25-26 Şubat 2004 BAŞKANLAR KURULU ( ABANT)
Değerli Arkadaşlar,
Türkiye’nin en önemli gündem maddeleri Kıbrıs, Yerel Seçimler, Kamu Yönetimi İlkeleri Kanunu ve Özelleştirmelerdir.
Sendikamız bugüne kadar Kıbrıs konusunda son derece dikkatli bir politika izlemiş, ne ABD, İngiltere ve AB’nin Kıbrıs üzerindeki oyunlarını görmezden gelmiş, ne de şovenizmin batağına düşmüştür.
Ne en iyi çözüm çözümsüzlüktür demiştir, ne de ver kurtul politikalarının doğru olduğunu söylemiştir.
Kıbrıs sorununun, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını göz ardı etmeden, eşit haklara sahip iki toplum gerçeğiyle dostluk, kardeşlik ve barış temelinde çözülebileceğini söylemiş ve en iyi kararı Kıbrıs halkının özgür iradesiyle kendisinin verebileceğini savunmuştur.
Bu doğrultuda Kıbrıs’ da çözüm için başlatılan görüşmeleri elbette olumlu buluyoruz.
Ancak bu görüşmeler ver kurtul üzerine oturmamalı, hem Türkiye’nin hem de Ada’da yaşayan Türklerin hakları sonuna kadar savunulmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye, çok önemli bir yerel seçim sürecine girmiş bulunuyor.
Yerel seçimlere giderken ne yazık ki, halkın gözünde yaşamını kolaylaştıracak, onun için bir umut, bir çekim merkezi oluşturabilecek, toplumsal çıkarlar doğrultusunda değişim ve yenilenmeye öncülük eden alternatif bir siyasi oluşum gözükmüyor.
AKP politikalarına güçlü bir siyasi oluşumun olmaması, ne yazık ki iktidar olmanın sağladığı avantajla birleşince AKP vatandaşın gözünde halen en güçlü parti olma özelliğini taşıyor.
Oysa çok açıktır ki, AKP’nin 1.5 yıllık icraatı vatandaşın ağzına yalancı meme vererek, sermayeye hizmet etmekle geçmiştir.
Çıkardıkları İş Yasasıyla, özelleştirmelerle, şu anda mecliste görüşülmekte olan Kamu Yönetimi İlkeleri Kanunuyla ve diğer uygulamalarla açıkça tercihlerini sermayeden yana yapmışlardır.
Ekonomide ise, yalancı bir bahar havası esmektedir. Sendikamız kısa bir süre sonra yayınlayacağı bir araştırmayla bu yalancı baharı kamuoyuna açıklayacaktır.
Değerli Arkadaşlarım,
28 Mart seçimleri AKP politikalarının test edildiği bir seçim olacaktır.
Emek güçleri olarak birinci yapmamız gereken iş, bu kadar emek karşıtı politika izleyen AKP’nin bu seçimlerde mutlak surette geriletilmesidir. Aksi halde, izlenen politikalar vatandaşça onaylanmış olacak, çalışanlar olarak çok daha pervasız saldırılara maruz kalacağız.
Petrol-İş Sendikası olarak, yerel seçimleri özelleştirme mücadelesinin de bir aracı olarak görmeliyiz.
Ve bu doğrultuda seçim sürecini iyi değerlendirmeli AKP’ye OY YOK çağrısını açık yapmalıyız.
Arkadaşlar,
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana kamu yönetiminin ve kamu hizmetlerinin temel amacı toplum(yani kamu) yararı üzerinedir.
Bu, aynı zamanda sosyal devlet anlayışının ifadesidir. Şimdi Kamu Yönetimi İlkeleri Kanunu ile bu amaç değişiyor. Kamu Yönetimi ve Kamusal hizmetler toplum(yani kamu) yararına değil de, sermayenin yararına organize ediliyor.
İşte bu yaklaşım, bütün kamusal hizmetlerin piyasalaştırılmasını, vatandaşın müşteri olarak görülmesini, eşit, ucuz, güvenli kamusal hizmet yerine, parası olana hizmeti içermekte yani, sosyal devleti tasfiye etmektedir.
Bu durum bütün kamusal hizmetlerin yani devletin özelleştirilmesinin ifadesidir.
Bu yasayla bizi bir arada tutan milli, manevi ulusal ve kültürel değerlerimiz yerine yerel ve bölgesel değer yargıları oluşacak, ulusal bütünlüğümüz ve geleceğimiz tehdit altına girecektir.
Onun için bu yasaya karşı mücadelemizi özelleştirme mücadelemizle de özdeşleştirerek devam ettirmeli, konfederasyonlarımızın ortak mücadelesine katkı koymalı, 6 mart Ankara mitingini önemsemeliyiz.
Değerli Arkadaşlar,
Uzun soluklu özelleştirme mücadelemizde ne kadar doğru işler yaptığımızın kanıtı, Tüpraş özelleştirmesinin kamuoyunda geldiği boyuttur.
Tüpraş özelleştirmesi, özelleştirmelerin tersine savrulmaya başladığı önemli bir dönemeçtir. Bu başarı, tek başına Petrol-İş’in başarısıdır. Şahsınızda tüm örgütümüzü, siz değerli başkanlarımızı, tek, tek üyelerimizi kutluyor. Bu başarıyı yakalamamızda bize destek veren tüm kişi ve kuruluşlara huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Özelleştirmede geldiğimiz nokta Kamu Yönetimi İlkeleri Kanunu’nun amacından da anlaşılacağı üzere sadece işyerlerinin özelleştirilmesinden çıkmış, tümüyle kamusal alanın özelleştirilmesine dönüşmüştür. Özelleştirmeye karşı mücadele ise işyeri eylemliliklerini ve Petrol-İş’in boyutlarını aşmaya yavaş, yavaş kamuoyuna mal olmaya başlamıştır.
Bu mücadelenin daha ileri boyutlara taşınabilmesinin Anahtarı ise, Türk-İş’te ve özelleştirme karşıtı güçlerin ortak mücadelesindedir.
Tüpraş’ta geldiğimiz nokta, Petkim ve Samsun Gübre’nin ihalelerinin 2.kez iptal edilmesi bize çok büyük güç ve moral verirken, Gemlik Gübre, İgsaş, Bursagaz ve Esgaz’ın ÖYK Kararları’nın imzalanarak devir işlemlerine başlanması bizi son derece üzmektedir.
Ancak bu durumu her şeyin sonu olarak görmemekteyiz. Bu işyerlerimizde üyelerimizin hak ve çıkarları sonuna kadar korunacak, örgütlülüğümüzün devamı mutlaka sağlanacaktır. Değerli Arkadaşlar,
Yine uzun yıllardır müteahhit ve taşeron işçiliğine karşı verdiğimiz mücadele de çok önemli gelişmeler kaydettik. Yine ilklere imza attık.
Önce Şirket Yönetim Kurulu Kararıyla, Toplu İş Sözleşmelerinin uygulanmasıyla mahkemeler ortadan kaldırıldı. Şimdi de Petkim, Tüpraş ve Samsun Gübre’de tamamı TPAO’da da şimdilik önemli bir kısmı geçici kadroya geçirilerek müteahhitler ortadan kaldırılmıştır.
Taşeron işçiliğinde ise, kamuda Petkim, özel de Sasa’da açtığımız iki dava olumlu bir şekilde seyretmektedir.
Müteahhit işçiliğinde olduğu gibi taşeron işçiliğinin de sonlandırılması için mücadelemizi kesintisiz devam ettirip, sendikamıza üye olduğu ve dava açtıkları için işten atılan Petkim taşeron işçilerine de sahip çıkmaya devam etmeliyiz.
Değerli Arkadaşlar,
Çalışma hayatının önümüzdeki günlerdeki gündemi 2821 ve 2822 sayılı Yasalardaki değişiklikler ile Kıdem Tazminatı Fon Yasası’nın ve 4857 sayılı İş Yasası’nın hükümlerinin TİS’lere monte edilmesi olacaktır.
2821 ve 2822 değişikliklerini genel anlamda olumlu bulduğumuzu daha önce ifade etmiştik. Kıdem Tazminatı Fon Yasası ise, yeni İş Yasası’nın tamamlanacak son halkasıdır. Bu tasarıyla, suçsuz işten çıkarmalarda bir süreliğini de olsa yaşamımızı idame ettirmeye yarayan kıdem tazminatı tarihe karışmış olacak.
Bu tasarıya karşı İş Yasası’ndaki hatalar tekrarlanmamalı, baştan işi sıkı tutarak, konfederasyonlarımız ortak mücadele vermelidir.
Değerli Arkadaşlar,
Çiftli yıllar özel sektör sözleşmelerinin ağrılıklı olduğu yıllardır. Sendikamızın da özel sektörde TİS ağırlığı çiftli yıllardır.
Raporumuzda da göreceğiniz gibi TİS görüşmeleri devam etmektedir.
Bu görüşmelerde karşımızda ister işveren sendikası olsun, isterse işverenin kendisi olsun 4857 sayılı Yasa’nın özellikle esnek çalışma hükümlerinin TİS’ne monte edilmesi dayatmasıyla karşı karşıyayız. Bu tavırlar TİSK yönlendirmesinin sonucudur.
Sendikamız, bu dayatmalara karşı ilkeli ve kararlı tavrını sonuna kadar sürdürecektir. Ancak, daha Yasa çıkmadan bazı sendikaların yeni Yasa’nın hükümlerinin imzaladıkları TİS’lerde geçerli olacağını kabul etmeleri, önümüzdeki en büyük handikaptır.
TİS görüşmelerinde ücret artış taleplerimiz ise ayrı bir sorundur.
Sendikamızın şu anki ücret politikası, geçmiş kayıplarımızın telafi edilmesi yani, yaşanmış enflasyon artı refah payıdır.
TİS taslaklarındaki taleplerimiz bu politikayla örtüşmemektedir. Dolayısıyla, masada çok ciddi sorunlar yaşamaktayız. Başkanlar Kurulumuz bu durumu bir kez daha değerlendirmeli, temsilcilik, şube ve merkez olarak politikalarımızı ortaklaşa oluşturmaya ve uygulamaya özen göstermeliyiz.
Değerli Arkadaşlar,
Belki de hiçbir sorunumuz örgütlenme kadar acil değildir.
Merkez Yönetim Kurulu olarak işkolumuzdaki bütün işyerleri ve bu işyerlerinde çalışanların isim listesini oluşturmaya ve yeni bir örgütlenme stratejisi geliştirmeye çalışıyoruz.
Bize kendiliğinden gelenler üzerinde değil, bizim planladığımız ve mutlak başarıyı hedefleyen örgütlenme amaçlıyoruz.
Program çalışmalarımız tamamlandıktan sonra belki de başkanlar kurulumuzu toplayıp, örgütlenme de yeni bir başlangıç yapmayı düşünüyoruz.
Örgütlü olduğumuz yabancı şirketlerdeki politikalarımızı yeniden belirleyip, bu şirketlerdeki uluslararası ilişkileri güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Danıştay kararına rağmen, ikinci kez ertelenen cam işçilerinin mücadelesinin yanında olduğumuzu ve Kristal-iş sendikamızla dayanışmamızı bir kez daha vurguluyor, Başkanlar Kurulu çalışmalarında başarılar diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. |