TÜPRAŞ’TA HUKUKSUZLUĞA DEVAM KARARI ÇIKTI!
30.03.2006
Dün (29 Mart 2006) bir açıklama yapan ÖİB, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2 Şubat 2006 tarihinde aldığı, Tüpraş’ın %51'lik hissesinin blok satışına ilişkin ihale komisyonu kararının ve ihale şartnamesinin yürütmesinin durdurulması kararını uygulamamıştır. İdare hukuki değil keyfi hareket ederek, 30 günlük yasal süre içerisinde bu kararı uygulamamakla suç işlemiştir. Kararın uygulama mercii olan ÖİB’in, konuyla ilgili bir ÖYK kararını bekleyeceğini açıklamış olması işlenen suçu ortadan kaldırmamaktadır.
Söz konusu yürütmeyi durdurma kararının uygulanmaması, bugünden itibaren bir hukuk sorunu olmaktan öteye hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsendiği Türkiye’nin sorunu haline gelmiştir.
Hukuk Devletinin temelini oluşturan hukuk kurallarına uyulmasını sağlayacak hukuki mekanizmaların hepsi Anayasa’da yer almaktadır;
“İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. (…) İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verebilir.” (Md. 125/5)
“Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesi geciktiremez.” (Md. 138/3)
Görüldüğü gibi, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle Anayasa çiğnenmiş, Anayasal suç işlenmiştir.
Türkiye’de, hukuk kurallarına riayet etmek herkesin görevidir. Tüpraş’ın satışına karşı çıkarak hukuk devleti mekanizmalarını kullanan ve yasa dışına çıkan idarenin işlemlerini durdurmak için yargıya başvuran Tüpraş işçileri, bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmişlerdir. Tüpraş’ı satın alan girişimciler de aynı sorumluluğu göstermeli ve aleyhine verilen mahkeme kararlarını görmezden gelen idare de, maliyeti hukuk devletinin kurucu mekanizmalarını yıkmak olan bu eyleminden derhal vazgeçmelidir.
Hukuki etkisi ve sonuçları net ve kesin olan, söz konusu yürütmeyi durdurma kararı, medyada bazı basın mensupları ve hukuk insanları tarafından tartışma konusu yapılmaktadır.
Bir hukuk profesyonelinin, hukuk devletinin en temel koruyucu mekanizmasına (yargıya) başvurularak alınan bir kararın hukuki bir etkisinin olmadığını, yasa dışına çıkan idare üzerinde sonuç doğurmayacağını, mesleğinin ahlaki sınırlarını zorlamadan söyleyebilmesinin mümkün olmadığı bilinmelidir.
Ayrıca, basının, yasa dışına çıkan idare aleyhine verilen kararın, ne gerekçeyle olursa olsun hukuki etkisinin olmadığını haber yapması, bunun üzerinde yorumlar geliştirmesi, hukuk devletinin en temel ilkelerinin ortadan kaldırılmasına hizmet etmektedir.
Türkiye tarihi, Cumhuriyetin hukuk devleti mekanizmalarını anlamsızlaştırarak yıkmaya çalışan bir hükümet ile çıkarları nedeniyle onunla kader birliği eden büyük sermaye gruplarına, büyük medya gruplarına ve akademisyenlere tanıklık etmektedir.
Türkiye üniversitelerinin başta hukuk fakülteleri olmak üzere bilim ve hukukun üstünlüğünü temel alan, akademik özgürlük/bağımsızlığı savunan tüm bilim insanlarına çağrımız hukukun çiğnenmesi için yol gösterenlere gereken yanıtı vermeleridir.
Paranın gücünün belirlediği bu uygulamalara ve en üst yargı organlarının kararlarını yok sayan girişimlere karşı kendi alanını korumakla yükümlü olan hukukçuların örgütü Barolar Birliği’nin de mesleklerinin gereği olarak bir tavır geliştireceklerine inanıyoruz.
Yargı kararlarını uygulamakla yükümlü olan idarenin ve siyasi sorumluların, bu kararı uygulamamalarından doğan her türlü idari ve cezai yaptırımın gerçekleşmesi için gerek ulusal gerek uluslararası kurumlar nezdinde girişimlerimiz sonuna kadar devam edecektir. Petrol-İş üyesi Tüpraş işçileri, bir kez daha kişisel ve kurumsal çıkarları aşan şekilde, ülkenin ve kamunun çıkarlarının da savunuculuğunu yapmaktadır.
Bilinmelidir ki, hukuk devletini yıkarak elde edilen her kazanım ve her yönetim gayrimeşru ve bunu düzeltmek için yapılan her girişim ise meşrudur. Bu gerçekten hareketle, Tüpraş işçileri bugün, açıklamayı protesto etmek için 5 rafineride işe geç başlayacaklardır.
Sermayenin, medyanın ve hükümetin yargı kararlarının çiğnenmesi için oluşturdukları ittifaka karşı Petrol-İş Sendikası, hukukun üstünlüğünü savunmak adına tek başına bile kalsa mücadelesini korkmadan, yılmadan, hatta “satılmadan” kararlıkla sürdürecektir.
Petrol-İş Sendikası ve üyeleri, davalarından vazgeçmeyeceklerdir!
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Petrol-İş Sendikası Merkez Yönetim Kurulu adına Mustafa Öztaşkın Genel Başkan
|