıyamet kopardı. Yaşadığımız bütün bu kanun dışı uygulamaların, emekçilere ve halkımıza karşı işlenen bu suçların her platformda takipçisi olacağız; bu olayları uluslararası emek hareketinin, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin gündemine taşıyacağız.

 

KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul: Biz barış ve demokrasinin sembolü olan karanfilleri Taksim'e bırakmak istedik. Taksim'de barış çığlığını yükseltmek istedik. Ancak Hükümet kapatma davası söz konusu olunca demokrasi naraları atıyor, sıra emekçilere gelince barikatla, gazla, copla karşılıyor.

 

.