HÜKÜMET, BU YASA TASARILARINI ILO’NUN ELEŞTİRİLERİNİN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN HAZIRLADI

 

Öztaşkın: 2821 ve 2822 sayılı 12 Eylül yasalarının değiştirilmesi için baskı gücü oluşturalım

 

 06.06.2006

 

İsviçre’nin Cenevre kentinde başlayan 95. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Çalışma Konferansı sürüyor.  Türkiye’deki işçi ve işveren kesimlerini temsilen konferansa katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç ve TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik de birer konuşma yapacaklar.

 

Sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Çalışma Konferansına ilişkin olarak yaptığı açıklamada, AKP Hükümetinin çalışma yaşamındaki yasal düzenlemelere, bu Genel Kurul’da getirilecek eleştirilerin önüne geçmek için, sendikaların önündeki en büyük engelleri oluşturan Sendikalar Yasası ile Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasasıyla ilgili taslaklar hazırladığını ancak bunların 3 yıldır Meclis gündemine getirilmediğini bildirdi. 

 

Öztaşkın, hükümetin bu konudaki inandırıcılığını kaybettiğini belirterek,“Eğer biz sendikalar olarak bu yasaları sahiplenmezsek, bu yasaların değişmesi doğrultusunda talepte bulunmaz, bir baskı gücü oluşturmazsak, bu yasalar yine uzun süre değişmeyecektir. 12 Eylül’ün izlerini en fazla taşıyan bu iki yasa, sendikaları son derece bürokratik yapıya kavuşturan ve sendikacıları bir kalıba sokmayı hedefleyen yasalar. Bu yasalar son derece yasakçıdır ve özgürlüklerden uzaktır. Bu yasalarla Türkiye sendikal hareketi bugüne kadar nasıl ayakta kaldı, gerçekten de bunu bir başarı olarak görmek gerekir. Hatta neredeyse mucize olarak görmek gerekir” dedi. Öztaşkın, şöyle devam etti:

 

12 Eylül yasaları bir an önce değişmeli

“Bizim sendikalar olarak beklentimiz, 2821 ve 2822 sayılı yasalardaki değişikliklerin bir an önce yapılmasıdır. Tabii ki sendikaların önerilerinin de dikkate alınarak bu değişikliklerin yapılması gerekiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu taslakları hazırlayıp sendikalara, konfederasyonlara göndermesi ve tarafların görüşlerini almasından bu yana üç yıl geçti. Ancak bu tasarılar bir türlü Meclis gündemine getirilmiyor. Çalışma yaşamıyla ilgili düzenlemeler konusunda her ILO genel kurulunda Türkiye eleştirilir. Şimdi de bu eleştiriler gündeme gelecek. Ancak Hükümet bu eleştirilerin önüne geçmek için bu taslakları ortaya attı. Ama görüyoruz ki Çalışma Bakanlığı da bu yasaların çok peşinde değil. Eğer biz sendikalar olarak bu yasaları sahiplenmezsek, bu yasaların değişmesi doğrultusunda talepte bulunmaz, bir baskı gücü oluşturmazsak, 2821 ve 2822 sayılı yasalar yine uzun süre değişmeyecektir."

 

Sendikalar bu yasalarla gelişemez

Sendikaların, yasaklanarak, belli kalıplara sokularak kendilerini geliştiremeyeceklerini, bağımsız bir şekilde sorun çözme yeteneklerini kazanamayacaklarını ifade eden Öztaşkın, “Bu koşullarda sendikalar bağımsız olarak tespit ettikleri vizyon ve misyonların hayata geçiremezler, gerçekleştiremezler” dedi. İki yasada toplam 40’a yakın değişiklik öngörüldüğünü belirten Öztaşkın, getirilen yeni düzenlemelerle bazı prosedürler basitleştirilip, sadeleştirildiğini, sözleşmedeki görüşme sürelerinin kısaltıldığını ve 60 günlük sürenin 30 güne çekildiğini ifade ederek şu değerlendirmede bulundu: “Yapılan değişikliklerle arabuluculuk, tarafların inisiyatifine bırakılıyor. Taraflardan biri arabulucuyu kabul etmediği zaman arabulucu mekanizması devreye girmiyor ve 45 gün içerisinde grev kararı alabiliyorsunuz. Grev uygulama sürelerinde de kısaltma var. Bunun yanında çok önemli bir değişiklik var. Grev yasakları, bankacılık ve noter işyerleri hariç işkollarının tümünde hemen hemen kaldırılıyor. Bizim işkolumuzda da petrolün üretimi hariç, onun dışındaki dağıtım, rafinaj, petrokimya vs gibi alanlarda grev yasakları kalkıyor. Tabi ki bankacılık ve bazı işkollarında grev yasağının kalkmaması büyük bir eksiklik. Bunun hiçbir şekilde ne ILO, ne de AB standartlarıyla ilgisi yoktur. Tamamen finans sermayesinin hükümet üzerindeki baskılarından dolayı konmuş bir teklif.”

 

Yaptırımların uygulanması koşuluyla noter şartı kalkmalı

Yeni düzenlemelerle sendikalara üyelikte noterden onay alma şartının da ortadan kaldırıldığını, bunun da olumlu bir gelişme olduğunu söyleyen Öztaşkın, bu konuda bazı çekincelerin olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: “Bu konu, sendikalar arasında şu anda ciddi bir tartışma konusu. Bunun nedeni sahte üyelikler. Ülkemizde bir çok sendika maalesef sahte üye fişleriyle barajı aştı, yetkiler aldı. Biz noter şartının kaldırılmasından yanayız. Ancak noter şartı kaldırılırken, sahteciliğin önüne geçilebilmesi için bu yasada çok sıkı bir denetim ve yaptırımın uygulanmasından da yanayız. Ve burada yasa tasarısı iki şey getiriyor. Birincisi, sahte üye yapıldığı zaman, bu üyeliği gerçekleştirenler hakkında üç aydan 6 aya kadar hapis cezası getiriliyor ve kesinlikle bu cezanın ertelenmemesi, paraya çevrilmemesi öngörülüyor.  İkincisi ise şudur; eğer birden fazla sendika, aynı işyerinde üye yapmışsa ve yetki başvurusunda bulunmuşsa, ilk başvurunun dikkate alınması, ikinci ve üçüncü başvuruların kesinlikle dikkate alınmaması öngörülüyor. Böylesine katı bir denetleme mekanizması ve cezai yaptırım getirilirse, biz bu cezalarla, bu şekilde noterlik şartının ortadan kalkmasına sıcak bakabiliriz. Çünkü noterlik, örgütlenmenin önündeki en büyük engellerden birisidir. Bu, hem çok büyük maddi kayıplara neden olmakta, hem de noterlere mesai saatlerinde gidilmesi zorunluluğu nedeniyle büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.”

 

Barajlar eninde sonunda kalkacak

12 Eylül yasaları ile hem işkolu, hem de işyeri gibi çifte barajlar getirildiğini ancak ne ILO standartlarında ne de AB ülkelerinde çifte barajların olmadığını belirten Öztaşkın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilindiği gibi sendikaların bir işyeri ile ilgili toplu iş sözleşmesi yetkisi alabilmesi için işkolunda yüzde 10, işyerinde ise yüzde 50+1 oranında üyesinin olması zorunlu. Bu barajlar eninde sonunda kalkacak. İlk aşamada belki oranlar kademeli olarak düşürülecek, önce yüzde 5’e çekilecek, daha sonraki aşamada da sıfıra düşürülecek.  Çünkü AB ve ILO bu barajların kaldırılmasını talep ediyor. Tabi ki bu durum, Türkiye sendikal hareketinde bir takım yeni gelişmelere de neden olacak. Bugün barajların bir mantığı kalmamıştır. Ama şöyle bir gerçek de var. Barajlar kalktığı zaman bugün Türkiye’de sayıları 97 olan işçi sendikası sayısı belki yüzlerle ifade edebileceğimiz sayılara ulaşacak. Sendikal rekabet bu anlamda daha da artacak. Bu durum belki işyeri sendikalarının kurulmasına, işveren destekli sendikaların da kurulmasına neden olabilecek. Ama Türkiye, Türkiye sendikal hareket bunları yaşayacak. Tabi ki bunların olmaması için elimizden geleni yapacağız. Bunlara hazırlıklı olmalıyız. Bunun dışında tasarılarda işyeri tanımları, iş kolu tanımları, grup sözleşmeleri, işkolu sözleşmeleri, teşbih uygulamaları gibi yeni tanımlamalar bulunuyor. Biz, önerilerimizin de dikkate alınması koşuluyla bu düzenlemelerin Hükümet tarafından bir an önce Meclis’e getirilmesini ve bu yasa tasarılarının yasalaşmasını bekliyoruz.” Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

PETROL-İŞ SENDİKASI

MERKEZ YÖNETİM KURULU