Özelleştirme Harekatı Sürüyor

 

“TÜPRAŞ GELECEĞİMİZDİR SATILAMAZ”

AFİŞİ KİMLERİ KORKUTUYOR?

                                                   28.06.2005     

                                                   

22 Haziran 2005 tarihli Referans Gazetesi’nde köşe yazarı Sayın Eyüp Can’ın, “Özelleştirme İçin Hukuki Zemini Hazırlayın” başlıklı yazısı doğrudan sendikamızı hedef alarak yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltma amacını taşımaktadır. Bu nedenle, yazar tarafından ileri sürülen düşüncelerin tartışılmasını görev ve sorumluluk olarak görmekteyiz.

 

“Özelleştirme harekatı sürüyor”, “Tüpraş geleceğimizdir satılamaz” ifadelerinin yer aldığı afişin içeriğini tartışan yazısından hareketle yazarın, petrol sektörünü tanımadığı ve sektörün bilgisine sahip olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, öncelikle sektörün doğası, dinamikleri ve savaşlarla ilişkisinin bilinmesi gerektiği kanısındayız.

 

Petrol sanayinin gelişimini izlemek, kapitalizmin tekelci niteliğini ve emperyalizme geçişin dinamiklerini anlamakta önemli ipuçları vermektedir.

 

Petrol sanayi geliştiği ülke ekonomilerinde tekelleşmeyi hızlandırırken, aynı zamanda  hükümetleri de, uluslararası rekabete katılarak dünyanın paylaşımında kendi şirketlerinin koruyucusu konumuna getirmektedir.

 

Petrol sanayinde tekelleşme süreci, ham petrol üretiminden dağıtımına doğru değil tersine, rafineri ve dağıtım alanındaki tekelleşmeden üretimdeki tekelleşmeye doğru olmuştur. Tüpraş rafinerilerinin önemi de buradadır.

 

Konunun savaş ile ilişkisine gelirsek; ABD’nin dış politikasının omurgasını oluşturan “Ulusal Enerji Stratejisi”ne göre ucuz enerji, enerji kaynaklarının kontrol ve denetimi yani enerji güvenliği dış politikada öncelikli hedeftir. Bunun içinde her türlü risk alınarak savaş da çıkarılabilir.

 

Saddam rejimini değiştirerek Irak halkını özgürleştirme operasyonu olarak sunulan bu savaş öncesinde ABD’de çeşitli düşünce kuruluşlarında yürütülen tartışmalar, savaşın ardındaki asıl fikri ortaya koymaktadır.

 

Wall Street’te Reagan döneminin Ulusal Güvenlik danışmanlarından Robert McFarlane ve Michael Bleyzer tarafından yazılmış “Irak’ta Özelleştirme” başlıklı makalede “Irak’ta ekonomik yeniden yapılanmayı yönetmek ve yönlendirmek için ABD ve müttefikleri, özel sektör liderlerinden oluşan bir ‘denetleme komitesi’ kurulmalıdır” ifadeleri yer almakta, BM ve Irak halkının temsilcilerinden ise hiç söz edilmemektedir.

 

Sağ eğilimli Heritage Derneği’nin düzenlediği konferansta sadece özel yatırım yapmanın ötesinde özelleştirmeye açıktan çağrı yapılmaktadır. “Irak ekonomisini modernleştirmek ve iyileştirmek için kurulacak hükümet, diğer ülkelerin yaptığı yapısal reformların ve özelleştirme deneyimlerinin yol göstericiliğine ihtiyaç duyacak” daveti, yapılmıştır.

 

Benzer biçimde Adam Smith Enstitüsü tarafından yapılan “Yeni Irak İçin Yönetişim ve Ekonomi” konulu yayında “Özelleştirme, Irak’ta başarılı reformların gerçekleştirilmesi için temel koşuldur” ve özelleştirilmesi gereken sektörler ise petrol, kimya ve maden olarak sıralanmaktadır.

 

Nitekim Irak’ta Yeniden Yapılanma Programını koordine eden ABD kökenli Uluslararası Gelişme Kuruluşu’nun, altyapı çalışmalarını yürütmek için yetki verdiği ve ihalelerde imtiyaz sağladığı şirketlerin başında özelleştirme deneyimleri ile tanınan Bechtel, Parsons, Halliburton ve ona bağlı petrol, kimya şirketleri gelmektedir.

 

İşte petrol, kimya sektöründe örgütlü olan sendikamız Petrol-İş, sektöründeki bilgi ve birikiminden hareketle Ortadoğu’nun özelleştirilmesini hedefleyen ve Irak halkını katlederek uygulanan bu özelleştirme harekatını daha savaş öncesinde görmüş, “Bir Özelleştirme Harekatı: IRAK” olarak formüle ettiği bu görüşünü dünyaya duyurmuştur.

 

Sayın yazarın billboardlarda gördüğünde irkildiğini belirttiği afiş, bilimsel verilere ve bilgiye dayalı yoğun bir entelektüel birikimi içeren bir fikrin, düşüncenin görselleştirilmesidir. Çünkü yaratıcılık bilgi ve bilinci barındırır ve bu bilgi toplumsal koşulları kavramakla ilişkilidir.

 

Yani işçiler ve onların sendikaları, sahip oldukları bilgilerini, yeteneklerini ve kendilerine ait olan parasal kaynaklarını kullanarak, toplumun geniş kesimlerince takdir ve ilgiyle karşılanan son derece yaratıcı ve devrimci bir mecra oluşturmuşlardır.

 

Yazarın amacını aşan ve aynı zamanda kurnazlık da barındıran billboardların hazırlanmasına ilişkin harcamalar konusundaki bilgileri, hangi belge ve kaynağa dayandırarak öğrendiğini açıklamaması ve nasıl bir araştırma yöntemiyle bu rakamlara ulaştığını belirtmemesi bunların bilgi değil, olsa olsa dedikodu olduğunu göstermektedir.

 

Çünkü İstanbul’da 100 billboard, Türkiye genelinde ise toplam 550 billboard yapılmıştır. Hepsinin de fiyatları farklı farklıdır.

 

Yazar merakını gidermek için doğrudan sendikamızdan bilgi alarak bu konudaki samimiyetini gösterme yerine, gazetesinde ele geçirdiği köşesini yanlış bilgilere dayanarak kullanmayı tercih etmiştir.

 

Kamuoyuna doğru ve güvenilir bilgi vermek basının görev ve sorumluluğu değil midir?

 

Yazarın özelleştirmede referans aldığı verimlilik ve rekabet argümanlarının özellikle Tüpraş için hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır.

 

Sayın Eyüp Can dahil tüm basın mensuplarına ilettiğimiz Tüpraş Dosyası, köşe yazarı tarafından reklam harcamalarının miktarı kadar merak edilip okunsa idi, Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu olan Tüpraş’ın ülke ekonomisine sağladığı katkısı, verimliliği, kârlılığı ve rekabet gücü kolayca öğrenilebilirdi.

 

Ayrıca Tüpraş, doğal tekeldir. Özelleştirilirse özel tekel oluşur. Dolayısıyla yazarın rekabet oluşturulmasına ilişkin kaygısı bu yolla giderilemeyecektir.

 

Diğer yandan ülkemizde petrol ürünleri pazarında %31 oranında açık bulunmaktadır. Alıcı firmaların zaten verimli ve kârlı çalışan ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilen Tüpraş’ı satın almaları yerine, yenisini kurmaya neden yönelmedikleri, hedeflerinin ardındaki asıl niyeti göstermektedir.

 

Bunlara ek olarak, sendika faaliyetlerimize ilişkin tüm kararlar seçilmiş ve yetkili kurullarımızda tartışılarak alınmaktadır. Harcamalarımız ise 4 aylık periyotlarla denetlenerek üyelerimize ve kamuoyunun bilgilerine sunulmaktadır.

 

Sayın köşe yazarının özelleştirmeye ait hukuki işlemlerin yürütülmesine ilişkin bilgilere vakıf olmadığı doğrudan kendi yazısındaki ifadelerden anlaşılmaktadır.

 

Yazarın ikide bir Anayasa Mahkemesi’nden döndüğünü belirttiği özelleştirme uygulamalarına ilişkin işlem, idari bir işlem olup, bu konudaki mevzuata aykırılıkların görüşüldüğü yargı organı ise idari mahkemelerdir. Anayasa Mahkemesi’nin konusu değildir.

 

Ayrıca burada söz konusu olan mevcut yasal düzenlemelerin yetersizliği değil, bu düzenlemelerin ihlal edilmesidir.

 

Referans Gazetesi köşe yazarı sayın Eyüp Can’ın ifadesiyle, “Ak Parti” hükümetinin Maliye Bakanı’na öfkelenerek önerdiği şey ise, üretimi göz ardı eden ticarettir. Bu da tek sözcükle yasallaştırılmış dolandırıcılık anlamındadır.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

Petrol-İş Sendikası

Merkez Yönetim Kurulu adına

Mustafa Öztaşkın

Genel Başkan