Danıştay 13.Dairesi Başkanlığına 13.9.2005 2577 Sayılı Yasa 27/4 Hükmü Çerçevesinde Savunma Süresinin Kısaltılması ve Elden Tebligat Yoluyla Yürütmenin Durdurulması ve Duruşma İstemi İçerir TÜPRAŞ Hisselerinin Özelleştirilmesine Dair İhale Komisyonu Kararının İptali Davası
Davacı : Petrol İş Sendikası Vekili : Avukat Gökhan Candoğan Bülten sok.4/9 Kavaklıdere, Ankara Davalı : T.C. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı D.Konusu : TÜPRAŞ’da mevcut %51 oranındaki kamu payının blok satış yoluyla özelleştirilmesine ilişkin yapılan ihaleyi sonuçlandıran 12.09.2005 tarihli ihale komisyonu kararının iptali ile 2577 sayılı İYUK mad.27/4 hükmü çerçevesinde, öncelikle idarenin savunması alınıncaya kadar, akabinde de savunma süresinin kısaltılması ve tebligatların memur eliyle yapılması sonucu, dava sonuna kadar yürütmenin durdurulması istemi içerir dava dilekçesidir Öğrenme Tarihi : 12.09.2005 A. Açıklamalar Vekili bulunduğum Petrol İş Sendikası( ek-1, vekaletname), petrol ve kimya sektöründe çalışan işçilerin üyesi bulunduğu, Türk-İş’e bağlı bir işçi sendikasıdır. Sendika, özelleştirme kapsam/programına alınan ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) karar/işlemleriyle özelleştirilme aşamasında olan bir çok kamu şirketinde (TÜPRAŞ, PETKİM, vd) toplu iş sözleşmesi imzalama hak ve yetkisine sahiptir. Davacı Sendika’nın örgütlü bulunduğu şirketin ve işçilerin hak ve menfaatleri doğrultusunda, hukuka aykırı bulduğu işlemlere karşı dava açma hakkı bulunduğu yargı içtihatları ile ortaya konulmuştur. (Son olarak Tüpraş’da bulunan kamu payının blok olarak satılması işlemine karşı Sendika tarafından açılan dava sonucunda ihale ve işlem süreci iptal edilmiş, iptal kararı Danıştay tarafından da onanarak kesinleşmiştir-dosya numaraları dilekçemizde mevcuttur) Bunun yanında, bugüne kadar özelleştirilen kamu şirketlerinde (POAŞ, ESGAZ, BURSAGAZ gibi) özelleştirmenin tamamlanmasının hemen sonrasında sendikalı işçiler işten çıkartılmış, işyerinde sendikal örgütlenme hakkı kullanılamaz hale getirilmiş, sendikanın toplu iş sözleşmesi imzalama hak ve yetkisi ortadan kalkmıştır. Bu nedenle, sendikaların hak ve menfaatlerini yakından/doğrudan ilgilendiren özelleştirme işlemlerine karşı hukuki girişimde bulunmak, sendikaların hak arama özgürlüğünün doğal bir sonucudur. B. Dava Konusu İşlem Vekili bulunduğum sendika adına, TÜPRAŞ’da mevcut %51 oranındaki kamu payının blok satış yöntemiyle özelleştirilmesine dair 29.4.2005 tarihli “ihale ilanı” ve dayanak ÖİB kararının iptali istemiyle Ankara 1.İdare Mahkemesinin 2005/817 E. sayılı dosyasında iptal davası açılmıştır. Davanın açılmasından sonra, 1.8.2005 tarihinde, ihaleye ilişkin şart ve koşulları içerir, kamuoyuna bildirilmeyen ve idare tarafından belirli bir bedel karşılığında satılan, 29.4.2005 tarihli “İhale Şartnamesi” tarafımızca elde edilmiştir. Bu şartnamenin incelenmesi sonucunda, hukuka va kamu yararına aykırı hükümlerin bulunduğu tespit edilerek, şartnamenin iptali istemiyle dava açılması zorunluluğunun olduğu görülmüş ve Danıştay 13.Dairesinin 2005/8007 E. sayılı dosyasında iptal davası açılmıştır. Davalar sürmekteyken, TÜPRAŞ’da mevcut %51 oranındaki kamu payının blok satış yoluyla özelleştirilmesi ihale 12.09.2005 tarihinde, Ankara Bilkent Otel’de gerçekleştirilmiştir. İhale komisyonu başkanı Hasan Köktaş tarafından yapılan açıklama ile ihalenin sonuçlandırıldığı ve 4.140.000.000. USD bedel ile en yüksek teklifi Koç-Shell Ortak Girişim Grubu’nun verdiği belirtilerek, sürecinin devamı olarak, ihale sonucunun rekabet kurumu’na gönderileceği belirtilmiştir. Davamız ile iptali istenilen işlem, 12.09.2005 tarihli, Tüpraş’da mevcut %51 oranındaki kamu payının blok satış yoluyla özelleştirilmesine dair ihaleyi sonuçlandıran ihale komisyonu kararıdır. C. Kesin ve Yürütülebilir İşlem Niteliğini Gösteren Danıştay Kararı Tüpraş hisseleri 2003 yılında da satışa konu olmuş ve ihale yapılmıştır. Anılan ihale sürecinde, ihale komisyonunun ihaleyi sonuçlandıran 13.1.2004 tarihli kararına karşı Sendika tarafından iptal adavası açılmış olup, anılan tarihte yetkili olan Ankara 10.İdare Mahkemesinin 2.6.2004 tarih ve 2004/293 E. 2004/1192 K. Sayılı kararı ile ihale komisyonu kararı iptal edilmiştir. Bu iptal kararı, Danıştay 10.Dairesinin 2004/8257 E. 2004/7618 K. Sayılı 26.11.2004 tarihli kararı ile de onananarak hukuka uygun bulunmuştur. Bu kararda, ihale komisyonu kararının iptal davasına konu olabilmesi, .. özelleştirme konusunda ilgili şirketle sözleşme sonucunu doğuracak işlemler zincirini oluşturan her işlemin nihai işlemden ayrı, ondan bağımsız bir hüviyeti ve etkisi olması durumunda, sonuç işlemden ayrılarak ayrı ayrı dava konusu edilebilmesi mümkün bulunduğundan, satış işleminin bir parçasını oluşturan dava konusu ihale komisyonu kararı tek başına iptal davasına konu olabilecek kesin, yürütülmesi zorunlu ve dava konusu edilebilir bir işlem olduğundan,... İfadeleriyle açıklanmıştır. D. Hukuka Aykırılıklar 1. İhale Hukuka Aykırı Şartname Hükümlerine Dayalı Olarak Yapılmıştır a. Şartnamenin Hukuki Niteliği İhalelere ilişkin kamu otoriteleri tarafından hazırlanan Şartnameler, idareler tarafından tek taraflı olarak hazırlanıp uygulanan, düzenleyici idari işlem niteliğindedir. Gerek doktrinde gerekse de yargı kararlarında, iptal davasına konu olabilecek idari işlemler konusunda kabul gören tanımlama bir Danıştay kararında şu şekilde ortaya konulmuştur; .. bir kamu hizmetinin yürütülmesi için, idarenin tek yanlı iradesi ile kamu hukuku esaslarına dayanarak ilgililerin hukuki durumlarını etkileyen kararları idari işlem niteliğindedir.. (Danıştay İDDGK. 3.5.1985, 1985/80-71) Doç.Dr.Murat Sezginer tarafından hazırlanan “Ayrılabilir İşlem Kuramı” başlıklı kitabın 146.sf. ve devamında, idari sözleşmeler ile ilgili ihale sürecinde yargı denetimi tartışılmıştır. Çeşitli yazarlardan yaptığı alıntılar ile birlikte Sezginer şunları ifade etmektedir; ... idarenin sözleşmelerini yaparken, sözleşme yapacağı kişiyi tespit etmek için sözleşme öncesi yapacağı işlemler, yani ihale sürecindeki işlemler de “ayrılabilir işlem kuramı” çerçevesinde, sözleşmeden bağımsız olarak iptal davası yargıcı önüne götürülebilir.. .. ihale denildiğinde, aslında idarenin sözleşmelerinin hazırlığında geçen kendi içinde birçok işlemden oluşan bir aşama akla gelmektedir. .. zira ister özel hukuk sözleşmesi olsun ister idari sözleşme olsun hazırlık aşamasında idare tarafnıdan gerçekleştirilen TEK YANLI İŞLEMLERİN TÜMÜ İDARİ YARGI DENETİMİNE tabidir. İdare, SÖZLEŞME ÖNCESİNDE KAMUSAL YETKİLER kullanmaktadır. .. b. Şartnamede Çalışanları, Yatırımı ve Üretimi Koruyucu Neredeyse Tek Bir Hüküm Yoktur 4046 sayılı yasa gereği, özelleştirme işlemi, ancak ve ancak, kamu giderlerinin azaltılması ve ekonomide verimlilik artışı sağlamak amacıyla yapılabilir. Bu amaçların varlığı da somut verilerle desteklenmelidir. Türkiye’nin en büyük şirketi olan Tüpraş’daki %51 oranındaki kamu payının özelleştirilmesinin gerekçesi, davalı ÖİB tarafından, bu satış ile ilgili ilanın iptali istemiyle Ankara 1.İdare Mahkemesinde açılmış davamıza sunulan ÖİB cevap dilekçesinde şu şekilde açıklanmıştır; ..özelleştirmenin ana hedefleri çerçevesinde TÜPRAŞ özelleştirmesine bakıldığında; sektörün özelleştirilmesi sonucunda; özel müteşebbis teknoloji, kapasite artırma ve çevre konularında YATIRIM YAPMAK ZORUNDA kalacaktır. Yeni yatırımlar ürün kalitesini ve beyaz ürün dönüşüm oranını artıracaktır. Bu gelişmeler verimliliği arttıracak ve yaratılan katma reğeri yükseltecektir. .. Demekki idare, özelleştirme verimlilik ve yatırım beklemektedir. Bu beklentinin GERÇEKLİĞE DÖNÜŞEBİLMESİ, idarenin, ihale ile ilgili ciddi hazırlıklarının, TÜPRAŞ’ın, daha doğrusu TÜRKİYE’nin, rafinaj sektöründe ihtiyaç duyduğu YATIRIMIN NEVİ, TUTARI VE SÜRESİ konusunda bir TASARIMININ OLMASINA bağlıdır. İdare, iddia ettiği amaca ulaşabilmek için, ciddi çalışmalar sonucunda oluşturduğu tasarımını, İHALE ŞARTNAMESİ İLE alıcı adaylarına sunmalı ve bu tasarımı gerçekleştirebilme güç ve isteği olan grubu seçmelidir. Bu yapılmaksızın, yatırım ve üretime ilişkin herhangi bir tasarım/plan olmaksızın ihale yapılması, BÜTÜN İDDİALARIN SÖZLE SINIRLI KALMASI sonucunu doğuracaktır. Bu çerçevede, TÜPRAŞ ihale şartnamesinin incelenmesi yerinde olacaktır. Şartnamenin 18.maddesinde “Alıcının Taahhüdü” başlığı altında, Alıcı, hisse satış sözleşmesinin yürürlüğe girdiği tarihten başlamak üzere Şirket’in Batman Rafinerisini, en az 3 (üç) yıl süre ile işletmeye devam edeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder. Denilmiş ve maddenin devamında da, bu taahhüdü ilişkin istenilen 30 milyon dolarlık teminat ile ilgili hususlara değinilmiştir. Yine Şartname’nin 16.maddesinde “Çalışanlara İlişkin Hükümler” başlıklı maddede, özet olarak,
hükümleri bulunmaktadır. Bu hükümler, gerek çalışanlar açısından gerekse de Türkiye için hayati önem taşıyan TÜPRAŞ’ın mevcut ve ileride yapılması gereken yatırımları ve üretimi için HİÇBİR ŞART/KOŞUL konulmadığının açık bir göstergesidir. Yeterli olmadığını kabul etmekle birlikte, TÜPRAŞ Şartnamesinin yetersizliğini ortaya koyması açısından, Erdemir ve Eti Alüminyum için hazırlanan ihale şartnamesinin birarada değerlendirilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir. Erdemir özelleştirilmesine ilişkin Ankara 8.İdare Mahkemesinin 2005/930 E. sayılı dosyasında açılan davaya ÖİB vekili tarafından sunulan 30.6.2005 tarihli cevap dilekçesinin 10.sayfasında, “Erdemir Özelleştirmesinin Önemli Unsurları” başlığı altında bir dizi açıklamada bulunulmuştur. Buna göre, .. Erdemir özelleştirmesinde, türk demir çelik sektörünün korunmasına yönelik azami önlemlerin alınması konusunda idaremiz tarafından gereken önem ve hassasiyet gösterilmektedir. Bu kapsamda; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 5.5.2005 tarih ve 2005/51 sayılı kararı ile, Erdemir’deki azınlık haklarının korunması ve alıcılar tarafından verilecek taahhütlerin güvence altına alınmasına yönelik olarak; idarenin Erdemir yönetim kurulunda ve denetim kurulunda temsilinin sağlanmasına ve idareye Erdemir’in ve/veya Türkiye’deki bağlı ortaklıklarının sahip olduğu entegre çelik üretim tesisleri veya maden tesislerinden herhangi birinin kapatılması, satılması, herhangi bir takyidat ile sınırlandırılması veya kapasitesinin azaltılması ile Erdemir’in ve/veya entegre çelik üretim tesisine veya maden tesisine sahip bağlı ortaklıkların kapatılması, .. konularında söz ve onay hakkı veren imtiyazlı hisse grubu ihdas edilmesine ... karar verilmiştir. Yukarıda belirtilen ÖYK kararı ile altın hisse uygulaması kapsamında; Erdemir’in mevcut yatırımlarının devamının garantisi, istihdamın, azınlık haklarının korunması hususları gözetilerek entegre tesislerin kapatılması, tasfiyesi gibi her türlü olumsuz gelişmelere engel olmak üzere gereken tedbirler alınmıştır. Erdemir özelleştirmesinde altın hisse uygulamasının YANI SIRA, İHALE ŞARTLARI BELGESİNDE YATIRIM TAAHHÜDÜ VE SOSYAL BOYUT DİKKATE ALINARAK %95 ORANINDA İSTİHDAM GARANTİSİ KONULMUŞTUR. .. Bu yazılanlar, erdemir için gerek altın hisse yoluyla gerekse de Şartnameye konan yatırım ve istihdam şartı ile belirli bir koruma getirildiğini ortaya koymaktadır. Yine Eti Alüminyum AŞ.nin özelleştirilmesi için hazırlanan İhale Şartnamesi’nin “Alıcının Taahhütleri” Başlıklı 14.maddesinde, Madde 14: Hisse satış sözleşmesinin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle; A) Şirket’e ilişkin olarak: 1) Yatırım Şartı: Alıcı, hisse satış sözleşmesinin imzalandığı tarihten itibaren 5 (beş) yıl içinde en az 110.000.000.ABD Doları tutarında yatırım yapacağını kabul, beyan ve taahhüt eder.. 3) Üretim şartı: Alıcı, şirketin ülke ekonomisine katkısını sürdürmesini teminen hisse satış sözleşmesinin imzalanmasını müteakip 49 (kırk dokuz) yıl süre ile en az 2.940.000 ton (3 yıllık ortalama 180.000 ton) sıvı alüminyum üretimi yapmayı kabul, beyan ve taahhüt eder... Denilerek, üretim ve yatırım konusunda alıcı şirkete getirilmiş şartlar düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler, Erdemir ile Eti Alüminyum ihalesinde, en azından asgari koşullarda da olsa, ülke ekonomisi ve çalışanların haklarına ilişkin belirli şart/koşulların getirildiğini ortaya koyarken, bu konularda HİÇBİR HÜKÜM İÇERMEYEN TÜPRAŞ ŞARTNAMESİNİN hukuka ve kamu yararına aykırı yönünü ortaya koymaktadır. İdarenin, şartname dışında bir belge ile alıcıyı belirli taahütlere zorlaması mümkün değildir. Sözleşmenin imzalanması aşamasından sonra şirket ile idare arasındaki uyuşmazlıklar çözüm yeri konusunda bile belirsiz bulunmaktadır. Kaldı ki, uluslararası tahkim yoluyla alıcı şirketin Türkiye’de kabul gören bazı şart/koşulları bile geçersiz kılması mümkündür. Nitekim, Doç.Dr.Ali Ulusoy tarafından hazırlanan “Elektrik Dağıtım Özelleştirmelerine Hukuki Bakış” isimli kitapçığın 39.sayfasında yer alan dipnotta, .. ayrıca AB Yüksek mahkemesi (ATAD), bu tür altın hisse yetkilerinin ulusal güvenlik boyutunu aşmaması gerektiğine hükmetmektedir.(ATAD, 23.5.2000, Aff.C-58/99) Diyerek, altın hissenin bile yeterli güvence sağlamaktan uzak olabileceğini ortaya koymuştur. Bu nedenle, şartname ve imzalanacak sözleşmeye konulacak hükümler ile alıcı şirketin ülke ve çalışanların hak ve çıkarlarını gözetici kuralları kabule zorlanmasının önemi büyüktür. c. Şartname ile Önyeterlilik Sürecinden Geçmemiş Şirketlere Alım Hakkı Tanınmakta ve Kamu Zararının Doğmasına Neden Olabilecek Düzenleme Getirilmektedir Şartname’nin “Devir ve teslim” başlıklı 21.maddesinde, Madde 21: ihale sonucunda Kurul tarafından tüzel kişiye satışın yapılmasına karar verilmesi halinde, teklif sahibinin talebi durumunda, idarece belirlenecek süre içerisinde, sermayesinin en az %51’in ihaleye teklif veren Teklif sahibinin oluşturacağı bir anonim şirket kurulacak ve hisse satış sözleşmesi bu surtte kurulacak anonim şirket ile yapılacaktır... Denilmiştir. Bu hükümden çıkan sonuç, ihale süreci sonunda, tüm değerlendirmeler bittikten sonra, devir aşamasında yeni bir şirketin kurulacağı ve bu şirket ile devir sözleşmesinin imzalanacağı, bu şirkette de, teklif sahibi firmanın %51 pay sahibi olmasının yeterli görüleceğidir. Yani, ihale sürecine hiçbir şekilde katılmamış, önyeterlilik değerlendirmesine tabi tutulmamış, mali ve iktisadi açıdan değerlendirilmemiş bir şirketin TÜPRAŞ’a % 49 pay ile ortak olabilecektir. Böylesi bir hükmün neden şartnamede yer aldığını açıklamak zordur. Üstelik, şirketlerden bu yönde bir talep bile yokken bu hususun şartnameye konulması, bir anlamda ihale sürecinin etkisizleştirilmesine yöneliktir. Ayrıca, geçmiş özelleştirme deneyimlerinden ortaya çıktığı gibi, TÜPRAŞ özelleştirmesine yönelik şirketin yeni bir şirket kurması ve özelleştirme bedelini kredi vb. yollarla sağlaması halinde, yeni kurulan şirket, kredi borçları nedeniyle ciddi bir borç yükü altına girecek, devir işlemlerinden sonra gerek yeni kurulacak şirketin gerekse de TÜPRAŞ’ın yönetimini ele geçiren grubun, şirket birleşmesi yoluyla TÜPRAŞ özelleştirmesi için alınan kredi borçlarını TÜPRAŞ’a yüklemesi söz konusu olabilecektir. Bu taktirde (POAŞ özelleştirmesinde olduğu gibi) büyük bir kredi borcu olduğu için, şirket faaliyetlerinden dolayı zarar etmiş olacak ve belirli bir süre boyunca kurumlar vergisi ödemesi söz konusu olmayacak ve kamu maliyesi bu özelleştirme nedeniyle ciddi oranda gelir kaybına uğrayabilecektir. Sorumlu kamu kurumlarının bu tür olumsuzlukları, iyimser tahminle, önceden öngörememesi nedeniyle yaşanan kötü tecrübelerden ders alarak, sonraki ihalelerde bu tür durumları önleyici hükümler konulması gerekirken, dava konusu şartname ile hiç bir şekilde tedbir almaksızın, ötesinde, bu tür uygulamalara yol açarcasına hükümler koyarak, üstlendiği kamu hizmetini gereği gibi yerine getirme yetisinden yoksun olduğunu ortaya koymaktadır. 2. Dava Konusu İhale Hukuka Aykırı Bir ÖYK Kararına Dayalıdır Sendika, TÜPRAŞ’ın %51 oranındaki kamu payının blok satış yoluyla özelleştirilmesi için davalı idare tarafnıdan 29.4.2005 tarihinde ilana çıkılması sonrasında, aynı gün, ilan işlem ve kararının iptali istemiyle Ankara 1.İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Davanın temel tezi, özelleştirme yöntemini belirleme yetkisinin ÖYK’da olduğu, ÖİB’nin sadece uygulama ile yükümlü bir birim olduğu, bu nedenle, kamuoyuna açıklanmış dayanak bir ÖYK kararı olmaksızın ÖİB kararı ile ihaleye çıkılmasının mümkün olmadığıdır. Davalı ÖİB, Ankara 1.İdare Mahkemesi dosyasına sunduğu cevap dilekçesi ekinde, bu konuda alınmış bir ÖYK kararı olduğunu belirterek kararı sunmuştur. Gerçekten de, dilekçe ekinde, 6.4.2005 tarihli 2005/37 sayılı bir ÖYK kararı mevcuttur ve bu karar TÜPRAŞ’ın %51 oranındaki kamu payının satış yoluyla özelleştirilmesine, satışın da blok satış yoluyla yapılmasına dairdir. Bu karar, cevap dilekçesi ekinde tarafımıza sunulana kadar ne kamuoyuna duyurulmuş ne de halka açık bir şirket açısından yükümlülük olmasına rağmen Borsa’ya bildirilmiştir. Bu karar büyük bir olasılıkla, geriye dönük/sonradan alınmış bir karardır ve hem esas hem de şekil yönünden hukuka aykırı bir karardır. Bu karara karşı sendikanın dava hazırlığı sürmekte olup, davamız ile iptali istenilen ihalenin dayanağı olan bu ÖYK kararı da iptal davasına konu edilecektir. Bu nedenle, gerek ÖYK kararının gerekse de ihale şartnamesinin hukuka aykırılığı sebebiyle, bu işlemlere dayanılarak yapılan ihalenin de hukuka uygunluğundan söz etmek olası değildir. 3. İhale Bedelinin Peşin mi Vadeli Ödeneceğinin Belirsizliğinin Hukuka Aykırılığına Dair Danıştay Kararı Dava konusu ihale komisyonu kararı ile, 4.140.000.000.USD bedel ile en yüksek teklifi veren Koç-Shell Ortak Girişim Grubu’nun ihaleyi kazandığı belirtilmiştir. Ancak, yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, ihale bedelinin PEŞİN mi VADELİ mi ödeneceği, ihale sonrasında bile belirsizliğini korumaktadır. Ankara 10.İdare Mahkemesi iptal ve Danıştay 10.Dairesi onama kararı ile sonuçlanan 13.1.2004 tarihli ihale komisyonu kararının iptali davasında, gerek idare mahkemesinin gerekse de Danıştay 10.Dairesinin gerekçelerinden birisi de bedelin ödenmesini konusundaki belirsizliktir. Danıştay 10.Dairesi kararında, ... ihalenin, pazarlık görüşmelerini takiben kapalı zarf içinde nihai teklif almak suretiyle sonuçlandırıldığı ve dosya içinde mevcut bu nihai tekliflerdeki satış bedellerinin de peşin mi yoksa vadeli mi olduğuna ilişkin bir açıklama getirilmediği, 13.1.2004 tarihli ihale komisyonu kararında da yalnızca en yüksek teklifi veren Efremov GMBH şirketine ihale şartnamesi çerçevesinde satılmasına karar verildiği görülmektedir. İhale suretiyle yapılacak özelleştirme işlemlerinde ihale bedelinin peşin mi yoksa vadeli mi ödeneceği husususunun hiçbir tereddüte yer vermeyecek biçimde olması ihale işlemlerindeki “açıklık” ilkesinin gereğidir. 13.1.2004 tarihli nihai teklif mektuplarında da ihaleye teklif verenler tarafından yalnızca ödenecek bedel gösterildiği ve ödemenin peşin veya vadeli olup olmadığı belirtilmemiş bulunduğundan, dava konusu ihale komisyonu kararının bu yönüyle de eksik ve ihale işlemlerindeki açıklık ilkesinden yoksun olduğu anlaşıldığından .. Denilerek, bedelin peşin mi vadeli mi olduğunun açık bir şekilde belirtilmesi ve ihale komisyonu kararında yer alması gerektiğinin vurgusu yapılmıştır. Davalı idare, bir önceki ihaleyi sonuçlandıran 6.2.2004 tarih ve 2004/10 sayılı ÖYK kararının iptal aden Ankara 10.İdare Mahkemesi kararını temyiz ettiği 11.4.2005 tarihli dilekçesinin 4.sayfasının ilk paragrafında bu hususu şöyle açıklamıştır; .. bu konunun eksiklikle ve ihale işlemlerindeki aleniyetle bir ilgisi yoktur. Zira, alınan teklifler peşin değer esasına göre alınmaktadır. Kaldı ki alınan tekliflerde öncelikle vadeli veya peşin olarak belirtilmemesinin HİÇBİR KIYMETİ YOKTUR. Bedelin peşin mi vadeli mi olarak ödeneceği, ihale sonucu yapılacak sözleşme öncesinde alıcıya tanınan bir haktır. Tüm özelleştirme uygulamaları bu doğrultuda gerçekleştirilmektedir... Bu itirazlara karşın, Danıştay 13.Dairesi, 27.5.2005 tarih ve 2005/6652 E. sayılı dosyada verdiği karar ile davalı idarenin yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar vermiştir. Dolayısıyla, geçen seferki ihale süreci ile aynı şekilde, ihale bedelinin peşin mi vadeli mi olduğuna dair bir belirsizlik olması, kanımızca dava konusu işlemin iptalini gerektirmektedir. E. Sonuç Tüm bu yazılanlar ve Dairenizce resen gözetilecek hususlar doğrultusunda, hukuka aykırı kararlara dayalı ihalenin ve ihaleyi sonuçlandıran ihale komisyonu kararının iptali gerektiği kanısındayız. F. Toplanılmasını İstediğimiz Belgeler Davamız kapsamında, uyuşmazlığın tüm yönleriyle incelenebilmesi için, davalı idareden ihale dökümanlarının tamamını içerir işlem dosyasının, tarafımızın incelemesine de imkan tanıyacak şekilde, iki nüsha olarak istenilmesini talep ediyoruz.
G. Yürütmenin Durdurulması İstemi Hakkında Yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususlar doğrultusunda, dava konusu karar sonrası, işlem dosyası, onay için Rekabet Kurumu’na gönderilmiş olup, Kurum’un genel eğilimi çerçevesinde, kısa bir süre içerisinde, ciddi bir inceleme yapılmaksızın ihale sonucuna onay verilecektir. Sonrasında da, ÖYK kararı çıkacak ve hisse devir aşamasına gelinecektir. Bu da sonrasında verilebicek bir iptal kararı nedeniyle ciddi sorunlar doğmasına neden olabilecektir. Bu nedenle, 2577 sayılı İYUK 27/4 bendi gereğince, öncelikle, idarenin savunması alınıncaya kadar yürütmenin durdurulmasını, akabinde, savunma süresi kısaltılarak ve memur eliyle tebligat yapılmak suretiyle alınacak idare savunması sonrası da dava sonuna kadar yürütmenin durdurulmasını talep zorunluluğu doğmuştur. H. Sunulan Belgeler Dava dilekçemiz ekinde yer alan belgeler aşağıda listelenmiştir; 1. Vekaletname 2. İhale haberi 3. Danıştay 10.Dairesi 2004/8257 E. sayılı I. Sonuç ve İstem Yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususlar doğrultusunda, 1. Dilekçemizde yazılı hususlar doğrultusunda, kanımızca usul ve esaslara aykırılığı sabit olan TÜPRAŞ’da mevcut %51 oranındaki kamu payının blok olarak satılmasına ilişkin ihaleyi sonuçlandıran 12.09.2005 tarihli ihale komisyonu kararının, duruşmalı olarak yapılacak yargılama sonucunda iptaline, 2. 2577 sayılı yasanın 27.maddesi hükümleri doğrultusunda açık bir şekilde hukuka aykırı ve uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zarar doğurması kesin olan dava konusu karar ile ilgili, öncelikle davalı idarenin savunması alınıncaya kadar, akabinde, 27/4 bendi hükmü çerçevesinde kısaltılmış bir savunma süresi ve memur eliyle yapılacak tebligatlar sonrasında, dava sonuna kadar yürütmenin durdurulmasına, 3. Dava masrafları ve vekalet ücretinin davalı idare üzerinde bırakılmasına, Karar verilmesini saygıyla müvekkil Sendika adına dilerim.
Davacı Vekili Avukat Gökhan Candoğan
|