MUTABAKATIMIZ YOK, MÜCADELE SÜRECEK!

 

         SSGSS'ye karşı eylemler devam ediyor...

 

01.04.2008

 

AKP iktidarının Meclis Genel Kurulu'na getirdiği Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı'na karşı ülke genelinde eylemler sürüyor. Herkese Sağlık Güvenlik Gelecek Platformu'nun İstanbul bileşenleri, 1 Nisan'da İstanbul'da Avrupa yakasında, saat 12.30'da Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde kitlesel basın açıklaması yaparak AKP İl binasına yürüdü. Eyleme Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, İstanbul 1 Nolu Şube yönetici ve üyelerimiz de katıldı. Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu İstanbul bileşenleri Anadolu yakasında da Haydarpaşa Numune Hastanesi önünde toplandı. Burada yapılan kitlesel basın açıklamasından sonra kitle, Kadıköy İskele Meydanı'na yürüdü. kitlesel basın açıklaması ve yürüyüşe genel merkez çalışanlarımız da katıldı.

 

Her iki eylemde de AKP'nin yasalaştırmaya çalıştığı SSGSS Yasa Tasarısı protesto edilerek, Tasarının geri çekilmesi talep edildi. Açıklamalarda, “Bizim mutabakatımız yok. Herkese Sağlık, Güvenlik Gelecek Mücadelemiz Sürüyor/Sürecek” denildi. IMF'nin emretmesiyle, SSGSS Kanun Tasarısı'nın Meclis'te görüşülmeye başlandığı bildirilen açıklamalarda, “Bu tasarının sağlık ve sosyal güvenlik haklarımıza saldırı olduğunu aylardır yürüttüğümüz çalışmalarda milyonlarca vatandaşımıza anlattık. 14 Mart günü ülkemizin dört bir yanında mahallelerde, fabrikalarda, okullarda, hastanelerde, meydanlarda, sokaklarda gerçekleştirilen protestolara katılım ve destek muazzam oldu. Bunun üzerine siyasi iktidar Emek Platformu ile görüşmeler yapmak zorunda kaldı. Bu görüşmelerden sonra yapılan açıklamalarda Tasarı'da emekçiler lehine çok önemli iyileştirmeler yapıldığı ve böylece büyük ölçüde mutabakat sağlandığı ifade edildi. Oysa gerçek böyle değildir” denilerek şu bilgiler verildi:

 

“Evet görüşmeler sonucunda emeklilik için asgari prim gün sayısının 7.200 gün olması kabul edilmiştir. Ancak işçiler bugün zaten 7.000 gün prim ödeyerek emekli olabilmektedirler. Gerçekte söz konusu olan 9.000 günden 7.200 güne “düşürülmesi” değil, 7.000 günden 7.200 güne yükseltilmesi”dir. Üstelik emeklilik yaşı 65’e yükseltildiği için prim gün sayısının 7.200 olması yalnız başına bir anlam ifade etmemektedir. Örneğin 20 yıl sigortalı olarak çalışıp 7.200 gün prim gününü 45 yaşında dolduran bir işçinin emekli aylığı alabilmesi için bir 20 yıl daha beklemesi gerekecektir. Eğer bu Yasa yürürlüğe girerse emeklilik imkânsızlık derecesinde zorlaşacaktır.

 

Aylık bağlama oranları

Aynı şekilde emekli aylığı bağlanma oranı sigortalılıkta geçen ilk on yıl için % 3’e “çıkarılmakta” değil, mevcut durumdaki % 3,5’dan aşağı “düşürülmekte”dir. Çalışma hayatına yeni başlayacaklar için ise ilk on yıl da dahil % 2’lik bir oran uygulanacaktır. Öte yandan, işçiler için mevcut durumda prim güncelleme katsayısında milli gelirdeki artışın % 100’ü hesaba katılmaktadır. Şimdi ise % 30’a düşürülmektedir.

 

Emekli aylıkları düşecek

Eğer bu Yasa yürürlüğe girerse zaten yoksulluk sınırının altında olan emekli aylıkları % 23 ile % 33 arasında düşecektir. "Yasa çıkmadan çocuğunuzu sigortalatın” çağrıları bu hükümetin gelecek kuşaklara düşmanlığının açık göstergesidir. AKP Hükümeti’nin sağlık hakkının kısıtlanması ve sağlığın özelleştirilmesi konusunda ise hiçbir “taviz” vermediği görülmektedir. Eğer bu Yasa yürürlüğe girerse sağlık hizmeti alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası Genel $ağlık $igortası primi yatırmak, hatta bir de “katılım payı” ödemek yetmeyecek. Bundan sonra hem özel sağlık sigortası yaptırmak, hem de“ilave ücret” ödemek gerekecek.

 

Hastane kapılarından geri dönülecek

Primlerini her ay düzenli olarak ödeyemeyenler hastane kapısından geri dönecek. Primlerini ödeyebilse de milyarlarca lira tutarında “ilave ücret”leri ödeyemeyenler ise sağlık hizmetlerinden kısıtlı olarak yararlanabilecek. Parası olan “acısız, kansız” ameliyat olurken, parası olmayan “acılı, kanlı” ameliyat olacak. AKP Hükümeti bu düzenlemeden dahi vazgeçmemiştir. Sadece bu durum bile her türlü insani, vicdani ve ahlaki utanç duygusunun bittiği yeri göstermektedir. Söyledik, söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz…Bu yapılanlar sağlıkta ve sosyal güvenlikte “reform” değil, yıkımdır. Bizim talebimiz ise tam tersi yöndedir: çalışanların emeklilik koşulları kolaylaştırılmalı, emekli aylıkları insanca yaşayacak düzeye çıkarılmalı, kadın emeği sağlık ve emeklilikte öznel koşullarıyla değerlendirilmeli, eşit/ücretsiz/nitelikli sağlık hizmeti için nüfus cüzdanı yeterli olmalıdır.

 

Karşı çıktık, karşı çıkmaya devam edeceğiz.

Cumhuriyet tarihinin bu en gayri insani, bu en gayri vicdani, bu en gayri ahlâki Sosyal Güven(siz)lik ve Genel Sağlık(sızlık) Sigortası Kanunu’nu TBMM’den geçirmek demek bu ülkede yaşayan yetmiş milyon insanı ve gelecek kuşakları mağdur etmek demektir. Bunu yapanların sonra da kalkıp ülkemizde yaşanan son gelişmeler bahanesiyle kendilerinin “mağdur” olduğunu anlatmaya çalışması beyhûde bir çaba olacaktır. 14 Mart 2008 günü Türkiye’nin dört bir yanında hep birlikte ayağa kalkan emekçiler Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı’na karşı iradelerini açık olarak ortaya koymuş ve bu ülkenin umudu olmuşlardır.

 

Şimdi gerekli olan toplumun bilincinde ve vicdanında müebbetten mahkûm olmuş bu Tasarı’nın esasa dair olmayan birkaç değişiklikle TBMM’den geçirilmesi değil, tamamıyla geri çekilmesi ve çalışanların talepleri doğrultusunda gerçek bir Sosyal Güvenlik Reformu’nun hayata geçirilmesidir. Hiç kimse alanlarda kazandığımız mücadeleyi “masa”da kaybetmemizi beklemesin. Bizler, aylardır yürüttüğümüz mücadelemize bu yaklaşımla devam ediyoruz. Bugün emekliliğimizi ve sağlığımızı gasp edenlerin aynı zamanda eğitimi de paralı hale getirenler, eğitim emekçilerini güvencesizleştirenler olduğunu biliyoruz. BİZ KARŞI ÇIKARSAK YAPAMAZLAR!”