PETROL-İŞ SENDİKASI KARARLI; TÜRKİYE KAYBETMEYECEK
20.09.2005
Petrol sektörü, kâr güdüsüne ve özel alana terk edilmeyecek kadar stratejik olup, ülkelerin siyasi, askeri ve uluslararası ilişkilerinde belirleyici bir role sahiptir. 12 Eylül 2005 tarihinde yapılan Tüpraş ihalesi ve bu ihalenin sonuçları değerlendirilirken, sektörün bu özelliği göz önünde bulundurulmalıdır.
Oysa, ihalenin sonuçlanmasından sonra, gerçekleşen fiyat ile alıcının yerli olması öne çıkarılarak satış işlemi, adeta tartışılmaz bir hale getirilmiştir.
Gerçekleşen fiyat, iddia edildiği gibi yüksek değildir.
Çünkü Tüpraş’ın yalnızca yeniden edinme yani, rafineri prosesini kurma değeri, 8 milyar doların üzerindedir. Bu değerin dışında, limanları, binaları, iskeleleri, ürün depolama tesisleri, fabrika sahaları, enerji ve güç tesisleri, boru hatları, tankları, teknik emniyet ve koruma tesisleri, lojmanları ve sosyal tesisleri vb. gibi mal varlıkları ve altyapı tesisleri bulunmaktadır.
4.140 milyar dolar olan ihale bedeli Tüpraş’ın, 2004 yılı cirosunun dörtte biri kadardır. Tüpraş, 2005 yılının Haziran ayı sonu itibariyle, 627 milyon dolarlık hazır değere sahiptir. Alacak olan şirket, Tüpraş’ı bu değerlerle birlikte devralacaktır. Güçlü bir nakit pozisyona sahip olan Tüpraş, satın alan şirkete büyük bir avantaj sağlamaktadır.
Kaldı ki bu satıştan gelen kaynak, borç stokunun azaltılmasında ya da faiz harcamalarında kullanılacaktır. Kamu net borç stokunun 204 milyar dolar düzeyinde olduğu düşünüldüğünde, kamu kuruluşlarının satışı yoluyla borç stokunun rahatlatılmasının beyhude bir çaba olduğu görülecektir. Türkiye, 2005 yılının ilk 8 ayında 24 milyar dolar faiz harcaması yapmıştır. Günlük faiz harcaması ise yaklaşık 100 milyon dolardır. İhalede yüksek denilen 4,1 milyar dolar, ülkemizin 41 günlük borç faizi harcamasını ancak karşılamaktadır. Tüpraş satılarak elde edilen kaynak, dipsiz bir kuyuya atılmaktadır.
Koç Holding CEO’su Özaydınlı da, yaptığı basın toplantısında verdikleri fiyatın Tüpraş’ın değeri olduğunu belirtmiştir.
İhaleyi kazanan konsorsiyumda, asıl kazançlı çıkan Shell olmuştur.
Çünkü petrol sektöründe dikey entegrasyonun tüm zincirlerine hakim olan Shell, aynı zamanda sektörün bilgi, deneyim ve teknolojik birikimine de sahiptir. Bu ortaklık aracılığıyla Shell, Türkiye’nin enerji politikalarını belirleme gücünü ele geçirecektir. İşlediği ham petrolün %90’ını yurtdışından sağlayan Tüpraş, Türkiye’nin tek ham petrol ithalatçısı konumundadır. Basından alınan bilgilere göre, Tüpraş bundan böyle işleyeceği ham petrolü doğrudan Shell’den alacaktır. Bu satışla Türkiye, ham petrol temininde seçeneklerini kaybedecektir. Türkiye ham petrol temini konusunda Shell’e bağımlı hale gelecektir. Ayrıca Shell, Türkiye rafinaj sektöründe tek hakim olacaktır.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde kârlı bulmadığı rafinerilerdeki hisselerini elinden çıkaran, ATAŞ’ı kapatan Shell, ülkemizde pazarlama ve dağıtım alanındaki konumunu güçlendirmektedir. Dağıtım şirketi Turcas’ı satın alarak benzin satışlarındaki payını %32,9’a yükseltecek ve pazarda lider konuma gelecektir. Shell ile Opet’in toplam pazar payı ise %44 oranına ulaşacaktır. Bu tablo, orta vadede dağıtım alanında kartel fiyat oluşması riskini doğuracaktır.
Bu satışla, sektörde kamudan esirgenen dikey entegrasyon, ana hedefi kâr olan özel kesim elinde oluşmuştur. Özelleştirilmesi gündemde olan Petkim’in de alıcısı şimdiden belli olmuştur.
Yapılan ihale sonrasında, Tüpraş’taki yabancı payı daha da artmıştır. Rafineri ihtiyacı olmayan, stratejik ortak olarak yansıtılan Shell’in, konsorsiyumdaki %10’luk payının sabit kalması halinde bile, %39’u zaten yabancıların elinde bulunan Tüpraş’taki yabancı payı %44’e yükselmiştir. Tüpraş’ın % 51’lik kamu payının devri için kurulacak şirkette yerli ortak olan Koç Holding’in payı ise en fazla, % 26.01 oranında olacaktır. Bu operasyon Koç Holding’e ihale edilmiştir.
Türkiye, bu satışla ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne eklemlenmiş olacaktır. Yeni uluslararası paylaşımda devletlerin yerini artık ülkelerin şirketleri almaktadır. Türkiye bu satışla, Shell’in payına düşmüştür.
Bu satışta kaybeden Türkiye Olacaktır
Tüpraş’ın kamunun elinden çıkmasıyla Türkiye, enerji politikalarını belirleme gücünü tamamen kaybetmiştir. Biçimlenmekte olan kuzey-güney ve doğu-batı enerji koridorunda, Türkiye’nin rolünün belirlenmesinde inisiyatif, Tüpraş’ı satın alan konsorsiyuma geçmiştir. Bu nedenle, bu konsorsiyuma uluslararası alandan ortaklık teklifleri yağmaktadır.
Bu satışla Türkiye, büyük bir gelir kaybına uğrayacaktır. Tüpraş’ın devrine yönelik kurulacak şirket, satın almayı finanse edecek kaynağı, büyük olasılıkla yine Tüpraş’ı teminat göstererek elde ettiği kredilerle sağlayacaktır. Bu durumda, ciddi bir borç yükü altına giren bu şirket, kârlı Tüpraş’la birleştirilirse, Tüpraş zarar eden bir şirkete dönüşecek ve devlet vergi gelirinden mahrum kalacaktır.
Tüpraş, 2004 yılında yaklaşık 800 milyon dolar nakit üretmiştir ve bu miktar ileriki yıllarda giderek artacaktır. Alıcı firma, satış bedelini ödemek için aldığı krediyi en fazla 4 yılda Tüpraş’ın yine kendi kaynaklarıyla karşılayacaklardır. Alıcılar, ceplerinden tek kuruş çıkmadan Tüpraş’a sahip olacaktır. Türkiye özelleştirmelerde, bu “finansman modeli”ne aşinadır.
Petrol-İş Sendikası, kamuoyunu bir kez daha uyarıyor!
2003 yılında Tüpraş’ın satışıyla sonuçlanan ihalenin ardından Sendikamız, ülkemizin uğrayacağı zararı o günden görmüş ve bu ihalenin iptaline yönelik büyük bir mücadele vermiştir. Yine, Mart 2005 tarihinde Tüpraş’ın %14,76’lık kamu payının İMKB Toptan Satışlar Pazarı’nda, SPK mevzuatına aykırı bir işlemle satılmasını gündeme getirmiş ve yargıya taşımıştır. Her iki konudaki haklılığımız da, bugün tüm Türkiye tarafından tescil edilmiştir.
Dünya basınına taşınan bu usulsüz özelleştirme harekatının sorumlusu olan AKP Hükümeti yetkililerine soruyoruz.
Bu satışla kimlerin kara paraları aklanıyor? Bunları biliyor musunuz?
Son sorumuz da Koç Holding Yönetim Kurulu’na olacaktır.
Tüpraş gibi devi içinde yer aldığınız konsorsiyuma 4.1 milyar dolara satacak olan Maliye Bakanı’nı şirketinizde satış müdürü yapar mıydınız?
Toplumsal çıkarı koruma görevi üstlenen ve güvenilir bir referans haline gelen sendikamız, %51’lik hissenin blok satışının da, ülkemizin zararına olduğunu kamuoyunun değerlendirmesine bir kez daha sunmaktadır.
Saygılarımızla.
Merkez Yönetim Kurulu adına Mustafa Öztaşkın Genel Başkan
|